ADEM YAVUZ ARSLAN, HABER İZLENİM
ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump’ın yemin töreni Washington DC’de gazeteci olarak izlediğim üçüncü yemin töreni oldu. 2017’da Donald Trump, 2021’de Joe Biden ve 2025’te yine Trump.
Sadece yemin törenleri değil; seçilen başkanların kutlamaları ve karşıtlarının protestolarını, 6 Ocak kongre baskını dahil, hepsini yerinde izlemiş bir gazeteci olarak peşinen söyleyebilirim; ABD hiç olmadığı kadar bölünmüş vaziyette. Dahası Trump destekçileri Trump’ı da aşan bir dalga. Bir nevi ‘Trumpizm’ artık Trump’tan da büyük. Eğer Washington DC’nin son birkaç gününe şahit olsaydınız Başkan Trump’ın yeni döneminden ve dünyanın geleceğinden endişe etmeye başlardınız.
LONDRA’DAN GELEN TRUMP DESTEKÇİSİ İLE YOLCULUK
Washington DC’ye aşina olanlar yol düzenlemelerini bilir. Günün belli saatleri ana arter yollar tercihli yol haline gelir ve kullanmak için ya en az üç kişi olmanız ya da hayli tuzlu bir geçiş ücreti ödemeniz gerekir. Ben de Trump’ın yemin törenine doğru giderken mecburen 66 numaralı otoyolu kullanmak zorundaydım. Alternatifi olan 50 numaralı yola girmek demek yolun süresini üçe katlamaktı.
Ben de fahiş bir geçiş ücreti ödemek yerine Uber açtım.
Takipçilerim bilir, kuruluşunda büyük emeklerim olan Bugün Gazetesi ve Bugün Tv, Erdoğan rejimi tarafından yağmalanıp kapatıldıktan sonra Washington DC’de sıkışıp kaldım. Erdoğan rejimi pasaportumu daha 15 Temmuz’dan önce iptal etmişti. Washington DC gibi pahalı bir şehirde ayakta kalmak için aynı anda birden fazla işte çalışmam gerekti, hoş hala da öyle…
“Nasıl olsa birileri Trump’ın yemin törenine gidiyordur, onları alır hem tercihli yola girer ücret ödemeden hızlı giderim hem de Washington DC’de ödeyeceğim fahiş park parasını çıkartırım.” diye Uber’e ‘Bana DC istikametine yolcu gönder’ talimatı girdim.
O da evin yakınındaki otelden Beyaz Saray’a yolcu verdi. Otelin önüne kırdığımda kafalarında MAGA şapkası olan iki tipik Trumpçı beni bekliyordu. Yolcuların İngiliz aksanı ile selam vermesiyle muhabbet açıldı. Arkadaşlar Londra’dan yemin töreni için gelmiş iki İngiliz. “ABD’nin farklı eyaletlerinden geleni gördüm ama İngiltere’den yemin törenine gelmek pek alışılmış değil.” dediğim de Trump’ın hayranı olduklarını anlattılar. Soğuk havadan hayal kırıklığı yaşamışlar ama yine de çok mutlulardı.
Tabi çok şey konuştuk.
Hatta bir ara Türkiye-İngiltere ilişkilerinden tutun da Erdoğan’ın Suriyeli mültecileri istismar etmesine kadar girdik. Neyse İngiliz yolcularımla Kongre binasına ulaşabileceğimiz en yakın noktaya kadar gittik. Onlar coşkuyla kalabalığa karışırken ben arabayı uygun bir yere park edip ekipmanımı, tripodumu yüklenip Kongre binasına yöneldim.
YOLLARDA KÜÇÜK KÜÇÜK TRUMPLAR !
Yazının içine yerleştirdiğim fotoğraflardan da göreceğiniz gibi Washington DC sokakları ‘küçük küçük Trumplar’la doluydu. Trump gibi kıravat takan, onun gibi takım elbise giyen hatta saçlarını ona benzeten binlerce insan gördüm. Dahası çoğunluğu gençti. Amerika’nın farklı yerlerinden yemin töreni için gelmişlerdi. Doğal olarak çok mutluydular. Sık sık ‘kazandık‘ veya ‘geri döndük‘ diye sloganlar atıyorlardı. Hava aşırı soğuk olduğu için bir çoğu da bulduğu bar ‘cafe’ restoran ya da kapalı spor salonuna doluşmuştu.
Dolayısıyla gün boyu ‘küçük küçük Trumplar’ gördüm denebilir.
Uzun yıllardır Washington DC’de yaşadığım ve sürekli halkın içinde olduğum için yerlileri tanıyorum. Sokakta gördüklerimin çoğunluğunun özellikle Amerika kırsalı ve Orta-Güney bölümlerden geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten başkentte bu kadar Trumpçı olsa seçimleri Demokratlar açık ara kazanmazlardı.
Bir de ‘Proud Boys’ diye bilinen gruplar vardı yollarda.
Siyah ve sari renkten oluşan flamaları, bere ve bandanaları ile hemen fark ediliyorlar. Şiddet eğiliminde olduklarını söylemek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Bu arada sadece Trump’ın kendisi değil, takipçileri de Trump’ın ‘seçilmiş kişi’ olduğunu düşünüyor. Trump kürsüye çıktığında ‘suikastten kurtulmasını Allah’ın ona bir misyon biçmesine’ bağladı.
Washington DC dün hiç olmadığı kadar ‘beyaz’dı denebilir. Arada nadiren de olsa Afro-Afrikan yada kahverengi Asyalılar da vardı ama gerçekten azdılar. Girişte de dediğim gibi; Biden seçimi kazandığında yapılan kutlamayı ve Biden’in yemin törenini de bu sokaklarda takip etmiştim. Rahatlıkla iki farklı Amerika olduğunu söyleyebilirim. Dahası Trump’ı aşan bir dalga geliyor ve bu gelecek adına -en azından beni-endişelendiriyor.
MEKSİKA SINIRINA DUVAR BELKİ AMA ‘WASHİNGTON DUVARI’ HAZIR
Söz konusu olan Trump olunca güvenlik tedbirleri had safhaya çıkarıldı. Hem suikast girişimi hem de Trump destekçilerinin çıkardığı olaylar -6 Ocak Kongre baskını gibi- nedeniyle başkentte adeta kuş uçurtulmadı. En dikkat çekici olan ise şüphesiz çitlerdi. Beyaz Saray ve Kongre’yi çevreleyen bölgeye toplam 48 km çit çekildi. Hem de bazı bölgelerde iç içe iki kat çit inşaa edildi. Aralarında Ulusal Muhafızlar’ın da olduğu 25 bin güvenlik görevlisi güvenliği sağlamak için çalıştı.
Washington’un neredeyse yarısı araç ve metro trafiğine kapalıydı.
Tüm kamu binalarının etrafında hem çit hem de polislerle bariyer kuruldu. Havada polis helikopterleri uçuşup durdu. Toplam 55 km kare çapında uçuş yasağı uygulandı. Dronlara bile izin verilmedi. Şahsen daha önce böyle bir güvenlik görmemiştim. Trump seçim kampanyasında ve yemin töreninde yoğun bir şekilde Meksika sınırına duvar örmekten, illegal mültecileri geri göndermekten bahsetti. Meksika sınırına duvar örebilecek mi bilmiyorum ama Washington DC de bir ‘Trump duvarı’ şimdiden var.
BİDEN TRUMP’IN YAPTIĞINI YAPMADI
Amerikalılar geleneklerine özellikle de devlet yönetimindeki geleneklere bağlılar. Mesela Beyaz Saray’daki görev değişiminde uzun yıllardır aralıksız takip ettikleri bir dizi program var. Seçilmiş başkan, başkanlık uçağı ile başkente getirilir, yemin öncesi geceyi Beyaz Saray’ın resmi misafirhanesi Blair House’da geçirir. Sabah erken Beyaz Saray’ın hemen karşısındaki kiliseye gidilir, sonra mevcut başkan yeni seçilen başkana çay daveti verir, eski başkan yeni başkana hitaben bir mektup yazıp Oval Ofiste ki çalışma masasına bırakır. Sonra halef selef beraber aynı araçla Kongre’ye geçerler, yemin törenine hayattaki tüm başkanlar katılır, görevi biten başkan son kez başkanlık helikopteri ile Beyaz Saray’ın bahçesinden yolcu edilir ve akşama da kazanan partinin görkemli balosu olur.
Bu genellikle böyle olmuş. Ancak 4 yıl önce Trump seçimi Biden’e kaybedince yapması gerekenleri yapmadı. Biden ise Trump’ın aksine geleneklere bağlı kaldı ve başkanlığı olması gerektiği gibi devredip gitti. Son sözleri de “Başkanlık bitti ama savaşımız-kavgamız devam ediyor.” oldu.
ALTIN ÇAĞ MI KAOS ÇAĞI MI BAŞLIYOR ?
Trump’ın Pazar akşamı Capitol Arena’da 20 bin kişiye hitaben yaptığı zafer kutlamasında, “ABD’nin altın çağı başlıyor.” dedi. Yemin töreni ve sonrasında başkanlık kararnameleri imzalarken de aynı mihvalde konuştu.
Trump çok iddialı konuşuyor ve seçmenleri de duydukları ile coşuyorlar ama iş icraata gelince ne olacak belirsiz.
Öyle ya çiçeği burnunda başkan Grönland’ı Danimarka’dan alacağını, Panama Kanalını ABD’ye bağlayacağını, Kanada’yı Amerika’nın 51. Eyaleti yapacağını iddia ediyor. Gümrükler, yeni düzenlemeler ve FBI başta olmak üzere köklü kurumlarda yapmayı vaad ettiği değişikliklerin nasıl hayata geçeceği büyük bir muamma. Gerçi kabineye seçtiği isimler tam olarak Trumpçı ve ‘yasalar mı başkanın emirleri mi‘ deseniz başkanın emirleri derler. Ancak yine de ABD’de oturmuş köklü kurumlar var. Bakalım yargısı, medyası ve bürokrasisi Trump gibi bir isimle girecekleri stres testini geçebilecekler mi ?
OYU FAKİRLERDEN ALDI AMA
Bu arada Trump döneminin ilginçliklerinden birisi dün iyice belirgin hale geldi.
Trump genellikle kırsaldaki beyaz, dindar ve fakir orta gelir grubundan oy alıyor. Hatta şöyle tarif edeyim; Trump hakkındaki mahkemelere giderken özel uçağı ile gidiyor, lüks otellerde konaklıyor ama açtığı kampanyaya bağış yapanlar işsiz ya da asgari ücretli kesimler oluyordu.
Bu durumu dün sokaklarda yine gördük denebilir.
Sokaklarda bekleyen, Trump şapkaları takan ve başkan lehine slogan atanlar genellikle alt gelir grubundandı. Ancak Trump’la birlikte kürsüye dünyanın en zenginleri çıktı. Hatta Trump, Tesla’nın patronu Elon Musk, Amazon’un patronu Jeff Bezos, Google’dan Sundar Pichai, Meta’nın patronu Mark Zuckerberg gibi teknoloji CEO’larını kabine üyelerinin bile önüne oturttu.
Politikalarının çoğunun da bu zengin kesime daha fazla para kazandırmaya yönelik olduğu net. Bakalım Trump bu derin uçurumu nasıl idare edecek ?
MACERA DOLU AMERİKA BAŞLADI
Bizim jenerasyon bilir. Rafet El Roman’ın ‘macera dolu Amerika’ diye bir şarkısı vardı. Amerika’nın ne kadar renkli ve öngörülemez olduğunu anlatıyordu. Simdi siyasi anlamda da bu sarki Trump dönemiyle cok ortusuyor. Zira Trump yönetimindeki Beyaz Saray’ın ne yapacağını kimse tahmin dahi edemiyor. Herkesin hemfikir olduğu, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı…
Hem küresel ekonomide hem de dünya siyasetinde.
Gerçekten de Trump dönemine dair analiz yapmak zor. Çünkü hem seçim kampanyası döneminde söyledikleri hem de dün başkanlık kararnameleri imzalarken yaptığı açıklamalar sadece Amerikayı değil dünyanın geri kalanını da heyecanlandırdı. Toplam 200 başkanlık kararnamesi imzalayan Trump, ortalığı duman etti denebilir. 6 Ocak Kongre Baskını nedeniyle yargılanan 1600 kişiyi ilk elden affetti mesela…
LGBT için keskin bir mücadele planı açıkladı.
Mülteciler ve onların ABD’de doğan çocukları için de radikal çıkışlar yaptı. Attığı bir çok imzanın yargının ve özellikle de Anayasa Mahkemesi’nin önüne geleceğini biliyor ama bakalım ne olacak deyip imzaladı kararnameleri.
Yarın sabah X’e geri dönüp dünyayı şok edecek bir açıklama yapması da kimse için şaşırtıcı olmayacak.
HANGİ AMERİKA GALİP GELECEK ?
Gelelim dananın kuyruğunun kopacağı yere…
Dün insanın içine işleyen, gözlerini yaşartan, -11 derece hissedilen soğukta DC sokaklarında fotoğraf çekerken şunu düşündüm; Beyaz Saray’da Trump var ama ABD’nin köklü kurumları da var. Onlar radikal hamleleri törpülerler. En azından bugüne kadar öyle düşünüyorduk.
Fakat dünyanın ve Amerika’nın dört bir tarafından gelmiş Trump destekçilerinin profiline baktığımda endişelenmeye başlıyorum. Fanatik bir yabancı düşmanlığı, aşırıya kaçan milliyetçilik ve güçlü bir Hıristiyanlık vurgusu dikkat çekiyor. Yabancılara ve kendileri gibi olmayanlara pek de empatiyle bakmayan bir kitle oldukları belli. ‘Amerika’nın altın çağı’ dedikleri söylemde başka dinlere, farklı renklere ve inançlara pek yer yok gibi.
Trump destekçileri ile karşıtları arasındaki uçurum da az buz değil. Mesela yemin töreninden bir gece önce başkentin sokaklarında Trump destekçileri, “Başkentte istenmiyorsunuz!” çıkartmaları asıldı.
Trump’a küfür eden afişler hayli yaygındı. Buna Amerikanın demokratik olgunluğu da diyebilirsiniz ama olay sanki demokratik olgunluğun ötesine geçmiş gibi…
Umarım yanılırım ama Biden ve Trump’ın şahsında belirginleşen bu farklılaşma dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücünün önünde esaslı bir sorun olarak duruyor.
Saatler süren yayın ve çekimlerden sonra ellerimi hissetmez halde dönüş yoluna geçtiğimde kendimi Trump’ın meşhur şarkısı YMCA dilime dolanmıştı. Gün boyu o kadar çok duydum ki ben bile alışmışım.
Kim bilir ‘Trumpizim’ akımı bu şekilde yükselmeye devam ederse başka şeylere de alışırız. Fox News izlemek neyse de McDonalds menüsüne asla alışamam herhalde…
İzleyip görelim.