Koronavirüs tehlikesi bitti mi?

YORUM | Dr. NURHAN METAN

Yaklaşık 3 aydır koronavirüsten korunmak için pek çok ülke evde kalma ve sınırlı dışarıya çıkma tedbirlerini sıkı bir şekilde uyguladı. Ancak son haftalarda, işlere geri dönüşler başladı, okullar açıldı, çocuklarımız eğitim hayatlarına geri döndü. Bu koronavirus tehlikesi bitti anlamına mı geliyor? Artık tümden normale dönebilir miyiz?

Bu sorulara cevap vermeden önce dünyadaki genel duruma bir göz atalım. Dünya Sağlık Örgütü’nün 6 Haziran 2020 verilerine göre (https://covid19.who.int/):

  • Dünya’da toplam koronavirüs vaka sayısı 6.612.301
    • Son 24 saatte dünyada görülen vaka 118.526
  • Dünya’da toplam koronavirüsten ölüm sayısı 391.161
    • Son 24 saatte dünyada görülen ölüm 4.288

Vaka sayılarının aylar içerisindeki dağılımına baktığımızda, Asya kıtasında artışın hala devam ettiği ancak Avrupa’da sayılarda yavaş yavaş bir azalma olduğu görülmektedir. 

https://www.who.int/docs/default-source/sri-lanka-documents/20200605-covid-19-sitrep-137.pdf?sfvrsn=a13df572_2

Tehlike bitti mi?

Uygulanan sıkı “evde kal” tedbirleri ile tüm dünyada virüsün yayılması ve vaka sayılarının ani pik yapması engellenmiş oldu. Ayrıca yapılan araştırmalar yaz sıcaklarında virüsün canlı kalma süresinin azaldığını, ancak tamamen yok olmadığını göstermiştir. Bu gerçekler devletlerin en azından yaz boyunca aldıkları tedbirleri azaltmasına ve hayatın bir nebze de olsa normale dönüştürülmesine yol açmıştır. Ancak tehlikenin bittiğini söylemek mümkün değildir. Hatta yakın bir zamanda biteceğini söylemek de gerçekçi olmayacaktır. 

Ne zaman normale dönebileceğiz?

Tarih boyunca insanlık birçok pandemi süreci yaşamış ve her pandemi toplumların yaşam şekillerinde değişiklikler yapmıştır. Örnek olarak orta çağda, özellikle Avrupa’da etkisini gösteren veba salgını insanların büyük şehirlerden kırsal alanlara göçüne ve hijyen uygulamalarında büyük gelişmelere neden olmuştur. 

Bu, koronavirüs salgınından da ancak bir değişimle çıkabileceğimiz anlamı çıkarılabilir. Yani “normalimiz” artık eski normalimiz olamayacaktır. İşyerleri ve okullar faaliyete geçmiş olsa bile, kalabalık alanlar uzun bir süre daha – en azından aşı ya da kesin tedavi bulunana kadar – bir tehlike kaynağı olmaya devam edecektir. Bu nedenle, bizlerin bu sürece uyum adına alışkanlıklarımızı değiştirmekten başka bir şansımız bulunmamaktadır.

Dikkat etmemiz ya da “yeni normalimiz” haline dönüştürmemiz gereken hususlar:

  • Zorunlu olmadıkça kalabalık, özellikle kapalı alanlardan kaçınmak
  • Zorunlu durumlarda hijyen (sık sık el yıkamak, el ile yüze dokunmamak vb.) kurallarına ve sosyal mesafeye dikkat ederek bu alanlarda bulunmak
  • Öksürük ve ateşi olan bireylerden uzak durmak
  • Hastalık şüphesi olanların evde kalması, toplumdan uzak durması bunlar arasında sayılabilir.

Kış nasıl görünüyor?

Şu an bir azalma eğilimine giren koronavirüs, salgınının kışın ikinci bir dalga yapması kaçınılmazdır. Ancak, önemli olan bu dalga ile devletlerin, bilim insanlarının ve toplumun nasıl mücadele ettiğidir. Bu yöntem dalganın tahribat gücünü belirleyecektir. Aslında dalga ile mücadele terimini de kullanmak istemiyorum, denizde yüzme tecrübesi olan herkesin bildiği üzere, dalganın akışına kendinizi bıraktığınızda daha güvende olursunuz. Bireysel olarak bizlerin bu süreçte o akışa göre “yeni normallere” uymaktan başka bir çaremiz bulunmamaktadır. Ancak devletlerin alacağı tedbirler ve bilim adamlarının o dalgayı küçültme adına yapacağı keşifler de kışın nasıl geçeceği konusunda önemli rol oynayacaktır.

Araştırmalar ne durumda?

Dünya Sağlık Örgütü, KOVİD-19 ile ilgili araştırmaları standardize etmek ve gelişmeleri hızlandırmak için bilim insanları ve sağlık çalışanlarını bir platformda bir araya getirmiş ve bu araştırmaların paylaşıldığı bir veri tabanı oluşturmuştur. Bu bilgilere aşağıdaki linkten ulaşılabilmektedir: https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/global-research-on-novel-coronavirus-2019-ncov

  • Tanı çalışmaları

Koronavirus tanısı klinik olarak ya da laboratuvarda PCR ve antikor testi ile gerçekleştirilebilmektedir. Laboratuvar tanısı için standardize edilmiş testler geliştirilmiştir, ancak unutulmamalıdır ki her vaka için laboratuvar testi yapmaya gerek yoktur.

  • Tedavi seçenekleri

Hali hazırda KOVİD-19 için onaylanmış bir ilaç bulunmamaktadır. Ancak başka hastalıklarda kullanılan onaylı bazı ilaçlar KOVİD-19 hastalarında denenmektedir. Bunlar bazı antiviraller, sıtma ilacı klorokin ve romatizmal hastalıklarda kullanılan bağışıklık düzenleyici bazı ilaçlardır. Klorokinin virüs üzerine etkili olduğu gösterilmiş olmakla birlikte yan etkileri nedeniyle kullanımı bazı ülkelerde yasaklanmıştır.

  • Pasif bağışıklama

KOVİD-19 geçirmiş ve iyileşmiş bireylerin kanlarından elde edilen koruyucu antikorların kan bankalarında dondurulması ve gerekli durumlarda ciddi hastaları ölümden kurtarmak için verilmesi umut vadedici bulunmuştur. Ancak bu uygulamanın etkisi kısa süreli olduğundan genel bir aşılama programı gibi toplumda koruyucu etkiye sahip olamamaktadır. Bu nedenle, sadece ciddi hastalarda ve plazmaya sahip merkezlerde uygulama imkanı bulabilecektir.  

  • Aşı çalışmaları

Aşılar, kişi mikroorganizma ile karşılaşmadan önce bağışıklık sistemine o mikroorganizmayı tanıtma ve gerçek mikroorganizma ile karşılaşıldığında hastalığı kolay atlatabilme temeli ile geliştirilmektedir. Günümüzde koronavirus için sürdürülmekte olan onlarca aşı çalışması bulunmaktadır. Bazı aşı adaylarının güvenilirlik ve etkinlik çalışmaları sürdürülmekte olup 2 aşı adayı çalışmalarının 2020 sonunda bitmesi öngörülmektedir. Rusya ve Almanya aşı çalışmalarını 2021 Aralık’ta tamamlamayı öngörmektedir.

Aşı ve ilaçtan başka çözüm yolları var mı? Toplum bağışıklığı bir çözüm mü?

Toplum bağışıklığı, hastalığın bir toplumdaki bireylerde geçirilmiş olmasını ya da aşılanarak bağışıklık geliştirilmiş olmasını ifade etmektedir. Bağışık bir toplum bulaş zincirinin kırılmasına neden olmakta, böylelikle hastalığın duyarlı bireylere ulaşmasını yani yayılımını dolaylı olarak engellemekte ve vaka sayıları azalmaktadır. Toplum bağışıklığının koronavirüse karşı oluşması için toplum bağışıklığı eşiği uzmanlarca yüzde 50-67 olarak hesaplanmıştır. Bunun anlamı, toplumun yarısı hastalığı geçirdiğinde, virüs toplumda şu anki hızda dolaşmaya devam edemeyecek ve tehlike azalacaktır. Ancak, bu oran toplum içinde hareketliliğin çokluğu, hijyen kurallarına riayet ya da o toplumda hastalığa duyarlı risk grubu bireylerin çokluğu gibi toplumsal etkenlere göre değişecektir. Yani toplum bağışıklığı da bizim “yeni normalimiz”den etkilenecektir.

Kaynaklar:

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin