CHP’li Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu, partisinin Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığı ‘dezenformasyon’ yasasındaki 29’uncu maddeyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Cumhur İttifakı’nın seçim yasası değişikliği sonrasında yürürlüğe giren ‘sansür yasasıyla’ demokratik siyaset alanını iyice daraltıp, yurttaşı hapis cezası tehdidi ile karşı karşıya bıraktığını anlatan Kaboğlu, “Kanun için savaş halinde dahi dar şekilde uygulanabilecek bir TCK maddesinin, olağan hukuk dönemine belirsiz ve öngörülemez şekilde aktarılmasının seçime giderken iktidarın gerçekleri saklamak, toplumu sindirip susturmak ve oto sansüre zorlamak için başvurduğu bir sopa.” yorumunda bulundu.
Kanundaki 29’uncu maddenin ‘belirsiz’ ve ‘öngörülemez’ olduğunu belirten Kaboğlu, söz konusu kanunun üç çerçevede anayasaya aykırı olduğunu belirtti. İbrahim Kaboğlu, şunları söyledi:
- Kanunun 29’uncu maddesi ilk olarak düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünü demokratik toplumda gerekli olmamasına karşın, ölçüsüz şekilde sınırlandırması, hakkın özüne dokunması ve anayasal nedensellik gerekliliğini karşılamaması bakımından Anayasa’nın 2., 13., 25., 26. ve 28. maddelerine…
- İkinci olarak suçta yasallık ilkesini ihlal etmesi açısından Anayasa’nın 38. maddesine…
- Üçüncü olarak ise Anayasa Mahkemesi’nin (pilot niteliğinde olanlar dahil) kararlarını yok sayması açısından Anayasa’nın 153. maddesine aykırılığı nedeniyle, AYM’nin önce yürürlüğü durdurması, ardından da iptal kararı vermesi gerekir.
YARGISIZ İNFAZLAR KIYIMI
Cumhur İttifakı’nın suçun gerçekleşmesini beş koşula bağlamasına da değinen Kaboğlu, bunun bir güvence oluşturmayacağını söyledi. Mahkemelerin karar verme sürelerinin fazla uzadığını hatırlatan Kaboğlu, geçen süre içerisinde kişilerin ceza tehdidi altında yargılanmanın başlı başına yaptırım oluşturma, hukuksuz tutuklama kararları ile ceza infaz kurumlarının dolup taşma ve ‘yargısız infazlar kıyımının’ kitleselleşme tehlikelerinin açığa çıkabileceğini belirtti.