Kime kızmam gerekiyor?

YORUM | A.KADİR COŞKUN

Komünikasyonun altın çağına şahit olduğumuz bu günlerde, münzevi kalma şansımız ve lüksümüz yok. İstemesek de, uzak-yakın dünyamızdan haberdar ediliyoruz. Çoğumuz itibariyle şikayetçi değiliz. Sadece, e-mail kutunuza, Sosyal Medya kontaklarınıza gelecek malzemeyi organize ve kontrol etmek gibi külfetsiz bir işiniz var.

Modern iletişim jargonuna adaptasyonda zorlanmadık. Şimdi sin-i iyas dönemlerini yaşayan bir çok duayen yazar, birkaç on yıl önce, “Kulağıma bir dost fısıldadı.”, “Kaynağı bende saklı, şöyle bir bilgiye ulaştım…” gizeminde yazılar yazıyor ve kendilerini ayrıcalıklı hissediyorlardı. Belki onlar, biraz şikayeçidirler, çünkü herkes artık herşeye ulaşabiliyor.

Sosyal Paylaşım siteleri ile münasebetim oldukça sınırlı. “Hepsinden birer tane alayım da ileri de lazım olur!” ya da “İleride paralı olur. Şimdi bedava iken alalım.” ticari insiyaklarımı gizleme ihtiyacı duymayacak kadar bilinçli bir tüketici olduğum bile söylenebilir.

Trump’ın budalalıkları bir kenara konacak olursa, geçtiğimiz hafta içinde, sosyal platformlarda, muhafazakar haber sitelerinde öne çıkan ve insanların birbirlerini haberdar ettiği, paylaşım “Harem-i Şerif’i böcekler bastı!” haberi oldu. Görüntülerin, bir iPhone ya da benzeri bir cep telefonu ile çekildiği anlaşılıyor. Umre vazifesini eda için, Hacc mevsimi’nde değiliz, Harem-i Şerif’de bulunan bir mümin, içinde bulunmaktan onur duyduğumuz internet ve kominikasyon çağına kendi çapında hizmet etmeyi ihmal etmemiş. Burada şu hakkı teslim etmemiz gerekiyor; Müslümanlar teknolojiye ait ekipmanları kullanmanın hakkını veriyorlar ve bunda kusur etmiyorlar. Yiğidi öldür hakkını yeme! Tavafı, namazı ya da gözlerin nuru Kabe-i Muazzamayı temaşa zevkini bırakıp, çağın gereklerini yerine getirme konusundaki bu gayreti görmezden gelemeyiz. “Müslümanlar neden bu kadar geri kaldı!” diye mızmızlananlar bir kez daha düşünmeli.

Harameyn-i Şerifeyn (Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mükerreme) ile alakalı iyi haber duymayalı kaç yıl olduğunu hatırlamıyorum. Hacc ve Umre ile alakası olmayanlar, Harem-i Şerif’i Suud Ailesi’nin yaşadığı saray falan zannediyorlar. Bu iki beldeyi, medyadan duyduğu haberlerle tanımak zorunda kalanların, zihin dünyalarında ne gibi savrulmalar olduğunu tespit etmek oldukça zor. “Kabe’yi böcekler basmış!” haberinin bir anda gündemin merkezine oturması “Ne olacak bu müslümanların hali!” mazoşizmine benzin döküyor. Ne kadar derin, o kadar zevkli. Bu, yabancıların self distraction, dedikleri ve Trump için korkulan, kendi kendini tahripten daha tehlikeli bir saplantı.

Herkesin “Heyheyleri” üzerinde!

Eğer Hacc ya da Umre yapanlardan değilseniz, İslam’ın bu iki mukaddes beldesine olan kızgınlık ve kırgınlığınız, Suudi Arabistan ve Suud Ailesine kızgınlığınızın yanlış adresi olmaya devam eder. Bu tür lokal hadiselerin birikmesi, şimdi çok yaygın olan, müslümanların tamamına kızma ya da onları aşağılamadan zevk alma seviyesine çıkabilir ki, Allah Korusun! Bunun imani bazı problemler barındırdırması bile sözkonusu. İtimad ettiğiniz Hocaefendiler’den detayları öğrenebilirsiniz. Ama dikkat edin, bazı Hocaefendiler, Hacc vazifesi esnasında ibadet ve kulluktan çok, Harameyn-i Şerifeyn’in belediye fen işleriyle çok fazla ilgiledikleri için, ibadetin ruhundan uzaklaşmış olmasınlar.

Çok fazla tarihi arka plan araştırmasına gerek yok. Geçtiğimiz aylarda, Kaşıkçı Cinayeti’nde, Suudi Arabistan’a, Suud Prenslerine kızma noktasında dünya medyasına tur bindiren, muhafazakar ve dindar yazarların, henüz asabiyetleri yatışıp tansiyonları düşmemişken, şimdi bir de Kabe’yi böcekler bastı. Kendilerini herkesten fazla dindar ve alem-i İslam’ın dertleriyle ilgili görenler, meseleyi avantaja çevirmeyi ihmal etmiyorlar; “İslam’ın iki mukaddes şehrinin haline bakın! Zaten bunlar Kaşıkçı’yı da öldürdüler!” İki hadise arasındaki mantıki çarpıklık, makul bir izah için zaman harcamaya değmeyecek kadar sığ ve sathi.

Hacc vazifesi için gidildiğinde görüldüğü gibi, Harameyn-i Şerifeyn’de, sadece Hacc Mevsimi’nde 4 milyon insanın ihtiyaçlarını giderebilecek bir altyapı sözkonusu. Mükemmel değil ama, şu an itibariyle, Harameyn-i Şerifeyn Tarihi’nin en geniş ve cömert imkanlarının sunulduğu söylenebilir. 2010 sayımlarına göre, Mekke’nin nufusu, bir buçuk milyon. Hacc Günlerinde, şehre gelen resmi rakam ile dört milyon, gayri resmi rakamlara göre dört buçuk milyon insanın sürekli hareket ettiği bir şehir ve ibadet mekanlarından bahsediyoruz. Bu yüzden, gitmeden, görmeden ve bizzat Menasik-i Hacc ile haşır-neşir olmadan, Suud ve Harameyn-i Şerifeyn ile alakalı verilen haberler konusunda her zaman dikkatli olmakta fayda var.

E-mail, Sosyal Medya, telefon mesajı vasıtasıyla haberdar olduğum “Kabe’yi böcekler bastı!” gazetecilik başarısına (!) ilgisiz kalma şansım yoktu. Ne var ki, resimleri görünce aklıma iki soru geldi. Hacc vazifesi gibi ömürde bir kez nasip olacak bir fırsat ele geçmiş iken, etrafı fotoğraflamak, ya da eş, dost, ahbab, sosyal medya takipçisi hayranları ya da “Ben de Hacc ve Umre yaptım!” demek için çekilen selfie’lerin dini açıdan hükmü nedir? İkincisi ki, bu Hacc ve Umre ibadeti konusunda dikkatli olan müminler için sözkonusu; İhramlı iken o böceklerden birisini öldürdüğünüzde işlenilen Hacc Cinayeti karşılığında ödemeniz gereken fidye. Haberi sayfalarına taşıyan medya camiasının bu soruları merak ettiğini düşünüyor musunuz? Elbetteki Hayır! Çünkü bunlardan hiçbirisi, İslam ve Müslümanları tahkir ve aşağılama içermiyor.

Her meseleyi bir kaşıklık irfanı ile çözebileceğini zanneden, çakma, mücahid-muhafazakarların “Suud göz göre göre Kaşıkçı’yı öldürdü. Sen, Kabe-i Muazzama’da öldürülecek böceklerin diyetini mi arıyorsun?” dellenmelerini duyar gibi oluyorum. Evet, ben o diyetten bahsediyorum. Siz de, siyasi ve dini meseleleri birbirinden ayıramadığınız sürece, değil kürsüye, arşa çıksanız, köylülükten asla kurtulamayacaksınız.

Geçen hafta sonunda, Kanada Devlet Başkanı Justin Trudeau ülkesine sığınmak zorunda kalan müslüman mültecilere karşı girişilecek ayrımcılık ve tehditlere karşı, takdire şayan bir duruş sergiledi. Bir haftadır bekliyorum, ne e-mail kutuma, ne o az kullandığım Sosyal Medya adresime, ne de telefonuma bir mesaj geldi. Acaba biraz acele mi ediyorum?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Yazinizi hic begenmedim. Okuduguma da pisman oldum. Ama bir nokta var ki bence onemli: Yaziniz bircok kisinin icinde bulundugu acikli hali gosteriyor: Kafa karisikligi, muhakeme eksikligi..vb
    Epey uzun bir yazinin 1 cumlede ozetlenebilecek bir anafikri var (ona da anafikir mi denir, baskalarina reaksiyon mu denir bilemiyorum) onu bir suru gereksiz cumleler ile ifade etmeye calismissiniz bence. Bize ne sizin sosyal medya ile iliskilerinizden?
    Son bir nokta: Kabenin bocekler ile istilasi size basit ve normal bir hadiseymis gibi gelebilir AMA ya oyle degilse.. ki ben kesinlikle oyle olmadigini dusunenlerdenim. Ya ciddi bir uyari ise…
    Size tavsiyem: zihin karisikliginizdan kurtulmaya calisiniz. Sizden ricam: semsiye yapmaya devam ediniz…
    Bilmeyenler icin:
    Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare’a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
    “Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.”

  2. Bir onceki yorumumda dengeyi tutturamamisim. Cok ozur diliyorum. Hakkinizi helal edin lutfen.
    Yaziniza bazi elestiriler getirmem normal belki ama uslubum oyle olmamaliydi.
    Hatami kabul ediyor, tekrar ozur diliyorum.
    NOT: eger silinebiliniyorsa onceki yorumumun silinmesini talep ediyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin