YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 15 Temmuz 2016 tartışmalı darbe girişimi sonrası tutuklanan askerlerden bahsederken, “FETÖ” irtibatlı bu askerlerin listelerinin bulunduğu “kalın bir dosyanın” Orgeneral İlker Başbuğ’un genelkurmay başkanı olduğu dönemde askeriyeye verildiğini fakat hiçbir şey yapılmadığını üzülerek anlatıyor. Bu dosyadaki listeye “ordudaki ‘FETÖ’ yapılanmasına dâhil olan” askerlerin isimleri tek tek yazılmış, öyle diyor Kılıçdaroğlu. “Nerede kimler örgütlenmişlerdir, yapıları nedir, bütün Türkiye’de kim nerede neler yapıyor, köy köy bu tespitler yapılmış”! Bak sen yahu! Muhalefet lideri, demokrasi umudu Kılıçdaroğlu söylüyor bunları. Başbuğ’a verilen o dosya kapatılmış. Kimin tarafından? Kılıçdaroğlu söylüyor: “Şu anda hapiste olanlar tarafından”. Güm!
Devam ediyor: “Bunları devlet bilmiyordu diye sakın söylemeyin. Tamamını, ama tamamını devlet biliyordu. Tamamını! Kimin ne yapacağını da gayet iyi biliyorlardı! Kimin ne yapacağını! Herkes biliyordu. Hiç kimse birbirini kandırmasın. Aynı menzile yürüyen insanlar, bir ipte iki cambaz oynuyordu [AKP ve Gülen Cemaati’ni kastediyor]. Biri düşecekti. Biri düştü zaten. İşin gerçeği budur!” Bitmedi. Kılıçdaroğlu daha da fazla vurgulama ihtiyacı duyuyor: “O dosya [fişleme dosyası] o kadar ayrıntılı bir dosya ki, ya düşünüyorsunuz, ya bütün bu ayrıntıları bu devlet biliyordu. Bilmemesi mümkün değil!”
Korku filmi gibi!
Altılı Masa’nın adayı, demokrasi umudu, “iyi adam” Kılıçdaroğlu, devletin herkesi detaylı olarak fişlediğini söylüyor. Kendisi bu dosyayı görmüş. Hatta stüdyoda açıkça bu dosyayı isteyene verebileceğini söylüyor. Kendinde var yani bir kopyası. Bak sen yahu şu işe, bak sen yahu! Devlet fişlemiş, dosyalamış, sonra 15 Temmuz olmuş, pat, o dosyalar devreye sokulmuş. İnsanlar sülalece devletin dayağını yemiş. Yani dayaktan kastım, Sippenhaft, aile boyu takibata maruz bırakılmış. Sayıları öyle üç-beş değil bu mağdurların. İki buçuk milyon insan bizzat kriminalize edilmiş. Aileleriyle beraber en az on milyon eder. Aile bireyleri de fişlenmiş, dışlanmış, sosyal soykırıma tabi tutulmuş. Ve Kılıçdaroğlu bunları anlatıyor! Anlatırken, ne kötü oldu, bunlar antidemokratik ve hukuksuz uygulamalardır, gelince düzelteceğim babında anlatmıyor. Bak biz dedik, ama Erdoğan ve iktidarı gereğini yapmadı babında anlatıyor.
Söylenenler, korkunç. Bu bir trajedi değil ama. Kılıçdaroğlu bir yerlere göz kırpıyor ve “mesele yok, kaldığımız yerden devam ederiz” diyor. Erdoğan sonrası döneme dair önemli ipuçları veriyor. Erdoğan ve adamları 15 Mayıs’ta iktidardan giderlerse, “FETÖ’nün siyasi kanadı” operasyonu başlatılacak. Analarından emdikleri sütü burunlarından getirecekler. Demir yumruk rejimi genişleyecek, devletin “temizliği” daha da derinleşecek. Cumhuriyeti “fabrika ayarlarına döndürme” fetişizmi depreşecek. “Biz demiştik” tutumunun arkasında “bu cumhuriyetin gerçek sahibi olma” özgüveni var. Bu özgüvenle devletin “Voltran’ı oluşturması” ve geniş çaplı “FETÖ ile mücadele stratejisinin” hayata geçirilmesi, yani rejimin vites büyüterek yoluna devam etmesi söz konusu olacak.
Fişçi devlet ve bununla övünen Altılı Masa cumhurbaşkanı adayı!
Biliyorum, bazılarınız bu dediklerimi duymaktan hazzetmiyor. Çünkü onlara göre siyaset bir oyun, bir tür strateji mücadelesi, bir tür dama hatta satranç. Her şey her yerde söylenmez, her söylenen şey kastedilmiş değildir, bazen kurusıkı retorik gerekir, bir yerlere göz kırpar ve koy cebime bir yüzde beş oy falan dersiniz. Dengeleri gözetmek, ilm-i siyaset, Türkiye gerçekleri falan işte! Bu kesimler sarf edilen cümlelerin korkunçluğunu kamufle edecek bahaneleri bulur, gerçek bağlamı bizlere belirtir, hala itiraz ediyorsak bize Türkiye’nin coğrafi konumunu, komşularını, gerçeklerini falan hatırlatır!
İyi de siz bundan sıkılmadınız mı artık!
Daha ne olması gerekiyor, uyanmanız için?
Her gün yeni bir dünyaya gözlerini açan ördekçikler gibi olmaktan bıkmadınız mı?
Taktiksel gerekçelerle Erdoğan’ın anayasaya aykırı cumhurbaşkanlığı adaylığına itiraz etmeyen bir muhalif cepheden bahsediyoruz, unuttunuz mu?
Ey KHK’lılar! Ey Kürtler! Ey zulme uğratılmış ve rejim diskuruyla damgalanmış ve sağa sola savrulmuş insanlar! Ey hapistekiler! Ey bağırarak can veren garibanların, plastik sandalyede hapishane köşelerinde ölüp sabah cesedi bulunanların sevdikleri! Ey Yirmi Birinci Yüzyıl’da bir Avrupa Konseyi ve NATO üyesi ülkeden kaçmak için kendisini ve çocuklarını Ege’ye ve Meriç’e atmak zorunda kalanlar ve onların aileleri! Ey kaçarken ölenlerin geride bıraktıkları! Ey tüm gariban askeri öğrenciler, kumpasa getirilen askerler! Ey tutuklanan hâkimler ve savcılar!
Normalleşmeye hoş geldiniz! İşte size gerçekliğin acı, kabullenmesi zor yüzü! KHK’lılara topluca rehabilitasyon, hak teslimi, özür, tazminat falan beklerken, fişleme listelerinden bahseden ve bu listelerin “vakti zamanında gereğinin yapılmamış olmasından” yakınan bir Kılıçdaroğlu! Yahu bu adam “kontrollü darbe” diyordu diye sormayalım mı? Yahu bu adam Adalet yürüyüşü falan yaptı, hatırlamayalım mı? Efendim? Susuyorum, tamam!
Yeter ki siz gerçeklere kulaklarınızı tıkayın. Çünkü evet, bunlar kimsenin duymak istemediği gerçekler!