Kehanet açlığı doymak bilmez! Melâhim Çağı! (12)

Çıkan kısmın özeti: Ahir zaman fitneleri ve belaları, bu belaların önceden haber verilip verilmediği meselesini anlamaya çalıştığımız bu yazı serisinde, geçmişte epey yolculuk yaptıktan sonra günümüze kadar gelmiş oldu. Bundan sonra eğer vaka bizi geri götürmüyorsa tarihe dönüş yapmadan güncel kâhinler ve kehanetleri konusuna eğileceğiz. 

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Malum; bir şekilde ülkesini geride bırakıp gitmek mecburiyetinde olanlar sınıfındanız. Yarım asırlık ömürden sonra geldiğimiz bu topraklarda öncelikli meselenin yaşadığınız çevrenin dilini çözmek olduğunu geç de olsa anlayıp, arayı kapamak için çabalayanlardanım maalesef. 

Gittiğim dil kursunda neredeyse her milletten ve her yaş/sosyal sınıftan insan vardı. 

Bir süre sonra öğrencilerin kendilerini ifade etmek adına bir metin yazmasını istediler. Herkes bir ilan yazacaktı. Bir kampanya ilanı. 

Ben aşağı yukarı şöyle bir şey yazdım: 

“Uykunun üstadından muhteşem kampanya!

Uyuyamıyor musunuz?

Geceler size düşman mı oldu?

Koyunları saymaktan yoruldunuz mu?

Gelin iki seansta bu derdinize son vereyim. 

Rahat bir uyku ile ruhunuzu dinlendirmek için uyku kurslarımız başlamıştır. Uyanık bir anıma denk gelip kayıt yaptırabilirsiniz…”

Bu ilan öğretmen ve sınıftaki bazı kişiler tarafından ironik bulunup hayli gülündü. Beni şaşırtan tepki ise Irak’tan gelen genç kızınkiydi. Bana döndü ve 

“Bunu gerçekten yapabiliyor musunuz? Bu kurslara katılmak isterim!” dedi. 

Şok olmuştum ve başımı olumsuz anlamda salladım. Genç kız aldığı cevaptan ziyade, sınıfın gösterdiği aşırı kahkahalı tepkiye bozulmuştu. 

Bu olayın konumuzla bir şekilde ilgisi var. Kehanet sadece onun profesyonel üreticilerinin çoğalttığı bir sektör değil. İnsanların bilinmeyene olan merakı ve bu merakı giderme ihtiyacı, her kehanetin bir şekilde alıcı bulması bu sektörü her daim diri tutmuş. 

Bahsini ettiğimiz şeyler sadece ahir zamanda olacak fitne ve belalarla ilgili de değil aslında. 

Hatırlayınız 99 depremini. 

O güne kadar adını bile duymadığımız onlarca uzman çıkmıştı aniden ortaya. Ve uzmanlar bir miktar konuştuktan sonra hep aynı soruyla muhatap oluyorlardı: “İstanbul’da büyük deprem ne zaman olacak?”

Bu popülarite rahmetli Ahmet Mete Işıkara’yı yılın erkeği seçtirecek kadar sarmıştı ülkeyi. 

Işıkara, Aykut Barka, Ahmet Ercan, Naci Görür, Oğuz Gündoğdu, Celal Şengör, Şener Üşümezsoy gibi pek çok isim bir anda popüler olmanın şaşkınlığını atlatıp artık her gün medyada görünmeyi olağan saymaya başlamıştı. İşin enteresan tarafı kamuoyu bu bilim insanlarını ciddi anlamda kehanete zorluyordu. Talep, bilimin söyleyebileceğinin sınırlarını aşınca bir süre sonra istenilen verilmeye başlanıyor mecburen.

Celal Şengör gibi isimler bu markalaşma sürecini iyi değerlendirdiler ve sadece uzmanlık alanlarında değil neredeyse her konuda fikir beyan etmeye, tabiri caizse kehanette bulunmaya başladılar. Şengör Hoca’yı en son Netflix’te bir tarih dizisinde uzman yorumcu olarak izledim hatta. 

Prof. Naci Görür, kamuoyunun tüm popülist baskılarına rağmen bilim insanı kimliğini bırakıp kâhinlik kürsüsüne geçmeye direnen isimlerdendi. 

2020 başlarında Elâzığ Depremi dolayısıyla yapılan tartışmalarda gündeme bir anda Prof. Görür’ün 6 ay önce bir TV kanalında yaptığı uyarı yer aldı.

Daha önceki bölümlerden kahinliğin sadece gayb aleminden haber alan bir meslek olmadığını bunun tarih, arkeoloji, astroloji, tektonik gibi bilimler ile birleşince daha kesin sonuçlar verdiğini yazmıştık. Naci Görür, bilimsel verilerin ışığında bir tahminde bulunmuştu. Belki daha önce de yüzlerce tahminde bulunmuş da olabilirdi. Ama medya ve kamuoyu bu videoyu alıp “Elâzığ depremini önceden bilen insan” olarak lanse edince artık iş kehanet platformuna taşınmış olacaktı. 

Kâhin transferlerimiz!

Üstelik sadece yerli uzmanlar değildi söz konusu olan. Türkiye’deki depremlerle ilgili merak açlığını gören yabancı “uzmanlar” da girmişlerdi topa. 

Bunlardan biri de, Hollandalı deprem bilimcisi Frank Hoogerbeets. 2019 yılının şubat ayında yeni kehanetini açıklayan Hoogerbeets, 2019 Mart ayının başında 7 veya 8 büyüklüğünde deprem olacağını söylemişti. Medyada ismi “ Yeni deprem kahini” olarak kullanılan Frank Hoogerbeets’ın bu tahmini doğru çıkmış ve Peru’da 27 Şubat 2019’da 7.1 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti. 

Elbette her konuda kâhin arayan ülke medyası için bulunmaz bir cevherdi Kahin Frank. Hemen ulaştılar ve en her kâhine sorulan ilk soruyu sordular; “Nasıl biliyorsun?”

Hoogerbeets, bu soruya “Gezegenler arasında bir düzen vardır, ben de bunun üzerinde çalışmalar yapmaya başladım. Sonrasında spesifik gezegen dizilimlerinin deprem üzerindeki olası etkisini araştırdım.”

Aslında teknik olarak çalışma modeli Nostradamus’tan çok farklı değildi Hollandalı tahmincinin. 

Bir diğer yabancı uyruklu kahinimiz ise Tayvanlı Dyson Lin çok daha renkli bir post-modern kahin. Tayvan’ın en iyi ikinci üniversitesi olan Ulusal Tsing Hua Üniversitesi Fizik bölümünden mezun olduğunu belirten Lyn, Twitter profilinde Tayvan Deprem Tahmin Enstitüsü’nün kurucusu ve CEO’su olduğunu yazıyordu. Paylaştığı özgeçmiş bilgilerine dair bir kanıtı olmasa da, paylaşımları oldukça dikkat çekiciydi. 

Dyson Lin, Twitter hesabından 21 Ocak günü Türkiye ile ilgili bir paylaşım yaptı. Buna göre 5 gün içinde Türkiye’de bir deprem olmasını bekliyor ve büyüklük tahminini 5-6 olarak yazıyordu. En fazla 15-20 kişinin okuduğu bu paylaşımdan bir gün sonra, Manisa’da 5,4 şiddetinde bir deprem olunca bir anda popüler olmuştu. Önceki paylaşımları etkileşim olarak 100’ü bile bulmayan Bay Lin, bir anda binlerce etkileşim alan popüler bir internet deprem kahinine dönüşmüştü. 

Artık her gün deprem tahmini paylaşıyor, ilgi azaldığı an ise Türkiye’de korkunç büyük bir deprem olacağına dair, muğlak ifadeler yazıyordu. 

Daha sonra çok enteresan bir şey oldu. İki yabancı uyruklu deprem kâhini Türkiye kehanetleri ve takipçileri yüzünden birbirine girdiler. Evet, komikti belki ama enteresandı da…

Tayvanlı Kahin, buna çok sinirlenerek aslında Hollandalı deprem tahmincisinin öğrencisi olduğunu, ona bu işi onun öğrettiğini söyleyince ortalık gerildi. 

Bir süre sonra bu isimlerin çoğu, elbette depremin gündemden düşmesiyle unutuldu. Bir sonraki büyük depreme kadar yeni isimlerle tekrar dönecekleri günü bekliyorlar muhtemelen. 

Elbette tüm kâhinler yukarıda andığımız şekilde bilimin sınırlarını zorlayan ama bunun dışına çıkmayan kişiler değildi. Kehanet işe insanın aklına öyle oyunlar oynatıyordu ki, bireysel olarak kafayı sıyıranlarla beraber bunlara inanan kitlelerin de çıkması ayrı bir araştırma konusudur. 

Hz. Nuh matematik öğretmeni miydi?

2018 yılının Nisan ayının ortalarında Balıkesir Ayvalık’ta bulunan, Ali Çetinkaya Ortaokulu müdürü çok ilginç bir dilekçe aldı. Matematik öğretmeni Emre Nur’un yazdığı dilekçe okuyan herkesi şaşırtıyordu. 

Dilekçe şöyle başlıyordu: 

“11.11.2018 Pazar Gecesi, Kuran’ı Kerim’de Tarık Suresi’nde geçen Tarık Yıldızı’nın (33,33) enlem ve boylamındaki yere düşeceği, Allah’ım tarafından vahiy yoluyla bildirilmiştir.”

Emre öğretmen şöyle devam ediyordu: 

“Bana bildirilen bu durumu, insanlara anlatmama rağmen bir türlü inanmamaktadırlar. Zaten yozlaşmış bu dünya düzeninin yıkılacağından ve onun yerine güçlü ve gerçek bir İslam düzeni kuracağımızdan dolayı, ayrıca insanların bana inandığını ve inanacağını görmek adına istifa etmiş bulunuyorum.”

Sosyal medya hesabı bir anda popüler olan Emre Nur, evinin içinde bir de gemi (!) inşa etmeye başlamıştı. 

Sosyal medyadaki ismini HZ. Emre olarak değiştiren Matematik öğretmeni bahsini ettiği gün geldiğinde kavmini son kez şöyle uyardı: 

“Arkadaşlar bu gece yükseklere kaçın, ben cennet tepesine gidiyorum bana ilk vahiy gelen tepeye, sizleri seviyorum çok dua edeceğim, Allah birdir ve tektir. 11.11.2018 o gün geldi son..”

Kaç kişi onu dinledi yükseklere kaçtı bilinmez ama ayın 12’sinde kıyamet kopmayınca mahcup olacağı düşünülen Emre Nur, bu kez şu mantıkla durumu savunuyordu: 

“Arkadaşlar dün gece sabaha kadar cennet tepesinde dualarıma karşılık veren Allah’ım bize ikinci şans verdi. Yeni gelen vahiy de 12.12.2018 e kadar gemi yapmamı söylüyor. Büyük tufan kopacak küresel bir kasırga ile gelecek ve bu son şansımız bana inandığınız için sizleri seviyorum…”

Evet, bu son model kâhinimiz kıyameti bir şekilde tehir ettiğini söylüyordu. Ancak geçmişteki kâhinler kadar zeki olamadığından olsa gerek, yakın tarihler vererek kredisini kısa sürede tüketti maalesef!

Bir süre sonra artık kıyamet kehanetinden vazgeçen Emre, yönünü Mehdi, Deccal, Mesih mevzularına çevirdi ve beklenen mehdi hakkında fikirler açıklamaya başladı ve son olarak aşağıdaki mesajı yazarak kayıplara karıştı:

“Arkadaşlar günümüzde evliya, ermiş, veli var mı diye bana sorular geliyor. Size ahir zaman içerisinde bulunan son evliyalardan birini söyleyeceğim zaten yakından tanıyorsunuz @haluk_levent kendisinin evliya olduğunu bilmiyor ama ben Cebrail aracılığı ile öğrendim. #cuma #ahirzaman”

Sosyal medyada yaptığı iyiliklerle meşhur olan sanatçı Haluk Levent’e velayeti tevdi ettikten sonra ne yaptığı pek bilinmiyor…

Sonraki yazıda Ahbaruz’zaman kehaneti vesilesiyle Korona kehanetlerine genel bir bakışta bulunacağız. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin