Ana Sayfa Manşet ‘İzlanda olayı’ penceresinden Türk medyasının hal-i pürmelâli

‘İzlanda olayı’ penceresinden Türk medyasının hal-i pürmelâli

Uzun süre Hürriyet’te okur temsilciliği yapan gazeteci Faruk Bildirici, Türkiye Milli Takımı’nın İzlanda’da bekletilmesi ve kaptan Emre Belözoğlu’na fırça uzatılması olayında Türk medyasının gösterdiği tavrı eleştirdi.

İzlanda maçı bittiğine göre daha sakin konuşabileceğini ifade eden Bildirici, “Neydi o hava öyle? ‘Türkiye A Milli Futbol Takımı, Reykjavik havalimanında üç saat bekletildi; bir İzlandalı Emre Belözoğlu’na tuvalet fırçası tuttu’ diye ulusça ayağa kalkıldı; İzlandaya notalar verildi; Cumhurbaşkanı Erdoğan bile devreye girdi. Neredeyse savaş ilan edilecekti!” diyerek yapılan yanlışları anlattı.

Burak Yılmaz’ın söylediklerinin doğru olmadığını, ‘fırça’ olayının ise araştırılmadığını belirten Bildirici, futbol yazar ve habercileriyle, futbol taraftarları arasında fark olması gerektiğini vurguladı.

Bildirici’nin kendi bloğunda yayınladığı yazı şöyle:

“İyi de anlamadan dinlemeden, doğru mu yanlış mı diye bakmadan çabucak celallenilmedi mi? O genç, neden fırça tuttu, futbolcular neden ve kaç saat bekletildiler orada? Bu bilgileri futbol medyasından ayrıntılı olarak okuyabilmeliydik. Ama bunu göremedik medyada. Önce sosyal medya ayaklandırdı insanları, sonra da medya geldi ardından. Meseleyi Osmanlı dönemine götürüp, “350 yıl önce İzlanda’da Türk öldürmek serbestti” haberi yapanlar bile oldu.

Burak Yılmaz’ın söyledikleri doğru değil

Şimdi geriye dönüp olanları gözden geçirelim. 9 Haziran gecesi olayı ilk duyuran Milli Takım’ın kaptanı Burak Yılmaz. Sosyal medyadan yayın yapıyor; “6,5 saat uçtuk, 3 saattir havaalanında bekletiliyoruz” diyor. Çıkışta gazetecilere de tekrarlıyor aynı sözleri…

Futbol medyası bu sözleri aynen yansıtıyor, bazı gazete ve internet siteleri bu süreyi “üç saat” bazıları “yaklaşık iki saat” olarak veriyor.

Oysa uçağın inişiyle olup bitenler arasında bu kadar süre geçmemiş. “Sosyal medya habercisi” Metin Cihan’ın saptadığına göre, uçuş süresi 5,5 saat ve havalimanına inişi Türkiye saati ile saat 22.41’de. Ben de bu bilgiyi flightradar24.com sitesinden kontrol ettim. Orada da uçuş süresi 5 saat 35 dakika, uçağın inişi 19.37 (TSİ 22.37) olarak görünüyor.

Zaten Burak Yılmaz’ın yayına geçtiği saat 23.44. Twitter’da @Nkaragudek adlı bir hesap, “Burak yılmaz yayın yaptı. İzlanda almamış 3 saattir bilginiz var mı” diye sorduğunda da saat 23.33. TRT’nin web sayfasına haberin giriş saati de gece 00.18.

Kısacası, Burak Yılmaz’ın söyledikleri gerçeği yansıtmıyor. Konya’dan Reykjavik’e uçuş 6,5 saat değil 5,5 saat sürmüş; uçağın inişiyle pasaport kontrolünden geçiş arasındaki süre de 3 saat değil 1 saat…

Madem üç saat ya da iki saat futbolcuların havalimanında bekletildiklerini yazdı futbol medyası. Bu saatleri, dakikaları orada da görmeliydik. Arama neden uzamış, kremler, şampuanlar neden alınmış havalimanındaki yetkililerin görüşleri de olmalıydı haberlerde. Ama onlara da sorulmamış…

Fırça uzatana sorulamaz mıydı?

Gelelim fırça uzatma meselesine. Corentin Siamang adlı genç, havalimanında Emre Belözoğlu’na fırça uzattığı sırada medya da kayıtta. Gazeteci arkadaşlar da orada. Bu genç fırçayı mikrofon gibi uzatıyor, sonra da geri çekilip telefonuyla görüntü kaydediyor.

Ve bu olay önce sosyal medya ve internet medyasına “İzlandalı bir genç tuvalet fırçası uzattı” diye yansıtılıyor. Sonra bazı gazete ve siteler tuvalet fırçası değil lavabo fırçası olduğunu fark edip düzeltiyor ama yine de medyanın bir bölümü “tuvalet fırçası” diye veriyor.

Oradaki gazeteciler, hemen o gence gidip “Neden fırça uzattın” diye sormalıydı. Madem bir ırkçılık, bir hakaret olduğu düşüncesiyle haber yazılacak kadar önemli bir olay fırça uzatmak, oradaki gazetecilerden en az biri Siamang’a gidip sormalıydı. Ama sorulmadan yazıldı, fırça mevzuu ulusa hakaret noktasına kadar büyüdü.

Sonra yine gazetecilik faaliyetiyle aydınlatılamadı bu olay. Siamang adlı genç kendi Facebook hesabında yazdı da öyle anlaşıldı konu. İzlandalı değil Belçikalıydı. Ülkesine dönerken havalimanında Türk futbolcuların olduğunu görünce şaka yapmıştı. Nitekim Belçika’daki Türkler orada buldular bu genci. Türkiye Milli Takımı formasını giyip özür diledi:

“Amacım şaka yapmaktı, Türkiye’yi aşağılamak veya ırkçılık değildi. En büyük Türkiye!”

Sonuç olarak, fırça meselesi bir şaka, havalimanında bekletilme süresi yazılanların üçte biri kadarmış. Bir saat de olsa futbolcuların orada tutulmaması gerekirdi, bu kadarı da hoş değil ama nihayetinde bütün ülkenin bu kadar da ayağa kalkmasına neden olacak bir durum da yokmuş.

Şimdi bazı futbol yazarları, bunların “milli sorun haline getirilmesinin takımı maçın havasından kopardığını ve çok önemli üç puana mal olduğunu” yazıyor. Şimdi yazmanın önemi yok. Olaydan hemen sonra yazılmalıydı. Hıza kurban olmadan titizlikle araştırılmalı ve öyle yansıtılmalıydı olup bitenler. Burak Yılmaz’ın söylediklerini aktarmakla sınırlı görülmemeliydi gazetecilik…

Bir de futbol yazar ve habercileriyle, futbol taraftarları arasında fark olmalı. Onlar heyecanlarına bu kadar çabuk yenilmemeli… Elbette tümü için geçerli değil bu eleştirilerim…”

HENÜZ YORUM YOK