Ana Sayfa Dünya Kohl’un kızı!

Kohl’un kızı!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Angela Merkel, 1989’da Berlin Duvarı yıkılırken bir saunada bunu arkadaşlarıyla kutluyordu ama “Yarın önemli işlerim var” diyerek partiyi erken terk etmişti. Yeni kurulan Demokratik Uyanış’a katıldı ve Şubat 1990’da partinin basın sözcüsü oldu. Tam o esnada partisi, Alman Sosyal Birliği (DSU) ile bir koalisyon olan muhafazakar Almanya için İttifak’a (Hıristiyan Demokrat Birlik, CDU) katıldı.

Doğu Almanya’nın Mart 1990’daki ilk ve tek serbest seçiminden birkaç gün önce, Demokratik Uyanış’ın başkanı Wolfgang Schnur’un yıllardır Stasi muhbiri olarak çalıştığı ortaya çıkmıştı. Haber İttifak destekçilerini sarssa da, koalisyon galip geldi ve Demokratik Uyanış oyların yalnızca yüzde 0,9’unu kazanmasına rağmen hükümetin bir parçası oldu.

Merkel, Lothar de Maizière (CDU) hükümetinin sözcü yardımcısı oldu. Ağustos 1990’da CDU’ya katıldı bu parti, Almanya’nın yeniden birleşmesinden bir gün önce, 1 Ekim’de batılı mevkidaşı ile birleşti.

Birleşme sonrası ilk seçimde (Aralık 1990) Merkel, Stralsund-Rügen-Grimmen’i temsil eden Federal Meclis’te (parlamentonun alt meclisi) bir sandalye kazandı. Şansölye tarafından kadın ve gençlik bakanı olarak atandı.

Helmut Kohl Ocak 1991’de Doğu Almanya’dan siyasete yeni katılan bu genç kadını seçmenlere takdim etti ve hep yanında taşıdı. Bu sebeple Almanlar ona “Kohls Mädchen” (“Kohl’un kızı”) adını taktılar.

Doğu ve Batı partilerinin birleşmesinden sonra CDU’nun başkan yardımcısı olan Maizière, Stasi için çalıştığı iddiasıyla 6 Eylül 1991’de görevinden istifa etti. Aynı yılın Aralık ayında Merkel onun yerine seçildi. 1994 seçimlerinden sonra Merkel çevre, koruma ve reaktör güvenliği bakanı oldu ve Mart-Nisan 1995’te Berlin’deki ilk Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na başkanlık etti.

Merkel, 7 Kasım 1998’de CDU’nun genel sekreteri seçildi. Uzun zamandır arkadaşı olan kimya profesörü Joachim Sauer ile aynı yılın 30 Aralık’ta evlendi.

Berlin Üniversitesi’nde profesör olan kocası Joachim Sauer, tanınmaktan o kadar hoşlanmıyor ki, Merkel’in 2005’te Şansölye olarak göreve başlama törenlerine bile katılmadı.

Ayrıca Merkel ile resmi uçaklarda seyahat etmesine izin verildiğinde bile o kendi parasıyla uçak yolculuğu yapıyor. Opera izlemeyi ve birlikte yürüyüş yapmayı sevdikleri biliniyor. Operaya olan ilgisi ve dikkatlerden kaçınması sayesinde Alman medyası Sauer’e “Operadaki Hayalet” adını taktı.

1999 sonlarında bir finans skandalı CDU’yu vurdu ve Kohl, yasadışı kampanya katkılarının kabul etmesi ve kullanılması iddialarına bulaştı.

İşte bu esnada şaşırtıcı bir şey oldu. Merkel, 22 Aralık’ta yayınladığı bir açık mektupla, partiyi onursal başkanı olmadan yeni bir başlangıç ​​yapmaya çağırdı.

Merkel’in duruşu, Kohl sevenlerini üzse de Alman kamuoyunda görünürlüğünü ve popülaritesini büyük ölçüde artırmıştı.

10 Nisan 2000’de Merkel, CDU başkanlığına seçildi ve partiyi yöneten ilk kadın ve Katolik olmayan ilk kişi oldu. CDU lideri olarak Merkel, finans skandalının ve bölünmüş bir partinin kalıcı etkileriyle karşı karşıya kalmıştı.

2002 seçimlerinde şansölye adayı olmayı ummasına rağmen, partisinin çoğunluğu Edmund Stoiber’i tercih etti ve CDU-CSU seçimleri kıl payı kaybettikten sonra, Merkel muhalefetin lideri oldu.

Alman siyaseti çalkantılı günler yaşıyordu.

SPD’ye verilen destek sürekli dalgalanırken, Schröder Eylül 2005’te bir erken genel seçim yapılması çağrısında bulundu ve sonuç daha da içinden çıkılmaz bir hale dönüştü. CDU-CSU oyların yüzde 35,2’sini alarak iktidardaki SPD’yi yalnızca yüzde 1 ile geride bırakmıştı. Her iki taraf da bir hükümet kurmak için müttefik aradı, ancak aylarca süren müzakereler sonuçsuz kaldı.

Sonunda, CDU-CSU ve SPD, Merkel’in başında olduğu bir “büyük koalisyon” hükümeti üzerinde anlaştılar. 22 Kasım 2005’te Merkel şansölye olarak göreve başladı ve ilk kadın, ilk Doğu Alman ve 51 yaşında ülkenin en genç Şansölyesi olmuştu.

Merkel işe çok sıkı başladı. Sıkı ekonomi politikasıyla sadece Alman ekonomisini güçlendirmedi, Avrupa kıtasına bir enerji getirmişti.

Eylül 2013 federal seçimlerinde, CDU-CSU ittifakı, oyların yaklaşık yüzde 42’sini alarak etkileyici bir zafer kazandı.

Ancak koalisyon ortağı FDP, yüzde 5 barajına ulaşamadığı için Merkel, her ikisi de isteksiz ortaklar olan SDP veya Yeşiller Partisi ile bir hükümet kurma ihtimaliyle karşı karşıya kalmıştı. İki aydan fazla süren müzakerelerin ardından Merkel, SDP ile başka bir büyük koalisyon hükümeti kurmak için bir anlaşma sağladı. 17 Aralık’ta, savaş sonrası dönemde Almanya’nın üçüncü üç kez şansölyesi olmuştu. Daha önce bu başarıyı Konrad Adenauer ve Helmuth Kohl göstermişti.

Merkel üçüncü döneminde artık bir ekonomik zafer kumandanı edasıyla icraatlarını yapıyordu. Öte yandan bazı otoriter rejimler dünyanın başına bela olma sinyalleri göstermeye başlamıştı. Esad, Putin, Erdoğan, Mübarek bunlardan sadece bir kaçıydı. Üstüne üstlük Ukrayna, kırım, Yunanistan gibi ciddi problemlerle boğuştu Merkel.

Suriye, Afganistan özellikle Avrupa için mülteci sorunu demekti!

Öyle ki Schengen Anlaşması’nı geçici olarak askıya almaya kadar varmıştı sıkıntı.

2015’te bir milyondan fazla göçmen Almanya’ya girdi ve Merkel’in partisi, mülteciler konusundaki tutumu için büyük bir siyasi bedel ödedi.

Göçmenlere yönelik tepkiler sokak gösterilerinde ve sandıkta kendini gösterirken, Almanya için Alternatif (Alternative für Deutschland; AfD), Avrupa’da yükselen popülizm ve yabancı düşmanlığı dalgasından yararlanmak isteyen taraflar arasında yer aldı.

Eylül 2016’da AfD, Merkel’in memleketi Mecklenburg-Vorpommern’deki bölgesel seçimlerde CDU’nun önünde ikinci oldu.

İki hafta sonra CDU, başkentte şimdiye kadarki en kötü seçim performansını ilan edince Berlin’deki yerel yönetim koalisyonundan çıkarıldı. Başka yerlerde, milliyetçiliğe yapılan çağrılar, Birleşik Krallık’taki Brexit referandumunda (Haziran 2016) başarılı “evet” kampanyasını körükledi ve Donald Trump’ı ABD başkanlık seçimlerinde zafere taşıdı. (Kasım 2016), ancak Merkel dördüncü dönem adaylığını açıklarken merkeze doğru ilerlemeye devam ediyordu.

CDU, Saarland’da (Mart 2017) ve SDP’nin geleneksel kalesi Kuzey Ren-Vestfalya’da (Mayıs 2017) genel bölgesel seçimleri kazandığında bu strateji meyvesini vermiş gibi görünüyordu. Haziran 2017’de Merkel, eşcinsel evliliğin yasallaştırılmasına ilişkin Federal Meclis’te yapılan açık oylamaya karşı muhalefetini geri çektiğinde pek çok kişiyi şaşırttı. Günler sonra, milletvekilleri Alman halkı arasında geniş destek gören tedbiri onaylamıştı. Merkel tasarıya karşı oy kullansa da, tasarının geçişi, Eylül 2017 genel seçimlerinden sonra evlilik eşitliğini olası herhangi bir koalisyon anlaşmasının ön koşulu haline getiren partiler ile CDU-CSU arasındaki olası bir engeli kaldırmıştı.

Merkel şansölye olarak dördüncü dönemini kazandı. Ancak, CDU-CSU ve SPD yaklaşık son 70 yılın en kötü performansını sergilemişti. Almanya’nın en büyük iki partisi birleşerek oyların yarısından biraz fazlasını kazandı. Küçük partiler, büyük koalisyondan duyulan hoşnutsuzluktan yararlandı ve Yeşiller, FDP ve Sol, parlamentoda temsil edilmek için yeterli oyu aldı.

En dramatik sonuç ise, SPD’nin arkasında güçlü bir üçüncü olan AfD içindi. Merkel, desteğini AfD’ye kaydıran muhafazakar seçmenleri sürece dahil etme sözü vermesine rağmen Martin Schulz, (SPD), partisinin muhalefete geri döneceğini belirterek, başka bir büyük koalisyonun tartışılmasını reddetti.

Schulz, aylarca süren müzakerelerin ardından Almanya hükümetsiz kaldığında sonunda pes ettirdi. FDP ile müzakereler Kasım ayında tamamen çöktü ve yeni seçim ufukta belirdi.

Bu arada Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan Almanya’nın bu belirsizliğini de ülkesinde kullanarak Tek Adam yönetimi için kullanıyordu.

Merkel ise seçim fikrinden hiç hoşlanmamıştı. Koalisyonun fedakarlık anlamına geldiği ana fikrini sürekli olarak işliyordu. Aralık ayında SPD, büyük koalisyonun sürdürülmesi konusunda CDU-CSU ile müzakerelerin başlatılması için oy kullandı. Bu görüşmeler, Merkel’in güçlü finans ve dış ilişkiler yetkilerini SPD’ye vermesiyle Şubat 2018’de sona erdi. Başlangıçta yeni hükümette dışişleri bakanlığı görevine atanan Schulz, SPD içinden şiddetli bir tepkiyle karşılaştı ve parti liderliğinden ayrılmak zorunda kaldı. Koalisyon hakkında son söz SPD’ye kalmıştı.

Alman siyaseti Hitler sonrasında hiç görülmedik sert müzakerelere ve restleşmelere tanık oluyordu. Merkel en güçlü olduğu yerlerde bile yüksek sesli karşı çıkışlara muhatap olmaya başlamıştı.

Sözgelimi, Merkel’in içişleri bakanı ve CSU başkanı Horst Seehofer, Haziran 2018’de Merkel’in göç politikasıyla ilgili bir tartışmada istifasını sundu. Ayrıca ayrılıp Alman hükümetini devirmekle tehdit etti, ancak Merkel tam bu esnada nasıl bir usta siyasetçi olduğunu kanıtladı ve Seehofer istifasını geri çekti.

Siyaset tarihçileri Merkel için çok enteresan bir tespitte bulunuyorlar: “Angela Merkel net bir siyasi duruş ve ideolojik görüşe sahip değildir” diyorlar.

Aslında bu tespit doğru olmakla beraber Merkel’in üstün ve erdemli yönünü de gösteren bir taraf. Merkel, her zaman insan odaklı bir siyaset yürütmeyi tercih eden siyasi figür olarak anılacak. Her ne kadar pragmatist olarak algılansa da Angela Merkel’in çok zorlu bir dönemde Almanya’yı dünyanın en güçlü devletlerinden biri olarak çok zor bir coğrafyada 16 yıl görevini başarıyla yapmış olması hep takdir edilegeldi.

2020 yılında ünlü yayın organı Time tarafından Yılın İnsanı seçilen Merkel için şöyle deniliyordu: “Kendisine meydan okuyabilecek herkesi zekasıyla geride bırakan, sakin, mütevazı bir güç.”

Bir de felsefeden bahsediyordu Alman uzmanlar ve ismine “Merkelvellian” diyorlardı.

Willy Brandt, onun siyaset tarzına “Die Politik der kleinen Schritte” (bebek adımları siyaseti) diyor.

Donald Trump, Merkel’i “deli” olarak nitelendirir ve mültecileri “büyük Truva atlarından biri” olarak kullandığından şüphe ederdi. Kimi Alman protestocular ona bir hain, hatta – çok afedersiniz – fahişe bile dediler. Müttefikleri bir halk isyanı konusunda sürekli ikaz edip, ekonomik çöküş ve kültürel intihar konusunda uyardı.

Muhafazakar Alman medyasının koç başı Die Welt, bir keresinde, bir milyon göçmeni asimile etmenin zorluğu hakkında uyarıda bulunan yayın yaptı. Sızdırdığı bir istihbarat raporunda ise, “İslamcı aşırıcılığı, Arap anti-semitizmini, diğer insanların ulusal ve etnik çatışmalarını ve ayrıca farklı bir toplum ve hukuk anlayışı ithal ediyoruz,” deniyordu.

Angela Merkel, siyasi hayatına tıpkı girdiği gibi yine sessizce bir nokta koydu önceki gün. Ve Alman politikasına güçlü bir slogan bıraktı miras olarak: “Wir schaffen das” (Bunu yapabiliriz.)

HENÜZ YORUM YOK