YORUM | ALPER ENDER FIRAT
ABD, Fransa, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda’nın Ankara büyükelçilikleri ortak bir açıklama yaparak ’’Bugün, Osman Kavala’nın tutuklanmasının dördüncü yıl dönümü. Hakkında devam eden dava, Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğüne gölge düşürmektedir’’ dediler.
Bu büyükelçilere göre Osman Kavala davasında, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davalar yaratılması yoluyla tahliyesinin sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgeliyor. Bu gölgenin kalkması için de Kavala’nın serbest bırakılması gerekiyor.
İnsan okuduğuna inanamıyor ya da diyor ki bu büyükelçiler başka ülkelerde yaşıyor. 10 Batılı devletin büyükelçisi Türkiye’de demokrasinin saygınlığından, hukuk devletinden, şeffaflık ilkesinden bahsediyor ve Osman Kavala davasının bütün bunların üzerinde bir gölge oluşturduğunu söylüyor. O serbest bırakıldığında gölge de kalkacak ve Türkiye saygın demokrasisiyle, hukuk devleti olmasıyla yoluna devam edecek öyle mi?
İşin doğrusu bugüne kadar yaşadıklarımızdan anlaşılıyor ki Batılı ülkeler için Recep T. Erdoğan Türkiye’si, saygın bir demokrasi ve bir hukuk devleti. Öyle olmasaydı Merkel daha birkaç gün önce Saray’da kendisini ziyaret edip çalışma arkadaşına veda ziyaretinde bulunur muydu? Üstelik Merkel bu fotoğrafı beş yıl içinde defalarca verdi. AB Konseyi Başkanı, AB Komisyon Başkanı ve diğer AB yetkilileri Saray’ı suyolu yapmışlardı zaten.
Batılı ülkeler için, İnsan Hakları konusunda da Türkiye’de Osman Kavala davası haricinde herhangi bir sorun yok, öyle olsaydı Avrupa İnsan Hakları Başkanı Robert Spano da Saray’da Recep T. Erdoğan’ı ziyaret edip beraberce fotoğraflar vermezdi. Türkiye’den her başvuruyu iç hukuk yollarını tüketin diyerek geri göndermez, bu yolları tüketenleri de en uyduruk gerekçelerle reddetmezdi.
Maalesef, Batılı hükümetler, ülkelerinin üzerinde yükseldiği değerlere ihanet ediyor ve halkına karşı da ikiyüzlü tavır gösteriyorlar. Bu hükümetlerin liderleri, bir tarafta ağızlarından çıkan cümleleri demokrasi ve hukuk üzerine kurarken, diğer taraftan Recep T. Erdoğan gibi diktatörlerin ayakta kalması için yapabilecekleri her şeyi yapıyorlar.
Bir yandan sınır hatlarına mafya görüntüsüyle AB polislerini salıvereceksiniz, yakaladıkları mülteciyi hunharca dövdürüp diktatörlüğün hapishanelerine geri gönderecek, diğer yandan bu diktatörün ayakta kalması için ona psikolojik ve finansal her türlü desteği sağlayacaksınız!
Kavala serbest kalınca Türk demokrasisi ve hukuk devleti ışıl ışıl parlayacak ve içinde binlerce Ayşe Özdoğan’ın olduğu insanların hapislerde hayatta kalma mücadelesi zerre kadar umurunuzda olmayacak!
Batılı ülkeler, Osman Kavala dahil bu ülkede kanunların yazmadığı suçlardan hapisten olan yüzbinlerce kişinin gerçekten hapiste kalmasını istemesiydi bunu büyükelçiler üzerinden dile getirmezdi. Türkiye gibi bir ülkede, diktatörün nasıl hizaya getirileceğini onu evrensel değerlere göre hareket etmeye nasıl zorlayacağını bu ülkeleri yönetenler de dahil herkes bilir.
Ama bunu yapmıyorlar. Bunu yapmadıkları gibi o ne zaman finansal olarak zora düşse Merkel, hukuk alanında ne zaman darda kalsa Spano gibi isimler hemen yanı başında bitiverir ve hayat öpücüğünü kondururlar.
Üstelik böyle bir açıklamayı Büyükelçiler üzerinden yapmak iç siyasette AKP’nin rüzgarını şişirmekten başka bir işe de yaramaz. Bugün Süleyman Soylu’nun konuyla ilgili konuşmasını dinleyince iyice kanaat ettim ki bunu sündüre sündüre iç politika malzemesi yapacaklar ve olayın etinden, sütünden, yağından faydalanacaklar.
Sonuç olarak bu bildiri muhtemelen Osman Kavala’nın da işine yaramayacak. Kim bilir Batılı ülkelerin dertleri Osman Kavala’da değildir. Belki de Recebin yelkenine rüzgar vermek istemişlerdir.
Sonuçta bu ülkede Recep’ten daha müsait bir adam bulmaları bir hayli zor!
Hiç arzu etmediğimiz bir durum olsa da Batı her zaman iki yüzlüdür ve çifte standart uygular. Zamanında zalimlik ederek dünyanın her yerine çöken, çöktükleri yerlerden sömürdükleriyle kendilerine medeniyet kurdular ve hala da sömürmeye devam etmek için medeniyet götürme ayağına işgale devam ediyorlar. İstedikleri her şeyi yaptırdıkları bir lider varken, onun devrilmesine müsade etmeyeceklerdir tabi. Hatta daha uzun nasıl yaşatabilirler, onun için uğraş veriyorlardır. Sömürdükleri ülkelerde eğitimli ve düşünen insan istemiyorlar, onların binlercesinin hapiste olması işlerine yarıyor. Binlercesinin de mülteci olarak ülkelerine sahip çıkamıyor olması işlerine geliyor. Ülke sahipsiz kalınca da istedikleri yere çöküp sömürmeye devam ediyorlar, parayı seven yerli ve milli ortaklarıyla gerisini halletmek kolay. Çıkmasın demiyoruz ama ülkedeki adaletsizlik Kavala çıkarsa çözülmeyecek tabi ki.
Batı kendine medenidir. O yüzden “Maalesef, Batılı hükümetler, ülkelerinin üzerinde yükseldiği değerlere ihanet ediyor ve halkına karşı da ikiyüzlü tavır gösteriyorlar.” İfadesini yetersiz buluyorum. Batının üzerinde yükseldiği değerler, kendi çıkarlarına olunca işliyor. Halkına karşı iki yüzlü olmalarına ise ses çıkarmadıkları için kendi halkları da suçludur. İşgal edilip sömürülen ülkelerin halklarının ülkesiz kalmalarına sessiz kaldıkları için ve seçtiklerini mülteci kabul edip, diğerlerini Türkiye ve Pakistan vb ülkelere doldurup, sonra onlara üçüncü dünya ülkesi gözüyle baktıkları için de sessiz kalarak zulme ortak oluyorlar.
Batının adaleti kendi sınırları içinde kalıyor malesef.
Süpper bir yazı. Fazla genellemelere dikkat etmek kaydıyla(batılılar, avrupa vb söylemler) bu türlü samimiyetsizlikleri ortaya dökmek gerek.
Bunları ingilizce olarak da yayınlayıp paylaşmalı.
Ki herkes kendine tutulan aynadan kendisine bir bakma imkanı bulsun. Ya da en azından alemi ahmak sanmasınlar.