Kalp krizinin en mühim belirtisi göğüs ve sol kolda oluşan şiddetli ağrı ve yanma. Ancak ‘gizli kalp’ belirti vermiyor. Bu durumda nasıl önlem almalı? Kimler risk altında? Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, kalp krizini ‘kalp atardamarında, aniden gelişen tıkanıklığın neden olduğu kalp kası nekrozu, yani ölmesi’ olarak tanımlıyor.
Kalp krizi en çok 65 yaş ve üstü kadın ve erkekte görülmekle birlikte, daha erken yaşlarda da rastlanıyor. 2013 verilerine göre kalp krizinden ölüm oranı erkeklerde kadınlara göre iki kat fazla. Kalp krizinin en önemli belirtisi göğüste baskı tarzında ağrı, yanma ve ağırlık şikayeti. Bu tabloya huzursuzluk, sol kolda uyuşma, nefes darlığı, baş dönmesi, göz kararması, kusma, sırt ağrısı, çene, boğaz ve kulak ağrıları da eşlik edebiliyor. Hissedilen bu şikayetler kalp kasının beslenmesinin bozulduğunun işareti. Kan alımı bozulan alan 15-20 dk içerisinde tekrar yeterli kan akımına kavuşamazsa kalp kası yavaş yavaş ölmeye başlıyor. Ve nihayetinde kalp krizi gerçekleşiyor.
Kalp krizinin başlıca nedeni damar sertliğinin ilerlemesi. Damar sertliğini artıran başlıca faktörlerse diyabet, hipertansiyon, sigara kullanımı ve kötü beslenme alışkanlıkları. Genetik olarak yatkınlık faktörü de önemli. Kolesterol, şeker, metabolizma ve pıhtılaşma bozuklukları başlıca genetik yatkınlıklardan. Yıllar içerisinde biriken damar sertliğini saran kapsülün yırtılması kalp krizini tetikliyor. Kapsülün yırtılmasına; korku, heyecan, sinirlenmek gibi duygusal stres durumlarının yanı sıra aşırı, ani egzersiz ve hareketler de neden olabiliyor. Kalp krizinde tedavi tıkalı damarın hızlı bir şekilde açılarak kan akımının tekrar sağlanması esasına dayanıyor. En etkili tedavi ilk 12 saat içerisinde tıkalı damarın balon ve stent kullanılarak açılması. Böyle bir imkan olmadığı durumlarda pıhtı eritici ilaçlarla da kan akımı tekrar sağlanabiliyor. Kesin çözümse damar sertliğinin kontrol altına alınması ve plakların çatlama ve yırtılmasının önlenmesi. Bunun için damar sertliği yoğunluğu ölçülerek ilerlemesi önce kontrol altına alınmalı; sonra da durdurulmaya çalışılmalı. Bazen kişi hastaneye saatler hatta günler sonra gidiyor ve kalp krizi geçirdiği sonradan anlaşılıyor. Oysa kalp krizi tedavisi ne kadar erken yapılırsa o kadar kalp hücresinin hayatta kalmasını sağlıyor. 6. saatten sonra damarın beslediği alandaki kalp hücrelerinin çoğunluğu ölmüş oluyor. Kaybın büyüklüğüne bağlı olarak kalp kasılma gücünü kaybediyor. Bu bazen önemli kalp yetersizliğine neden olabilir. Ölmek üzere olan kalp kası bazen ritim problemleri üretebilir, bazen de bütünlüğünü kaybederek kalpte yırtılmalara neden olabilir.
Kriz anında ne yapmalı?
Muhtemel bir kriz anında yapılması gereken, kriz geçiren kişinin en kısa zamanda aspirin çiğnemesini sağlamak. Hastanın sadece aspirin çiğnemesi bile kalp krizinden ölümleri yüzde 22 oranında azaltabiliyor. Daha sonra yapılacak iş, hastayı en yakın sağlık kuruluşuna götürmek. Hasta hiçbir zaman kendi kullandığı araç ile sağlık merkezine gitmeye çalışmamalı, çünkü direksiyon başındayken oluşacak ritim problemi hem kendisini hem de etrafındakileri risk altına sokar. Hastanın ritminde bozulma veya kalp atışlarında azalma hissediyorsa güçlü şekilde öksürmesi hastaneye ulaşana kadar ritmi korumasına yardımcı olur.
Gizli kalbe dikkat!
Normal bir kalp krizinde görülen göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi belirtiler vermeyen, ‘gizli kalp hastalığı’ ani ve beklenmeyen kalp krizlerine neden oluyor. Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, hastalıkta erken teşhisin önemine dikkat çekerek “Teşhis için hiçbir rahatsızlığınız olmasa da düzenli hekim kontrolünden geçin.” diyor. Kalp krizinin en önemli belirtisi ağrılarken literatürde ‘sessiz iskemi’ olarak bilinen gizli kalp hastalığı hiçbir belirti vermeden ilerliyor. Hastalığın ilerlemesinde önemli rolü olan diyabet, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği gibi şikayetleri bulunan kişilerin düzenli kontrol altında olması gerektiğini söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Ateş’e göre, sigara kullananların ve 65 yaş üzerindeki herkesin risk grubunda olduğunu söylüyor. Diyabet ya da ailesinde kalp hastalığı olan ve sigara kullanan kişiler erken teşhis için mutlaka efor testi, 24 saatlik kalp ritim ve çarpıntı ölçümü, bilgisayarlı tomografi ve stres testi yaptırmalı. Yapılan testler sonucunda ‘sessiz iskemi’ olup olmadığı anlaşılabiliyor. Gizli kalp hastalığının erkeklerde 45 yaşından sonra, kadınlarda ise menopozdan sonra görülme sıklığı artıyor. Ailesinde birinci dereceden erkek yakınlarında 55 yaşından önce, kadın yakınlarında ise 65 yaşından önce kalp krizi geçiren varsa dikkatli olmakta fayda var. Zira bu durum kişide kalp hastalığı riskini artırıyor.