YORUM | CUMALİ ÖNAL
15 Temmuz darbe girişimi sırasında aktif olarak sahada oldukları söylenen ancak kim oldukları şu ana kadar ortaya çıkmayan Suriyelilerden bahsedilir. Baştan söyleyeyim bu bilgi benim için bir komplo, çünkü en azından şimdilik ispatlanmış değil. Tam tersine köprüde oldukları ve askerlerin başını kestiği dahi iddia edilen Suriyelilerle ilgili fotoğrafların Suriye iç savaşından görsellerin fotomontaj olduğu öne sürülüyor.
Ama komplo olmayan bir bilgi var herkesin malumu; MİT Müsteşarı Hakan Fidan‘ın darbe gecesi saat 20.30’da Suriyeli muhalif lider Muaz el Hatip ile görüşmesi. Şam’daki Emevi Camii’nin eski imamı olan el Hatip, Beşar Esad rejimine karşı oluşturulan Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu’nun ilk başkanı. Direnişin ana unsuru Özgür Suriye Ordusu da bu birimle eşgüdüm halinde çalışmaya başlıyor. Ancak bir yıl bu görevde kaldı ve 2013 yılında herhangi bir gerekçe göstermeden aniden istifa etti. Daha sonra pek fazla ortalıklarda görünmedi, 15 Temmuz darbe gecesine kadar. Mısır merkezli Müslüman Kardeşler hareketine yakınlığıyla bilinen el Hatip’in Erdoğan yönetimiyle o zamanki ve şimdiki ilişkisinin ne boyutlarda olduğuna dair ise net bilgi yok.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Artık başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin desteklemekten vaz geçtiği ve tamamen Türkiye’nin kontrolüne giren Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) TSK desteğiyle, darbeden sadece bir ay sonra Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Operasyonunu başlattı. Operasyon sonrasında IŞİD’den alınan Carablus-El Bab hattı Türkiye’nin kontrolüne girdi.
ABD’nin Kürtlerin ağırlıkta olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni desteklemeye başlamasından sonra maaşları Türkiye tarafından ödenmeye başlanan ÖSO militanlarının şekli de zamanla değişmeye başladı. Bölgede faaliyet gösteren pek çok radikal-selefi gruba mensup militan daha iyi bir gelir elde etmek amacıyla ÖSO bünyesine geçti.
Zaten bölgede faaliyet gösteren çok sayıdaki grup arasında geçişkenlik o kadar gevşek ki mesela birgün Heyet Tahrir Şam bünyesinde faaliyet gösteren bir militan ertesi gün daha radikal Hirasuddin veya daha liberal Ahraruşşam için silah kuşanabiliyor. Kim para verirse militanlar onlara çalışıyor. Hele hele rejim güçlerinin ülkenin önemli bir kısmını ele geçirmesinden sonra militanların İdlib gibi küçücük bir bölgeye sıkışmasıyla militanlar bölgenin ağabeyi durumuna gelen Türkiye için savaşmaya can atıyor.
Türkiye’nin bu militanlarla bağlantısı aslında 2016’da başlamadı. Olayların başladığı 2011’den itibaren Türkiye aktif olarak Suriye’de sahadaydı ve militanlarla temasa geçmişti. Militanlar akın akın toprakları üzerinden Suriye’ye geçerken, Türkiye’nin gelişmeleri sadece seyretmesi elbette mümkün değildi. Özgür Suriye Ordusu’nun kurulmasında aktif rol aldığı gibi, militan devşirmede ya da Suriye ordusundan kaçan askerleri bu birim bünyesinde toplama konusunda Ankara çok önemli bir rol oynadı, adeta ABD’nin eli kolu haline geldi.
Tekrar darbe gecesine dönecek olursak, Suriyeli militanların darbede ne tür bir rol aldıkları bilinmiyor. 250 kişinin öldürüldüğü olaylar sırasında bu kişiler mi o görünmez kurşunları yağdırdı? Veya kontrollü olduğu her haliyle netleşen darbenin olur da kontrolden çıkması durumunda Erdoğan’ın güvenliğini bunlar mı sağlayacaktı? Bunları da bilmiyoruz. Ama bilinen birşey var. Erdoğan ne TSK’ya, ne MİT’e, ne Emniyet’e güvenmiyordu ve şu anda da hiçbir şekilde güvenmiyor. Güveneceği tek birim olabilir; kendi özel oluşturduğu fedai birlikleri. Bu fedai birlikleri Ortadoğu’nun pek çok ülkesinde bulunur ve liderleri korumakla görevlidirler. (fedai birlikleri ismini ben söylüyorum, yoksa her ülkede bunların isimleri farklı farklı)
Yabancı ülkelerden getirilen paralı askerler ise bu iş için birebir. Çünkü onlar ülkedeki iç dengeleri bilmezler ve sadece para için çalışırlar. Yani birkaç tanesi vatanseverlik duygusu kabardığı için saf değiştirmez. En fazla silahını bırakıp kaçabilir.
Şimdi soru şu, Erdoğan’ın Libya ve Suriye’de yürüttüğü vekalet savaşının baş mimarları olan paralı askerler Türkiye’de de yok mu? Nasıl ki Osmanlı’nın en özel birlikleri devşirmelerdi veya Mısır’ın meşhur hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın sarayını Sudanlılar koruyordu. Ve Ürdün’ün sarayının en güvenilir korumaları Çerkezlerdir, Erdoğan neden benzer bir yöntem izlemesin? Hem de örtülü ödenekten milyarlarca liranın nereye harcandığı bilinmezken SADAT üzerinden bu paralı militanlardan bir ordu kurmasının önünde hiçbir engel yok.
ABD’nin Irak’ta kullandığı Blackwater şirketi ile iki binli yılların başında dünya gündemine giren paralı askerleri aslında pek çok ülke kullanıyor. Özellikle Afrika’daki iç savaşlarda bu askerler fazlasıyla tercih ediliyor. Son yıllarda Rusya özellikle Ukrayna ve Suriye’deki iç savaşta Wagner şirketi üzerinden savaşın seyrini değiştir. Ve son aylarda da Türkiye benzer bir yöntemi izliyor.
Şu anda Libya’da Halife Hafter güçlerine karşı gerçekleştirilen başarılarda kullanılan dronların yanı sıra bu paralı askerlerin de önemli bir rol oynadığı biliniyor. Sayıları beş ile on bin arasında değişiyor. Suriye’deki Türkiye yanlısı paralı askerlerin sayısı ise bunların birkaç katı. Ve hepsi de ilk eğitimlerini Türkiye’de alıyor. Ve Türkiye’de dört milyondan fazla Suriyeli ve başka ülkelerden mülteci var.
Gerilimleri kullanarak güçlenen ve muhalefeti bastıran Erdoğan’ın hiçbir ihtimali şansa bırakmak gibi bir durumu söz konusu olamaz. Orduya karşı emniyeti güçlendiren, emniyete karşı da son dönemde bekçileri piyasaya süren Erdoğan’ın herşeye rağmen bir kenarda beklettiği SADATvari oluşumları gözardı etmemek gerek. Bunun için de biçilmiş kaftan paralı askerler. Hem bu askerleri başka ülkelerde kullanarak para kazanmak ve hem de sarayı korumak. Siz komplo diyebilirsiniz ama bence neden olmasın?