HABER İNCELEME | YUSUF DERELİ
Türk Lirası, tarihinin en ‘değersiz’ günlerini yaşıyor. Yıl başından bu yana TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 30’u aştı. 1 Kasım’da 9,52 seviyelerinde olan ve özellikle son bir haftada rekor üstün rekor kıran dolar, ‘ekonomist’ olduğunu iddia eden Tayyip Erdoğan’ın son açıklamaları sonrası 10,61 TL’yi gördü. Yaşanan şey tam olarak ‘kur krizi’. Söz konusu kriz sadece dolar borcu olan kamuyu ya da özel sektörü, iş adamlarını vurmayacak. Asıl faturayı yüksek enflasyon, yoksullaşma ve kalıcı fakirlikle millet ödeyecek!
AKP rejiminin ekonomide yarattığı kırılganlık, özellikle son 2 iki yıldır MB’nin neredeyse bütün PPK toplantıları ‘önemli’ hale getirdi. Bu bağlamda yarın (18 Kasım) yapılacak PPK toplantısında çıkacak faiz kararı da son derece önemli.
Piyasalar MB’nın yarınki faiz kararını merakle bekliyor. Erdoğan’ın, bugün yaptığı açıklamadan sonra politika faizinde indirime gidileceğine kesin gözüyle bakılıyor. “Görevde olduğum sürece faizle mücadelem sürecek.” diyen Erdoğan, “Ben faizi savunanla beraber olmam, olamam. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Anlayan anlar, anlamayan anlamaz.” dedi. Şimdi soru şu; politka faizi 100 baz puan mı indirilecek, 200 baz puan mı?
ÖDEMELER DENGESİ KRİZİ KAPIDA
Eylül ayının 6’sında, Erdoğan henüz faiz çıkışı yapmadan önce dolar kuru 8,27 TL’ydi. Bugün 10,60 TL. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’nin toplam dış borç stoğu 447 milyar dolar civarında. Bunun yaklaşkı 180 milyar doları kamuya ait. 240 milyar dolara yakını da özel sektörün. MB’nın borcu ise 27 milyar dolar civarında.
Kur artışına bağlı olarak 6 Eylül’den bu yana Türkiye’nin toplam dış borcu 1 trilyon 42 milyar lira arttı! Sadece 2,5 ayda her hanenin sırtına ekstra 52 bin lira civarında borç yüklendi. Kamunun borcu sadece kur artışından dolayı aynı dönemde 420 milyar TL, özel sektörün borcu ise 560 milyar TL arttı. Özel sektör ödemeler dengesi kriziyle karşı karşıya…
Ancak bunların Erdoğan için çok da bir önemi yok…
ŞİMDİ NE OLACAK?
Merkez Bankası, Eylül ayından bu yana faizleri 300 baz puan düşürdü. Hali hazırda politika faizi yüzde 16. Erdoğan’ın son açıklamalarından sonra yarınki toplantıda ‘pas’ geçme ihtimali de kalmadı. Muhtemelen 100 baz puanlık bir indirim yapılacak. Bu saatten sonra 200 baz puanlık bir indirim bile piyasaları şaşırtmaz.
Rejimin dolar kuru için 11 TL’yi gözden çıkardığını düşünüyorum. Ancak muhtemelen kur orada da durmayacak. Zira yılın son PPK toplantısında da faiz indirimi bekleniyor.
Kurdaki fahiş artış girdi malyetlerine bağlı olarak enflasyonu da tetikleyecek. TÜİK’e göre enflasyon yüzde 19,9. ENA Gruba göre ise yüzde 49,8 ve bu oran ‘sokağın’ enflasyonuna çok daha yakın. Ekonomistlere göre ciddi bir ‘kur krizi’ yaşanıyor. Ve bu krizin faturasını, giderleri katlanan ancak gelirleri artmayan millet ödeyecek.
BU ORTAMDA KİM YATIRIM YAPACAK?
Tayyip Erdoğan, faizlerin düşürülmesi ile bankaların piyasaya daha fazla kredi açarak ekonomiyi canlandıracağını, ihracatı ve istihdamı artıracağını düşünüyor. Bunu, partisinin grup konuşmasında da dillendirdi. Ancak sorun şu ki yatırım yapmanın tek şartı ‘ucuz’ kredi değil! İş dünyası önünü göremiyor. Belirsizliğin hakim olduğu bir piyasada kim yatırım kararı alır?
Önümüzdeki aylar ciddi krizlere gebe…
Her şeyi bildiğini düşünen ‘tek adam’, ülkeyi geri dönülemeyecek bir noktaya adım adım sürüklüyor…