Ana Sayfa Türkiye Köprüdeki Maç

Köprüdeki Maç [Konuk yazar: Hakan Asa]

Türkiye, sadece doğu ve batıyı birbirine bağlayan bir köprü değildir. Güneyle kuzeyi de birbirine bağlar. Türkiye’nin jeostratejik konumu dediğimizde bu sebeple, sadece Avrupa ve Ortadoğu değil, Rusya ve Ortadoğu’yu da hesaba katmak gerekir.

Türkiye’nin bu kutuplar arasında nereye yakın duracağına ilişkin en önemli gelişme, 15 Temmuz ile yaşanmıştı. Toplumsal görünümü başka olsa da, bu bir ‘oyun’du. Tribünler coşkulu, oyuncular hazırlıklıydı. Eski derin devletle bir süredir ‘balayı’ yaşayan siyasal İslamcılar, yalancı bir özgüvenle, kendilerini her şeye muktedir görüyordu.

15 Temmuz’da, bu Avrasyacı ekipten gollük bir pas geldi. Boş kaleye, ‘Cemaat’i linç etmek üzere, atılan bu pasın neden geldiğini hiç düşünmeden gole çevirdiler. Bu pas kimden gelmişti, 15 Temmuz’u önleme ‘cömertliğini’ kim göstermişti ve neden bunu yapmıştı, hiç akıllarına getirmek istemediler.

Köşeye sıkışmışlıklarından geçici bir kurtulma yaşadıkları için sanal bir güç ile azgınlıkları arttı.

15 Temmuz sanıldığının aksine…

Ancak Erdoğan bu konuda bir şeyler sezmişti. Şu an haksız yere hapiste olan Kadri Gürsel, 2 Ağustos 2016’da Cumhuriyet’te kaleme aldığı yazıda, Erdoğan’ın darbeden birkaç gün sonra Batı’ya karşı nasıl savunma pozisyonu almak zorunda hissettiğini yazmıştı. Batı’dan bir tehdit hissediyordu Erdoğan ve buna karşı denge olsun diye “Yenikapı ruhu” oluşturmaya çalışıyordu Gürsel’e göre. Ancak darbeden sonraki gelişmeler gösterdi ki, bu pek de işe yaramayacaktı. Batı’ya karşı denge, her zamanki gibi Rusya’ya yönelmekle bulunacaktı.

Bunu iyi bilen Avrasyacı ekip Rusya’yla bağları güçlendirme telkininde bulundu. Ancak bu da, Suriye’deki ve ülke içindeki 5 yıllık yatırımı çöpe atmak, yani yeni ‘satışlar yapmak’la mümkündü. Asıl hedefi köprüyü yok edip Doğu’yla Batı’yı ayırmak olan eski derin devlet, oyunun ikinci yarısını başlattıklarında siyasal İslamcıların hazırlıksız olduğunu anladık.

Havuz medyası şaşkın tavuk gibi

Havuz medyasından da takip edebilirsiniz, sosyal medyadan da. Beşiktaş ve Kayseri’deki saldırılar, Rus Büyükelçi’ye yönelik suikast, Ahmet Zeki Üçok’un ‘kaos kapıda darbe olacak’ tweet’leri, Doğu Perinçek’in açık tehditleri… Hepsini birlikte okuduğunuzda, iktidara yakın isimlerin de kafasının karışık olduğu açık. Oyunun nasıl devam edeceğini kimse kestirebilmiş değil. Bu kez aktörler başka çünkü.

Erdoğan’ın hiçbir zaman bürokraside ‘kendi adamları’ olmadı. Sürekli birileriyle ittifaka girmek zorundaydı. Bu da, oyun planını sürekli tahmin edilebilir kılıyordu. 17 Aralık soruşturmalarından kaçmak için sığındığı eski derin devlet ve onun bürokrasi ayağı, 15 Temmuz’da bitirici pası attı Erdoğan’a. Hedef, o güne kadarki soruşturmalarla bir netice alamayan Erdoğan’ın Cemaat’i ‘tamamen bitirmesinin’ önünü açmaktı.

Neden Cemaat? Erdoğan belki kendi iktidarını kaybetmemek ve suçlarını örtmek için Cemaat’i suçlu gösterme çabasındaydı ama Avrasyacı ekibin projesi daha eski ve daha köklüydü. Cemaat’in kökü kazınmalıydı çünkü bu hareket, Doğu ile Batı arasındaki köprüyü sağlamlaştırmaktan yanaydı. Yetiştirdiği diyaloga açık ve farklı kültürlerle iletişim hâlindeki nesil, bu köprüyü Türkiye’de ve dünyada ayakta tutacaktı. Cemaat’i diskalifiye etmenin yolu, ‘ayrılıkçılara’ güç kazandırmaktan geçiyordu.

Maçın ikinci yarısı başladı

Siyasal İslamcılar ve iktidar çevreleri, 15 Temmuz’dan itibaren maçın ikinci yarısının başladığının hâlâ farkında değiller. Sıra kendilerine geldi ama henüz uyanmadılar. Hâlâ aynı jargonu kullanıyorlar. Rus Büyükelçi öldürülünce panikle suçu yine Cemaat’e yıkma gayretleri beyhude. Gerçek düşmanlarını görme konusunda da hayli acemiler. Oyunu kimin oynadığını, kontrolü kimin elinde tuttuğunu göremediler. Dünya kamuoyunu manipüle edemeyecekleri ortada. Avrasyacı ‘derin güçler’ siyasal İslamcılara çarptırarak Erdoğan’a gol attı.

Bu saldırı sonrasında Türk-Rus ilişkileri zayıflamak bir yana daha da güçlenecek. Dün Türkiye, İran ve Rusya’nın dışişleri bakanlarının katıldığı zirvede yapılan açıklamalara ve Mevlüt Çavuşoğlu’nun fotoğraflarına iyi bakın. Erdoğan, Batı’ya karşı Rusya’yı, Rusya’ya karşı Batı’yı yedekte tutarak bir çeşit denge politikası gütmeye heveslenmişti. Ancak bu saldırı onu Rusya’ya mahkûm edecek. Rus uçağı örneğinde de görüldüğü gibi, ‘kırılan kemik eskisinden sağlam olur’ gerçeğini işin erbabı bilir.

Diskalifiye sezonu

Bu saldırı, sonuçları itibarıyla köprüdeki bölünmeyi ‘sağlama almak’ işlevi görecek. Elbette bu arada birileri tasfiye edilecek. Batı’nın yıllarca koruma altına aldığı bu ‘köprü’ artık Doğu’nun elinde. Üstelik köprünün yeni ‘hamisi’ Asya’da İslamcı bir hükümet istemiyor. Rusya’nın eskiden bu yana radikal İslamcılarla ‘amansız mücadelesi’ ortada. Türkiye’nin siyasal İslamcılıkla bağları baştan sona sorgulanacak şimdiki süreçte. Bazı oyuncular diskalifiye olacak.

Amigolar yapılan hamleyi okuyamayacak kadar körler. Ancak bir kişi var ki, o her şeyin farkında.

HENÜZ YORUM YOK