Jon Pahl’ı dinlerken

YORUM | Dr. SALİH HOŞOĞLU

Son dönemde Hizmet Hareketi ve Fethullah Gülen üzerine yazılan önemli kitaplardan birinin yazarı olan Prof. Jon Pahl’ı bir söyleşide dinlemek, ayaküstü de olsa konuşmak ve kitabını imzalatmak imkanı buldum. Jon Pahl, kendi ifadesi ile, çok dindar bir protestan ailede yetişmiş, tarihçi ve teolog. Hizmet Hareketini ve Fethullah Gülen’i anlatan kitabını 2019’da tamamlamış. Fethullah Gülen’in biyografisi üzerinden Hizmet Hareketini inceleyen kitabın İngilizce orjinal versiyonunun yanında başka dillerde de çevirileri basılmış. Hakkında çok şey okuduğum ve duyduğum hatta bazı programlarını izlediğim yazarı daha önce bizzat görme şansım olmamıştı. 

Hizmet Hareketi’ni uzun yıllardır az çok bilen birinin, bir Amerikalı araştırmacının Hizmet’le ilgili gözlemlerini merak etmesi hem normal hem de şaşırtıcı olarak kabul edilebilir. Daha önceden de bu konuları düşünürken, Müslüman olmayan, geçmişi itibariyle Hizmet’le bir yakınlığı olmayan, tamamen dışarıdan batılı bir araştırmacının gözüyle Hizmet’e bakmak elbette çok anlamlı olmalı diye düşünüyordum. Böyle düşünen tek ben değilmişim. Daha söyleşi başlamadan Prof. Pahl ile ayaküstü tanışıp konuşurken yanımıza henüz yirmisine varmamış bir delikanlı geldi ve Pahl’le tabir yerindeyse alelacele tanışıp bir soru sormak istediğini söyledi. Olumlu cevap alınca da “Neden Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketini incelediniz? Sizi bu konuda ne motive etti” diye sordu. Bizim kafamızda “bir kişi eğer İslam’a ve Hizmet Hareketine ilgi yani sempati duyarsa ancak o zaman bu incelemeyi yapar” gibi bir yargı olabiliyor. O nedenle de Amerikalı, koyu Protestan birinin bu kadar geniş araştırmalar yapıp böyle bir eser yazması birçokları için zor anlaşılabilen bir husus olmaktadır. Jon Pahl’ın bu soruya cevabı ilginçti. Kısaca “Nasıl oluyor da Korucuk gibi fakir, küçük bir köyden çıkan birisi onyıllar içinde bütün dünyayı etkileyecek bir harekete öncülük ediyor? Aynı zamanda nasıl oluyorda bu kadar büyük bir nefret dalgasına maruz kalıyor? İşte benim cevap aradığım sorular” dedi.

Jon Pahl’ın Hizmet Hareketi hakkındaki yaklaşımları ve yorumları bizim bir çoğumuzun hissedip anlatamadığımız hususları içeriyor. O iyi bir gözlemci, dini ve sosyal olayları sahada inceleyen bir araştırmacı, bir dinler tarihçisi ve özgürlükleri önemseyen bir akademisyen. Fethullah Gülen’den bahsederken çok objektif ve serinkanlı bir yaklaşım sergiliyor ancak ısrarla Hocaefendi diyor. Hizmet hakkında bizim içimizdeki birçok insandan bile çok daha pozitif bir yaklaşım içinde ve gelecek adına da çok ümitli. Bu gelecek hem Hizmet’in hem hoşgörü içinde birlikte yaşamayı esas alan insanların geleceği. Birçoğumuzun morallerinin bozulduğu şu dönemde oldukça motive edici tespitler yapıyor, içimizdeki ümitleri ve hizmet etme gayretini artırıcı şeyler anlatıyor. O’nun bu haline bakıp “Hizmet gönüllüsü olmayan biri nasıl bu kadar pozitif düşünebilir” diye şüpheye düşen ve anlamakta zorluk çekenler olabilir. Bende oluşan izlenim Jon Pahl’ın bu konularda Hizmet’e ve Hizmet gönüllülerine pozitif bir ayrımcılık yapmadığı yönünde. O günümüzde dinler ve dindarlık adına yaşanan bunca olumsuzlukların içinde Hizmet Hareketi’nin oluşturduğu pozitif ayrışmayı görüp insanlara göstermeye çalışıyor. Nitekim “Hizmet benzeri başka barışçı dini hareketler var mı” şeklindeki bir soruya “evet, hem de çok sayıda var, merak etmeyin sizin çok fazla müttefiğiniz var” mealinde bir cevap verdi.

Bir sosyal hareketin içinde olanlar yaşadıkları ve yaptıkları birçok şeyi anlamlandıramayabilirler veya fazla önemsemeyebilirler. Bunu “ol mahiler (balıklar) ki deryadadırlar, deryayı bilmezler” sözündeki balıklara benzetebiliriz. Hizmet Hareketi içinde uzun zaman kalan birisi; gönüllülüğü, Allah rızası için vermeyi, karşılıksız iyilik yapmayı, sıkıntılara sabretmeyi içselleştirmiş, kanıksamış ve sıradanlaştırmış olabilir. Temel insani değerleri yerli yerine oturtan karşılıksız verme gibi uygulamaları hayatın bir normali gibi algılamaya başlayabilir. Hatta bu durum o kişilerin kolayca başkalarına inanmasına ve yanlış hüsn-ü zanlara kapılmasına bile sebep olabilir. Bu durum bazılarınca istismar da edilebilir. Hiç tanımadığı, kendilerinden evvel ahir bir menfaat beklemediği insanlara karşılıksız yardım etmek kolay birşey olmasa gerek. Ancak bu ve daha ötesi fedakarlıklar Hizmet’teki insanların normallerindendir. Toplantıda, içinde bulundukları halde bu hususlara hiç dikkat etmeyen birçok insan yabancı araştırmacının tespitlerini şaşkınlıkla dinledi. 

Katıldığım program Jon Pahl’ın bir seri olarak gerçekleşen okurlarla buluşmalarının Türklere yönelik olanıydı. Salonda Jon Pahl ve eşi dışındaki katılımcılar farklı mesleklerden, farklı yaşlardan, Avrupa’da farklı geçmişleri olan Türklerden oluşuyordu. Son dönemde Avrupa’ya göçen akademisyenlerden, bürokratlardan, öğrencilerden katılanlar olduğu gibi uzun yıllardır Avrupa’da yaşayan gurbetçilerden de çok sayıda katılımcı vardı, toplantı pek ilan edilmemiş olmasına rağmen salon doluydu. İngilizce konuşan Jon Pahl’ın tercümanlığını bir üniversitede ders veren ve Hizmet Hareketinin eğitim felsefesi ile ilgili araştırmalar yapan bir akademisyen yaptı. Jon Pahl gerek İslami terminolojiye gerek Hizmet terminolojisine fazlasıyla hakim olduğunu gösterdi. Zaman zaman yaptığı esprilerle Hizmet’le ilgili konulara vukufiyeti şapka çıkarılacak seviyedeydi. 

Sunum Jon Pahl’ın kitabın, dolayısıyla Hizmet’le tanışmasının, hikayesini anlatmasından ibaretti ve sadece yirmi dakika olarak planlanmıştı. Sonrasında da kısa bir soru cevap faslı olacağı duyurulmuştu. Ancak sunumun kendi bir saate yakın sürdü ve bir o kadar da soru-cevap faslı devam etti. Zaman çok ilerlediği için bütün sorulara zaman yetmedi.  Soru soranların hemen tamamı gençlerdi ve bir ya da ikisi dışında kadınlardı. Bence ilginç olan bir husus da sorularını oldukça iyi bir İngilizce ile ve yüksek bir özgüvenle sormalarıydı. 

Bu toplantıdan ve Jon Pahl ile olan kısa görüşmemizden çıkardığım sonuçlar can yakıcı oldu. Toplumsal kodlarımızdaki zaaflarımız ve eksikliklerimiz ne yazık ki şimdilerde de bizimle beraberler. Hizmet Hareketinin içinde olan ve hatta bu nedenle mağduriyet yaşayan bir çoğumuzun bile Hareketin gerçekte neye hizmet ettiğini tam olarak anlamadığını rahatlıkla görebiliyoruz. Çoklarımız vahi korkularla veya beklentilerle iyilikleri askıya alabiliyoruz. Amerikalı bir araştırmacının dışardan bakıp gördüğü birçok can alıcı ayrıntıyı, Hizmet Hareketinin özgünlüğünü, Türkiye insanına ve bütün insanlığa sağladığı vaki ve potansiyel kazanımları amiyane bir bakışla ve üstünkörü bir değerlendirmeyle kolayca atlayabiliyoruz. Hizmet’i tabir yerindeyse “körün fili tarifi gibi” sadece kendi dar bakış açımızla hiç hak etmediği basitliklere indirgeyebiliyoruz. Kadir kıymet bilmek ve hakperest olmak noktasındaki zaafiyetlerimizi bu kısa ama büyük ihtifal bir kez daha yüzümüze çarpmış oldu. 

Hizmet’in Türkiye’de yasaklanıp üzerine beton dökülmesinin orada ne gibi yıkımlara yol açtığını bilmem mümkün değil. Ancak dışarıdan gözlemler yaparak bazı hükümler verilebilir. Son on yılda ülkenin süreyyadan seraya yuvarlanması görmek isteyenlere bir fikir verebilir. “Hizmet’e yönelik yurtdışındaki engellemeler, saldırılar, yok etme gayretleri, iftira ve tezyifler, Türkiye’den sağlanmakta olan kaynakların yok edilmesi; Türkiye’ye, müslümanlığa ve insanlığa neler kaybettirdi, kaybettirmeye devam ediyor” sorusunun kısa ve kolay bir cevabı yok. İlerleyen zamanda Hizmet’e düşmanlık yapmakla nasıl korkunç maddi manevi cinayetlere yol açılmış olduğu daha net görülecektir. Tabii ki bu tarz yıkımların düzeltilmesi, zamanın geri alınması mümkün olmuyor. İnsanlık tarihi varsayımlarla değişmiyor, yoluna devam ediyor. Herkes taraf olduğu, yardım ettiği, desteklediği, ömrünü vakfettiği şeylerle mutlaka yüzleşiyor, yüzleşecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin