YORUM | BÜLENT KORUCU
“Gezi terörü kararına şerh düşen hakim sürüldüğü halde zillet ittifakı ve onların borazanları neden havlamıyor biliyor musunuz ?? Çünkü bu kararda CHP kontenjanından HSK 1. Daireye üye olan Ömür Topaç’ın da imzası var…” Üsluptan da anlayacağınız üzere cümle bana ait değil. AKP’nin organik sosyal medya trollerinden birinin tweet’i.
CHP’nin ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) konusundaki sessizliği gerçekten dikkat çekici. Her türlü kurum ve kuruluşu gözünün yaşına bakmadan eleştiren, Merkez Bankası ve TÜİK’in de aralarında olduğu bazılarının kapısına dayanan Ana Muhalefet lideri, söz konusu HSK olunca minder dışına kaçıyor. Suskunluk orucunu sadece bir kere bozduğunu hatırlıyorum, o da Anayasa Mahkemesi’nin CHP’li Enis Berberoğlu kararını tanımayan Akın Gürlek’in terfisi hakkındaydı. Gürlek’i siyasilerin yargılandığı mahkemelerde görevlendirip, üstüne bir de terfi etmemesi gerekirken terfi ettiren de HSK idi. Şimdilerde bakan yardımcılığına kadar yükselen Gürlek’in hukuka aykırı biçimde ödüllendirilmesini yarım ağız eleştirmişti.
HSK’nın 5 bin 426 adli ve idari hakim ve savcının görev yerini değiştirdiği yaz kararnamesine yalnızca Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca tepki gösterdi. Karaca da lideri gibi CHP’lileri merkeze alarak eleştirilerini sıraladı. Bir de araya il-ilçe seçim kurullarını sıkıştırdı.
Oysa son kararnamede CHP’lilerin de hassas olduğu konulara dokunuldu. Gezi mahkumiyetlerine muhalefet şerhi düşen hakim Kürşad Bektaş, İstanbul’dan Tokat’a hatta Turhal’a sürüldü. Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan’a devredilmesi kararına şerh düşen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Nimet Demir, Kahramanmaraş hakimi olarak atandı. Demir, sürgün kararına karşılık emekliliğini istedi. Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerine yönelik soruşturmayı yürüten ve operasyonlara imza atan savcı Murat İnam, Malatya’dan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi üyeliğine getirildi.
CHP lideri Salı günkü grup toplantısında sadece Kaşıkçı dosyasına vurgu yaptı. Onda da yargısal süreci ve HSK’nın sürgün kararını özenle ayrı tuttu, tek kelime etmedi. Türkiye’nin şerefinin üç beş dolara satıldığını söylemek güzel de o şerefi korumaya çalışanlar için sarf edeceğiniz bir cümle yok mu?
Bu sessizliğin sebebi atamaları doğruluğuna inanıyor olmaları mı? Yoksa suç ortaklığının yol açtığı bir mahcubiyet mi? Bu atamaların yapıldığı Birinci Daire’de CHP kontenjanından seçilmiş bir üye var: Ömür Topaç. 17-25 Aralık Yolsuzluk Soruşturmalarından AKP Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı kurtarmak için kurulan konsorsiyumun bir parçasıydı Topaç. 2014’te yapılan HSYK seçimlerinde Yargıda Birlik Platformu (YBP) üyeleri olarak Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’la yaptıkları sözleşmenin hükmü hala geçerli görünüyor. Topaç dahil birçok YBP üyesi Yargıtay ve Danıştay üyeliği ile ödüllendirildi. İkinci dönemde değişen seçim prosedürü gereği TBMM’de CHP kontenjanından tekrar HSK üyesi seçildi.
Tunceli Pertek’li Topaç CHP ile ideolojik yakınlığı bilinen bir isim. Hâl böyle olunca attığı imzalar doğal olarak CHP ve Kılıçdaroğlu’na da fatura ediliyor. CHP’nin kurumsal suskunluğu ve Kemal Bey’in HSK konusundaki abartılı özeni eleştirileri haklı çıkarıyor. Yoksa önümüzdeki günlerde Tarım Bakanlığı’nı basacağını ilan eden CHP lideri neden bu konuda havaya bakarak ıslık çalsın ki…
*
NOT: Sinan Esen ve Cumhur Şahin, İYİ Parti kontenjanından HSK’ya seçilmişlerdi. Kurul’un pek çok icraatından onlara da pay çıkarmak lazım ancak tayin ve terfilere karar veren Birinci Daire’de görev yapmadıkları için bu yazının kapsamına dahil etmedim.
Kılıçdaroğlu ve meral aşırı derecede kontrollü davranıyorlar. Bir insanın şaheserinin yıkılmaması için çok dikkatli sanatına devam etmesi gibi. Bir şaheser ‘yarattılar’. Ona birşey olacak diye çok korkuyorlar. Tayyipten pek korkmuyorlar. Çünkü kılıçdaroğlu ve meralin sürekli tayyipi gündemde tutmaları adamın hoşuna gidiyor. Herkes kuralına göre oynuyor. Bir sinema şöleni yoktu çünkü konular birbiri ile kopuk kopuk ve tutarsızdı. Rollerin karakteri tam oturtulamamıştı. Senaryoda aykırılıklar vardı. Bir laikçi bir şeriatçı ile iş tutuyordu. Laiklikte yalandı, şeriatta yalandı. Laiklik arkasında dinsizlik tarikatı vardı. Kılıçdaroğlu bu tarikatın üyesiydi. Dinsizlik hesabına şeriatçılarla işbirliği yaptılar. Aslında bir çeşit barış sağlanmıştı. Laik ve antilaik kavgası bitmişti. Hatta ortak düşman üretmeye bile başlamışlardı. Yüzyıllık laik antilaik kavgası bitmiş ve bir anda yeni düşman buluvermişlerdi. İlla hikayede bir düşman olmak zorunda. Düşman ön plana çıkarılırsa laik antilak kavgası rahatlıkla unutturulur. Sahne düşman ve diğerleri olarsk dizayn edilir. Diğerlerin liderliğine tayyip soyundu. Fakat kılıçdaroğlu tayyipin antilaikliğini yada kendi laikliğini gizledi. Tıpkı hsk yı gizlediği gibi. Konuyu sadece tayyipin şahsına indirgedi. Tayyipin yaptığı zamlar, enfladyon, faiz üzerinde durdu. Meralde aynı şekilde oldukça kontrollü bir şekilde muhalefeti tayyipin şahsı etrafında döndürmektedir. Yani tayyip rejiminde sahibi yani hukuk, istihbarat gibi. Ama meral ve kılıçdaroğlu mesela istihbaratı, istihbarat rejimini, adam kaçırmaları görmezden gelmekte. Dikkatleri sadece tayyip şahsı üzerinde toplamaktadır. Bu sayede muhaberat rejimi ve uygulamalarını gözden kaçırmaktalar. Mesela hukuk devletini tartışmaya açmak yerine tayyipin maaşına yapılan zammı yada çiftçinin mazot parasını konuşmaktalar. Bu büyük stratejinin bir parçasıdır. Meral ve kılıçdaroğlu strateji gereği bütün dikkatleri tayyipe yönlendiriyorlar. Kesinlikle rejimi tartışmaya açacak konulara girmiyorlar. O yüzden tutuklar, çocuksular ve tuhaf cümleler kuruyorlar. Modası geçmiş katil bir rejimi evleri yapmak için uğraşıyorlar. Bu korkunç rejim ile evsizler kendilerine rahatça yaşayabilecekleri bir yer hazırlamaktadır. Batıyı düşmanlaştırarak türkleri külüstür rejime hemen razı ettiler. Türkleri bu rejime doğru sürükleyenleri iyi gözle bakamam. Çünkü türkü bir hayvanı kapana kıstırır gibi tuzağa çektiklerini düşünüyorum. O yüzden rejimi tartışmaya açamıyorlar. İnsanları sadece tayyipe odaklıyorlar. Tayyip burada dikkatleri dağıtma görevi görüyor. Onun payına düşen bu. Tayyipin de muhalefet yapması gerektiğinden, senaryo gereği, ona da kılıçdaroğlunu şamaroğlanı olarak verdiler. Atış serbest. Fakat kılıçdaroğlunun arkasındaki güçlere yani ergenekona dokunmamak şartıyla. Legal dünyada en büyük muhalefet kılıçdaroğlu. Tayyip sayesinde kılıçdaroğlu iran benzeri rejimi maskelemektedir. Yani tayyip sadece kılıçdaroğluna dikkatleri çekiyor ve arka planda işleyen devasa iran rejimini perdeliyor. Yani ergenekonun rejimdeki payını gizliyor. Bu senaryo iranda da yaşanmıştı. İranda solcular ve şeriatçılar batı düşmanlığı motivasyonuyla birleşerek devrim yapmışlardı. Dolayısıyla iran kılıçdaroğlu ve tayyip için çok yabancı değil. Kemalist vesayeti denediler tutmadı şimdi iran benzeri vesayet kuracaklar. İran ile bütün cephelerde çıkarlarımız aykırı iken ne kılıçdaroğlu ne tayyip irana tek bir laf etmemiştir. Onlar yıllardır birbirleri ile hacivat karagöz gibi atışarak insanları oyalarlar.