AHMET KURUCAN | YORUM
‘İnsanın kalitelisi, kalitesizi mi olur!’ demeyin. Her şeyin kalitelisi veya kalitesizi oluyor da insanın neden olmasın? Bununla beraber şunu demek istiyorsanız size katılırım; kaliteli veya kalitesiz tabiri bir vasıf olarak insan için kullanılmaz. Onun yerine karakterli-karaktersiz, ahlaklı-ahlaksız, iyi huylu-kötü huylu, hatta mutlak manada iyi-kötü gibi sıfatlar kullanma daha iyidir. Olabilir. Bu aşağıdaki satırları okuyunca sizin vereceğiniz bir karar. Ben bu yazıda ‘kalitesiz’ demeye devam edeceğim.
Zaman zaman psikoloji ilminde teorik bilgileriyle mesafe kat etmiş, bu bilgileri hayata taşıyan ve hayatın içinde insanlarla birebir görüşerek, konuşarak yol alan uzmanların kitaplarını okuyor, YouTube videolarını izliyorum. Bu okuma ve izlemelerden de notlar alıyorum. İşte bu notlardan derleme maddeler halinde kaleme aldığım bir demet paylaşacağım sizinle. Maksadım bu yazıyı okuyan herkesi, endam aynasının karşısına çıkartabilmek.
Şöyle düşünün, bu maddeler birer ayna ve o aynada kendimizi görüyoruz. Sonunda da “Şu maddeler bende var, onları hemen düzeltmeliyim düşüncesi içine giriyoruz.” Az bir kazanım değildir bu noktaya gelmek. Hatta “Kendimi düzeltmeliyim!” demese bir insan, o vasfın kendinde olduğunu fark etmesi bile büyük bir kazanımdır bana göre. Çünkü bazılarımız farkında bile değil sahip olduğu vasıfların.
Şimdi o maddelere geçeyim:
1- Nazik olmayı aptallık zanneden kaba-saba insanlar. Adeta Enderun terbiyesi almışçasına oturuşu-kalkışı, yemesi-içmesi ve konuşması ile zerafet ve nezaket abidesi insanları aptal yerine koyanlar.
2- Menfaatlerinin çatışmadığı alan ve anlarda diğer insanlarla iyi geçinen ama kendi menfaatinin haleldâr olduğunu gördüğü an birden kötü olan, canavar kesilen, kendinden ve yakın çevresinden başka hiç kimseyi düşünmeyen insanlar. Kim bilir belki de bilinçaltı hortluyordur böyle anlarda.
3- Herkesi kendisine “köle” zannedip kendini “efendi” yerine koyan insanlar. Ortaklaşa yapılan bir aktivitede söz gelimi piknikte herkes üzerine düşeni yaparken bin bir tane mazeret uydurup kenarda oturan ve “Armut pis, ağzıma düş” deyiminde anlatıldığı gibi bir pozisyonda bekleyenler bunlar. Aklıma Ziya Paşa’nın “En ummadığın keşfeder esrâr-i derûnun, Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?” beyti geldi her nedense!
4- Aile içindeki mahremiyeti herkese rahat rahat anlatan ve o dairede kalması gereken sırları ifşa eden insanlar. Böylesi kişiler ne aile mefhumundan, ne özel alan ve mahremiyetten ne de olması ve riayet edilmesi gereken sınırlardan haberdardır.
5- Ağzı sahte “evet”lerle dolu insanlar. “Ne yapayım. Benim mayam böyle. Annem babamdan böyle görmüşüm. İçimdeki insan sevgisine “dur” diyemiyorum deyip herkesin her teklifine “evet, yaparız, ederiz” sözünü veren sonrasında da sırtını dönen ve verdiği sözleri daha o an unutan insanlardır bunlar.
6- Muhabbetlerinde derinlik olmayan, alabildiğine sığ, sathi içeriklerle sohbet eden ve edilen kişiler. Muhataplarına, “İki saatim zayi oldu. Keşke!” dedirten tipler.
7- Yalanı gerçek gibi inanarak söyleyen hatta bir adım ötesinde kendi söylediği yalana gerçekten inanan ve onun üzerine yorumlar yapan, davranış modelleri geliştiren ve geriye dönemeyen insanlar. İki yüzlü, mürai, nifakla hemhal, maskeli kişiler bunlar.
8- Dedikodu eden ve bundan aşırı zevk alan insanlar. Unutmamalı, senin yanında başkası hakkında dedikodu eden o insanlar, başkalarının yanında da hiç şüphesiz senin dedikodunu yapıyordur.
9- Sahip oldukları sosyo-ekonomik ve kültürel durumuna göre değil de o konumu çok çok aşan giyim-kuşam arayışı içinde bulunup ona göre giyinen insanlar. Marka elbiselerle, gömleklerle, takılarla, saatlerle içinde taşıdığı özentiyi yerine getireyim derken aslında kendi kalitesizliğini ortaya koyar bu karaktere sahip kişiler. Fakat farkında değillerdir yaptıklarının. Belki de farkındadırlar, kim bilir? O markalar aslında kalitesizliği örtmek için kullanılan maskelerdir.
10- Argo konuşan insanlar. Genel-geçer bir kültüre sahip olmadığı için olsa gerek özellikle ona sahip insanlarla oturup kalktıklarında o eksikliklerini argo ile, fıkra ile, içi bomboş sözde hikayelerle ve sözlerle kapatmaya çalışırlar böyleleri.
11- Fikir ya da hadise değil tamamen kişiye odaklı muhabbet eden insanlar. Muhabbet ortamında o olay ya da onun altında yatan sebepler ve çözüm yolları üzerinde daha sağlıklı ve daha faydalı muhabbet yapma yerine sözü hep, “Ben olsaydım şöyle yapmazdım, böyle yapardım.” diyerek sözü kendisine getirenler. Aman Ya Rab!
12- Sabit fikirli, gelişime ve değişime kapalı insanlar. “Ben anamdan-babamdan böyle gördüm.” diyen hayatı boyunca bir arpa boyu mesafe kat edemeyen insanları hiç görmediniz mi hayatınızda. İşte bunlar…
13- Empati yoksunu insanlar. Muhatabının gözüyle meseleleri değerlendiremeyen, onun yerine kendini koyamayan ve her seferinde kendi haklılığını ortaya koyan insanlar kalitesiz insanlardır.
Bir bu kadar daha var aslında aldığım notlar. Bazıları birbirinin tekrarı da sayılabileceği için burada kesiyorum. Şöyle bitireyim; hayatın merkezine kendilerini koyup etrafını hiç umursamayan insanlar, kalitesiz insanlardır. Pekala can alıcı soru şu; böylesi kişilerle münasebet? Herkes kendi kararını kendisi versin ama bu yazının amacı o değil. Amaç “Ben kalitesiz bir insan mıyım?” diye kendimizi sorgulamak.