YORUM | M. NEDİM HAZAR
“Hukuk siyasetin köpeğidir” demişti Doğu Perinçek…
Peker’in çektiği sifon ile görüyoruz ki, sadece hukuk değil, bürokrasi, medya ve daha pek çok şey köpekleştirilmiş bu ülkede.
Acı ama maalesef böyle…
“Dikkat et, köpekler sahiplerine benzermiş,” diyor hayatı bir eli yağda, bir eli balda geçerken aniden gerilla olup 20 yıl hapis yattıktan sonra çöp toplayan El Chivo…
Bir dolu köpeği de var. İsimleri enteresan: Flor, Frijol, Gringuita…
Onlarla beraber yaşıyor ve ya köpekleri onun kimliğine sığınıyor ya da o köpeklerinin karakterini içine hapsediyor.
Inarritu’nun sadece kurgusal anlamda değil, içerik ve estetik anlamda da ilk sarsıcı uzun metraj filmi Amores Perros köpeklere ve insanlara dair enteresan bir film.
Bir trafik kazası etrafında dönen üç ayrı hayat şeklini anlatır Paramparça Aşklar Köpekler. Meksika gettolarında yaşayan işsiz güçsüz Octavio’nun kullandığı eski püskü bir otomobil kırmızı ışıkta bir manken kızın kullandığı lüks araca çarpar. İnsanlar kazayla ilgilenirken etrafta gezinen evsiz, eski komünist gerilla, yeni kiralık katil El Chivo’yu kimse fark etmez bile. İşte film bu üç kişi, Octavio, Valeria ve El Chivo üzerinden bize bir hayat okuması sunar.
Kanaatimce çok daha mühim bir katmanı daha var Amores Perros’un.
Hayatlar ile köpeklerin cinsleri ve hayatları arasında insanı derinden sarsan bir paralellik kurması ve köpekleri insan hayatının ve kaderinin tam orta yerine muazzam eklemlemesi. Octavio bir dövüş köpeği sahibidir ve köpek genç serserinin hayal ettiği hayatı kazandırabilecek tek şansıdır. Ne ki gencin kaderi vahşileştirilmiş bir köpeğin pençelerindedir. Köpek kazandıkça var olmaya başlar Octavio, zaten yazgısı da köpeği yaralandığı an kırılır. Ve bu kırılma başka bir köpek ile insanın kaderini etkiler. Octavio peşindeki mafyadan kurtulmak için canhıraş şekilde aracıyla kaçarken Valeria’nın aracına çarpar. Octavio bu yarayı ölümcül olmayan sıyrıklarla atlatır ama Valeria için sonun başlangıcı olur, bir bacağı kopma noktasına gelir. Onun da tesellisi bir fino köpeğidir. Kimsesiz ve boş bir evde gayr-ı meşru yaşadığı adamı beklerken kâbuslar görür ve köpek bir gün kaybolunca genç kadın çıldırır.
El Chivo ise kaza yaşandığı esnada oradan sokak köpekleriyle geçer. Çöplerden kâğıt filan toplamaktadır. Yaralı olan Octavio’nun dövüş köpeğini de alır ve tedavi eder bu merhametsiz adam. Ancak bir cinayet dönüşünde yaşadığı mezbeleliğe girdiğinde gördüğü manzara korkunçtur: Evine alıp beslediği dövüş köpeği, tüm sokak köpeklerini öldürmüştür! Filmdeki köpeklerin isimleri bile enteresan Cofi ve Richie… En az beş tane de sokak köpeği…
Antropoloji, insan-köpek ilişkisine değinirken yazının buluşundan, yani tarihin başlangıcından öncesine gider. Mezolitik çağ sürüyle köpek ile sadık dostu insanın paylaşım ve sadakatine dair öykülerle doludur. Eskimo kültüründe köpeğin sahibinin karakterini aldığına inanılır.
Dolayısıyla yaşanılan hayatlar ile bakılan köpekler arasında zannettiğimizden çok daha derin bir bağlantı vardır.
Ve biliriz ki, köpekler cins cinstir…
Tıpkı Inarritu’nun filminde olduğu gibi. Richie gibi finolar vardır mesela, sahibini eğlendirir, hoş anların paylaşımcısıdır. Güzel günlerde daima bir dekordur onlar. Ancak sıkıntılı anında bir anda gözden kaybolabilir ve Valeria gibi, sahibini kimsesiz bomboş bir binada yapayalnız bırakabilir finolar.
Sokak köpekleri vardır, sahibinin eline bakarlar, vefalıdırlar ama karakterleri olmadığı için, bir dövüş köpeği aralarına daldığı an hepsini yok edebilir.
Cofi gibi dövüş köpekleri ise gücü elinde tutanın rakibine gösterir dişlerini. Sadakat ve ihanet kavramları yoktur onların. Sadece kendilerini düşünürler ve yaralı halde onları sokaktan alıp tedavi eden, karnını doyuranlara bile merhamet etmezler.
Tazı, av köpeği gibi türler de vardır ama filmde olmadığı için ayrıntıya gerek yok, sadece sahibinin gösterdiği yöne bağırır, onun attığının peşine koşarlar.
Amores Perros böylesi bir film; insana, hayata ve köpeklere dair.
Aslında bir filmden yola çıkarak ülkenin içindeki durumu okumak da ilginç oluyor.
Hele hele ortalık, fino ve çomar kaynarken…
İlginç
Enteresan
Düşündürücü
ve
ibretlik…
Her insanı ve müslümanı ! (alnı secdeliyi) kendimiz yada model bildiğimiz müslümanlara benzetme saplantisinı 17/25 Aralık a hep yaşadim…
Halbuki bilmeliydik
Genelde insanların,özelde müslümanların da küpekler gibi cins cins olduğunu, olabileceğini ….
“Dolayısıyla yaşanılan hayatlar ile bakılan köpekler arasında zannettiğimizden çok daha derin bir bağlantı vardır.” Klasik eleştirel yaklaşımın, kültür ve sanatla sarmalanması güzel olmuş. Bir yazıyla iki yazı okumak gibi bir tadı var. Kültür ve sanat eksenli yazılarınızı beğeniyorum. Teşekkürler. (İsmim ve email adresim müstear! Açık sözlü olmak gerekirse, korku iliklerime kadar işlemiş!)