Türkiye nereye gidiyor diye hemen her kesimde bir endişe hakim. Dostlarımız da düşmanlarımız da durum tespiti yapmaya çalışıyor. Çok gizemli cümleler kurmadan son birkaç günde yayınlanan haberlere bakarak ülkemizin içeriye ve dışarıya nasıl bir fotoğraf verdiğini anlamaya çalışalım.
DOSTUM PUTİN’E DUYULAN İHTİYAÇ
HABER-1 Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Moskova’da Rus mevkidaşını ziyaret etti. Suriye ordusunun Türk hava unsurlarına karşı hava savunma sistemlerini devreye sokmasından sonra Türk savaş uçaklarının 22 Ekim’den bu yana IŞİD’e yönelik hava operasyonları gerçekleştirememesi görüşmenin ana gündem maddelerinden biri oldu.
ANALİZ-1 Türk Silahlı Kuvvetleri IŞİD’le mücadele için bir süredir Suriye’de “Fırtına Kalkanı” operasyonu gerçekleştiriyor. Bu operasyonu güneye doğru genişletebilmesi ve terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı kabul ettiği PYD/YPG’nin önünü kesebilmesi için Suriye derinliğinde hava ve kara harekatı yapabilmesi lazım. Suriye’nin son restini Ankara gördüm diyor ve mesajın asıl sahibinin Şam değil ‘Değerli dost Putin’in ülkesi olduğunu teyit ederek Moskova’dan yardım talebinde bulunuyor.
Rusya ise Türkiye’nin niyetinin farkında. “Suriye topraklarında IŞİD bahanesiyle Kürtlere yönelik bir emrivakiye izin vermem. Eğer mesajımı doğru okumazsan ben de PKK kartını açarım” diyor. Nitekim, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, geçenlerde PKK’yı terör örgütü olarak tanımadıklarını söyleyerek bu sinyali vermişti zaten. Biliyorsunuz bu yılın Şubat ayında da PYD, Moskova’da temsilcilik açmıştı.
PİLOT AÇIĞI 2 YILDA ZOR KAPANIR
HABER-2: 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda çok sayıda pilot tasfiye edildi. Orduda “savaş pilotu” sorunu yaşanıyor mu sorusunun cevabını Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, Vatan gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Çelik’e verdi. Ünal “Bir savaş pilotunun nasıl yetiştiğini, onlara nasıl bir yatırım yapıldığını, bu arkadaşlarımızın nasıl bir eğitim sürecinden geçtiğini biliyorsunuz. Sırf eksik sayıyı tamamlayacağız diye alelacele bir iş yapamayız biz. Böyle baktığınızda da savaş pilotu açığımızı tamamlamamız ve ideal kadro yapımıza dönmemiz yaklaşık iki yıl gibi bir süre alacaktır.”
ANALİZ-2: Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 3,5 ayda tasfiye edilen asker sayısı 4 bini geçti. Tasfiyeden en çok Hava Kuvvetleri Komutanlığı etkilendi. Savaş pilotlarının ilk etapta yarıya yakını ordudan atıldı. Bu büyük tasfiyenin muhtemel bir savaşta ülke savunmasında zafiyete sebep olacağı endişesi ortaya çıktı. Hatta THY’de çalışan eski pilotları göreve çağırmaktan bile söz edildi.
Uzmanlara göre Hava Kuvvetleri, bir uçağa bir buçuk pilot düşecek şekilde yapılandırılmış durumda… Türkiye’nin elinde değişik tipte yaklaşık 450 savaş uçağı var. Bunlardan 300 kadarı F-16 ve F-4 model savaş uçakları… Bu rakamlara göre muharip uçaklar için 450, tüm uçaklar için de 675 savaş pilotunun istihdam edilmesi gerekiyor.
Abidin Ünal’ın verdiği zamanı dikkate alırsak, Türkiye’nin en az 2 yıl hiçbir savaşa girmemesi lazım. Hükümet ise hem Suriye’de hem de Irak’ta aynı anda iki cephe birden açmaya çalışıyor.
BAŞİKA KAMPI ARTIK GEREKSİZ
HABER-3: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Irak’ın Musul kenti yakınlarındaki Başika Askeri Kampı’nın amacının yerel güçleri eğitmek olduğunu ancak kampın artık gereksiz bir hale geldiğini söyledi. Çavuşoğlu, Bağdat yönetimi ile yaşanan krizin çözümü için diplomatik çabaların sürdüğünü belirtti. “Irak’ın toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına verdiğimiz önemi en iyi Bağdat yönetimi bilir. Herkesten daha fazla güçlü destek veriyoruz. Başika kampı gereksiz bir gerginlik çıkardı. Olmaması gereken bir gerginlikti ama biz bunu yoluna koymak için diplomatik çabalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
ANALİZ-3: Türkiye, ısrarla Musul’u IŞİD’den kurtarma harekatına katılacağını açıkladı. Irak yönetimi buna izin vermediği gibi “Başika kampını boşalt ve askerini toprağımdan çek” dedi. ABD’den, Irak Başbakanı İbadi’nin kulağını çekmesini istedik. Washington, meseleyi aranızda çözün diyerek Bağdat’ı adres gösterdi.
Bunun üzerine Türkiye gerilimi tırmandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İbadi de kim oluyor. Sen, benim kalitemde değilsin” diyerek rest çekti. Başbakan Yıldırım, “Biz bildiğimizi yaparız” sözüyle meydan okudu.
Gelinen noktada Başika kampı gereksizmiş meğer. Şimdi Türkiye yelkenleri suya indiriyor. AKP tabanına yönelik hamasi meydan okumayla dış politika yapılamayacağı bir kez daha anlaşılıyor böylece. Aslında olan ne peki?
ABD, “Ankara’yı çıkarlarını korumak istiyorsan IŞİD’le mücadele koalisyonu içinde yer almalısın. Buranın bir parçası olduğun müddetçe de Irak ve Suriye’de kafana göre takılamazsın. Ya bizim kurallarımıza uyacaksın ya da…” mesajını verince hükümet Dışişleri Bakanı seviyesinde bölgeyle ilgili yeniden pozisyon alıyor. Bakalım Ankara kendisine çizilen çerçeveye ne kadar uyacak.
DİYARBAKIR’A KAYYIM KIŞANAK’A HAPİS
HABER-4: Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla gözaltına alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, eşbaşkan Fırat Anlı ve gözaltı kararını protesto eden eski BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata tutuklandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne de devlet kayyım atadı.
ANALİZ-4: Genel seçimlerin yapıldığı 7 Haziran 2015 tarihi sonrası AKP ile HDP arasındaki gerilim bu son gelişmeyle zirveye çıktı. Suriye ve Irak politikalarındaki başarısızlık, hükümeti içeride kendi vatandaşlarına baskıya yöneltiyor. “Musul bizim, tekrar bizim olacak” retoriğinin verdiği siyasi zararı telafi etmek ve gündemi değiştirmek için başta Cemaat olmak üzere Kürtler, Aleviler, liberaller, sosyal demokratlar ve sol kesim dahil Türkiye’deki tüm muhalifleri susturmaya çalışıyor.
Kışanak, Anlı ve Ata’nın tutuklandığı gecenin sabahında Cumhuriyet gazetesine operasyon yapılmasının milliyetçi kesime “Biz iktidardan gidersek bunlar gelir” mesajı verme amacı taşıdığı belli oluyor. AKP seçmenini bir arada tutmak için 14 yıldır başarıyla uygulanan mağduriyet edebiyatına dayalı bu ötekileştirme ve korkutma politikası seçim kazandırıyor ama Türkiye’nin diğer renklerini solduruyor.
BAŞKANLIK GELMEZSE TÜRKİYE BÖLÜNÜR
HABER-5: AK Parti İstanbul İl Başkanlığı Genişletilmiş Danışma Meclisi Toplantısı’na katılan Başbakan Binali Yıldırım başkanlık sistemine değindi. “Başkanlık sistemi gelirse Türkiye bölünür diyorlar. Asıl başkanlık gelmezse Türkiye’nin bölünme riski var” dedi.
ANALİZ-5: Türkiye’nin hemen yanı başında büyük devletler bir dünya savaşı hazırlığı yaparken ülkeyi yönetmekten sorumlu bir numaralı koltuğun sahibi, seçmene yine korku pompalayarak başkanlık sisteminin her derde deva olabileceğini savunuyor. Başbakan olduğu 24 Mayıs 2016 tarihinden bu yana KKTC ve Azerbaycan dışında henüz yurt dışı ziyaret yapmayan Yıldırım, bu konuşmasıyla emanetçi bir başbakan olduğu izlenimini bir kez daha pekiştirmiş oluyor.
AKSİYON BAŞLARSA ELDEKİNDEN DE OLABİLİRİZ
Sonuç olarak Türkiye’yi yönetenler sadece “kendilerini haklı başkalarını haksız görme” hastalığından kurtulmuş değiller. Onlara göre milliyetçi duygulara hitap eden dış politika hala oy kazandıran bir enstrüman çünkü. Halbuki Türkiye’de yaşayan Kürt vatandaşların aidiyet duygusunu törpüleyen siyasi söylemler, AKP’ye oy kazandırıyor ama görünen o ki iktidarı da aynı zamanda bir kurt kapanına hapsediyor…
2003’teki ABD işgali sonrası fiilen parçalanan Irak’tan sonra Suriye de benzer bir sürece girmiş bulunuyor. Ülke beka sorunu yaşarken AKP’nin başkanlık sistemini ölüm kalım meselesi haline getirmesi bir tür siyasi intihar aslında…
Hürriyet’e konuşan Türkiye’nin ilk Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen’in Musul konusunda ABD ile yaşananlara dair şu tespiti çok önemli:
“En üst seviyeden siz bu kadar sert bir retoriğe saplanırsanız, diplomatik olarak nasıl ilişki kuracaksınız? Bir de sıkletiniz ne? Söylediklerinizi tek taraflı olarak yapmaya kalkarsanız o andan itibaren işler kontrolden çıkabilir. Bir anda hayat çok hızlı akmaya başlayabilir. Bu tip şeylerde aksiyon başladıktan sonra her şey çok hızlı gelişir. Allah korusun o halde eldekinden de olabiliriz”
Zor günler bizi bekliyor.