Ana Sayfa Güncel Kritik temas: Demirtaş, Saray’a teslim olur mu?

Kritik temas: Demirtaş, Saray’a teslim olur mu?

YORUM | TARIK TOROS

Türkiye’deki siyasal gelenek Batı’dan farklıdır.

Bir İsveç, Finlandiya olmadığı gibi… Almanya, İngiltere de değildir.

Öteden beri böyledir.

Bir demokrasi geleneği yoktur. 

Her defasında kesintilerle buna imkân verilmemiştir. 

Kör topal bir cumhuriyettir.

Türkiye’de genel geçer seçmen kitlesi, koalisyondan hazzetmez.

-Koalisyon demek kaos demektir.

-Koalisyon demek istikrarsızlık demektir.

-Koalisyon kuramayan partiler ülkeyi 12 Eylül’e götürmüştür, gibi kabuller vardır.

Siz istediğiniz kadar “Almanya hep koalisyonlarla idare ediliyor, Avrupa’nın en büyük ekonomisi” filan deyin.

Bu, Türkiye için geçerli değildir.

Başarılı koalisyon hiç olmamıştır çünkü.

**

AKP ve Erdoğan bunu iyi okuduğu için 2015’te seçmeni koalisyonla korkuttu.

Başarılı da oldu.

Altılı Masa’nın yumuşak karnı budur.

“Koalisyon” kelimesini cümle içinde kullanmayı yasaklamaları gerekirken…

Bir de ne görelim, Temel Karamollaoğlu BBC Türkçe’ye verdiği mülakatta 3 kere “koalisyon” demiş:

-Türkiye’yi sanki bir koalisyon hükümeti varmış gibi yöneteceğiz.

-Birlikte yöneteceğiz. Aynen koalisyonlarda olduğu gibi yöneteceğiz.

-Eğer belli bir süre Türkiye’yi yöneteceksek, bu koalisyon diyelim..

**

Ekonomi iyi giderken de kötü giderken de favori Erdoğan.

En büyük şansı ise karşısındaki dağınık muhalefet.

Erdoğan, her dönem hemen her sorunu yükleyecek bir günah keçisi bulabildiği gibi…

Her seçimde dişine göre rakiplerle mücadele etti.

Bunun tek istisnası 2019’da İstanbul’u kaybetmesi oldu.

Kürt seçmen belirleyici oldu, değilse Ekrem İmamoğlu ilk seçimde kaybederdi.

**

Erdoğan bunu unutmadı, o yüzden oyun planının merkezinde “Kürtlerin oyları” bulunuyor.

Kürt siyasal hareketinin farklı bir muhalefet anlayışı ve yürüyüşü var.

Bunu tek cümlede özetlemek gerekirse o da şudur kanımca:

Önümüzdeki seçim, devletin Kürtler üzerindeki tutumunu değiştirmeyecekse -kim kazanırsa kazansın- sadece bir formaliteden ibarettir.

**

İşin Erdoğan’a bakan yönü ise iki ayaklıdır:

-Kürtleri Altılı Masa’dan ayrıştırmak.

-Selahattin Demirtaş’ı kollamak. 

**

Ne Abdullah Öcalan ne de HDP denklemin içindedir esasen.

Erdoğan biliyor ki, Öcalan ne derse desin, Kürt tabana tesir etmeyecek.

Ve biliyor ki HDP’yi kapatsa dahi Kürt seçmeni kontrol edemeyecek.

Dikkat ederseniz, son dönemde Demirtaş’ı üzecek bir şey yapmıyor.

Demirtaş siyasi tutsak elbette, bundan ağır ceza mı olur!

Gelgelelim, gelişmeleri dışarıdakilerden daha hızlı takip ettiğine ve derhal tepki verdiğine kuşku yok. 

Hasta babası için tahsis edilen özel jeti de bu çerçevede yorumlamak icap ediyor.

Elbette Demirtaş da bu muameleyi dikkatle takip ediyor.

Edirne’den Diyarbakır civarına nakli bile söz konusu olabilir, fakat bunun için istenen bedel de ona göre olacaktır.

**

Demirtaş, Kürtlerin gönüllerdeki cumhurbaşkanı.

Erdoğan bunu çok iyi okuduğu için Demirtaş’ı yakın izlemede tutuyor.

Devlet Bahçeli de ses etmiyor.

**

Sırrı Süreyya’nın sitemi halen kulaklarımda:

“Ne yerde taş, ne bağrımızda yer kaldı.”

Altılı Masa’nın Kürt seçmene güven vermesi güç.

Ama Demirtaş isterse bağrına taş basar, oyunu verir.

**

Yazının başlığı ve akışından “Demirtaş’ın Saray’a teslim olabileceği” gibi bir anlam çıkmasın…

Nitekim, dün Kobani duruşmasındaki savunmasında aynen şöyle dedi:

-Bana Hakan Fidan aracılığıyla Öcalan’ın yerine geçme teklifi yapıldı. Reddettim. Biz biziz, Öcalan Öcalan’dır.  

**

Her şeyin farkında.

HENÜZ YORUM YOK