AHMET KURUCAN | YORUM
Gazeteci Cevheri Güven, geçen hafta yayınlanan videosunda kumar parasından alınacak komisyonun Kıbrıs ve Afrika’nın İslamlaşması için harcanabileceğine dair bir fetvadan bahsetti. Fetvayı veren iddiaya göre Hayrettin Karaman. Hemen Twitter’da kendine cevap hakkı doğduğunu yazdım. Ciddi bir iddiaydı bu zira.
Sonra Pazar gününü bekledim. Belki köşe yazısında ele alır dedim. Almadı. Kaleme aldığı bir şiirini paylaştı. Yazısını gazeteye daha önceden göndermiş olabileceği, sağlık sorunları veya meşguliyetinden dolayı yazıyı yazamadığını düşündüm ve bir hafta daha beklemeliyim dedim.
Bekledim.
Bu haftaki yazısında da konu ile alakalı bir kelime söylemedi. Müslümanlar arasındaki ihtilaf ve iftirak ile alakalı Ensar Vakfı’nın ilkeleri özelinde 20 yıl önce yazdığı bir yazıyı “Azıcık güncelledim!” diyerek yeniden paylaştı. Ben de artık daha fazla beklemenin bir manası olmadığını düşünerek okumaya başladığınız yazıyı kaleme aldım.
Kumar Allah’ın açık-sarih ve net beyanları ile haram kılınmıştır. “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal (şans) okları şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?” (Mâide, 90–91)
Bu iki ayeti aktardım ama hepsi bu kadar. Ne söz konusu ayetlerle alakalı bir yorumda bulunacağım ne konu ile alakalı hadislere ne de içtihatlara atıf yapacağım. Çünkü değil Hayrettin Karaman İmam-Hatip Lisesi düzeyinde hatta daha da öte Kur’an Kursu talebesi düzeyinde dini bilgisi olan her Müslüman kumarın İslam dininde haram kılındığını bilir. Uygular uygulamaz ayrı bir mesele ama bilir. Hayrettin Karaman bilmez mi?
Elbette bilir ama…
İşte bu ama’dan sonrası önemli. O zaman bu fetva neyin nesi? Gerçekten Hayrettin Karaman böyle bir fetvayı vermiş olabilir mi? Ben ihtimal vermek istemiyorum. 90 yıllık hayatının üniversite mezuniyetinden sonra olan kısmının tamamını dini ilimlere ve özellikle İslam hukukuna adamış bir öğretmenin kumara evet dediğini düşünmek bile bana acı veriyor.
Anlıyorum, “Kumara ‘evet’ demiyor, ondan elde edilecek gelirin yüce bir dava uğrunda kullanılmasına ‘evet’ diyor.” diyeceksiniz. Yapmayın Allah aşkına? Yüce dava ne? İnsanları kumar parasından alınacak komisyonla İslamlaştırmak mı? Ayrıca İslamlaştırmak ne demek? İslam dinini anlatmak ve yaymak ise amenna ama Müslüman olmak kişinin kendi özgür iradesine bırakılmıştır.
Ayrıca gayri meşru vasıtalarla İslam dinini anlatmak ne zaman meşru hale geldi? Hani gayri meşru vasıtalarla hak ve hakikate hizmet edilmezdi? Yıllar boyu yazdığı kitaplarda, verdiği ders ve konferanslarda bunu anlatmadı mı bize Karaman?
Soruyu tekrar sorayım, vermiş midir böyle bir fetva? Dediğim gibi inanmak istemiyorum ama vermemiştir de diyemiyorum. Keşke diyebilseydim.
“Yolsuzluk hırsızlık değildir!” diyen bir insandan söz ediyoruz. Siyasi görüşü itibariyle almış olduğu pozisyona bağlı olarak söylemişti bu. Bununla kalsa iyi. Umumun maslahatı için deyip iktidarın sözde ideallerine ayak bağı olacak Müslüman kişi ve gruplara devlet eliyle yapılacak baskı ve zulümlere de fetva vermişti. Dahası var ama burada kalsın. Onun için vermemiştir diyemiyorum.
Vermemiştir diyemememin bir başka sebebi Cevheri Güven’in videosundaki iddianın üzerinden yeterli zaman geçtiği halde hala cevap vermemiş oluşudur. “Sükût ikrardan gelir.” diye mi düşünmeliyiz acaba şimdi? Halbuki böyle bir iddia sükût ile geçiştirilebilecek gibi değil bana göre. Dolayısıyla bu da insanların zihnindeki ‘acaba’larla başlayan soru işaretlerini çoğaltıyor.
Neyse…
İslam dininin içini boşaltmaya tam gaz devam ediyorlar. Şu ayyuka çıkan ve sosyal medya platformalarından dost meclislerine kadar konuşulan bu iddiaya cevap vermemeleri bile dinin içini boşaltmanın teorik düzlemdeki en önemli bir göstergelerinden biri. Siyasiler pratiğini Karaman ve emsali insanlar da teori ve o teorideki boşlukları dini suistimal ederek dolduruyorlar.
Yazık ki ne yazık!
Gün gelecek lanetle anılacaksınız. Bundan zerre kadar şüphem yok.
Ahmet Bey, bence iğneyi önce kendimize batırmamız lazım. Bizde örneğin askeri okul ve üniversite sınav sorularının çalınabileceği ile ilgili fetvaları kim verdi, kararları kim aldı? Askeriyede olup da Hizmet’ten olmayan öğrencilerin çeşitli iftiralar veya oyunlar ile oralardan atılmasını sağlama fetvalarını kim verdi? Darbeden sonra bize cadı avı başlamıştı, bazı abiler Hizmet’ten olan kişiler eğer sorguya çekilirse onlara “Hizmetten zamanında çıkmış arkadaşlarınızın isimlerini sanki hala Hizmettelermiş gibi verin, kendinizi kurtarın” dendi. Hatta bir tanıdığım öyle bazı isimler verdi, onların başını yaktı, sonra ise çok vicdan azabı çekti. Bunların fetvasını kimler verdi? Kimse bana “iftira atıyorsun” demesin. Bunlar artık herkesçe bilinen şeyler ama kimse bir cevabını vermedi. Özellikle o sınav sorularının çalındığını artık cümle alem biliyor, hatta çalan kişileri de biliyorum, kimi pişman, kimi hala “Bir daha olsa, bir daha çalarım, gerekli bir şeydi” diyor, bunu bizzat duydum. Siz Hayrettin Karaman’dan cevap beklemeden önce Hizmet’ten tek bir insan bu üstte yazdığım şeylere (ve aslında birçok şey daha var) bir cevap yazdı mı?
Hizmet Hareketi, Soğuk Savaş zamanlarında kurulmuş bir hareket ve o zamanın gerektirdiği o gizlilik taktiklerini senelerce tedbir adı altında uyguladı. Sonra da diyorsunuz ki Hizmet çok şeffaf. Hizmet’in şeffaf olmayan o kadar çok tarafı var ki, saymakla bitmez. Hesap verilebilirliği de bir o kadar az çünkü hesap sormaya kalktığında bizim tüm gün sosyal medyada AKP’ye söven abilerimiz birden AKPli refleksiyle seni fitneci veya hain olmakla suçluyor. İşte ne kadar AKP tarafından zulme uğrasak da biz o toprakların bir ürünüyüz ve maalesef o toprakların bu herkesi hain ilan etme hastalığından kurtulamamışız.
Ahmet Bey. Benim fikrime göre, sizin gibi Hizmet Hareketinin büyük abileri bence bu hareket ile ilgili hareketin içinden ve sıradan üyelerinden gelen soru ve sorgulamalara tatmin edici cevaplar vermedikçe gidip Hayrettin Karaman’dan, şundan bundan hesap sorma hakkınız yok. Bu hareketin içinden yükselen samimi itirazlara kulak kapanıyor ve bu gidişle Hocaefendi’nin vefatından sonra bu hareket birkaç parçaya ayrılacaktır. Sonra da “Neden böyle oldu ki” demeyin.
Sorularin calindigina dair en ufak bir delil yok. benzer sorulari isleyen kitaplar ders olarak verilmis hepsi bu. Caliundi malindi diyenler iddialarini ispatla mükelleftir, zan, süphe, itiraf delil sayilmaz, ne evrensel hukukta nede islam hukukunda.
Arkadaşlar itiraf delil sayılmaz diyorsanız zaten siz istediğinize inanabilirsiniz. Şu saatten sonra, ülkede daha Hizmet bile kalmamışken acaba nasıl bir dosyalı, belgeli kanıt, delil olabilir? Tabi ki itiraflardan yola çıkacaksınız. İki kişi bunu itiraf etse kuvvetli olmayabilir ama birbirinden alakasız 100 kişi bulsanız, hepsi aynı şeyleri itiraf ediyor olsa, elbette burada bir şey vardır. Şimdi AKP tüm hırsızlıklarının delillerini ortadan kaldırsa, aradan da 10 sene geçse, biz o hırsızlıkları unutup “Yav delil de yok zaten” mi diyeceğiz? Bu konuda daha uzun uzun yazardım ama bence bunlar yazmalık değil, uzun uzun konuşmalık şeyler. O yüzden buradan yazmayacağım daha fazla.
Sizin koruma reflekslerinizi de anlıyorum, benim sorularım zaten sizlere değil çünkü Hizmet içindeki bazı birimleri yakından bilmemeniz normal (askeri okullara öğrenci yetiştiren birimler gibi). Benim sorularım Ahmet Kurucan’a ve onun gibi üst abilere. Ahmet Kurucan’ın kendisi bilmiyor olsa bile bilen birine sorabilir. Hayrettin Karaman’ın kumar fetvasından çok, bu beni ilgilendiriyor. Hizmet’e de iftira atmıyorum çünkü ben “Hizmet böyle yaptı” demiyorum, içindeki bazı birimler ve bu birimlerdeki şahıslar böyle yaptı diyorum ve bu birimler bunun fetvasını nereden aldı diye soruyorum.
Davut beye sonu sonuna kadar katılıyorum..
Tüm yazdıklarınıza katılıyorum.
Ama ne Ahmet beyden ne de son zamanlarda paylaşılan 40 yıllık büyük abileri eleştirmek cehennmlik olmaya yeter şeklinde paylaşılıp servis edilen o kocaman abiler bu soruları asla gündemine almıyor. Alamazlar çünkü bindikleri dalı keserler.
Düşünsenize O.Şimşek hadisesini bile karşısındaki heyetin hiçbir kişisinden bir aksi cevap şeklinde duymadık neden? Çünkü cevap verseler konu daha çok konuşulacak ve bu da maslahat gereği hizmete ihanet olacak. Zaten cevap verebilecek hiçbir argümanları da yok niye kıvırma cevap üreterek kendilerini daha zor duruma soksunlar ki..
Ama örneğin bu sitede bu yorumların olduğu gibi yaynlanması gibi bazı olumlu hadiseleri de görüyorum ki bu bana umut veriyor.
İşin sonu sizim dediğimiz gibi bölünmeye gidecek kesinlikle. Bunda şüphe yok. Hayırlısı olsun bakalım…
1. Bu sitede sert yorumlar bazen yayınlanıyor, doğrudur ama daha sert, kitabın ortasından eleştiriler yayınlanmıyor. zülf-i yâre dokununca görmezlikten geliniyor. Mesela Ahmet KURUCAN’ın insan onuru dokunulmazdır yazısına bir sürü yorum yapıldı ama ben biliyorum ki o yazı kendisi hakkında eleştiri yapanlar için hem de haddini aşan bir kızım sana söylüyorum gelinim sen anla yazısı idi.
2.Ahmet KURUCAN’ın, Hayrettin Karaman’a karşı bir ezikliği var galiba. Her lafına cevap vermek zorundaymış gibi bu platformu meşgul ediyor. Cevap vermen gerekiyorsa kendi youtube kanalında lafını söyle.
3. Davut Bey’e tamamen katılıyorum. İğneyi kendimize batırmadan başkalarına çuvaldızı batırmak gerçekten çok sakil bir davranış. Bakmayın hizmete, “ağabeyler” denen çoğu itibari ile mankurtlaşmış ve at gözlüğü takanlara toz kondurtmayanlara. Herkes herşeyi biliyor ama herkes üç maymunu oynuyor.
Hocaefendi hayattayken mutlaka bu zulme zahirden de olsa sebebiyet verenlerden hesap sorulmalıdır. İşin kaderi yönünü kimse set diye öne çıkarmadın. O ayrı mesele. Özellikle de bu Kurucan gibi Hocaefendi’den sonrası için hoplayıp zıpkayanlardan. Yoksa bu tipler çok baş ağrıtacak vesselam.
Yakup bey size sonu kadar katılıyorum ☝️
Davut bey, bir şeyler yazmış ve: “Kimse bana ‘iftira atıyorsun”‘demesin. Bunlar artık herkesçe bilinen şeyler” demişsiniz.
“Ben bilmiyorum”
Öyleyse ya ben yalan söylüyorum ya da siz.
Ya ben size iftira atıyorum ya da siz Hizmet’e…
Sizin birseyi bilmemeniz, karsidakinin soylediklerini ‘yalan’ yapmadigi gibi, sizin ‘ben boyle bir sey duymadim’ demeniz de sizi yalanci yapmaz. Fakat, sizin her iki taraftan birisini ‘yalan’ci olmaya zorlayan mantiginiza gore ‘sizin, hizmetin her kategorisinden haberdar olmaniz’ anlamina gelir ki, tahminim hocaefendiye bile artik herseyi acik secik bildirmiyorlar. Davut Bey’in soylediklerinin cogunun dogru oldugunu ben sahsen teyit edebilirim. Fakat, bizi akp lilerden ayiran sey, bunlara sahit oldugumda ve diger bazi arkadaslarimi da katarak soyluyorum, bu yapilan hatalara zamaninda cok sert itirazlar oldugu gibi, simdi de donup yanlisa yanlis diyebiliyoruz. Partizanlarda ben boyle bir davranis gozlemlemedim (tabii benim kisitli gozlemim). Ben ise bundan dolayi hala umitliyim, cunku hala gercekten Allah yoluna samimane ve ihlasli hizmet etmek isteyen, gayret eden insanlar var.
Ayrisma mevzuuna gelince, bir kac yazi once yaptigim bir yorumda bolunmenin ‘itikadi’ acilardan coktan basladigini, ama henuz insanlarin cogu bunun farkinda degil, ya da Schrodinger’in kedi deneyi gibi, bu gozlemi yapip, durumu kesin bir sonuca indirgemek istemiyorlar. Vesselam.
Galibi problem şahsi olarak yaşadıklarımız değil, problem başkasının aktardıklarıyla yaşadıklarımızdır. Her yerde bu pervasızlık hakim olmuş. Burada yani kaçmak zorunda olduğum ülkede sadece ve sadece bütün iş hayati (3 veya 4 yıl) kpss şübesinde öğretmenlik yapmış olan bir arkadaşın anlattıklarını duyarsanız ülke yönetmiş gibi anlatır. Anlattığı hiçbir şeye ne şahit olmuş ne de yaşamış. Sadece ve sadece Ali-Veli duyumlarından ibaret tutarsızlıklardır. Binde bir elbette yanlışlar olmuştur ama Hizmetin yetiştirmiş olduğu insan kitlesi ve bu kitlenin kaliteside ortadadır. Her yanlış olay sonrası bazı meczup tiplerin çıkıpda bişeyler ifade etmesi artık tiksindirici boyutta oluyor.
Necati bey
Hizmetin yetiştirdiği insan kalitesi genel bir ifade, içindeki çürük elmaların hatalarını örtmez. Eğer örtsün istiyorum diyorsanız biz farklı dindeniz vesselam…
Sayin yazar!
Kumar Kur’an da katiyetle yasaklanmis ve yedi buyuk gunah icinde sayilir, bu duz bir muslumanin dahi bilecegi bir sey! Peki, tesettur de Kur’an da acikca emredilmiyor mu? Siz, bu mevzuyu kivirtirken Karaman durumuna dusmuyor musunuz? Yani herkes kendi mahallesini, kendi alkislayicilarini memnun etmek icin, Kitab’in isine gelmeyen kisimlarini eliyle ortuyor. Peslerinden (pesinizden) gidenler de zaten heva ve heveslerini dinlemek isterken, bir de fareli koye kavalci bulmuslar, pesinden gidiyorlar. Alan memnun, satan memnun; kimin umrunda ‘din, iman, ahiret’? Tencere dibin kara, senin ki benimkinden Karaman durumu!
Ne aci!