YORUM | M. AHMET KARABAY
Sarkacın iki ucunda yaşamayı seviyoruz. Ya tam seviyoruz veya nefret ediyoruz vesselam. Mantık değil duygularla yaşamayı seçiyoruz. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur için yaptığı konuşmada kullandığı “Fetö” kelimesine gösterilen tepki üzerine dostlarla sohbet etmek istiyorum.
Bir defa öncelikle şunu belirtmeliyim. Ben bir partili değilim. Her seçimde oyumu kullandım, hangi partiye oy vereceğimi hiç gizlemedim fakat hayatım boyunca da kendimi bir parti mensubu olarak görmedim.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun son videosunu izlemeyenler için kısa bir hatırlatma yapmam gerekiyor. Üçüncü aday Sinan Oğan’ın aldığı yüzde 5’lik oy kitlesinin, ikinci turda Erdoğan’a destek vermesinin önüne geçmek isteyen Kılıçdaroğlu, kampanya döneminde farklı zamanlarda söylediği sözlerden seçki tarzında bir konuşması yaptı.
Sığınmacılarla ilgili “göndereceğiz” vurgusunun altını çizdi. Geçmişte domuzbağı ile insanları öldürenler ve kadınları eşya gibi görenlerle mücadele edeceklerini belirten Kılıçdaroğlu, ülkeyi böldürmeyeceklerini, Amerika ve Fetö ile işbirliği yapıp milli orduya kumpas kuranlara bu ülkeyi bırakmayacaklarını söyledi
Türkiye için #KararVer pic.twitter.com/4uqBubVCRb
— Kemal Kılıçdaroğlu (@kilicdarogluk) May 17, 2023
KILIÇDAROĞLU’NU DOĞRU YERE KONUMLANDIRMALI
Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu’nu doğru yere konumlandırmalı. Aksi takdirde bugün de yanılır ve şayet kazanmış olsa yarın da benzeri duygular çok yaşanır.
Kemal Kılıçdaroğlu, Gülen Cemaati mensuplarına karşı kullandığı bu ifadeyi ilk kez telaffuz etmedi. Daha önceki Meclis konuşmalarında defalarca dile getirdi. Buna ilk kez duyuyormuş gibi tepki göstermenin doğru olmadığı görüşündeyim.
Öncelikle Kılıçdaroğlu’nu doğru yere konuşlandırmamız gerekiyor. Brezilya’da Liberal Partili diktatör heveslisi Jair Bolsonaro’ya karşı mücadele eden ve seçimi kazanan Luiz Inácio Lula da Silva, siyaset literatürüne geçen bir söz söyledi:
“Bu seçim cennetin kapılarını açma seçimi değil; cehennemin kapılarını kapama seçimi.”
Kılıçdaroğlu, ülkeyi her açıdan bir felakete sürükleyen Tayyip Erdoğan’ın saltanatını yıkacak isim olmaktan başka bir yere oturtulursa yanlış yapılır. Kılıçdaroğlu’na tek bir vaadi için bile oy verilebilir:
“Hukuka dönüşü sağlayacağız.”
Biri size hayat hakkı tanımıyor, bırakın kamu kesiminde özel sektörde bile iş bulmanıza engel oluyor “Ağaç kabuğu yesinler” diyor, yargısız infaz yapıp yıllarca hapiste tutuyor, yaşama hakkını elinizden alıyor.
Kılıçdaroğlu ise hukuka dönüp adil yargılanma ortamı hazırlayacağını söylüyor. Hatırlayın, iktidarın en tepesindeki isim, adı bir şekilde Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmiş olan herkesi “dört harfli” torbaya atıp hiçliğe mahkum ederken daha ergenlik yaşına gelmemiş askeri öğrencilere ve erlere kim sahip çıktı? Bu ülkede yıllardır “hak, hukuk, adalet” diye verilen mücadelenin liderliğini kim yaptı?
Bu soruların bir tek cevabı var, o da Kemal Kılıçdaroğlu.
Ancak, Kılıçdaroğlu’nu “cennetin kapılarını açacak” lider değil, “cehennemin kapılarını kapatacak” kişi olarak görmenin ötesinde bir yere konumlandırmak da büyük hata olur.
TÜRKİYE’NİN SEÇMEN KİTLESİ
Son seçimler, Türkiye’nin seçmen kitlesinin dağılımını daha net ortaya koymuş oldu. Buna göre tablo şöyle;
Muhafazakar dindar: Yüzde 40
Türk milliyetçisi: Yüzde 25
Laik sol: Yüzde 25
Kürt solu, sosyalist: Yüzde 10
Kimse kusura bakmasın, yüzde 40 dolayındaki muhafazakar dindar kesimde ve yüzde 25’lik Türk milliyetçisi grubunun içinde kendinden olmayana yaşama hakkı tanıma söz konusu değil. “Yaşama hakkı” tabirini hayat/ölüm anlamında kullanmadım. Kendi kimliğinle var olma anlamında ifade ettiğimin altını çizmek istiyorum.
Acı bir gerçek belki ama kendinden olmayana yaşama hakkı bu tabloda sadece yüzde 25’lik dilim içinde mümkün. Lütfen kimse önüme, cemaat ve tarikatların bu dönemde ne kadar rahat ettiği teziyle gelmesin.
Mutlak biat etmişseniz ve gönderilecek lütufla yaşamayı kabul ederseniz ve Erdoğan sisteminin bir aparatı olmaya soyunursanız elbette sorun yok.
Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden haklı olarak rencide olmuş binlerce kişi var. Bu yaklaşımı asla onaylamıyorum. Ben gazetecilik dışında hiçbir şey yapmadım. Sırf muhalif gazetecilik yaptım diye tutuklanıp yıllarca hapiste tutuldum.
Bu dönemin acısını yüreğimin derinliklerinde ve iliklerinde hissetmiş biri olarak kendi uyguladığım düşünce tarzını paylaşmak istiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun söylediği her sözünü irdelemeye kalkmıyorum. Sadece kendimi ifade etme ortamı olarak “laik sol” kesim içinde yer alan bir partiye oy vermeyi seçiyorum. Oraya oy vermek beni rahatsız ettiğinde Erdoğan ve tayfasının benim hakkımda söylediği sözleri hatırlıyorum. Ve bir de şunları:
♦️ Ülkenin cehenneme çevrilmesinden dolayı, burada yaşama hakkı bulamadığı için yurt dışına çıkmaya çalışırken hayatını kaybedenleri…
♦️ Darbeci diye öldürülüp “hainler mezarlığı” adını verdikleri yere gömülenleri…
♦️ Hiçbir suçu olmadığını bildiğim insanların halen cezaevinde tutulmaları…
♦️ Vatan sevdası ile yürekleri tutuşan yüzbinlerce insanın, gelirse tutuklanıp hapse atılacağını bildiklerinden Türkiye’ye gelemedikleri gerçeğini…
♦️ Tutuklanıp ailemden ve dostlarımdan koparılıp dört duvar arasına atıldığımı ve orada yaşadıklarımı…
Cemaate gönül verdiği bilinen kimi isimler, Kılıçdaroğlu’nun ulusalcı oylara sempatik görünmek için söylediği sözlere kırgınlıklarını ve kızgınlıklarını üst perdeden dile getiriyorlar. Haklı olabilirler. Kim bilir belki doğru da yapıyor olabilirler.
Ben kendi adıma gördüğümü ve düşüncelerimi dile getirdim.
Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanıp kazanmayacağını da bilmiyorum. Bildiğim şu, diyelim ki Erdoğan ikinci turda Sinan Oğan’a verilen oyların da bir kısmını alıp seçimleri kazanacak.
O zaman şunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Şu veya bu nedenden dolayı Kılıçdaroğlu’na kızıp sandığa gitmediğinizde bu kez Erdoğan’ın nasıl kazanacağına cevap aramak durumundayız.
Yüzde 51-52 ile kazanmış bir Erdoğan mı yoksa yüzde 60-65 ile kazanmış bir Erdoğan mı istersiniz? Açık farkla kazanması halinde neler yapabileceğini kestirdiğiniz Erdoğan mı daha iyi?
Sırf bu sorunun cevabı bile 28 Mayıs’ta sandığa gitmeye değer.
Ayrıca, oyların çalındığı iddia ediliyor. Partinin içinde bulunan önemli birkaç ismin verileri AK Parti’ye aktardığının ortaya çıktığı söyleniyor.
Neler olduğu belli olduğuna göre, bunların önünün alınması ve yüklenilmesi halinde Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali söz konusu. İki turlu seçimlerde her zaman birinci turda önde çıkan aday kazanmıyor.
Geçti hocam, sandığa gitmeyeceğiz. Bu halk tümden bedel ödemeden olmaz bu iş. Bize olan oldu, bunlara da olacak olmakta olan 😀
O yüzde 25lik kesimin yasama hakkimizla ilgili düsüncesini net olarak anlamak isteyenler muhafazakar olmayan herhangi bir kanalin herhangi bir dizisini izlesin yeter. Orada basörtülü bir kadini degil basrolde, yardimcinin yardimcisi rollerde bile göremezler. Hem de muhafazakar oldugu söylenen bir iktidar zamaninda böylesine bir ekran soykirimi yapan bir zihniyet iktidari eline gecirdiginde neler yapmaz?
Laik sol bugüne kadar asker üzerinden, hukuk üzerinden baski uyguladi halka, sayet siyaset muhafazakarlarin elinde olmasaydi bu baskilarinda elbet cok daha pervasiz olacaklardi.
Nitekim cemaatin can havliyle AKPye sarilmasinin sebebi de buydu.
Hayir efendim biz ifrat ve tefrite CHPyi sevip nefret etme noktasinda girmiyoruz. Bizim en büyük günahimiz sebepler dairesine iyice abanmamiz olmustur. Sirtimizi Allaha cevirmek yerine alabildigine sebeplere cevirdik ve Türkiyeye bir pragmatizm akrobasisi izlettik. Bu ugurda kimleri yiyip icirmedik, kimlerin karnini doyurmadik, hangi tribünlere oynamadik.
Cemaat bunu görmedigi ve Show TV´den ögrendigi “gürültü yap hakli cik gazeteciligi”ne devam ettigi sürece bir arpa yol alamayacak.
Dengeli bir yazı.. Katılıyorum.. ZATEN ne olursa olsun CHP ye oy yok diyenler, siyasetten uzak değildir. Bu kişilerin sabit siyasi tercihi, anti CHP dir. Bunlar bir ömür siyasetin göbeğindeler bence.
torununu sev yeter artik yazi yazi yazi
Eğer TR’deki cemaat mensuplarının derdine deva olmak istiyorsanız, parti kurulmasına ön ayak olmalısınız. bakın katiller sürüşü Hizbullah bile meclise vekil sokabildi. Yeşil Sol partiden hatırladığım kadarıyla 11 KHK’li, vekil seçildi. Bu vekiller içerisinde cemaatten birileri var mı? ben duymadım. Yuzbinin üzerinde KHK’li magduru bulunan cemaatin bir vekili bile olmazken, cemaat mensubu KHK’lilarin %10 oranında bile olmayan sol tandasli KHK’lilar örgütlü ve “SAHİPLENECEK” kimseleri olduğu için o kadar vekil gönderebildiler.
cemaat yetkilileri kulaklarının üstüne yatmaktan baz geçmeli. bir an evvel orgutlenmelidirler.
Farzedelim Kılıçdaroğlu seçildi ve aynı zulmü devam ettirdi. En azından bize çemkirip duran cemaat ve tarikatlerden kurtulmuş, çarşıda pazarda camide o suçlayıcı bakışlara maruz kalmaz, kimi akrabalarımızla aramızı düzeltiriz. Fena mı olur?
Kaldı ki AKP tabanı bu zülme dini referanslarla göz yumuyor. Devlet başkanına asi olmak vs.. Solcuların bu çapta bir zulüm yapacak bir söylem ve gerekçeleri yok. En fazla eski düzene dönerler.