YORUM | NEVİN ERDEM
Erdoğan AKP Kongresi’nde İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı kararıyla “feshedilmesi”ne tepki gösterenleri, “Kadınlarımızın haklarını korumayı vicdanlarda değil, kâğıtlarda arayanlar” olarak nitelendirdi.
Bu ifadeyi kullanan kişi sıradan bir kişi olsaydı talihsizlikle, bilgisizlikle suçlayıp geçebilirdik. Zira hukuk, hukuk düzeni, hak, özgürlük gibi temel kavramlar nedir, nasıl hayata geçirilir gibi konularla ilgili asgari seviyede bir bilgiye sahip olmamak acınası bir durumdur.
Ancak bunu söyleyen bu ülkeyi “tek adam” olarak yöneten kişi olunca, işin rengi değişiyor. Elbette bilgisizlik söz konusu değil. Bilinçli bir tercih var.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Cinsiyetlendirilmiş şiddetle mücadele temelli uluslararası bir sözleşmeyi “kâğıt parçası” olarak nitelendirmek!
Ürkütücü bir bakış açısı!
Bu bakış açısında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Anayasa, kanunlar ve bireyin hayatına dokunan ne kadar düzenleme varsa hepsi birer “kâğıt parçası”dır.
Bireyler, kâğıtlarda bulamadıklarını hangi vicdanlarda arayacaklar?
Kadını doğurma makinesi olarak gören Erdoğan’ın vicdanında mı; şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili gerekli tedbirleri almayan kamu görevlilerinin vicdanında mı; yoksa hamile, yeni doğum yapmış, çocuklu vs. demeksizin kadınları tutuklamaktan çekinmeyen hakimlerin vicdanında mı?
Bu bakış açısına göre, haklarını AİHS, Anayasa ve ceza kanunları isimli “kâğıtlarda” yazılı olan kurallar çerçevesinde arayanlar yanlış yapıyorlar. Haklarını yanlış yerde arıyorlar. Erdoğan’ın dediği yerde, yani vicdanlarda arasalar bulacaklar!
Örneğin, Boğaziçili ve Harbiyeli öğrenciler, Gergerlioğlu, Kavala, Ahmet Altan, Barış Akademisyenleri, cezaevindeki hakimler, savcılar, gazeteciler, öğretmenler, hak savunucuları hep bu yanlış içindeler, öyle mi?
Peki “kâğıtlar” olmazsa, birey vicdanlarda neyi aradığını nasıl bilecek?
Bulduğunda nasıl anlayacak?
Olur! Kâğıtlarda değil, vicdanlarda arayalım; yani insanlığın gelişimini başa saralım.
Kâğıtlarda yazılı şeyler yok, kanun yok, kural yok…
Erdoğan’ın istediği böyle bir dünya mı?
Elbette değil!
Erdoğan’ın istediği herkesi bağlayan kurallar olsun, ama kendisini bağlayan kurallar olmasın.
Nitekim, Türkiye’deki durum da aynen bu!
Anayasa ve yasalar herkesi bağlıyor, ama iktidara işlemiyor!
İstanbul Sözleşmesi, iktidara temel hakların korunmasına dair bazı yükümlülükler yüklediği için, bir gece ansızın kaldırıldı.
Bunun yanı sıra, İstanbul Sözleşmesi’nin yerine Ankara Sözleşmesi’nin getirileceği duyuruldu.
Evrensel standartlardan uzak, yerli ve milli bir sözleşmemiz olacak yani.
İktidar ne kadar lütfederse, kadınların hakkı o kadar korunacak.
Gerçi, Ankara Sözleşmesi yazılı mı olacak, o belli değil. Zira Erdoğan “kâğıda” karşı. Belki de kâğıtlarda değil, vicdanlarda bulunacak bir sözleşmeyi ilan ediverirler, olur biter.
Arkasından da, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyle ilgili yaptığı gibi, Erdoğan bir cuma namazı çıkışında şöyle der: “İş bitmiştir, kimse önünü arkasını araştırmasın.”
Anayasa’ya göre kanunların dahi üzerinde olan bir uluslararası sözleşmeyi Meclis’in haberi olmaksızın, iki satır yazıyla kaldırıyor ve sonra da işin bittiğini ilan ediyor.
Ne ala memleket!
Erdoğan’ın bittiğini ilan ederek araştırılmamasını “ferman ettiği” ön ve arka, “fesih” olayının perde arkası ve hukuki durum.
İktidarın hukukçuları 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin üçüncü maddesinin Cumhurbaşkanı’na uluslararası sözleşmeleri kaldırma yetkisini verdiğini savunuyorlar.
Buna göre, yürütmenin başı olan Erdoğan bir kararname ile kendisini herhangi bir alanda yetkili görürse, “iş bitmiş” oluyor.
Bu kararın “yok” hükmünde olduğunu önceki yazımda belirtmiştim. Bu alanda yetkin, bağımsız ve tarafsız hukukçular da aynı görüşte birleşiyorlar.
“Yok”luğu tespit edecek bir hakim bulunamayınca, Erdoğan “iş bitmiştir” diyerek, son sözü söylüyor.
Haşmete bak!
Erdoğan, fiziksel olarak olmasa da, algısal olarak Türkiye’nin en yüksek tepesinde kurulu, bulutların arasındaki Saray’ında, Yunan mitolojisinin Olimpos Dağı’nda yaşayan en kudretli tanrılarından daha kudretli bir görüntü sergiliyor.
Erdoğan’ın niçin “Kimse önünü arkasını araştırmasın” dediği açık.
Araştırıldığında ortaya çıkacak olan şey, “uzaya gidiyoruz” sloganları eşliğinde, “kâğıtsız” bir ilkelliğe, hukuksuzluğun derinliklerine doğru gidiş.