Brüksel merkezli Turkey Tribunal’in (Türkiye Mahkemesi) düzenlediği online seminer (webinar) serisinin ikincisi bugün gerçekleşti. Türkiye içinde ve yurt dışındaki kaçırılma vakalarının ele alındığı toplantıya Belçikalı insan hakları avukatı Johan Heymans, İnsan Hakları İzleme Derneği (HRW) Türkiye direktörü Emma Sinclair-Webb, İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) Eren Keskin ve aylar önce kaçırılan Yusuf Bilge Tunç’un babası Mustafa Tunç katıldı.
Avukat Johan Heymans konuşmasına, Turkey Tribunal için yazdığı “Abductions in Turkey Today” (Türkiye’de Kaçırılmaların Bugünü) başlıklı raporunun sunumunu yaparak başladı. Türkiye’nin bu vakalarla ilgili sorumluluk almadığına dikkat çekerken, bütün kaçırılma vakalarında benzer hadiselerin yaşandığını söyledi.
Her ne kadar yetkililer inkâr etse de, hem görgü tanıkları hem de kamera kayıtları kaçırılma vakalarını kayıt altına almış durumda, dedi. Ayrıca kaçırılma ve zorla alıkonulma mağdurlarından bazıları yaşadıklarını mahkeme tutanaklarına geçirdi.
Heymans, uluslararası kaçırma vakalarında ise Türk yetkililerin böbürlenerek sorumluluğu üstlendiğinin altını çizdi. Ancak uluslararası baskıya rağmen Türk hükümetinin bu kaçırılma vakalarını araştırmadığını, sorumlulardan hesap sormadığını aktardı.
HRW’den Emma Sinclair-Webb ise konuşmasında Türkiye’de zorla alıkoyma ve kaçırılma vakalarının uzun bir tarihi olduğundan söz etti. 1990’lı yıllarda kaybolanların sayısının çok daha fazla olduğunu ve çoğu zaman cesetlerinin dâhi bulunamadığını belirtti.
HRW, daha önce kaçırılmalarla ilgili yayınladığı raporda 16 vakayı incelemiş ve ortak noktaları ortaya çıkarmıştı.
Sinclair-Webb’e göre bu vakalarda ailelerin etkin şekilde araştırması ve işin peşini bırakmaması, kaçırılmayla ilgili kanıtlara ulaşılmasını sağladı. Ancak kaçırılanlar yeniden ortaya çıktıklarında ailelerin büyük kısmı hem şikayetlerini geri çekti hem de sessizliğe büründüler.
Sinclair-Webb, HRW kaçırılma mağdurlarıyla görüşmek istese de, onların bunu kabul etmediklerini söyledi. Birkaç istisna dışında. Hâlen hapishanede olan Önder Asan, Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan mahkemede kaçırılma ve işkence iddialarını detaylandırdı. HRW yetkilisi ayrıca kurumun Ugan’ın vakasıyla şu anda ilgilendiğini aktardı.
Kaçırılma ve zorla kaybedilme mağdurlarının avukatları aracılığı ile şikayette bulunmaları ve davaları takip etmeleri gerektiğini sözlerine ekledi.
İnsan Hakları Derneği’nden Avukat Eren Keskin de konuşmasına Türkiye’nin uzun süren kaçırılma, kaybetme pratiklerini anlatarak başladı. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Zorla Kaybetmelere Karşı Sözleşme’sini imzalamadığını vurguladı.
Bu sebeple de gözaltında kaybetme gibi vakalarda cinayette olduğu gibi zaman aşımı uygulanıyor ve dosyalar kapatılıyor. Keskin, “Bugüne kadar sonuç alabildiğimiz dosya yok,” dedi.
Keskin, 13 Eylül 1980’de Kars’ta gözaltına alınan ve o günden bu yana kayıp statüsünde bulunan Cemil Kırbayır’ın dosyasını örnek gösterdi. 2010’da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kırbayır’ın annesine söz verdiğini, Meclis’te bir komisyon kurulduğunu anlattı. Bu komisyonun çalışması sonrası 1980’le 2010 arasında konuyla ilgili hiçbir soruşturma yapılmadığı ortaya çıktı.
Kars’ta bunun üzerine bir soruşturma başlatıldığını söyleyen Keskin, hâlen bir sonuç alınamadığını sözlerine ekledi.
Bu noktada uluslararası kurumların bu konuda müdahil olup olmayacağı sorusuna Belçikalı Avukat Heymans, Türkiye’nin ilgili sözleşmelere ve uluslararası mahkemelere taraf olmadığı için bunun mümkün olmadığı cevabını verdi.
Son olarak söz alan Mustafa Tunç, 500 gündür kayıp olan oğlu Yusuf Bilge Tunç’un savcılık ve polis tarafından ciddiyetle aranmadığını söyledi. “Suçu varsa yargı mercilerine teslim etsinler, biz bunu istiyoruz,” sözlerini kullandı.
Seminerin linki: https://youtu.be/_U1DfjfptIg