YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bir suç dramı şaheseridir Köpeklerin Günü. Büyük usta Sidney Lumet’in 1975’te çektiği ve orijinal ismi Dog Day Afternoon olan film, banka soymaya kalkan üç kafadarın meraklı izleyiciler, işgüzar polis ve medyanın elinde nasıl maymunlaştırıldığını anlatır. Köpeklerin Günü, 45 yıl önceden günümüz algıcılarına yapılan bir ‘nanik’tir aynı zamanda.
Kavramlar iğdiş edildiğinden havuz şeysilerinin Allah’ın her günü kullandığı kelimelere artık yeni anlamlar yüklemek gerekiyor. Zira kelimelerin gerçek anlamları ile saray payandaları için ifade edilen anlamlar farklı, hatta tamamen zıt. Hain dedikleri zaman kelimenin gerçek anlamıyla haini kastetmediklerini çok iyi biliyoruz artık. Dolayısıyla kahramanlardan dem vurduklarında da neyi tanımladıklarının farkındayız.
Lügat manasıyla hain değildir onlarını haini, dolayısıyla kahramanları da kahraman değildir asla!
Daha sarih ifade edecek olursak; rüşvet ve yolsuzluk yapıyorsan hayırsever oluyorsun bu güruhun terminolojisinde. Hırsız enselersen hain, bayrak dalgalandırırsan casus, soru sorarsan bölücü, karşı çıkarsan darbeci…
Haberciliğin evrensel değerleri halının altına süpürüleli epey zaman oldu. En baskılı dönemin kullanışlı medyaları bile vesayete bu kadar teşne olmamıştır zannımca. 5N1K artık ulaşılmaz bir fantazya oldu bu kesim için. Saray mukimlerinin de dediği gibi, aslında bu durumu onların pek umursadığı da yok. Halk nasılsa inanıyorsa, sorun da yok. Tıpkı Lumet’in filminde olduğu gibi. Gerçek kimsenin umurunda değil artık. İnanılan ya da inandırılmak istenen algı için yapılıyor yayınlar.
Şüphesiz hakikatin fabrika ayarlarına dönüş olacaktır er ya da geç. En azından bu umudu hala taşıyoruz. Ancak bu zalim sistemin milletten ve sektörden alıp götürdükleri nasıl tamir edilecek bilemiyoruz. Aslında en yetkili isimlerin “yasa filan tanımayız” türünden açıklamaları zihniyetin dip koçanı hakkında yeterince fikir verici ve fakat bu cinnet halini kalıcı kılmaya yönelik adımları gördükçe, totaliterliğin ne menem doymaz bir iştaha sahip olduğunu da görmek korkutucu.
Biliyorsunuz son olarak birden fazla partinin sorun olduğunu kaçırdı ağzından!
Karakteri gereği tarafsız olmasa da en azından objektif olması gereken, hele hele etki ve ömrünü bağımsızlıktan alan bir sektörün muktedirler ile bu kadar içli dışlı olmasının kısa süreli zararları görülmeyebilir. Ancak emin olun orta ve uzun vadede açılan yaraların kolay kapanmayacağı da bir gerçek. Şurası sosyolojik bir hakikat: Bireyselleşme sürecini tamamlayamamış toplumlarda medya iktidarın payandasına dönüşürse, bir süre sonra muktedirlerin düşüncesi toplumun düşüncesi olmaya başlar. Ve vesayet bunun meyvelerini zevkle toplarken, mebzul miktarda hain ve kahraman üretir.
Zevkli bir zehir zerkediştir bu.
Toplumun tüm kılcallarını etkiler ve her ne kadar palyatif olsa da, bir süre hükümranlığını da kurar. Ve en acısı; belli bir süre sonra yukarıda bahsini ettiğimiz fabrika ayarlarına dönüş gerçekleşse bile, kitlenin düşüncesi kolay kolay değişmez. Zehir damarlara iyiden iyiye yerleşmiş, hatta kemikleşmiştir çünkü.
Elbette bu vahim tablo konvansiyonel medya için geçerli olduğu kadar, sosyal medya için daha kontrolsüz ve tehlikelidir. Statükonun kısalan ömrü nispetinde kayan şiraze vardır. Ve medyanın karakterleri dönüştürme etkisi o kadar şaşırtıcı boyutlara ulaşır ki, bir süre sonra sular çekilip taşlar yerine oturduğunda bile kitle artık eski kitle, tetikçiler de ilk günkü gibi değildir.
Lumet, Köpeklerin Günü’nde çıkışsız sıradan insanların yaşadığı savrulmayı yine sıradan insanların medya vasıtasıyla ne tür bir sirk gösterisine dönüştürebileceğini göstermesi açısından şahanedir. Duyarsızlaşan medya bir noktadan sonra tükürüğü bile yağmur olarak görür ve ‘reyting’ hazzıyla gerilir. Kahramanın (Al Pacino), medya helikopterine yaptığı ayıplı el hareketini gören kameramanın “Evet, soyguncu bize el sallıyor” demesi gibi…
https://www.youtube.com/watch?v=Ne6KMHLTvik