İyi olmayı sokak köpeklerinden öğrenmek

PROF. M. EFE ÇAMAN | YORUM

Sokak köpeklerinin topluca imhası konuşuluyor şimdilerde, necip milletin ileri gelenleri tarafından. Topluca uyutacaklarmış sokaklarda yaşayan milyonlarca köpeği. Ben evde on gündür oldukça hasta, yatağımda yatarken ve dünyaya açılan yegâne penceremden, sosyal medyadan, Türkiye’de olup bitenleri takip ederken, gözümün önünde birçok silinmiş anı canlanıverdi, sokak köpeklerine dair.

Çocukluğumuzda, şimdiki nesle göre taş devrinde falan yani, bu mesele aynen devam ediyordu. Bugünkü sokak köpeklerinin büyük-büyük dedelerinden ve nenelerinden, hatta onlardan da eski yitip gitmiş dört ayaklı dostlardan bahsediyorum. Mahallede hep birkaç tane baktığımız, beslediğimiz, büyüttüğümüz Karabaş, Çomar, Atak, Kurt falan olurdu. Yavruyken alınıp esnafça, çocuklarca falan el birliğiyle beslenir, kasaptan itinayla yağlı-kıkırdaklı atıklar birinin evinde kaynatılır, içine bayat ekmek, atık yemek falan ne varsa katılıp verilirdi. Hayvancık bunları iştahla yer, sonra kuyruğunu keyifle sallayarak bizlerin yakar top, saklambaç, baş altı, hatta mahalle maçları falan, türlü etkinlik ve oyunlarımıza katılırdı.

Kendince çocuklardan biri olur, öyle upuzun yaz günlerini ılık yaz gecelerine bağlayan özgür ve kaygısız günlerimizde bize dost olurdu. Mahalleye ipsiz sapsız tabir edilen birileri falan uğrayacak olsa havlar, çevrelerinde döner, insanları gece-gündüz fark etmeden uyarırdı. En köpek sevmeyen Erbakancı alüminyum doğramacı kızıl sakal Ali Abi bile bu köpeklere ilişmez, söylense ve yakınsa da, kendini sevmeyene ısrarla gitmekte kararlı Çomarları ve Karabaşları itip kakmaz, hatta onların ısrarı karşısında bıyık altı güler, lahavle çekerdi.

Bir diğer anım, peder beyin Bahariye’deki Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ndeki Yeditepe Oyuncuları Tiyatrosu’nun kulisindeki Hüdaverdi’ye ilişkin. Hey gidi günler! Yine bin dokuz yüz seksenlerin ortaları olacak, bir yaz, köpek severliği meşhur peder her zamanki gibi tiyatroyu erkenden açmış, çayı kahveyi demlemiş, konu komşuyla, Halk Eğitim personeliyle, karşıdaki kuru yemişçiyle, milli piyangocuyla, boyacıyla, seyyar kitapçıyla, hatta yoldan geçenlerden birileriyle falan, aklınıza kim gelirse artık, oturmuş kahvaltı ediyor. O arada çocuklardan biri, yandaki Adliye’nin bahçesinden canhıraş bağırıyor, babamı çağırıyor: “Hadi amca, Hadi amca! Hadi amca, koş, yetiş, yavruları boğuyorlar!”

Peder hangi yavrulardan bahsedildiğini biliyor olmalı ki, yerinden hışımla fırlıyor, ön adlarını bildiği bekçilerin isimlerini gür sesiyle yeri göğü inleterek haykırarak adliyenin bahçesine koşuyor. Yetiştiğinde bir tek Hüdaverdi sağ kalmış, gözyaşlarıyla onu alıp kulise getiriyor. Geliş o geliş, Hüdaverdi artık Yeditepe Oyuncuları’nın demirbaşları arasındadır. Oyunlara çıkar, ünlü olur hatta kendisinin fiili bir rolü olmamasına karşın. Hatta Anadolu Turnesi’ne çıkar grupla beraber. Zekâsıyla ve iyi huyuyla, başı pederin dizlerinin üstünde, geceleri onun odasında, dünyanın en şanslı köpeklerinden biri olur.

Yine diğer bir anım da Kawa’ya dair. Kürt kardeşlerim hemen alınmasın, bizim ailede bir köpeğe insan, hatta bir kahraman adı vermek o ismi aşağılamak için değil, bilakis o ismi onurlandırmak içindir. Köpek kelimesini hakaret olarak kullanan bir kültürde doğmuş olmama karşın, ailenin kendi alt kültürel değerlerinden midir, yoksa babamın aşırı köpek sevgisinden mi, bilemiyorum, bu gayet normal bir şeydi bizde. Lafı uzatmadan konuya gireyim. Kawa’yı ben ve kadim dostum Serkan mahallede bir yerlerde bulduğumuzda, tosun gibi, topaç gibi, tombik ve hareketli bir yavrucuktu. Onu alıp bizim eve getirdiğimizde peder onu çok sevdi, hemen “Çocuklar burada kalsın bu yavrucuk. Adını ne koysak?” dedi. Biz de ad düşünmeye başladık. O sırada Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında Kawa isimli bir “terör örgütüyle” alakalı haber gözümüze ilişti. Oradan Demirci Kawa’nın kim olduğunu falan öğrendik. Kürt kelimesinin bile bölücülükle ve terörcülükle falan anlamdaş kabul edildiği yıllar. Bendeki de laf ha! Sanki çok şey değişti! Neyse. Konudan sapmayalım.

Biz Kawa’nın muhteşem adından ve onun epik öyküsünden etkilenip babama, “Kawa nasıl olur?” dedik. Peder, içindeki solcu ve anarşist ruhun karakterine kattığı normalüstü aykırılıkla, muzipçe “Kawa!” dedi, bir gür kahkaha atarak! Böylece bir başka sokak köpeği, Kawa, Çaman ailesinin ve sonrasında doğal olarak tüm tiyatro kumpanyasındaki aktör ve aktrislerin canı ve dostu oluverdi. “Cinsi ne Hadi Bey?” diye soran Moda’lı ve Bahariye’li yaşlı teyzelere ve amcalara peder klasik yanıtını veriyordu, gülümseyerek: “Kendi de bilmiyor teyzesi!”

Yine başka bir anım da ismini bilmediğim, ama belediyenin zehirlediği anne köpeğe ilişkin. Mahallenin baktığı bu güzel, ceylan gözlü, zarif köpecik (köpekçik değil!), yedi yavrusuyla güzel günler geçirirken, belediyenin adamları gelip hayvancağıza zehirli et yediriyorlar. Bunu duyan arkadaşlar hemen etrafta telaşla deneyimli köpek dostlarına ne yapmaları gerektiğini soruyorlar. Sonra birilerinin aklına bize gelmek geliyor. Babaannem rahmetli, “Yoğurt yedirin, iyi gelir!” diyor, bakkal da bedava bir Ömür yoğurt veriyor, tüm mahalleli çocuklar anneye ve yavrularına yoğurt yediriyor. Bu katliamdan da üç-dört fire veriliyor, ama en azından bir iki yavru kurtarılıyor. Annecik ölse de, yavrular bakılıp besleniyor, mahallenin yeni sakinleri oluyor.

Bir gün diğer bir anımda da köpeklerin saldırısına uğruyoruz. Atatürk Fen Lisesi’nin kapalı salonunda okul basket takımının idmanındayız. İdman çık sıkı geçmiş, hatta öyle ki kusanlar falan olmuş. İdman sonunda yürüyecek gücü kalmamış on, on iki genç sporcu, Minibüs Caddesi tabir edilen Fahrettin Altay Caddesi’ne iniyor, o sırada bir grup serseri köpek arkalarından koşmaya başlıyor. Ben hatırlıyorum, biri “Köpek geliyor!” diye bağırdı, ben depara kalktım, abartmıyorum beş saniye sonra Minibüs Caddesi’ndeydim, hatta caddenin karşı kaldırımına geçmiş, uzaktan bana doğru koşan arkadaşları kahkahalar içerisinde izliyordum. O köpekler bizi ısıracak mıydı, bilmiyorum. Zannetmiyorum! Ama kimsenin aklına “Bu köpekleri uyutalı!” falan demek gelmedi. Belki de serseri köpek çetesi bize muziplik yapmak istemişti. Ben onca sene o köpeklerden bir tekinin bile bir insanı ısırdığına tanık olmadım.

Bugün köprünün altından çok sular akmış, köpeklerin topluca katline dair epey büyük bir baskı grubu oluşmuş. Köpek sevmeyen, onu mundar veya pis addeden, onu aşağılık gören, onu yok edilmesi gereken bir tür parazit olarak algılayan gencecik insanlar var! Sosyal medyada neden köpeklerin uyutulmasının gerekli olduğunu detaylarıyla anlatanlar, köpek sevenleri mankurtlukla veya kültürüne yabancılıkla itham edenler falan mebzul miktarda.

Bir diğer grup da insanlar ölüyor, ama birileri köpeklerin derdine düşmüş türü reflekslerle konuya yaklaşıyor ve önemli ayrıntıları ıskalıyor.

Hayvan sevgisiyle merhamet duygusu arasında çok sağlam bir bağ olduğunu genelde görmezden gelirler Türkiye’de. Oysa gerçekten de merhamet en çok insan-hayvan dostluğuna ilişkin bir değerdir. Daha doğrusu en saf, en karşılıksız merhamet bu ilişkiden çıkar, büyür, gelişir ve güçlenir. Hayvanlara karşı merhamet, acıma ve koruma duygusu beslemeyenlerde sadizm yönelimi ihtimali diğer insanlara göre çok daha yüksektir. Köpekleri görünce sesinin tonunu incelten, onlarla bebeklerle konuşuyormuş gibi konuşan, onları koruyan ve kollayan, onların başını okşayan insanlardan genelde zarar gelmez. Nereden mi biliyorum? Babamın oğluyum, onu ve diğer hayvan dostlarını gördüm. Bize aşılanan o sevgiyi dünyalar iyisi kızıma ve oğluma da aşıladım. Merhamet kartopunun nasıl bir çığa dönüştüğünü onlarda da gördüm.

“Acaba” diyorum kendi kendime. “İnsana zulmü arşa çıkartanların çocukluklarında hayvanlara sahip çıkan bir baba veya anne olsaydı, bunlar yine böyle mi olurlardı?”

Kendimizden güçsüzlerin, ağzı olup dili olmayanların, gariban Çomarların, Karabaşların, Kurtların ve Atılların yaşam hakkına sahip çıkmak, zincirleme bir iyilik reaksiyonunu başlatabilir mi? Hiçbir suçu olmayan, varlığı bile bize bağlı, insanın en eski dostu köpeklere sahip çıkmak, onların yaşam hakkını savunmak, nasıl bir bumerang etkisi yapardı? Çünkü ben hala aslında derinlerde bir yerlerde, o mahalleden tanıdığım arkadaşlarda gördüğüm yumuşak kalbin, iyiliğin, saflığın mevcut olduğuna, dışarı fışkırmak istediğine inanmak istiyorum. Çünkü ben hala kötülüğü iyilikle boğmak dışında bir ihtimalimiz olmadığını düşünüyorum. Çünkü ben konuşamayan dört ayaklı dostlarımızın dili, kalemi, hatta yumruğu olmamızın erdemli insana yakışan davranış olduğuna kaniyim.

Bir gün yaşanılır bir yer olacaksa tekrar Anadolu, orada tüm canlıların huzur bulması mümkün olmalı. Ne mutlu hayvanları sevenlere, çünkü onlar insana da merhamet eder, insanı da sever. İyi olmayı belki de o sokak köpekleri öğretecek yeniden Türkiye insanlarına.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

10 YORUMLAR

  1. Senin benim yine normal Köpeklerle anilarimiz var, ücü besi isirsada. 75 yildir Filistinlerin öyle bir anisida yok! Onun mücadelesi kendi topraklarindan eden, zalim, topragi calan, Mala Mülke cöken, tecavüzcü … siyonist Israil askeri, %80 Israil halki, yani KÖPEKLERIN en aglasi. Birazda o köpekleri anlat bize, onlarda bilmiyor kendi cinslerini. Biraz yardimci ol anlat onlara.

    Harbiden sunu bin tecrübeyle sabit gördümki, Bati insani veya Bati kafasiyla, mentalitesiyle sulanmis insanlarda vicdanda cok agar kaymalar oluyor:
    – 1,5 Milyon Irakli umurunda olmaz ölmüs bombalanmis (hatta sucu onlara verir), zerre kadar gözyasi gelmez, ama Kuzey denizinde bir Balina veya baska yerde bir baska hayvan türü, veya zor durumda kalmis ABD vatandasi icin hickira hickira aglar… ( Yanlis anlasilmasin bunlar icinde aglanabilir)
    – O tür konulari duymak, konusmak, irdelemek yerine kaciyorlar o konulardan fasikvari, münafikvari gibi. Onlar icin o tür haberler kulaga hosgelmeyen bir cizirti, bozuk plak misali.
    – Bu AKP ve kandas, yandas larda duydugum tek dogru söz varsa(Tabi Ayet, hadis vs haric)
    Insanligi Kendi Cografyasindan ibaret sanan üstün irkcilar. Aynen bu söz ekseriyete Hitap eder.
    – Birde bunun tersinden olani var: Bizdeki kAvrupa ve Bati insani yalakaligi. Futbol dan tutun herkonuda batinin yaninda iki büklüm …
    BIZ kendi insanimiza deger vermeyisimizi enbüyük hatamiz, ve bu toplum olarak özgüvensiz olmamizin enbüyük sebebidir. Buda tecrübeyle sabit.

    PS: Ha buarada Efe Pasa su altindaki Enes Kantere bir sor bakalim, Israilin yaptigi soykirim icin niye cenesini acmiyor. Eee, Üüü bildigim kadariyla insan haklari konusunda giriyor.
    Yemedimi Len ikinizinde sorun ayni ellam. Sizi gidi kacaklar, nerye kactiniz lo

    Yayinla

    • Yav arkadaş, tutturmuşsun bir İsrail´i kına da, İsrail´i kına. Bahsettiğin kişiler İsrail´i kınasa ne olur, kınamasa ne olur.
      Tabii ki, İsrail kınanabilir, öldürülen Filistin´li siviller, çoluk çocuk büyük bir dram. Keşke olmasa idi bunlar.
      Ama oradaki akan kanın sorumlusu da şu an İsrail´den önce Hamas´tır.
      Hamas idelojisi gereği İsrail devletini haritadan silmek istiyor mu? İstiyor.
      Hamas bugün medeni dünyanın, hatta tüm dünyanın kabul ettiği Nazilerin Yahudi Soykırımını inkar ediyor mu? Ediyor.
      Hamas bugünkü şiddete yol açan 7 Ekim saldırısını yaptı, bin civarında sivili, suçsuz insanı öldürdü mü? Öldürdü.
      İnsanları kaçırdı ve hala elinde rehin tutuyor mu? Tutuyor.
      Dolayısı ile, bugünkü şiddet Hamas´ın tercihidir o zaman. İsrail kınanmalı, ama daha önce Hamas kınanmalı. Bunu niye es geçiyorsunuz?
      Ha, siz de İsrail´e orada yer yok, günün birinde haritadan silinecek diyorsanız ve bunu bekliyorsanız diyecek bir şey yok, belki „çok beklersiniz“ demekten başka.
      Nükleer silahların olduğu günümüzde böyle bir bekleyiş dünya barışını ve hatta insanlığın gelegeğini tehditten başka bir şey değildir.
      +++
      Burada küçük bir anekdot da paylaşalım.
      Dönemin Almanya Başbakanı Willy Brandt Ikinci Dünya Savaşı sonrasında doğuda Polonya´ya kaybedilen toprakları tanımak için adım atıyor. Birileri, „bu vatana ihanettir, o topraklardan nasıl vazgeçersiniz?“ demeye kalkıyor. Willy Brandt´ın cevabı şöyle oluyor:
      “Bizim önceki nesillerin kaybetmediği bir topraktan vazgeçmemiz söz konusu değil.” Yani diyor ki, „O topraklar kaybedildi, artık bizim değil, bunun da sorumlusu önceki nesiller. Biz sadece mevcut durumu kabul ediyoruz.“
      İslam dünyasında, Hamas´ta, Filistinliler´de de Willy Brandt gibi birisi çıkamaz mı? Giden topraklar gitti, biz şimdi günümüze bakalım, çoluk çocuğumuza iyi bir gelecek hazırlamanın yollarına bakalım diyemezler mi?
      Onlar bunu demeyecek, Israil`i haritadan silmeyi hedefleyecek, 7 Ekim´de olduğu gibi terör saldırısı düzenleyecek, sonra herkes onların arkasına dizilecek, öyle mi?

      • Niye Türkiyeyi, Dogu Türkistani … kiniyorda, Gazzeyi kinamiyor? Sebeb ne ulan Yahudi Lobisi. Güc onlarin elinde. Finanz sektörüyle, Medyayla, Üniversitelere verdikleri paralarla … Para babasi onlar.

        Yolunuzu secin, ayni Türkiye misali:

        Kuvvetten mi yanasiniz Yoksa Haktanmi?

        Sunuda bilin sonuc itibariyla insallah:

        HAK KUVVETTEN YANA DEGIL, KUVVET HAKTAN yana olacaktir eninde sonunda, insallah yakin zamanda.

        Bir tarafta Kuvvetten yana öbür tarafta Haktan yana olmak olmaz!!!!!

        HA

      • Ne Hamas sorumluymus Kardesim. Bir Yillardir Getto da yasiyor insanlar. Iki bu isten Kim cikar sagliyor suanda. Sizdir Hamasa Iran Israil ajanlarini. Biri sünni düsmani, digeri Müslüman düsmani. Ikiside hep danisikli dögüs halinde. Tipik günümüzün serefsiz taktikleri bunlar…

      • Senin naciz beynin sunu anlamiyor. Israil ortadoguda normal bir devlet gibi degil, yani bir ürdün degil veya baska devlet. Amac o bölgeyi kontrol eden, o bölgenin basinda balyoz görevi gören, o bölgeyi baskilayan devlettir. Bati ve ABD, Ingiliz o yüzden her ne olursa olsun yanindadir. Niye 1967 sinirlarini kabul etmiyor ….
        Saf olma ya.

        Niye yendikleri halde 1945 de Israili Almanya, Avusturya…. da kurmadilar! 20.000 km2 cok bir alan degilki.

        ….

  2. Hocam nostaljiler çoğu güzeldir. Fakat Köpeklerin şuandaki durumu eski günlerimizdeki gibi değil. Büyük Şehir parklarındaki bir iki tane gözüken köpek sorun değil. Diğer il ve ilçelerde kırsala yakın yerlerde Sürüler halinde dolaşıyorlar10 arlı 20 şerli haldeler. İlçe kenarında tepelere doğru bir doğa yürüyüşü yapılığında durumun daha vahim olduğu görülüyor. Allah muhafaza bir çocuk aralarına düşse emin olun o çocuğu öldürürler. Yaklaşık başıboş köpek sayısı tüm ülkede 10 milyon civarı. Kısırlaştırdın sonrası ne olacak. Köpekler mini köpek değil ki. Çoğu devasa büyüklükte kangal kırmaları. Sahiplendirin diyorlar. Kangal ve o büyüklükteki köpeği nerede besleyeceksin, hangi gelirle kim besleyebilecek. Tek çare büyük kadrolu belediye sorumluluğunda modern barınak lar yapıp ölünceye kadar orada tutulması. Ama detaylı bir kanunla bu sistem desteklenmeli. Sahiplik için kurs sertifika, yaptırımlar, hayvan kolluğu teşkilatı, kanunu vb. yapılmalı.

  3. Almanyada sokak köpekleri bayagi masrafli. Kakasi icin bile disarda özel plastik posetle toplaman gerekiyor. Masrafida cok, hastalik sigorta, vergisi, yeme icmesi … aylik min. 200€ dur.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin