‘Karartma’ Komisyonu

YORUM | Av. MEHMET TAHSİN

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçti. “O gece ne oldu?” sorusunun net bir cevabı hala verilebilmiş değil. Resmi söylemin dışına çıkan her kim olursa kendini hapiste buluyor. Büyük çoğunluğu sürgünde olan gazeteciler iddianameler ve ek klasörleri içinde yer alan milyonlarca sayfayı bulan belgelerden, duruşma tutanaklarından ve açık kaynaklardan çıkarıp önümüzde koydukları bilgi ve belgeler, resmi söylemin gerçeklerle örtüşmediğini ortaya koyuyor. 

Daha birkaç ay önce Cansu Çamlıbel’e konuşan Cengiz Çandar, şunları söylüyor: “15 Temmuz’un ne olduğu konusunda daha yolun başında bile değiliz. 15 Temmuz’dan bu yana bu ülkeye ve dünyaya anlatılan olayın gerçekten o olay olup olmadığından ben emin değilim. 15 Temmuz’un ne olduğunun daha deşilmesi gerekiyor. Dolayısıyla da 15 Temmuz’un ürettiği söylemlerle konuşmayı sevmiyorum. […] 15 Temmuz gerçekten bize söylenen şey miydi önce onu bir tartışalım.” 

Peki, kim tartışacak, kim araştıracak, kim yazacak, kim konuşacak? Ekim 2015’te Koza İpek Medya Grubuna, ardından Zaman Medya Grubuna kayyum atayarak; Samanyolu Yayın Grubunu uydudan çıkararak fiilen yayın yapamaz hale getiren Rejim, 15 Temmuz sonrası onlarca gazetecinin tutuklayarak medyada kalan cılız sesleri de kesmiş oldu. Turgay Ciner, Aydın Doğan ve Ferit Şahenk gibi medya patronları da korkudan ellerindeki medyayı iktidara teslim etmek zorunda kaldılar. Hatta Türkiye medyasının en büyüğü Doğan grubu sektörden çekilmek zorunda bırakıldı. Muhalefet zaten daha ilk günden havlu atmıştı. Yenikapı mitingine katılarak Erdoğan’a sınırsız kredi açmış olmaları, sonraki itirazlarını da etkisiz hale getirdi. 

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİ ARAŞTIRMA(MA) KOMİSYONU

Ben bu yazıda 15 Temmuz Darbe Girişiminin araştırılması için kurulan Meclis araştırma komisyonunun raporunu ele almak istiyorum. 

26 Temmuz 2016’da kurulan, görev süresi normal şartlarda üç ay olan komisyon, ilk toplantısını 4 Ekim 2016’da son toplantısını ise 4 Ocak 2017’de yaptı. Muhalefetin, sürenin bir ay daha uzatılması talepleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Darbe Komisyonu yapacağı çalışmaları yaptı. Son adımları da atıp raporunu göndermek suretiyle görevini tamamlarsa isabetli olur diye düşünüyorum” sözleri ile engellendi. 

Komisyon toplam 142 saat süren 22 toplantı yaptı. 50 kişiyi dinledi, 141 kişinin bilgisine başvurdu.

Komisyonda dinlenen 50 kişi arasında akademisyenler, askerler, emniyet mensupları, ilahiyatçılar, siyasetçiler, gazeteciler ve bazı siviller var. Ancak ne hikmetse dönemin genelkurmay başkanı Hulusi Akar yok. Eski genelkurmay başkanları Hilmi Özkök ve İlker Başbuğ komisyona gelip konuşuyor ama o gecenin başrol oyuncusu Akar gelmiyor. Eski MİT müsteşarı Emre Taner gelip ifade veriyor ama Hakan Fidan gelmiyor.

Komisyon toplantı tutanaklarından Fidan ve Akar’ın tam 9 kez komisyona davet edildikleri halde icabet etmediklerini görüyoruz

Neyse ki Meclis komisyonu son toplantısını yaptıktan 4,5 ay sonra, komisyona gidip bilgi vermeyi reddeden Hakan Fidan 24 Mayıs 2017 tarihinde, Hulusi Akar 30 Mayıs 2017 tarihinde kendilerine sorulan soruları yazılı olarak cevapladılar. Komisyonun taslak raporunun 25 Mayıs 2017 tarihinde yayınlandığını da hatırlatırım 

Bir isim daha var; 15 Temmuz akşamı MİT yerleşkesinde Hakan Fidan’la beraber akşam yemeği yiyen dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de komisyona konuşanlar arasında yok. Ama ondan önceki Başkan Ali Bardakoğlu var!

27 MAYIS VE 12 EYLÜL DARBELERİNİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU (2012)

Geçmişte benzer komisyonlar kurulmuştu. 2012 yılında tam adıyla 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 darbelerini araştırmak için kurulan Meclis komisyonuna kimler ifade vermiş diye baktım. Darbeye maruz kalmış 12 Eylül Döneminin Başbakanı, daha sonra 9. Cumhurbaşkanı olacak olan Süleyman Demirel başta olmak üzere, darbe mağduru siyasetçiler, gazeteciler, MİT mensupları, hatta darbe yapan bazı isimler bile komisyona bilgi vermiş. 

Ama nedense 15 Temmuz Darbe Girişiminin birinci muhatapları Meclis Araştırma Komisyonunun karşısına çıkıp bilgi vermeye tenezzül etmemiş. Sadece bir mektup göndererek beyanda bulunmuşlar. Sadece Akar, Fidan ve Görmez değil, o gece isimleri öne çıkan Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler, köprüde öldürülen askeri öğrencilerin arasında dalan ama onların kurtarılması için hiçbir çaba sarf etmeyen Korgeneral Yavuz Türkgenci,  gibi pek çok şaibeli isim komisyon karşısına çıkmaya cesaret edememişler. Hatta 15 Temmuz gecesi evine kaçan, kendisine “Karargâha dön” emrini verildiğinde de “Karımı teskin ediyorum” cevabını veren Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı, komisyonun davetine “Suriye’deyim işim var diyerek” icabet etmemişti. 

Diğer yandan, darbe girişiminin 1 numaralı sorumlusu ilan edilen Fethullah Gülen, 16 Temmuz günü, eğer böyle bir iddia varsa, hakikaten uluslararası bir organizasyon bu meseleyi tahkik etsin, çıkacak sonuca razıyım.” demişti. Darbe girişimiyle suçlanan taraftan tek bir kişiye dahi söz hakkı verilmedi. Aksine geçmişte Gülen cemaatiyle husumeti bulunan sabıkalı/şaibeli tipler komisyon önünde saçmalama hakkını sonuna kadar kullandı.

KOMİSYON RAPORU NEDEN AÇIKLANMADI?

Gelelim Komisyon raporunun akıbetine. Recep T. Erdoğan’ın komisyonun görev süresinin uzatılmasını engellediğini, Darbe Komisyonu yapacağı çalışmaları yaptı. Son adımları da atıp raporunu göndermek suretiyle görevini tamamlarsa isabetli olur diye düşünüyorumdediğini hatırlayın. Ancak nedense 3 aylık çalışma sonucunda hazırlanan rapor bir türlü kamuoyu ile paylaşılmadı.

Gazeteci Barış Pehlivan’ın aktardığı kulis bilgisine göre “Tam yayınlanma sürecinde Meclis Başkanlığı dahil olmak üzere AKP yöneticilerine önemli hukukçular ziyarette bulunuyor ve diyorlar ki; bakın bu darbe raporundaki gerçekler, iddialar, olgular yarın sizlerin başına bela açar. Uluslararası arenada Meclis’te yayınlanmış bir resmi rapor, Fethullahçıların da işini kolaylaştırır. Türkiye’nin uluslararası arenada zor durumda kalmasına, tazminatlar ödemesine yol açabilir. Gelin bu raporu Meclis’te resmi olarak basmayalım.” diyerek telkinde bulunuyor. Komisyonun başkan yardımcısı Selçuk Özdağ da bu bilgiyi doğruladı.

KİMLER KOMİSYONA BİLGİ VERDİ?

Yazının buraya kadar olan kısmında, Meclis Araştırma Komisyonuna çağrıldığı halde gelmeyenleri ele aldık. Medyada da bu konu fazlasıyla öne çıktı. Bundan sonraki bölümde komisyona bilgi verenleri mercek altına alacağız. Çünkü rapordaki tabloya baktığımızda, Çengelköy mahalle muhtarından tutun mafya babasına, Balyoz davası sanığından dolandırıcılıktan sabıkalı profesöre kadar 50 kadar isim komisyona gelip bilgi vermiş. 

Sonraki yazıda da komisyona bizzat gelip bilgi veren bu isimleri ele alalım.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Sevgili hocam,

    Acaba bunca yalan dolan ilk mi tarihimizde?

    Gerçeğin bastırılması, hileyle aldatarak iktidarda kalınması acaba bizim tarihimizde ilk defa mı oluyor?

    Mesela tarihte Arabın büyük dahileri diye öve öve bitiremediğimiz sahabe diye üzerine toz kondurmadığımız Amr b As ve Muaviye herkezin önünde ilk müslümanlardan ve sahabenin en ileri gelenlerinden ve hatta Hz Peygamberin soyunun devam ettiği ehli beytin babasına karşı yaptıkları hileler ile hilafeti adeta gasp ederek ele geçirip hutbelerde Hz Ali ve taraftarlarına lanet okutarak Hz Peygamberin getirdiği adil sistemi cahiliye sistemine dönüştürmeleri karşısında bugüne kadar en azından siz ve içinde bulunduğumuz camia veya eli kalem tutan entellektüeller acaba bugün başımıza gelenlerin faillerine yönelttiğimiz bu eleştirilerin binde birini yaptık mı yoksa tam tersi eleştiri yapanlara ön yargıyla yaklaşıp onlara fesatçı nazarıyla mı baktık?

    Peki bunları neden yaptık diye sorduğumuzda verilecek tek cevap bu kişilerin büyük büyük fetihlere imza attığı şeklinde cevabı buluyoruz. Peki soruyorum: Kuran’a ve sünnete göre haksız yere bir kişinin ölümüne sebep olacak zulümlere imza atmak tüm insanlığın ölümüyle eş değerde bir kötülük ise sizin yaptığınız fetihler bu zulümleri örtüp bir de üzerine kâr sağlayacak bir amel midir ki, yüzlerce kerbela hadisesine denk gelecek zulümleri bu fetihler karşısında devede kulak görüyorsunuz?

    Bu akıl tutulması değil midir? Peki zulme kayıtsız kalanlar sessiz şeytanlardır diyoruz da biz neredeyse bin küsür yıldır elimizle dilimizle imkanımız olduğu halde neden sessiz kaldık hatta bu zulümleri meşruiyet zeminine çekecek şekilde davrandık?

    Acaba bugün başımıza gelenler Kuran’ın tabiriyle kendi ellerimizle yaptıklarımızın karşılığı olabilir mi?

    Yanlışım varsa ve siz de samimi iseniz lütfen düzeltmenizi bekliyorum…

    • Evet tarih boyunca iktidarlar ( gücü elinde tutanlar) dini alet ederek, fetvalar çıkartarak, hadisler uydurarak kendisine muhalif olanları lanetletmiş, dinden çıkarmış, kafir oldu demiş, idam ettirmiş, işkenceden geçirmiş vs vs. Osmanlıda da aynı, selçukluda da aynı, emevilerde de. Birileri şeytanlık yaparken diğerleri de dilsiz şeytan olup izledi. Kimisi oh olsun dedi, kimisi de bana dokunmayan yılan bin yaşasın dedi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin