Son dönemde Türkiye-Almanya ilişkilerinde kriz eksik olmuyor. Son krizimiz ise TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın Alman polisi tarafından gittiği Köln havaalanında alıkonulması. Kriz Bahçekapılı’nın, kaldığını otelde telefon, pasaport, kredi kartları ve tüm kimlik kartlarının olduğu çantasını çaldırmasıyla başladı aslında. Polis de Bahçekapılı’dan kimliğini ispatlamasını talep etti.
Alman polisinin alıkoyma işlemi doğal olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutat muhtarlar buluşmasında dile getirdiği konular arasında yerini aldı. Erdoğan, “Şimdi bunlara aynısını yapmak gerekmez mi? Ondan sonra Erdoğan oluyor diktatör. Sen benim Meclis Başkan Yardımcıma bu tür bir yanlışı yaparsan, senin polisin vesairen bunu yaparsa, buna aynısıyla mukabele etmem lazım” dedi.
Nitekim dün boyunca Alman diplomatik pasaportu ile seyahat etmek isteyenlerin Atatürk Havalimanı’nda saatlerce bekletildiği ortaya çıktı. Erdoğan’ın ‘misliye mukabele’ tarzını Almanlar da görmüş oldu böylece.
‘Yarım saat, 45 dakika’
Türk konsolosluğundan geçici pasaport alan Bahçekapılı, havaalanında Alman polisi tarafından sorgulanmıştı. Bahçekapılı, karakolda tutulan tutanağı ibraz edip, TBMM başkanvekili olduğunu belirtirken, Alman polisi ‘gerekli araştırma yapmamız lazım’ cevabı verdi. Bahçekapılı’nın ifadesiyle ‘yarım saat, 45 dakika’ beklettikten sonra polis ‘bizi takip edin’ diyerek, Türk milletvekilini pasaport kuyruğuna kadar götürdü. Bunun üzerine Ayşenur Bahçekapılı, “Bu AB dediğiniz şeyse, istemiyoruz AB’yi” şeklinde tepkisini gösterdi.
Öte yandan Köln/Bonn Havalimanı polisinin bağlı bulunduğu Sankt Augustin Federal Polis Merkezi Basın Sözcüsü Jens Flören, Bahçekapılı’nın bekletilme sebebini Türk konsolosluğundan alınan belgede Almanya vizesinden bahsedilmemesi olarak açıkladı. Flören, “Kendisi polis memurlarına TBMM Başkanvekili olduğu ve diplomatik pasaport taşıdığı bilgisini vermiş ancak bu bilgileri kanıtlayacak bir belge sunamadığı için polisler kendisinden havalimanındaki en yakın polis merkezine gelmesini rica etmişler” dedi.
Özel ziyaret, diplomatik olmayan vize
Aslında bu olayın da sebebi, krizlerle beslenen Erdoğan rejiminin ‘kriz’ çıkarmakta ve bu krizler vasıtasıyla iç politikada ‘efelik’ yapmakta usta olması. Bahçekapılı’nın kendi ifadeleri bile, olayın bir kriz değil ‘doğal’ bir durum olduğunu gösteriyor. Öncelikle Bahçekapılı’nın Köln ziyaretinin resmi değil özel olduğunu anlaşılıyor. Özel olsa ne olacak demeyin hemen. Özel ise diplomatik kurallar devredışı kalır. Karakolda tutanak tutturup, konsolosluktan geçici pasaport alan Bahçekapılı’nın diplomatik kanallarla Alman makamlarıyla irtibata geçmesi gerekiyordu. Konslosluktan alınan geçici pasaportta herhangi bir vize olmayacağı için Alman polisi doğal olarak sorgulama yapmak zorundadır. Hele TBMM başkanvekili olduğunuzu ispat edecek bir belge ibraz etmiyorsanız, polis sorgulama yapmazsa suç işlemiş olur.
Türkiye’de bakkala giderken bile kırmızı halıda yürüyenler için bu durum şaşırtıcı olabilir, Avrupa’daki bütün siyasetçiler için bu sıradan bir durum. Normal vatandaşlarla birlikte pasaport sırasına girmekten gocunan Bahçekapılı, “Bu mu AB?” diye isyan ederken aslında normalliğe isyan etmiş oluyor. Hâlbuki özel bir ziyaret için yurt dışına çıkan, pasaportu çalındığı için konsolosluktan geçici (diplomatik olmayan) vize alan birisi için pasaport sırasına girmek gayet normal bir durum.
Almanya’yla kontrollü kriz
Tabi bu arada Türkiye’nin Almanya’ya tavrı bu konuyla sınırlı değil. Erdoğan her fırsatta Almanya’ya “terörü destekliyor” suçlamasıyla yükleniyor. Özellikle Can Dündar’ın Almanya’da ‘popüler’ olması ve Türkiye’nin tezlerinin Avrupa’da karşılık bulamaması, bu tepkinin sebepleri arasında. Geçtiğimiz ay Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, Mevlüt Çavuşoğlu’nun davetiyle resmi ziyaret için Ankara’ya geldiğinde de benzer bir muamele görmüştü. Steinmeier’in makam aracı aprona sokulmazken aracına Alman bayrağı asmasına da izin verilmemişti.
Danimarka Başbabakanı’na arama
Avrupalı vekiller için yerel yetkililerin bu türlü zorluklar çıkarması olağan bir durum yine de. Hatta Danimarka’da durum daha da ‘vahim’. Ülkenin ilk kadın Başbakanı Helle Thorning-Schmidt, 2014’te ülkenin ikinci büyük şehri Arhus’tan Kopenhag’a dönmek için havaalanına geldiğinde, herkes gibi kuyruğa girmiş ve güvenlikten geçmişti. Hatta Schmidt’in üzerinde metal eşya olduğu anlaşılınca bir kadın güvenlik görevlisi, başbakanı tepeden tırnağa aramıştı. Başbakanın bu şekilde ‘sıradan’ muamele görmesinin sebebi de, ziyaretinin özel olmasıydı. Bu durumda devletin verdiği imkânları kullanamazdı.
Bahçekapılı krizinde anahtar cümle şu: “Bu AB dediğiniz şeyse, istemiyoruz AB’yi”. Evet AB bu. Kimseye ayrıcalık tanınmıyor. Başbakanlar devasa güvenlik konvoyuyla gitmiyor, özel işlerde devletin imkanları kullanılmıyor, milletvekilleri bisikletle veya toplu taşıma araçlarıyla meclise gidiyor, VİP uygulaması bulunmuyor. Türkiye, bu AB’ye girmemekle haklı!