İYİ Parti ve Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a seçimi hediye ediyor

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Millet İttifakı, 30 Ocak’ta Ortak Politikalar Mutabakat Metni programını açıkladığında, oluşan pozitif hava, üç gün içinde bozuldu. İYİ Parti kurmayları ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrı, yerini derin bir hayal kırıklığına bırakmak üzere.

Ülke daha seçim atmosferine girmeden iki yıl önce iddialı ifadelerle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına aday olmak istediğini yazmıştım. 18 Haziran 2021’de “İmamoğlu, cumhurbaşkanlığına adaylığını Malatya’da ‘ilan etti’” deyip ve kendimce gerekçelerimi sıralamıştım.

Bu yazıdan iki hafta sonra 7 Temmuz 2021’de de, yakın dostum CHP’li bir kurmayın ağzından, yapılacak seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına aday olacağını net bir şekilde sizlerle paylaşmıştım. 

Kılıçdaroğlu’nun adaylığını konu ettiğim yazıda Doğu Alman kökenli Angela Merkel’in birleşik Almanya’da başbakanlık yapması, ailesinin Müslüman geçmişi bulunan siyahî Barack Obama’nın ABD’ye başkan olması gibi Alevi Kılıçdaroğlu’nun adaylığının da Türkiye için doğru olacağını belirtmiştim.

Aynı yazıda altını çizerek ifade ettiğim bir şey daha vardı. 2019 yerel seçimlerinde rüştünü ispat eden Millet İttifakı’nın yeni seçimde de varlığını sürdürmesi için, “CHP-İYİ Parti-Saadet Partisi-Demokrat Parti’nin yeniden ittifak yapacağı bekleniyor ise bunların bir araya gelip bir aday belirlemesi gerekmiyor mu?” diye sormuştum.

ADAYIN MASADAN ÇIKMAMASININ OLUŞTURDUĞU SIKINTI

Kimin aday olacağına masada karar verilmesi gerektiği konusunun önemini sanıyorum en çok CHP kanadı görmek istemedi. Bu titizliği en çok ittifakın amiral gemisi olan CHP’nin göstermesi gerekiyordu. Ne yazık ki yapmadı.

Benim Kılıçdaroğlu’nun aday olacağını yazdığım dönemde Millet İttifakı’nın dört ortağı vardı. Gelecek Partisi ve DEVA Partisi sonradan dahil oldu. İttifakı oluşturan partinin liderleri, yuvarlak masanın etrafında her ay buluşuyorlar. 

İktidar tarafından, muhalefetin adayının belirlenmemiş olması hep zafiyet olarak öne çıkarıldı. Bu konunun ittifakın zayıf tarafı olduğu öngörüsünde bulunuldu ve rakibinin zayıf yerini bulan boksörün hep aynı yere vurması gibi Erdoğan ve şürekası da aynı şeyi yaptı. Her defasında muhalefetin daha adayını bile belirleyemediği dillendirildi. 

Muhalefet ittifakının adayını açıklamaması bir zayıflık değildi. Bu durumu zafiyet haline getiren taraf, adaylarını nasıl belirleyecekleri konusunu ortaya konulmamış olmasıydı. 

CHP’liler, adaylığın genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkı olduğundan hareketle, “Nasılsa ortaklarımız bu hakkı teslim eder” diye hareket ettiler. Öteki beş partiyse, “Bu ittifak, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını onaylamak için kurulmadı” diye bir tavır takındı.

Bu durum, ilerleyen zaman içinde ittifakı zehirlemeye başladı. 30 Ocak’ta Ortak Politikalar Mutabakat Metni açıklaması öncesinde İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı’nın söylediği sözler, ittifakın dağılma riskiyle karşı karşıya olduğunun habercisi gibiydi.

Paçacı, Habertürk’ten Nagehan Alçı’ya yaptığı açıklamada, “Kemal Bey adaylıkta diretirse, İYİ Parti kendi adayını çıkarır” dedi. İYİ Parti’nin Millet İttifakı’nın 11. toplantısına ev sahipliği yapacağı tarihe denk gelmesi, Paçacı açısından talihsizlik oldu. Paçacı, Meral Akşener’in bilgisi dahilinde genel başkan yardımcılığı görevinden istifa etti.

Cihan Paçacı, Akşener için sıradan bir isim değildi. Doğru Yol Partisi ve sonrasında MHP’de birlikte siyaset yaptığı ve kendisine “Abi” diye hitap ettiği bir isimdi. 

Paçacı’nın istifası, aslında “yanlış yaptın, cezanı çek” yaklaşımından daha çok muhatabı CHP’ye verilen bir mesajdı. “Parti yönetimim bile senin adaylığına sıcak bakmıyor. Adaylığını Millet İttifakı’na dayatma” etme anlamına geliyordu.

KILIÇDAROĞLU’NUN ÜSLUBU, İYİ PARTİ’NİN TAVRI YANLIŞ

Ne var ki CHP tarafı bu mesajı alma yerine bir adım daha attı. 30 Ocak toplantısına kadar, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı daha çok CHP tabanından dillendirilen bir çıkış gibi duruyordu. Sanki son toplantıda ittifakın adayının kim olduğu açıklanmış gibi Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben Kemal. Geliyorum” demeye başladı. 

Kılıçdaroğlu, Cüneyt Arkın’ın bir filminden esinlendiği açık olan sloganla ortaya çıktı. CHP liderinin masadan çıkan açıklanmış adaymış gibi tavırları, öteki ortaklarda rahatsızlık yaratsa da sesini çıkaran yine İYİ Parti kanadı oldu.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale, partisinin tavrını net bir şekilde ortaya koydu. 

Ekonomim Gazetesine konuşan Özlale, 6’lı masa ilkelerine aykırı hareket eden Paçacı’nın istifa ettiğini hatırlatarak, aynı tavrı CHP’de görmediklerini söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun yakın geçmişte, “Kemal Bey aday gösterilmezse Altılı Masa dağılır” demesine rağmen aynı mekanizmanın CHP’de işlemediğini hatırlattı. 

Özlale, tartışılan sözünü Kuşoğlu’nun sözlerine dayandırarak söyledi:

“CHP o masayı Sayın Kuşoğlu’nun dediği gibi, Kemal Bey’in Cumhurbaşkanlığını onaylatmak için kurduysa, biz de onay makamı değiliz.”

MASA YERİNE, KAMUOYU ÖNÜNDE HESAP GÖRME

İttifakın iki önemli bileşeni, son üç dört günde oluşan olumlu havayı baltalamaya kararlıymış gibi hesaplaşmalarını masa yerine kamuoyu önünde yapmaya kalkıştılar. 

Adaylarını nasıl belirleyeceğine ilişkin bir tutum oluşturmayan ittifak, şimdi derinden sarsılıyor. Dağılmasa bile bu kadar kırılıp döküldükten sonra kazanılması muhakkak olan bir seçimi, iktidara hediye etme yolunda hızla ilerliyorlar. 

Kılıçdaroğlu, masadan onay almadan adaylığı kesinleşmiş gibi açıklamalar yapıp işi oldu bittiye getirmek istiyor, İYİ Parti ise masada konuyu tartışmak yerine bunu kamuoyu önünde yapıyor.

Kılıçdaroğlu, adaylık konusunu masada gündeme hiç getirmedi. Anlaşıldığı kadarıyla bugüne kadar hiç getirmemesinin altında, “zamanla kaçınılmaz olarak benim adım etrafında buluşurlar” düşüncesi yatıyor.

Ne var ki artık zaman lehine değil aleyhine işliyor. İYİ Parti, anketlerde adı öne çıkan iki büyük şehir belediye başkanından birini kazanacak aday olarak görüyor. Ayrıca, CHP örgütü ve muhalif medya arkasında durmasına rağmen, Kılıçdaroğlu’na kamuoyunda verilen destek artmış durumda değil.

Kılıçdaroğlu’nun aday olma hakkı var. Hem de masadakilerin hepsinden daha fazla. Ancak, partisine sirayet eden, “başkasını konuşturmamayı bir hak olarak görme” tutumu son derece yanlış. 

Bu işin ayrı tarafı, Kılıçdaroğlu, adaylığını masaya koyup oradan ortak aday olarak çıkarsa, masanın etrafındaki isimler de örgütlerini sahaya sürüp canla başla çalıştırırlarsa ancak istenilen sonuç böyle alınabilir.

HENRİ BARKEY’İN ANALİZİNE DİKKAT

Yazar Henri Barkey, ABD’de yayınlanan siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler dergisi Foreign Affairs’te Türkiye ile ilgili önemli bir analiz yayınladı. Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin muhtemel adayları içinde zayıf isimlerden olduğunu belirten Barkey, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise ekonomide ve iç politikada kımıldayacak halinin kalmadığına dikkat çekti. 

“Dış politika, Erdoğan’a ülke içindeki liderliğini pekiştirmesi için çeşitli yollar sunuyor” diyen Barkey, bunların Ege’de bir Türk-Yunan çatışması, Suriye’de ABD ile çatışmaya girmek veya Kıbrıs’ın Türk kesiminin Türkiye’ye bağlanması referandumu olabileceğine yazısında yer verdi. 

Barkey, Erdoğan’ın bu adımlardan birini atması halinde muhalefeti “kenardan tezahürat yapan ürkek oyuncu” konumuna düşürebileceğini hatırlattı.

14 Mayıs’ta yapılacağı duyurulan seçimlere 100 günden geriye sayım başladı. Muhalefeti temsil eden partilerin hemen hepsi, konfor bölgesinden çıkmak istemiyor gibi bir tablo sergiliyor. Hepsi bulunduğu konumu pekiştirme peşinde. 

Fırtınalı günlerin arifesinde olduğumuzu unutmayın. Kimse ile vatan millet kavgasına girip hayatınızı zehir etmeyin.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin