YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Gerek yazılarımda gerekse de yayınlarımda ısrarla altını çizdiğim bir konu seçim güvenliği.
Türkiye tarihi bir seçime gidiyor ve 14 Mayıs’ta sadece Cumhurbaşkanı ve Milletvekillerini seçmeyeceğiz.
Aynı zamanda Türkiye’nin geleceğini daha doğrusu ‘nasıl bir Türkiye olacağımızı’ oylayacağız.
Eğer mevcut Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve müttefikleri seçimi kazanırsa Cumhuriyetin 100.yılında büyük bir eksen değişimi yaşanacak.
Daha doğrusu son aşamasına getirilen rejim değişiminin finali yapılacak.
Adil ve eşit şartlarda yarışılmasa da muhalefet her türlü zorluğu aşıp ipi göğüslerse her şey güllük gülistanlık olmayacak ama en azından köprüden önceki son çıkış kaçırılmamış olacak.
Bu başlıkta sayfalar dolusu yazı saatlerce sürecek yayın yapmak mümkün. Ancak ben dikkatinizi spesifik bir noktaya çekmek istiyorum;
Silahlanan ve örgütlenen AKP fanatikleri. Haklarında özel istihbari bilgiye sahip olmanız gerekmiyor. Çünkü kendileri sosyal medyadan pervasızca tehdit içerikli videolar paylaşıyor.
Hafızalarınızı tazelemek için üç küçük örnek paylaşayım.
Mesela son günlerde sosyal medyada popüler olan Yusuf Ziya K. adlı kişinin tehdit videosu. “Seçimi Kılıçdaroğlu kazanırsa ülkeyi Cehenneme çevireceğiz” diyen bu şahsın konuşmasına bakılırsa sadece görüntüsü değil kafa yapısı da IŞİD’e çok yakın.
Batılı tasvir etmemek için tehditlerini özetlemeyeceğim bile.
Ancak şunu unutmayın; bu adamlar tek değil ve başlarına bir şey gelmeyeceğini bildikleri için video çekip rahatlıkla kan dökmekten bahsedebiliyorlar.
İkinci örneğe bakalım.
Bir dönem AKP Gençlik Kolları başkanlığı da yapmış, şimdilerde her AKP’li gibi savunma sanayiinde hortumculuk yapan İsmail Karaosmanoğlu’nun tweeti mesela.
Düşünün; iktidar partisinin gençlik yapılanmasının başında olan isim ‘eskiden sadece bir çakısı olduğunu ama şimdi bir mangayı donatacak kadar silahının bulunduğunu ve kendisi gibi yüzbinlerin olduğunu’ söylüyor.
Bir manganın 9 ila 11 kişiden oluştuğunu düşünürseniz arkadaşın 10 civarında silahı olmalı. Eh ‘gençlik kolları başkanı’ bu şekilde pervasızlık yaparsa onu takip eden AKPliler silahlarıyla poz veren paylaşımlar yaparlar.
Nitekim sosyal medya bu tip paylaşımlarla dolu.
Üçüncü örnek ise Sevda Noyan.
Dışarıdan bakıldığında ‘altmışlı yaşlarda tonton bir nine’ profili çizen Noyan Kanal 7 ekranlarında bir canavara dönüşüp ‘iki silahı ve infaz listesi olduğunu, oturduğu sitede en az 50 kişiyi götüreceğini’ anlattı.
Sevda Noyan’ın kendi ifadesine göre 251 kişinin öldüğü, Harbiyeli öğrencilerin boğazlarının kesilerek katledildiği ‘15 Temmuz kursağında’ kalmış.
Örnekleri uzatmak mümkün.
Ancak bu üç örnek ‘tehlike’ hakkında bir fikir vermiştir. Ayrıca arkalarına tuğralı, ayetli tablolar koyup millete silahlanma çağrısı yapan mafyatik tiplerin bir şekilde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile de fotoğraflarının çıkması da ‘resmin büyüğü’nü izah etmeye yeter.
Keşke olay bir kaç meczubun saçmalaması olsaydı ama durum pek öyle değil. Çünkü kafa kesmekle, ülkeyi kan gölüne döndürmekle tehdit eden tiplerin ardında bizzat Saray ve kurumları var.
SADAT Başkanı Adnan Tanrıverdi’nin adını duymuşsunuzdur.
Kendisi merkezinde olduğu skandallar nedeniyle ‘göstermelik’ de olsa Erdoğan’ın danışmanlığından ayrıldı. Ancak ‘misyonu’nu sürdürüyor.
Mesela 14 Nisan akşamı İstanbul Fatih’te bulunan Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde bir iftara katıldı.
İftara davetli yaklaşık 100 kişi vardı ve katılımcıların üzerlerindeki telefonlar başta olmak üzere tüm elektronik cihazlar toplandı.
İftarın davetlilerinden dinlediğime göre Tanrıverdi girişte bahsettiğim ‘İŞİD kafalı’ kişinin söylediklerine paralel şeyler söylemiş.
Hatta hızını alamayıp seçim sonrası hilafeti ilan edeceklerini de iddia etmiş. Seçimi Kılıçdaroğlu’nun kazanmaması, iktidarın devredilmemesi için her türlü hile-hurdanın yapılabileceğinin adeta fetvasını da vermiş.
Umarım bu konuşmanın bir yerde kaydı vardır deyip sadede gelmeden çok kritik bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi Erdoğan rejiminde başkasının malına mülküne çökme milli bir spor. Zirvesinden zırvasına hepsi aynı haramilikleri yapıyor.
Meğerse bu silahlanma sürecinde de aynı şeyi yapmışlar.
Sonuçta silah pahalı bir şey, hele hele İsmail Karaosmanoğlu gibi çok sayıda silaha sahip olacaksanız ciddi bir para vermeniz lazım.
Düşünün evinde oturup torun sevecek yaştaki Sevda Noyan’ın bile iki silahı var.
Orada da şu tezgahı kurmuşlar;
Malum olduğu üzere 17-25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Erdoğan anayasaya darbe yaptı.
Emniyette rejime biat etmeyen kim varsa önce sürüldü sonra ihraç edildi. 15 Temmuz çakma darbesiyle de on binlerce polis, asker ve binlerce yargı bürokratı ihraç edildi, binlercesi tutuklandı.
İşte ihraç edilip tutuklanan bu bürokratların görevleri gereği kullandıkları silahlarına el konmuştu. Bu arada bu silahların parası da kullanıcısının maaşından kesilmiş.
Yani o silahlar aslında polis yada askerlerin şahsi malları.
Diyebilirsiniz ki ortada hukuki bir süreç var ve silahlara el konması normal. Ancak saha gerçekleri hiç öyle olmadı.
El konulan ve adli emanette tutulması gereken bu silahlar el altından Osmanlı Ocakları gibi iktidar uzantılı paramiliter yapılara dağıtıldı.
15 Temmuz akşamı kontrolsüz şekilde dağıtılan silahlardan bahsetmiyorum bile. Burada organize bir şekilde iktidar yandaşlarının silahlandırılması var.
El konulan silahların bir çoğunun tutanağı bile yok.
İşte o silahlar kayıt dışına çıkartılıp AKPlilere dağıtıldı. Hem de bedava. Yani el altından aldıkları silahların parasını bile ödemediler.
Bu şekilde birden fazla silah alan şahsen tanıdığım kişiler var.
Peki el konulan silahların gerçek sahibi olan polis-asker yada yargı mensubu davasını kazanır ve silahını geri isterse ne oluyor ?
İşte o aşamada iller ve kurumlar arası yazışmalar yapılıyor ve sonunda silahın bulunamadığı beyan ediliyor.
Gelelim işin bam teline.
Girişte de dediğim gibi, 14 Mayısta sadece Cumhurbaşkanı yada milletvekillerini seçmeyeceğiz. Bu ülkenin geleceği de oylanacak.
Erdoğan ve müttefikleri kurdukları suç imparatorluğunu devam ettirebilmek, sandıkta kaybetseler bile koltuğu devretmemek için herşeyi yapıyor.
Yasaları değiştirdiler, YSK ve Anadolu Ajansı gibi kurumları Saray’a kapı kulu yaptılar, polisi-askeri-jandarmayı partilileştirdiler ve son olarak da tabanlarını silahlandırdılar.
Bunları moral bozmak yada korkutmak için anlatmadım. Riskin büyüklüğünü, sorunun ciddiyetini görün diye bir kısmını özetledim.
IŞİD kafalı bu adamların planlarını bozmanın, akacak kanı durdurmanın bir yolu var. Seçim sandıklarına sahip çıkmak.
Eğer muhalefet partileri kalan sürede seçim güvenliğini sağlayabilir, oyların çalınmasına izin vermezse bu harami düzen biter.
Bakmayın bu İŞİD kafalı adamların asarız keseriz tehditlerine.
Oyları çaldırmayın yeter. İstedikleri kadar kabadayılık yapsınlar bir hükmü olmaz. Gürültü çıkarırlar, sağı solu patlatırlar ama iktidarda kalamazlar.
Uzun lafın kısası; bu ülkenin geleceğini düşünen herkes detayları bir kenara bırakıp seçim güvenliğine yoğunlaşmalı. Güçlü bir şekilde ‘oy çaldırmayacağız’ der ve bunu da gösterirseniz tüm planlar bozulur.
Bugün video çekip tehdit edenler ise kendilerine dağıtılan silahları yol kenarlarına , ormanlık alanlara atabilmek için yarışırlar.