15 Temmuz’dan sonra KHK ile ihraç edilen Türkçe Öğretmeni Özlem Gürcü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun KHK sorununu çözeceğine inandığını belirtti.
Malatya’da Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ile bir araya gelen Kılıçdaroğlu’na KHK sorunuyla ilgili bir soru soran KHK’lı öğretmen Özlem Gürcü KHK TV’den Münir Korkmaz’ın sorularını cevapladı.
15 Temmuz’dan sonra KHK ile ihraç edilen Türkçe Öğretmeni Özlem Gürcü, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile 9 yıllık meslek hayatının bir anda elinden alındığını belirterek beraat etmesine rağmen OHAL Komisyonu tarafından göreve iade edilmediğini söyledi.
20 Temmuz 2016’da açığa alındığını belirten iki çocuk annesi Türkçe öğretmeni Özlem Gürcü, 1 Eylül 2016’da evinde 6 aylık bebeğiyle ilgilenirken KHK ihraç listesinde adını gördüğünde neye uğradığını şaşırdığını belirtti.
BİR YANLIŞLIK OLDUĞUNU VE BU HATADAN DÖNÜLECEĞİNİ DÜŞÜRKEN İHRAÇ EDİLDİM
9 yıllık meslek hayatının bir KHK ile bitirildiğini söyleyen Özlem Gürcü, ‘‘20 Temmuz 2016’da açığa alınmıştım. Bir yanlışlık olduğunu bu hatadan dönüleceğini göreve yeniden başlayacağımı düşünüyordum ama öyle olmadı. 1 Eylül 2016’da evde bebeğimle birlikte iken sosyal medyadan ihraç listelerinin yayınlandığını gördüm. Ben ihraç beklemiyordum ama bir bakayım dedim. Listeleri kontrol ettiğimde ismimin TC kimlik numaralarına kadar yayınlanmış olduğunu gördüm. Çok büyük zorluklarla okumuştum, büyük emekler vererek elde ettiğim mesleğimin bir anda elimden alındığını gördüm. İşimi kaybetmiştin bu benim için çok zordu, çok ağırdı.’’ diye konuştu.
İHRAÇ EDİLMEM YAŞADIĞIM MOBBİNGLERİN YANINDA HAFİF KALDI
İhraç edildikten sonra yaşadığı sıkıntılı süreci anlatan Özlem Gürcü, ‘‘İhraç edilmem yaşadığım mobbinglerin yanında çok hafif kaldı. İhraç edilmek nefsime çok ağır gelmişti, bütün haklarım elimden alınmıştı ama yaşadıklarımız daha ağırdı.’’ dedi.
GÖZÜ YAŞLI BİR ŞEKİLDE OĞLUMU OKULA GÖNDERDİM
İhraç edildikten 4-5 ay sonra Terörle Mücadele Şubesi’nden polislerin sabaha karşı ev aramasına geldiklerini söyleyen Özlem Gürcü başından geçenleri şöyle anlattı:
‘‘Düşünün yaşam tarzınıza tam ters bir şeyle ‘terörist’ olmakla suçlanıyorsunuz, bu şekilde etiketlenmişsiniz. Terörle Mücadele Şube’den evi aramaya geldiler. Sabah çok erken bir saatti eşimi arayacaktım telefonu birden elimden aldı polisler. Eşime telefon etmeme bile müsaade etmediler ve eşimi kendileri arayıp eve gelmesini söylediler. Biri 6 aylık bebek biri ilkokul öğrencisi iki çocuğumla birlikte evdeydim. Gözü yaşlı bir şekilde oğlumu okula gönderdim. Annesi gözaltına mı alınacak? Büyük bir korku ve endişeyle oğlum okula gitti.
POLİS AMİRİ BENİ PEŞİNEN SUÇLADI, SAVCI BEBEĞİM OLDUĞU İÇİN GÖZALTINA ALDIRMADI
Ev aramasına katılan polislerden biri bana bebeğin anne sütü alıp almadığını sordu. Ben de anne sütü aldığını söylediğimde amirine ‘bebeği anne sütü alıyormuş amirim gözaltında almayalım’ dedi. Bunun üzerine amir, ‘15 Temmuz’da köprüde ölenlerin de annesi babası vardı’ diyerek beni peşinen suçladı, köprüde insanların öldürülmesinden sorumlu tutuldum. Bu peşinen suçlama çok ağrıma çok zoruma gitmişti. Açıkçası yapmadığım bir şey ile suçlanmak, hakkımda peşin hüküm verilmesine çok üzülmüştüm. Savcı’yı aradılar, zaten kanunen anne sütü alan, küçük bebeği olan anneler gözaltına alınmıyormuş benim böyle bir hakkım varmış. Savcı da müsaade etti ve o an gözaltı yaşamadım. Bu benim için çok büyük bir travmaydı polisler gittikten sonra haykırarak ağladım. Hukuksuz hiçbir işim olmadı, hatanın zerresine bulaşmamışım ama böyle bir muamele karşılaşmak ve hakarete uğramak benim için çok zordu. Sonrasında mahkeme süreci başladı, Ağır Ceza Mahkemesi’nde silahlı terör örgütüne üye olmakla suçlandım. Dediğim gibi bu kavram bizim yanımızdan yöremizden geçmeyecek bir kavram.’’
BÜYÜK OĞLUM OKUMAK İSTEMİYOR, BU ÜLKEDE YAŞAMAK BİLE İSTEMİYOR
İki çocuğunun da büyük bir travma yaşadığını söyleyen Türkçe öğretmeni Gürcü şöyle devam etti:
‘‘Çocuklarım çok büyük bir travma yaşadı. Büyük oğlum şu an okumak istemiyor mesela. Açıkçası bu ülkede yaşamak istemiyor, küçük oğlum ise sürekli annesinden ayrılma korkusu yaşıyor. Mahkeme sürecinde ceza verilecek mi korkusunu yaşadım. Benim bu endişelerim, korkularım yüzünden çocuklarım travma yaşadı. Şu an küçük oğlum 1. sınıfta ve yeni yeni atlatıyor bu travmayı. Okula başladığında 1 ay onu kapıda bekledim, oğlum sürekli camdan beni kontrol ediyordu.
BERAAT ETTİM AMA OHAL KOMİSYONU GÖREVE İADE ETMEDİ
Mahkeme süreci 2 yıl sürdü ve beraatla sonuçlandı. Ancak beraat etmeme rağmen OHAL Komisyonu ‘irtibatlı ve iltisaklı’ iddiasıyla göreve talep başvurumu reddetti.
Bu süreçte annem, kardeşlerim ve eşim en büyük destekçimdi. Babam vefat etmişti kayınpederim de yaşadıklarımızın farkındaydı bize ker konuda desteklerini esirgemediler. Biz küçük bir ilçede yaşıyorduk herkes tarafından sevilen sayılan bir aileydik. Akrabalarımız tarafından çok büyük bir sosyal dışlanmaya maruz kalmadık. Ancak arkadaş çevremde büyük bir yalnızlaştırılmaya mahkûm edildim. Çoğu arkadaşım ‘nasılsın’ diye sormadı, sosyal medya hesaplarından silenler oldu, telefon rehberinden silenler oldu mu bilmiyorum. Çünkü ben aramadım onların aramasını bekledim, bu süreçte yanımda olduklarını bilmek istedim benim halimi hatırımı sormalarını bekledim ancak büyük bir yalnızlığa itildim. Bir arkadaşıma yaşadığım hukuksuzluğu anlatmaya çalıştım, yasal bir sendika üyeliği yüzünden ihraç edildiğimi düşünüyorum dediğimde umursamaz bir tavır takındı.
BENİ VE EŞİMİ EN YAKIN AKRABAMIZ POLİSE İHBAR ETTİ
Bu süreçte bizim sevenimiz olduğu kadar sevmeyenlerin de olduğunu gördük. Benim ihraç edildiğimin ertesi günü 155 aranıyor arayan kişi ‘bu bayan ihraç edildi eşinin de ihraç edilmesi gerekir’ diye ihbarda bulunuyor. Sonra öğreniyoruz ki bu ihbarı yapan kişi en yakınlarımızdan biri.’’
KILIÇDAROĞLU’NUN KHK SORUNUNU ÇÖZECEĞİNE İNANIYORUM
Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi KHK’lılara yapılan hukuksuzlukları biliyor ve bunların giderilmesi için de iktidara geldiklerinde bu hukuksuzlukların sona erdirileceğinin vaadini veriyorlar. Bizler KHK platformu olarak Kılıçdaroğlu’na soru sorduktan sonra Özgür Özel ile de görüşme fırsatı bulduk. Özgür Özel de ‘KHK’lıları göreve iade edeceğiz’ derken yasal faaliyetleri nedeniyle ihraç edilen ve suça karışmamış insanları kastediyoruz.’ dedi. Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun KHK sorununu çözeceğine inanıyorum.’’
KILIÇDAROĞLU: MAHKÛMİYET ALMAYAN KHK’LILARIN TAMAMINI GÖREVE İADE EDECEĞİZ
19 Eylül’de Kılıçdaroğlu’nun Malatya’yı ziyareti sırasında düzenlenen kanaat önderleri, muhtarlar ve Sivil Toplum Kuruluşları’yla buluşma toplantısına katılan Özlem Gürcü’nün KHK meselesiyle ilgili sorduğu soruya Kılıçdaroğlu şöyle cevap vermişti:
Adalet sadece benim gibi düşünenler için değil benim gibi düşünmeyenlerin için de adaleti sağlamak zorundasınız. KHK’lılarla ilgili düşüncemi açıkladığımda kıyamet koptu. Vay efendim şunu koruyor bunu koruyor. Hayır efendim öyle değil.
Bir; KHK ile bir kişiyi görevden atıyorsunuz. Devlet dedi ki ‘bunu atacağım’ olabilir. Savcıya gidiyor, savcı diyor ki ‘takipsizlik veriyorum burada bir şey yok.’ O zaman onu göreve iade etmek zorundasınız. Devletin savcısı demişse bir şey yok ama iade etmiyorsunuz bu olmaz.
İki; KHK ile atmışsınız görevden savcı dava açmış, dava Anayasa Mahkemesi’ne kadar gitmiş ve kişi beraat etmiş. Eğer beraat etmişse göreve iade edeceksiniz.
Üç; Barış Akademisyenleri gibi, adalet istediler diye bildiri yayınladı tamamını üniversiten attılar. Ya kardeşim farklı düşündü diye üniversiteden adam mı atılır.
Kanun Hükmünde Kararname ile işine son verilen, beraat eden, mahkûm olmayan herkesi görevine iade edeceğiz. Bu kadar basit, hukukun gereğini yapacağız. Kişi mahkûm olmuşsa ben istesem de zaten göreve iade edemem.’’