Kadro değişti ama şampiyon değişmedi [Haber-Yorum: Efe Yiğit]

Sezon öncesine geri dönelim. Şampiyonluk için adaylar sıralanırken ilk sıraya son şampiyon Beşiktaş değil Fenerbahçe yazılıyordu. Kadro yapısıyla Fenerbahçe bir adım önde gösterilirken bir not düşülüyordu; ‘Ama Şenol Güneş faktörünü unutmamak lazım.’ Futbolculuk kariyerinde 18 kupa kaldırmış, lig şampiyonlukları yaşamış, Türkiye’yi Dünya 3.lüğüne taşımış Şenol Güneş, teknik adam olarak lig şampiyonunu yaşamak için 27 yıl beklemesi gerekiyordu. 2015-16 sezonunda stadı yapımda olduğu için ‘göçebe’ Beşiktaş’ı şampiyonluğa taşıyan Güneş, başarının mimarıydı. 2016-17 sezonunda Beşiktaş’ın işi zor diyenleri yanıltan yine Güneş’ti.

Beşiktaş son şampiyon olarak başladığı sezona ciddi oyuncu kayıplarıyla merhabe diyordu. 26 gol atıp gol kralı olan kiralık Mario Gomez  geri dönerken, Sosa, Gökhan Töre, Kerim Frei, İsmail Köybaşı ve Olcay Şahan ayrılanlar listesinde yer alıyordu. Özellikle Gomez’in yeri nasıl dolacak sorusuna tatmin edici cevap verilemiyordu. Takıma ezeli rakip Fenerbahçe’den Gökhan Gönül direk, Caner Erkin ise İnter’den kiralanarak dolaylı katılıyordu. Ezeli rakipten oyuncu almak Beşiktaş taraftarı için moral oluyordu. İsmail Köybaşı’nın gitmesi ise fazla dert edinilmiyordu.

Kiralık Marcelo sezon başında bonservisi ödenerek tapusu alınırken, kiralık gelen Talisca ve Vincent Aboubakar’ın göstereceği performans merak ediliyordu. Barcelona’da uzun yıllar top koşturan sol bek Adriano, Gökhan İnler ve Atınç Nukan takıma katılan diğer oyunculardı. Tabi kaleci Fabri’yi unutmamak gerekti.

Beşiktaş transferde 11 milyon Euro harcarken, sattığı oyunculardan kasaya ise 14 milyon Euro giriyordu. Yıldırım Demirören döneminde ayağını yorganına göre uzatmamanın faturasını uzun yıllar ağır bir şekilde ödeyen Beşiktaş, transfer döneminde yoğurdu üfleyerek yeyip, takıma maksimum katkı sağlayacak oyuncuları katıyordu. Özellikle kiralık oyuncu yönetimini benimseyip, masrafı daha da düşürüyordu.

Ligin ilk haftalarında Beşiktaş’ta dikkat çeken özelliklik sürekli değişen ilk 11’di. Kadro istikrarı henüz yakalanmamıştı ama ligde kaybetmeden yoluna devam eden bir Beşiktaş vardı. Ligde ilk mağlubiyetini 15. haftada deplasmanda Kasımpaşa’ya 2-1 yenilerek alıyordu.

Geçen yıl Gomez’in gölgesinde kalan Cenk Tosun gol yollarında daha etkili olmasıyla, Güneş’in rahlei tedrisinden geçtikten sonra kendini bulan Quaresma takıma azami destek vermesiyle, Atiba ‘her takıma şart’ oyunuyla, Talisca kısa sürede uyumuna mükemmel futbolunu eklemesiyle, Aboubakar özellikle Avrupa maçlarında attığı gollerle, Marcelo defansın emniyet sübabı olmasıyla, Fabri kurtarışlarıyla Kara Kartal’ın formasına 3. yıldızı takması için umutlu kılıyordu.

Trabzonspor’un daha ligin ilk devresinde yarıştan kopmasına ilerleyen haftalarda Galatasaray’da ekleniyor, Fenerbahçe de istikrarsız sonuçlarla yarıştan kopunca şampiyonluğun favorisi Beşiktaş’a rakip olarak Başakşehir kalıyordu.

Beşiktaş, bu sezon derbi maçlarında sadece Galatasaray’ı yenerken, 3 maçta sahadan beraberlikle ayrıldı. Kasımpaşa, Karabük ve Başakşehir deplasmanlarından puansız ayrıldı. Vodafone Arena’da -pardon stadyum olacak- rakiplerine yenilmezken, deplasmanda aldığı puanlarla en başarılı takım oldu.

Süper Lig başarısını Avrupa’ya taşıyan Kara Kartallar’ın unutmak istediği maç Şampiyonlar Ligi grubunda deplasmanda Dinamo Kiev’e 6-0 yenilmesi oldu. Andreas Beck’in 29., Aboubakar’ın 56. dakikada kırmızı kart gördüğü maçta alınan ezici mağlubiyete rağmen grupta 3. olup yoluna UEFA Avrupa Ligi’nde devam ediyordu. UEFA Avrupa Ligi’nde çeyrek finalde Lyon’a penaltılarla kaybedip, yarı final kapısından dönüyordu.

Beşiktaş tıpkı geçen yıl olduğu gibi bitime bir hafta kala şampiyonluğunu ilan etti. Geçen yıl 34 maç sonunda 79 puan toplayıp, en yakın rakibi Fenerbahçe’ye 5 puan fark atmıştı. Bu sezon ligin bitimine bir hafta kala 74 puan toplayıp en yakın rakibi Başakşehir’e 4 puan fark atarak üst üste ikinci toplamda 15. Şampiyonluğunu ilan etti. Geçen yıla göre – son maçını kazanırsa- 2 puan daha toplamış olacak.

Şampiyonlar Ligi’ne direk katılacak olan Beşiktaş, 3. yıldızı takıp yüzbaşı oldu. Şampiyonlukta herkesin elbette payı var. Ancak yazının girişinde ifade ettiğimiz gibi aslan payı şüphesiz Şenol Güneş’e ait. Değişen kadro yapısına rağmen tecrübeli hoca, farklı karakter ve stildeki oyuncuları bir potada eritip şampiyonluk ipini gögüsledi. Başarıda her ne kadar aslan payı Şenol Güneş’in olsa da, tecrübeli teknik adam hiçbir zaman takımın ve oyuncularına önüne geçmedi.

Tebrikler Beşiktaş.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin