HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Hakim Murat Bircan, iş insanı Osman Kavala hakkında verdiği ağırlaştırılmış müebbet kararından sonra ülkenin gündemine oturdu.
Hakim Bircan, böyle bir karar vermek durumunda bırakıldıktan sonra şimdi sıra kaleminin kırılmasına geldi. Tepesinde sallandırılan Demokles’in Kılıcı hiç beklemediği bir günde indirilecek.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) atadığı Türkiye’deki 7 bin 853 hakimden biriydi… Murat Bircan’ı, yakın zamana kadar kimsenin bilip tanımıyordu.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı idama götüren yolu açan Hakim Albay Ali Elverdi’nin 9 Ekim 1971’de verdiği kararın benzeri 25 Nisan 2022’de verildi.
İdam cezası yasalarımızdan kaldırılmış olmasaydı, benzeri bir süreç ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılan Osman Kavala için geçerli olacaktı. Ali Elverdi, 17 Nisan 2010’da 86 yaşında ölümüne kadar verdiği karardan hiç pişmanlık duymadığını söyleyen bir cellattı.
Murat Bircan ise yakın bir gelecekte pişmanlığı en derinden yaşayacak. Nereden mi biliyorum?
Tane tane anlatmaya çalışayım.
Hakim Bircan’ın AK Parti aday adaylığından nasıl bir hormonlu şekilde nasıl en az 10 yıl sürebilecek ağır ceza hakimi yolculuğunu 3 yıl içinde aldığının detaylarını geçen yazımda anlatmıştım.
Milletvekili değil, aday gösterilmeye bile layık görülmeyen bu ismin özel olarak seçilip Kavala davasına bakan mahkemeye getirildiğinden sanırım hiçbirimizin şüphesi yok.
Daha önce beraat kararı verilen bir dosyadan ağırlaştırılmış hapis cezası kararı çıkartmayı, normal şartlarda AK Parti’ye gönülden bağlı bir hakime bile aldıramazlardı. Böyle bir karara, “Sarayın hakimi” yaftası yapıştırılan ortalama bir hakim bile imza atamazdı.
PEKİ 3 YILLIK YARGI GEÇMİŞLİ MURAT BİRCAN BU KARARI NASIL ALDI?
Kavala, daha önce Gezi Davasından yargılanmış ve 18 Şubat 2020’de hakkında beraat kararı verilmişti. Hatırlarsanız, 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararı veren mahkeme başkanı Galip Mehmet Perk, cezaya bile gerek görmemişti.
Samimi bir AK Partili olduğu bilinen hakim Perk’e verdiği karardan dolayı, bir sınıf arkadaşıyla telefon görüşmeleri yaptığı gerekçesiyle, tetikçi Yeni Şafak gazetesi tarafından Cemaatçi suçlaması yapılmıştı. Tahmin edileceği gibi aynı gün havuz medyasının öteki timsahları da kan görmenin coşkusuyla beraat kararı veren hakime saldırmışlardı.
Murat Bircan’ın hemşire eşi Arzu Bircan, 15 Temmuz’dan iki hafta sonra savcılığa giderek ifade verdi. Bu haberi kamuoyuna duyurması için kendisine servis edilen İsmail Saymaz’ın halktv.com.tr’de yazdığı gibi “itirafçı” olarak yapmadı.
Muhbir vatandaşların ikbale kavuşturulacağının kamuoyuna pompalandığı günlerde, hemşire Arzu Bircan da savcıya giderek ihbarda bulundu. Bafra Savcısı İbrahim Keskin’e “müşteki-şikayetçi” sıfatıyla ifade verdi.
Kimlerin Cemaatle ilişkisinin olduğun dair isimler verdi. Muhtemelen ihbar ettiği isimlerin hepsi işlerinden atılmış ve şimdi mağdur birer KHK’lı durumunda. Nasıl bir varlık olduğu kayda geçirilen ifadelerinde yer aldı.
Arzu Bircan, onlarca tanıdığını “terörist” diye şikayet eden biri. Hakkında herhangi bir soruşturma yok. Doğrudan ihbarcı. Hakkında soruşturma olan kişi isterse itirafçı olabilir. Hakkında hiçbir soruşturma kaydı olmadığı için bu kadına “itirafçı” değil, “muhbir” denir.
Anlaşıldığı kadarıyla geçmişte Cemaatle yolları kesiştiği için, kendisine bir çamur bulaşmadan gidip ihbarcılık yapma yolunu seçti.
Hemşire Arzu asıl konumuz değil. Eşi tarafından ihbarcı olmaya yönlendirildiği yazılıp çizildiği için buraya bir iki cümle aktardım.
GÖREVDEN ATILACAK 1500 HAKİM VE SAVCI VAR
Biz 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Murat Bircan’a dönelim.
AK Partili olup da yolu Cemaatle bir şekilde kesişmeyen kimse yok. Murat Bircan, Erdoğan’ın ne kadar büyük bir lider olduğunu anlatarak aday olmaya çalıştı ve bir şekilde elde ettiği referanslarla hakim olmayı başardı.
Aday adaylığı sırasında kendini sağlama almak için Cemaat hakkında söylediği pek çok çirkin ifade internet ortamında mevcut. Kendisinin muhbirlik yaptığına ilişkin bir bilgiye sahip değilim. Ancak, söylemlerine bakarsak, eşini buna yönlendiren biri için bu tarz bir yola sapmayı kendisi için şeref payesi olarak görebilecek bir tıynette.
Yargı içinde adı Cemaatle yolu bir şekilde kesişenin kökünü kurutmaya çalışan bir ekip var. “Halen hakim ve savcılar arasında 1500 kişi var. Hepsini teker teker temizliyoruz” diyen bu ekibin önünde Murat Bircan’ın da dosyası önlerinde duruyor.
Kavala hakimi Bircan da hakkındaki dosyayı biliyor.
İşte, kendini köşeye sıkışmış gören Murat Bircan’ı kendini ispatlaması için bu dosyanın olduğu mahkemeye heyetine aldılar. Bircan da daha önce beraat kararı verilen dosyadan kendinden beklenen görev üzerine müebbet hapis kararı çıkardı.
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
İktidarı ellerinde tutanların neler söylediği birkaç gündür ortada. Asıl birinci şahsın ne diyeceği merak ediliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kavala hakkında diyeceklerini birer birer sıraladı. Soros’la masaya oturan başkasıymış gibi diyeceklerini söyledi.
Erdoğan'dan Osman Kavala açıklaması: Bitti o iş. Burada hüküm giydiği için bu işin artık AİHM'le alakası yok pic.twitter.com/tsj01DqFa2
— Yol TV (@YolTV) April 28, 2022
Erdoğan’ın bu kadar ağır konuşmalarına bakmayın siz. Ne kadar büyük bir manevra kabiliyeti olduğunu siyasi geçmişinde defalarca ortaya koydu.
Bilindiği gibi başkaları için kusur olan şeyler, Beştepe’nin sahibi için artı birer değer durumunda. Bundan dolayı, Kavala hakkında bu ifadeleri kullandıktan sonra, farklı bir şey söylemek gerekirse onu da aynı ağızdan duyacağınıza hiç şüpheniz olmasın.
Büyük bir ihtimalle Kavala kararı Yargıtay tarafından bozulacak. Çünkü “İçeride ne kadar tutabilirsek o kadar iyi” yaklaşımıyla hareket ediliyor.
Farklı bir gelişme olduğunda hakim Murat Bircan’ın, “FETÖ” suçlamasıyla ipi çekilecek. Ardından da dönüp diyecekleri sözleri bugünden ben duyar gibiyim:
“Biz Türkiye’de bağımsız mahkemelerin olduğunu söyledik. Mahkemenin verdiği karara bu yüzden saygı duyulmasını istedik. Dosya hakimin önünde. Bizim dosyanın detaylarını bilmemiz mümkün değil. Yargı içinde bize kumpas kurulmuş. Kripto bir FETÖ üyesi olduğunu nereden bilebilirdik.
Neticede mahkemelerin verdiği kararlarla ilgili son sözü Yargıtay söyledi ve Kavala özgürlüğüne kavuşmuş oldu. Biz dün olduğu gibi bugün de mahkemelerimizin bağımsız olduğunu söylemeye devam edeceğiz.”
Bizim gibi Ortadoğu bataklığında debelenen ülkelerde liderler hiçbir zaman utanacakları bir şey yapmazlar. Yaptıklarını her zaman satabilecekleri bir sunum şekilleri vardır.
Aslında yaptıklarını satamıyor. Yani kavala olayını satamıyor. Satmaya çalışıyor ama birşeyler eksik. Gezinin bir darbe olduğu üzerinden gidersek kavala darbenin finansörü. 15 temmuzda bae nin olduğu gibi. Kavalaya müebbet iken bae ile görüşmeler başlıyor. Yani darbeye karşı kavalaya çok kızarken bae ye az kızıyoruz. Tutarsızlık var dolayısıyla yargılama da inandırıcı değil. Birinde öfke patlaması yaşarken diğerinde darbecinle dostluk yaşıyorsun. Bu darbeden ziyade kavala ile ilgili bir şeye işaret eder. Yani konumuz darbe değil konu kavala. Aslında bakılırsa konu kavalada değil. Şöyle; türkiye avrupadan koparılmak isteniyor. Kürtleri türkiyeden kopartmak için pkk yı kullanıyorlar. Aynı kafa türkiyeyi avrupadan koparmak için kavalayı kullanıyor. Yani kavala sadece bir fitne olarak kullanılıyor. Türkiye tarafından kavalaya bakılan bir yüz var, avrupa tarafından ayrı yüz. Türke darbeci diye gösteriyorlar, avrupada ise masum olarak görülüyor. Madem masum ise o zaman avrupa serbest bırak diyor. Türk tarafında fitne devreye girer ve avrupa türkiyenin hukukuna karışmakla suçlanır. İşte asıl vurucu kısım burasıdır. Yani avrupanın iç işlerimize karışması, darbecileri koruması. Yani adlında avrupanın bu sayede düşmanlaştırılmasıdır. Demek ki tayyipin darbenin arkasındaki kişi demesi boş konuşmadır. Sadece fitnenin türkiye ayağını oynamasıdır. Mesele ne darbe ne kavaladır. Mesele avrupanın düşmanlaştırılmasıdır. Neden avrupa düşmanlaştırılıyor? Çünkü bir ortadoğu devleti kuruluyor. Neden ortadoğu devleti kurulmak isteniyor? Çünkü yaptıklarını satabilmek için.