16 yaşındaki otizmli ve zihinsel engelli Hamza Tarık Durmuş’un (16) dramını bir mektup yazarak anlatan Biyoloji öğretmeni anne Hülya Durmuş, öğretmen olan eşi İbrahim Durmuş’un tutuklanmasının ardından engelli oğlunun öfke nöbetlerine girdiğini kendisinin de Yamanlar Koleji’nde öğretmen olduğu için gözaltına alındığı anlattı.
Yamanlar Koleji ve Körfez Dershanesi’ne el konulmasından sonra işsiz kalan ve zor günler geçirmeye başlayan Hülya Durmuş yaşadığı sıkıntıların etkisiyle Ocak 2018’de lenf kanserine yakalandı. 8 ay boyunca kemoterapi alan Hülya Durmuş tedavi sürecinde yüzde 98 otizmli ve zihinsel engelli olan Hamza Tarık Durmuş’un ihtiyaçlarını gidermek için çaba gösterdiği belirtti.
Hayatımızın özeti bu 3 sayfada. Eşim 2 yıldır hapiste. 16 yaşındaki oğlum Tarık otizmli. % 98 zihinsel engelli. Ben kanser tedavisi görüyorum. Oğlum, babası tutuklandıktan sonra öfke nöbetleri geçirmeye başladı. Filmlerde olsa amma da abartmışlar dersiniz, ben bunları yaşıyorum. pic.twitter.com/riS4ZDihwF
— H.Durmuş (@hulya_durms) December 8, 2021
Körfez Dershanesi’nde öğretmen olan eşi İbrahim Durmuş’un 23 Temmuz 2019’da gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak Buca Kırıklar F Tipi Cezaevi’ne gönderildiğini belirten Hülya Durmuş, eşinin tutuklanmasının ardından Hamza Tarık Durmuş’un yaşadığı dramı şu sözlerle mektubunda anlattı:
”KÖRFEZ DERSHANESİ’NDE ÖĞRETMEN OLDUĞU İÇİN TUTUKLANDI”
‘‘Ben Hülya Durmuş. 41 yaşında 2 çocuk annesiyim ve Biyoloji öğretmeniyim. Eşim İbrahim Durmuş 23 Temmuz 2019 yılında gözaltına alındı. Ve tutuklandı. 2 yıldan fazladır Buca Kırıklar F Tipi Cezaevi’nde. Körfez Dershanesi’nde öğretmen olduğu için tutuklandı.
Eşim gittiğinden beri çok çok zor günler geçiriyoruz. Aslında eşim ve benim için hayat zaten zordu. Büyük oğlum Hamza Tarık Durmuş (16) otizmli olarak dünyaya geldi. Maalesef % 98 ağır otizmli ve zihinsel engelli. Tarık daha iyi bir eğitim alsın istedik ve İzmir’e taşındık.
”4. EVRE LENF KANSERİ OLDUĞUMU ÖĞRENDİM”
Eşim Körfez Dershanesi’nde ben Yamanlar Koleji’nde çalışıyorduk. Otizmli bir çocuğun derdini anlamak, onu sakinleştirmek, isteklerini yerine getirmek çok çok zor. Yaşayan bilir. Biz bu dünyada zaten rahat yaşamıyorduk. Oğlum bir şey öğrensin, bir davranış problemini bıraksın diye canımızı verdik. Maalesef zalimler bizde can da bırakmadı. İşimizi kaybetmiş ne yapacağımızı şaşırmış bir şekilde günlerimiz geçmeye başladı. Bu arada 2015 yılında 2. oğlum Burak dünyaya gelmişti. Hem küçük bebek, hem otizmli bir çocuk, hem de eşime ya da bana bir şey olursa Tarık ne olur diye kaygı yaşarken 2018 yılında 4. Evre lenf kanseri olduğumu öğrendim. O günler benim için daha zor bir hale gelmişti. 8 kemoterapi aldım. Kanser tüm vücuduma yayılmıştı. Annem ve kız kardeşim bana ve çocuklarıma bakmak için İzmir’e taşındılar.
Tarık benim sürekli yatmamdan bile rahatsız oluyordu. O zamana kadar bana hiç vurmayan oğlum artık bana el kaldırmaya başladı. Bu durum onu çok kaygılandırıyordu sanırım. Yataktan kalkamaz haldeyken bile Tarık’ın ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyordum.
”SUÇUM ÖĞRETMEN OLMAK”
Çünkü annemi ve kız kardeşimi dinlemiyordu. En çok da beni üzen 2 yaşındaki küçük oğlumun Tarık krize girdiğinde masanın altına saklanmasıydı. Sağlıklı çocuğumu kaybetmek istemiyordum çünkü. Pandemiden önce birkaç rehabilitasyon merkezi ile görüştük. Maalesef Tarık’ı almak, eğitim vermek istemediler. 1,5 yıl önce spor okuluna kayıt yaptırdım. Orda da 1 yılın sonunsa krizler daha da arttı. Okuldan almak zorunda kaldım. Burak abisinden çok korkuyordu. Aylarca süren tedavi sürecimde sona geldik derken 23 Ekim 2018 yılında gözaltına alındım. Yani kanserden kurtulduğumu bilmiyorduk. Allah’ım dertleri bile sıraya koyuyor sanırım. 1 gün gözaltında kaldım ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım. Emniyette polislere direk şunu sormuştum. Benim suçum ne, ben ne yaptım bu millete, devlete. Bana verilen cevap “Yamanlarda öğretmen olman” Yani suçum öğretmen olmak. Sadece ÖĞRETMEN. 2 yıldan fazla süren dava sürecinde beraat ettim. Yaklaşık 9 ay sonra eşim gözaltına alındı ve tutuklandı. Tarık’la bir başıma kalmıştım. Öfke nöbetleri git gide artarak devam etti.
”TARIK EN DİBİ GÖRDÜ, ÇÜNKÜ BABASINI ÇOK SEVİYOR YANINDAN HİÇ AYRILMIYORDU”
Arabanın camını, evin camını kırdı. 3 ayrı TV’yi kırdı. (Evde, sokakta, okulda yarı çıplak dolaşmaya başladı. Ayakkabı giydiremiyorduk) Artık zapt edemiyordum. Okuldaki öfke nöbetlerinde sürekli sakinleştirme odasına alıyorlardı. Hele bir gün almaya gittiğimde o odada yarı çıplak kakasını yapmış tek başına bekliyordu. Ağlaya ağlaya oğlumu temizlemiştim. Tarık artık kakasını eline yüzüne sürmeye başlamıştı. Hatta ağzına bile götürüyordu. Babasının yanında olmaması onu mahvetmişti. Yıllarca bir sürü paralar harcayarak bir yere getirmeye çalıştığımız Tarık en dibi görmüştü. Çünkü babasını çok seviyor yanından hiç ayrılmıyordu. Her gün saatlerce babasıyla yürüyüş yapardı. Rutini bozulmuştu. Elleriyle sürekli suratına vuruyordu. Kulak kepçesi şiddetli vurmaktan iç kanama oldu. 9 Eylül Üniversitesi Hastanesine sevk ettiler. (28 Temmuz 2021) Acil ameliyata alındı. 6 doktor bir narkozu vermekte bile zorlandılar. Ameliyathaneye beni de aldılar. O geceyi asla unutamam. Ameliyathane kapılarında tek başıma olan çaresizliğim.
”ÖFKE NÖBETİ BİR TÜRLÜ GEÇMEDİĞİ İÇİN YATAĞA BİLE BAĞLADILAR”
Yalnızlığım. Hem ağlıyor hem de İbrahim neredesin neredesin diyordum. Tarık ameliyattan çıktı. Bana ameliyathane kıyafetleri giydirip içeri aldılar. Ayılırken siz başında olun krize girmesin dediler. Odaya çıkana kadar damar yolu vs çıkarıp atmıştı. Öfke nöbeti bir türlü geçmediği için yatağa bile bağladılar. Tarık aylarca evde kaldı. Ben her gün hasta halimle 2 saat yürüyüş yaptırdım. Şu an yeni bir spor okuluna kayıt yaptırdık. Bu arada özel odada da kalmıyorduk. 4 gün boyunca erkeklerin olduğu odada kaldık.
Özel oda yok dediler. Tarık’ın ilaçlarını ben veriyor, ateşini ben ölçüyor, tansiyonuna ben bakıyordum. Çünkü kimseyi yanına yaklaştırmıyordu. 4 günün sonunda dayanamayıp imza atarak hastaneden ayrıldık. Yaklaşık 2 aydır da cilt hastalığı ile uğraşıyoruz.
”BABASININ RESMİNİ GÖSTEREMİYORUM, GÖRDÜĞÜ ANDA AĞLAMA KRİZİNE GİRİYOR”
Tarık’ın vücudu sürekli tepki veriyor. Bunların hepsini babasının yanında olmamasına bağlıyorum. Ben Tarık’la uğraşırken küçük oğlum 1. sınıfa başladı. Kendi kendine büyüyor. Çünkü Tarık’la ilgilenmekten Burak’la tam anlamıyla ilgilenemiyorum. Bu durum beni çok üzüyor.
Burak’a babasının resmini gösteremiyorum. Gördüğü anda ağlama krizine giriyor. “Baba baba” diye bağıra bağıra ağlıyor. Yavrularımı bu hala koyanlar Allah’a havale… Eşim gittikten sonra durduğumuz ev satıldı. Taşınırken çok zorlandım. Maalesef şu an durduğum ev de satıldı.
”EŞİMİN BABASI ‘‘KARI-KOCA SİZİ TUTUKLARLARSA TARIK’I DA YANINIZA ALIN BİZ BAKAMAYIZ” DEDİ”
Bu kış gününde buradan da çıkmak zorundayım. Bu işlerin hepsini 3 kadın (Annem, ben ve kız kardeşim) halletmeye çalışıyoruz. Maalesef eşimin ailesi hiç destek olmadığı gibi çok kötü sözler bile söylediler. En acısı da eşimin babası “Karı-koca sizi tutuklarlarsa Tarık’ı da yanınıza alın biz bakamayız” dedi. Eşim tutuklandıktan sonra da çok eziyet ettiler. Eşime 4 duvar arasında çok acı sözler söylediler. Aylarca kendine gelemedi. “Allah büyüktür” deyip sustuk. Yapacak bir şey yok çünkü. Zaten dipsiz bir kuyunun içinde debeleniyoruz.
Maddi-manevi bir imtihan içindeyiz. Sağlığımızla ayrı uğraşıyoruz. En yakınımız da böyle yapınca imtihanımız bir kat daha arttı. Eşim cezaevinde ameliyat geçirdi. 1 gece hastanede yatmadan cezaevine getirdiler. Öyle bir ortamda iyileşme süreci de gecikti. (Prostat ameliyatı). Sonuç olarak ben kanser kontrol hastasıyım. Tarık’ta sıkıntılar aynı şekilde devam ediyor. Pandemiden dolayı 22 aydır babasını göremiyor. Burak görüşlere gitmek istemiyor. Ben çaresizce bu günlerin bir an önce bitmesi için dua ediyorum. Vesselam…”