Kainat imamı, mehdi, mesih: İdeolojik körlük ve korku 

AHMET KURUCAN | YORUM

Ne zamandır ‘Acaba ne yazmışlar’ diyerek okumayı istediğim kitap nihayet elime geçti. Malumunuz, bulunduğumuz yerde Türkiye’de basılan kitaplara hemen ulaşmak mümkün olmuyor…

Kitabın adı ‘Beklenen kurtarıcı inancı’. İki günlük bir sempozyum. Katılımcıların hepsi de ilahiyat hocaları. İslam’ın gerçekten de yanlış anlaşılmalara konu olmuş bir meselesini tefsir, hadis, kelam, mezhepler tarihi, İslam tarihi gibi alanlarında hazırlanan tebliğ ve müzakerelerle çok derli toplu bir biçimde incelemişler. Zaten beni o kitabı okumaya iten de buydu.

Fakat… Kitabı okurken akademik bilgi açısından çok istifade etmeme rağmen, “Keşke okumasaydım” dediğim o kadar çok yer oldu ki! “Bu kadar da olmaz!” dedim kaç defa.

“Bir insan nasıl bu kadar ideolojik körlük içine girebilir? Bir insan nasıl bu kadar da korkak olabilir?” sorularını hayret ve dehşet içinde sordum. Hem de ilahiyat fakültelerinde öğretim görevlisi olarak çalışan, aktüel düzlemde kendilerinin de olgun ve yetişkin bir insan olarak yaşadığı bir zeminde cereyan eden 15 Temmuz hadisesine şu sundukları tebliğlerde olduğu gibi çaplı ve kapsamlı bir şekilde bakmaları, eleştirel ve sorgulayıcı bir yaklaşım sergilemeleri gerekmez mi diye sordum defalarca.

Heyhat! Ara ki bulasın!

“Konu ne?” dediğinizi duyar gibiyim.

Konu; Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ‘Kainat İmamı, Mehdi, Mesih’ denmesi veya kendisinin kendisini böyle gördüğü iddiası… Bazı tebliğciler hiç bir kaynak göstermeden açıkça Hocaefendi’nin kendisine, “Kainat İmamı, Mehdi, Mesih” dediğini iddia ediyorlar. Hayatında bir tek defa Hocaefendi ile karşılaşmamış, bir sohbetinde dahi bulunmamış, şahsi bir tanışıklığı ve beşeri münasebetleri olmamış, sunduğu tebliği için yaptığı okumalar ve dinlemeler hariç hiçbir kitabını okumamış, vaaz ve sohbetlerini dinlememiş insanların bu kadar pervasızca bu iddiayı dile getirmeleri, iddiadan çok daha öte bir mana taşıyor. Bu iddia değil, açık bir iftira ve yalandır.

Eğer o söz konusu şahıslar Hocaefendi’nin kendi ağzından veya kaleminden kendisine, “Kainat imamı, Mehdi, Mesih” dediğini gösteren bir satırlık yazı ya da cümlesini gösterebilirlerse ben kendilerinden özür dilemeye ve ilmi sınırlar içinde kalmak şartıyla Hocaefendi’yi tenkit etmeye hazırım. Buyurun, hodri meydan diyorum…

Yukarıda ‘ideolojik körlük’ ve ‘korku’ dedim. İdeolojik körlük insanda olabilir ama bu bir başkasına iftira atmaya neden teşkil etmemeli. Bir insan korku duyabilir. Yaşamış olduğu otokratik ortamdan, devletin orantısız güç kullanarak kendi ideolojisine muhalif olan herkese zulmetmesi, işine son vermesi, hapishanelere koymasından hareketle gerçekten korkabilir ama bu korku rejimin diskuruna bağlı kalarak bir insan hakkında yalan söylemeyi gerektirmemeli. Ben öyle inanıyorum ki dünya hayatında iken Hocaefendi’den helallik almadıkları takdirde Mahkeme-i Kübra’da, Allah’ın hakimliği huzurundaki hesaplaşmaları çok çetin olacak.

Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun diyenlere; 40 yıllık beraberliğimiz var kendisi ile. Hocaefendi’nin önünde diz çöküp ders okumaya başladığımda takvim yaprakları 1984 yılını gösteriyordu. Ogün bugün ben kendisinden bir tek defa bile olsa ne doğrudan ne de dolaylı olarak böyle bir cümle duydum.

Aksine kendisine Mehdi diyen iki kişi ile tam 6 ay konuşmadığını biliyorum.

Sadece kendisi de değil. Hiç kimse konuşmadı. Boykot uygulandı resmen. Kendisine ‘Mesih’ diyen insanlar olduğu haberini alınca o güne kadar hiç görmediğim ölçüde kızdı ve o yaklaşımın yanlışlığını delilleri ile anlattı.

‘Mesihiyet’ iddiasında bulunmak küfürdür!

Yazılarında da aynı şey. Belki uzun bir alıntı olacak ama sabırla okunması gerekir. Bakın ne diyor? “….Yoksa gerçekten o insan kendisini “vazifeli” mi zannediyor? Eğer öyle zannediyor ve bununla Mehdîliği kastediyorsa bu bir dalalettir. Mesihiyet iddiasında bulunuyorsa, o da küfürdür….

Diğer taraftan, kendisi öyle itikad etmese bile etrafındaki insanların hüsn-ü zanlarına, o türlü lâf ü güzafına göz yuman, o iddialara karşı sükut duran insan da küfre ve dalalete karşı sessiz kalıyor demektir. Öyle bir insan hakkında da, Efendimiz’in beyanlarından aldığımız bir sözle “dilsiz bir şeytan” desek sezâdır. Şayet bir kimseye, etrafındakiler “Mesîh” diyorlarsa, o da bunu bildiği halde sessiz duruyor ve bu dalalete karşı onları ikaz etmiyorsa, o kimse, dilsiz bir şeytandır. O iddiayı kabulleniyorsa kendisi de kafirdir. “Mehdîyim” iddiasıyla ortalıkta dolaşıyorsa o kimse de dalalete sürüklenmiş bir zavallıdır. Bir Müslüman’ın o tür iddiaları kabul etmesi mümkün değildir. (…)

Bilerek kaynak vermiyorum. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde ideolojik körlüklerinin ve korkularının esiri olmuş o zatlar belki zahmet eder iki-üç dakikalarını ayırır ve yazılı kaynağını bulurlar.

Gerçi bunu o tebliğleri yazmadan, o iftiraları atmadan önce yapmaları gerekirdi ama her neyse, zararın neresinden dönseler kârdır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

12 YORUMLAR

  1. ŞU SATIR YETER ANLAYANA

    Hocaefendi’nin kendi ağzından veya kaleminden kendisine, “Kainat imamı, Mehdi, Mesih” dediğini gösteren bir satırlık yazı ya da cümlesini gösterebilirlerse ben kendilerinden özür dilemeye ve ilmi sınırlar içinde kalmak şartıyla Hocaefendi’yi tenkit etmeye hazırım.

  2. 2011 şubat ayının başı Konya Kuran akademisinde misafirimiz oldunuz. Yaklaşık 60 gencin karşısında Hocaefendiyi bize anlattınız. Tüm yerine bütün kelimesini kullanması gibi. enteresan bilgiler paylaştınız ve Hocaefendiyi kasdederek konuşmanızı Mehdi de orada, Mesih de orada diye bitirdiniz. hatırlatmak istedim.

  3. Yazinin sonunda kaynak vermeden belirttiginiz cumleleri soyleyen Fethullah Gulen Hocaefendinin, Mesih veya Mehdi iddiasinda bulunmasi kadar sacma bir iftira olamaz. Olan sey, cemaatindeki cok kucuk bir azinligin bu gibi iddialarla daha sonraki nesillere bazen ustu kapali bazen acikca bu gibi sacmaliklari anlatmalaridir. Hocaefendi baskalarinin sozlerinden sorumlu tutulamaz, zaten munzevi bir hayat yasayan o mumtaz sahsin, herkesin konusmalarini takip etmesi de beklenemez.

  4. Şimdi böyle diyorsnuz da, yıllardır hizmetin içindeyim karşılaştığım herkes O’nu tarif ederken müceddid/mehdi/mesih kavramlarından biriyle tanımlıyordu yakın zamana kadar.
    Yusuf İzzettin abi, Vedat Koçer bizzat dinlediğim iki büyük abi. Vedat abimiz Vallahi de mehdi billahi de mehdi dedi hatta konuşmasında.

  5. Avrupada Herkes Onu Okuyor yarışması için 7-10 yaş çocuklarına “Pey.Efend.Kissalar” Mehmet Küçük Muştu Yayınları. kitabı yüksek para ile dağıtıldı.
    içine baktığınızda bu yaş grubuna uygun olamayan ve aynı zamanda pey. hayatı değil farklı kissalar var.Soylenmesine rağmen iptal edilmiyor.

    Yani Bu kitap zamanında Muştu Yay.da nasıl basıldı? Hiç mi incelenmiyor?
    Samimiyetsizlik diz boyu…

  6. Ahmet Hoca kendisine yakışmayan çok sığ bir yazı kaleme almış. İddiaları bile nakletmekten ve cevaplamaktan uzak bir yazı olmuş.
    30-35 yıllık hizmet geçmişimden hareketle şunları belirtmeliyim.
    Hocamız bu sıfatları resmen kabul etmez ve söyleyen herkese tepki gösterir. Ama vaazlarında, sohbetlerinde sürekli “seçilmiş” olduğunu/olduğumuzu ifade eder. Zaten cemaat de onu “asrın imamı, vazifelisi” olarak görür.
    Bunu da uluorta söylemeseler de öyledir. Mesela Hocamız bir şey demişse bu “bir emirdir”. Susmuşsa bundan bile bir mana çıkarılır. Suyundan kalan kısmı içmek bile çok değerlidir. Hizmette bütün hedef Hocamızın memnuniyetidir. Abone onun için yapılır, Excel onun için hazırlanır hatta “bir tebessümüne mal mülk feda edilir”. O öyle bir seçilmiştir ki gazetenin manşetini o atar, Sızıntı/ Çağlayan yazilarini onaylar. Kapağını o belirler.
    Ve 17 Aralık ‘tan itibaren yaşadıklarımız da işte bu “seçilmişlik” psikolojisinin sonucudur. Ama rüyalarla biz yine motive olup kenetlenir ve “seçilmişligin” gereğini yaparız. Allah hocamıza uzun ömürler versin.

    • Bu devirde fazla uçmak, pek hayra alamet değil. Hocaefendiyi sevdiğini iddia edenler, ona methiyeler dizmeyi değilde yazdığı eserleri okusa daha isabetli olur. Üstadın dediği gibi, şahsima hürmetle değil Nurlara sımsıkı sarılın demesi, tahkiki iman yolunda rizai ilahiyi kazanma . Rabbim rızasına uygun hareket edenlere; zorluklara karşı sabır, hedefe varma da güç, doğruları haykırma da iman kuvveti versin.

  7. “Şu şu kişi Hocaefendi’ye Mehdi demişse sadece onu bağlar” diyenlere şunu demek istiyorum: Burada bahsedilen kişiler bir sürü yerde sohbet yapan, sözüne inanılan büyük abiler. Bunlar birçok yerde “Hocaefendi Mehdi’dir” fikrini ileri attıklarında onları dinleyenlerin çoğu “Bu sizin fikrinizdir” demiyor, onlara inanıyorlar çünkü birçoğumuz Hocaefendi’nin kendisine Mehdi denmesiyle ilgili düşüncelerini bilmiyor. Bilenler dahi “Yav o tabi kendisi için öyle söyleyecek ama bu, onun Mehdi olduğu gerçeğini değiştirmez” diye bir şekilde kendi fikirlerini veya o büyük abilerin sohbetlerde yaydıkları fikirleri meşrulaştırıyorlar. Bu basit bir “Onların söyledikleri o kişileri bağlar” meselesi değil. Ben daha 20li yaşlarda gençlerden bile duyuyorum “Hocaefendi Mehdiymiş” sözünü. Hocaefendi kendisi için Mehdi denmesine o kadar karşı çıkmış ama bir sürü abi hala bu fikri yayıyor. Bu normal mi sizce? Şeyh uçmaz, mürit uçurur demişler.

    Sayın Ahmet Kurucan, siz Diyanet’in attığı iftiralara cevap dışında bence bir de bizim cemaatimizin içindeki bu “Hocaefendi Mehdi’dir” fikriyle ilgili bir şeyler yazın.

  8. Teşekkürler Ahmet hocam,
    Ne hikmetse hep hakikattan uzaklaşıp, kışırla meşgul olunuyor. Oysa mesele Allah’ı tanımak, Resulullah’ı piştar edinmek ve kulluk şuurumuzu bu çizgide derinleştirebildiğimiz ölçüde derinleştirmek. Siz ne güzel ortaya atılmış bir iddiaya (iftiraya) o iddianın muhatabı Zatın kendi kaleminden cevabını yazıyorsunuz ve buna bağlı kendi gözlemlerinizi paylaşıyorsunuz.
    Artık bunu herkes kendi aynasının yansıtmasından görecek. Buna da yapılabilecek bir şey yok.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin