Kötümser bir yazı…  

YORUM | ERHAN BAŞYURT 

Türkiye, 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının engellendiği 2014 yılı sonundan bu yana demokrasi, hukuk, özgürlükler ve ekonomik refah adına hızla gerilemeye devam ediyor.

Zaman zaman umut verici gelişmeler oluyor.

İktidar kanadından reform paketleri vaatleri yayılıyor.

Muhalefet seçim kazanıyor, oylarını artırıyor.

Ancak son düzlemde, rejim baş aşağı gitmeye devam ediyor.

***

Cemaat mensuplarına yönelik kitlesel kıyım ve nefret söylemi hız kesmiyor.

Kürt siyasetçilere yönelik hak gaspları ve Kürtler’in temel haklarına yönelik sınırlamalar olanca hızıyla sürüyor.

Hukukun ayaklar altında paspas edilmesi, keyfi tutuklama ve gözdağı operasyonları, muhalif her sesi kısmaya yönelik baskı büyüyor.

***

’’Ne var bunlarda? Zaten hepsi mevcuttu ve hatta kısmi iyileşmeler söz konusu… O halde daha ümitvar olmak yerine bu kötümserlik niye?’’ diye haklı olarak sorabilirsiniz.

Hala kötümserim zira, demokratik olarak tek umut kaynağı muhalefet en kritik anlarda (dokunulmazlıkların kaldırılması, OHAL’in ilanı ve uzatmalar, Yenikapı ruhu… son olarak savaş tezkeresi…) iktidarın dümen suyunda gitmeyi sürdürüyor.

Hala kötümserim zira, iktidara muhalif kesimler bile kendilerine dokunulduğunda tek yürek olup ses verirken, Cemaat’e yönelik en temel insan hakları ihlallerini (hamile kadınların ve bebeklerin tutuklanması, kurban eti dağıtan kadınların tutuklanması, KHK ile ihraçlar ve eşlere pasaport yasağının sürmesi gibi…) ve Kürtlere yönelik en temel hak ihlallerini (HDP yönetici ve vekillerinin tutuklanması, seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması, Kürtçe şarkı söylemeye suç muamelesi yapılması gibi…) halen görmezden geliyor.

Hala kötümserim zira, iktidar hatalarından ders almak, özgürlükler ve ileri demokrasiye dönmek, hukuku onarmak yerine, her geçen gün biraz daha ülkeyi geriye götürüyor. RTÜK’ün Meclis tarafından seçilmiş muhalif üyesi keyfi olarak diğer tarafından ihraç ediliyor. O kadar ki, Meclis’te azınlık olmalarına rağmen kendi partisinden muhalif vekilleri bile istifa ettiriyor, iktidar. Rant kapısı diye, İstanbul Boğazı’nın imar işlerini pervasızca Saray’a bağlıyor. Saray’ın israf harcamaları ve örtülü ödeneği artırılıyor…

Hala kötümserim zira, ‘Tek Adam’ rejimlerinin bir ülkeyi yalnızlaştırmak ve fakirleştirmek için yaptığı  veya yapabileceği tüm hatalar teker teker hayata geçiriliyor. Ülke, komşu bir ülkenin topraklarına giriyor. Desteklediği ‘silahlı güçler’ savaş suçları işliyor. Ülkeye silah ambargosu ve ekonomik ambargolar uygulanıyor. İktidar, Halkbank’a ABD’den gelecek cezayı engellemek yerine, para aklamaktan sabıkalı ve ABD’de hapis yatan ancak ‘isim vermeyen bürokratını’ Borsa’nın başına atıyor. Yabancı yatırımcıyı kaçırmak için özel gayret sarf ediliyor…

Hala kötümserim zira, ‘Tek Adam’ ve ailesi artık uluslararası yaptırım ve soruşturmalarının ana unsuru haline geliyor. İktidarın zaafları artık ülke menfaatlerinin zayıf karnı… Yakında, Sudan’ın devrik lideri gibi sadece kendilerine garanti veren ülkelere ziyaret gerçekleştirmeye başlarlarsa şaşırmam… Yani ülke, hızla yalnızlaşmaya, içe kapanmaya yönelmek zorunda kalabilir… İktidarın ‘akıl hocası’nın önerdiği gibi ‘şeri hükümlerle’ yönetime geçiş de denenebilir… Ya da tamamen yörünge değiştirip, totaliter ülkeler kulübüne geçiş yapılabilir… Ki, bunların her birisi ülke ve halk için ayrı bir felaket olur…

***

Neden kötümserim gerekçelerimi artırmam mümkün…

Peki yok mu bir çıkış?

Şüphesiz var.

En kolayı iktidarın, ileri demokrasiye dönmesi olurdu. 

Ancak iktidar, o kadar batağa batmış durumda ki, bunun artık ham hayal olduğu görülüyor. İktidar, düşmemek için sürekli pedal çevrilen bisiklet sürücüsü gibi, girdiği ters yönde ‘’durursam düşerim’’ modunda hızla ilerliyor…

İkinci alternatif, iktidarın seçimler yoluyla değiştirilmesi… 

Erken seçim olmazsa bunun için en az 3 yıl var henüz…

Erken seçim olursa da, HDP’nin bu şekilde dışlandığı bir dönemde, muhalefetin adayının yüzde 50’yi aşması çok zor görünüyor…

O halde, hem seçim mümkün olduğunca erken olmalı hem de siyasete mümkün olduğunca güçlü aktörler katılmalı…

AKP ve MHP koalisyonundan oy alabilmeli bu yeni aktörler ve iki adayın ikinci tura kalması halinde en çok oy alan muhalefetin adayına oy verebilmeli onları destekleyenler…

Çok bilinmeyenli denklem gibi oldu… Havuz problemi gibi…

Elbette, yerel seçimlerde İstanbul (üstelik iki ayda iki kez) ve Ankara’yı iktidarın çeyrek asırlık yönetiminden alıp muhalefete veren halk, sandıkta bu siyaset mühendisliğini bir kez daha yapabilir… 

Ancak seçmene de, oy verdikleri takdirde ülkenin ekonomik ve siyasi olarak yeniden iyileşeceğine, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dönüleceğine dair inandırıcı bir muhalefet yelpazesinin sunulması gerekiyor…

***

Umutsuz değilim ama giderek daha da kötümserlik hakim oluyor ülkeme ve halkımın geleceğine dair…

Umarım ben ve benim gibi düşünenleri yanıltan, hatta utandıran, umut iklimi sürpriz ve beklenmedik şekilde en yakın zamanda gelir…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin