YORUM | SEMİH ARDIÇ
Bu kadar geriye gidişe rağmen hâlâ “Türkiye ne zaman krize girecek?” diyenler ne düşünür bilemem. Amma velâkin iflasın belgesi 2 Eylül’de ilan edildi.
Millî gelir (Gayrisafi Yurt İçi Hasıla/GSYH) son üç çeyrektir fasılasız azalıyor. 2019’un 2’nci üç aylık döneminde yüzde 1,5 küçüldük.
10 YIL ÖNCESİNE DÖNDÜK
Her ne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Reis-i cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın nezdinde “küçülme” diye bir kavramın hükmü olmasa da millî gleirin törpülenip zımpara atılmış hâliyle bile Türkiye 2009 senesinin gerisine gitti.
Erdoğan’ın damadı ve Hazine Bakanı Berat Albayrak, “Krizde en kötü geride kaldı.” ezberini tekrarlıyordu. Güya ekonomi dengeleniyordu.
Kayınpederi Erdoğan’ın ferman buyurduğu gibi ekonomi sadece eksi büyüyordu. Mübalağa etmeye hiç lüzum yoktu!
MIZRAK ÇUVALA SIĞMADI
Albayrak gözü kapalı itimat ettiği Yinal Yağan’ı Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) başkan tayin etmişti.
Liyakatin yerini Erdoğan’a şeksiz şüphesiz itaatin aldığı bir dönemde bile mızrak çuvala sığmadı. Yağan bile kurtaramadı Saray’ı…
Milli gelirin 2019 yılının nisan-mayıs-haziran aylarında geçen senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 1,5 azalması büyük depremin artçılarının sürdüğünü tescil etti.
YÜKSEK ENFLASYON VE KÜÇÜLME YAN YANA!
GSYH, 2018’in son çeyreğinden itibaren üst üste üç çeyrektir geriliyor. Millî gelir 2018’in son üç ayında da yüzde 3, 2019’un ilk üç ayında yüzde 2,6 azalmıştı.
Ekonomi daralırken enflasyon ise yüzde 17! Yüksek enflasyonla ekonomik durgunluğun yan yana yürüdüğü nadir vakalardan biri Türkiye’de herkesin gözü önünde cereyan ediyor. “Slumpflasyon” çukurundan ne zaman çıkacağımız ise meçhul!
FERT BAŞINA GELİR 8 BİN 806 DOLAR
TÜİK’in “güncelleme” ambalajına sardığı formül değişikliğine rağmen durdurulamayan daralma yüzünden halkın refahından çalındı.
31 Haziran 2019 itibarıyla milli gelirimiz 722 milyar dolar. Fert başına gelir ise 8 bin 806 dolar. Aynı gösterge 2013’te 12 bin 480 dolar seviyesine kadar yükselmişti.
AKP’nin hukuk ve demokrasiden uzaklaştığı ve Türkiye’yi tek adam rejiminin paletleri altında ezdiği son altı sene her fert namına 3 bin 680 dolara mâl oldu.
Erdoğan’ın ikbali uğruna herkez 4 bin dolara yakın fakirleşti.
2023 yılında fert başına geliri 20 bin dolar seviyesine çıkarmayı ve Türkiye’yi ilk 10 ekonomiden biri hâline getirmeyi taahhüt eden AKP memleketi çıkardığı katlardan geri indiriyor.
AKP’DE KRİZDEN ÇIKIŞI SAĞLAYACAK LİYAKAT VE İRADE YOK
TÜİK numaraları olmasa resmi rakam bile halihazırda 7 bin dolara gerileyecekti.
Fert başına gelir 2009 yılında 8 bin 980 dolar seviyesinde idi. Artık Türkiye için bu seviye bile yüksek kaldı.
Krizden çıkışa dair herhangi bir umut ışığı ise yok. Zira AKP liyakatli kadroları tasfiye etti. Devlet mekanizması işlemiyor.
Sanayi yüzde 2,7 ve inşaat yüzde 12,7 daraldı. İnşaat 2019’in ilk üç ayında yüzde 10’a yakın küçülmüştü.
Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri de yüzde 0,3 azaldı.
YATIRIMLAR YÜZDE 23 AZALDI
En vahim tablo ise gayrisafi sabit sermaye teşekkülünün yüzde 22,8 azalması. Kur ve faiz artışı sermayeyi mum gibi eritiyor. Yatırımlar böylesine azalıyorsa iktisadî kriz nasıl bitecek?
İki gün evvel doğalgaza yüzde 15 zam geldi. Geçen ay bir o kadar daha zam yapılmıştı.
Elektrik, akaryakıt mamülleri ve gıdaya zamlarının talep üzerindeki radyoaktif tesirini yılın son çeyreğinde daha sert bir daralma ile iliklerimize kadar hissedeceğiz. Sadece doğalgaz zammı enflasyonu yüzde 0,3 yukarı çıkaracak.
Bu sene muhtemelen yüzde 3’e yakın bir küçülme ile tarihe geçecek. Yıl sonunda TÜİK yüzde 13 civarına cebren indirse de sokağın enflasyonu yüzde 30’u bulacak.
İHRACAT DA GERİLEYECEK
Avrupa Birliği gibi temel ihracat pazarlarımızda ve dünya ekonomisinde yavaşlama temayülü ihracatı azaltacak. Büyümede tarım, kamu harcamaları ve net ihracat haricinde yüz güldüren tek kalem yok. Artık ihracat cenahı da ağır aksak!
Daha evvelki iktisadî krizlerden bir senede çıkabilen Türkiye için bu sefer böyle bir ihtimal yok! Hukuk devletinden eser kalmadı.
Kuvvetler ayrılığı Saray’da tek elde toplandı. Gazeteler, internet siteleri, radyo ve televizyonlar zammı “güncelleme” diye duyuruyor. Halkın Saray’ın münasip gördüğü kadarıyla olup bitenden haberdar ediliyor.
GASP EDİLEN ŞİRKETLER
Boydak, Naksan ve Koza İpek gibi Hizmet Hareketi gönüllülerine ait 883 şirket hâlâ kayyım işgali altında. 6 milyon kişinin reyi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşımış Selahattin Demirtaş 34 aydır Edirne Kapalı Cezaevi’nde.
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) internet medyasına sansür için harekete geçti.
Mümtazer Türköne, Hidayet Karaca, Gültekin Avcı, Mehmet Baransu, Ahmet Altan, Mustafa Ünal, Nazlı Ilıcak, Ünal Tanık, Emre Soncan, Büşra Erdal, Ayşenur Parıldak, Zafer Özcan, Vahit Yazgan, Harun Reşit Çümen, Ercan Gün ve Fevzi Yazıcı gibi 300’e yakın gazeteci mahpus.
Tek suçları var: O da hakikatin peşinde koşmak ve Saray’a boyun eğmemek…
TÜRKİYE GÖÇÜYOR
Fırsatını bulan herkesin soluğu yurt dışında alıyor. 2017 ve 2018’de ekseriyeti gençlerden müteşekkil 550 bin kişi başka memleketlere göç etti.
Türkiye temelinde adalet ve hürriyet açığının bulunduğu mevcut sistem buhranını aşamazsa kriz içinde krizlerle boğuşmaya devam edecek.
Tek adam rejimine giden yoldaki en kritik kavşak 16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Referandumu idi. Referandumun arefesinde “İflasla yüzleşmek” başlıklı http://www.tr724.com/iflasla-yuzlesmek-analiz-semih-ardic/ makalede Türkiye’yi bekleyen muhtemel siyasî ve iktisadî risklere işaret etmiştim.
Artık iflasla yüzleşiyoruz. Hatta iflas TÜİK tescilli.
VEDA NİYETİNE…
15 Temmuz’u 16 Temmuz’a (2016) bağlayan gece yarısında İstanbul Yenibosna’da Yeni Hayat gazetesinin Yazı İşleri’nde “Darbeye hayır” başlıklı manşeti hazırlıyorduk. Buna rağmen ertesi gün milyonlarca Hizmet gönüllüsü gibi biz de “darbeci, terörist” diye ilan edildik.
O karanlık günlerde Avrupa’da yakılan birkaç meşaleden biri de tr724.com internet sitesi oldu. Maddeten ve manen yara bere içinde kalmıştık. Diyar-ı gurbette birbirimizin hem hekimi hem de sırdaşı olduk.
Eksikleri muhakkak var. Yine de geride kalan gazetecilerin, sevdiklerimizin, dava arkadaşlarımızın ve masum yüz binlerce insanın Türkiye’de kısılan seslerini çoğaltma azim ve kararlılığının meyvelerinden biridir tr724.
Neredeyse üç sene geride kalacak. Bu sayfalarda birbirinden kıymetli münevver insanlarla, meslektaşlarımla “zulme ve iftiralara karşı yürütülen kalem mücadelesinde” bir nefer olmaya gayret ettim.
Mefkûrenizle zor zamanlarda durduğunuz yer arasında bir illiyet varsa doğru yerdesiniz demektir.
Karınca kararınca sizlere ekonominin seyri hakkında malumat verirken hatalı tespit ve tahlillerim de oldu. Siz samimi e-postalarınızla bana hep şevk verdiniz. Tr724’e katkı sağlayan her erbab-ı kâlem gibi benim de maksadım Nemrut’un İbrahimler için yaktığı ateşe bir damla da olsa su taşıyabilmekti.
Ömrümüz vefa eder ve o günlere erişirsek Türkiye’de hürriyetine kavuşmuş arkadaşlarımız, “Biz mahpustuk. Siz o günlerde ne yaptınız?” diye suâl ettiğinde kendi namıma tr724’te yayımlanan makaleleri gösterip eksikleri ile kabul etmelerini rica edeceğim.
O makalelerin içinde bazıları var ki her biri benim için çok kıymetli. Bu şekilde o makalelerin muhteva ya da üsluplarına ayrı bir mâna atfettim zannedilmesin. Göz yaşımıza ve sancımıza şahitlik etmelerinden mütevellit bir kıymetleri var o kadar.
Zira o makaleleri en ağır gribal enfeksiyonun nekâhet dönemlerinde yahut esbabın sükut ettiği, ümitlerin tükendiği vakitlerde “Ellerimde kelepçe yok. Demir parmaklıklar ardında değilim. O hâlde şimdi yazmazsam mahpus meslektaşlarımın yüzüne nasıl bakarım?” diyerek kaleme almıştım.
Bilvesile bana sizlere haftada en az üç defa mektup yazarak bu meşakkatli ve karanlık devirde ayakta durma imkânını bahşeden Yüve Mevlâ’ya (cc) bir kere daha hamd ediyorum.
Genel Yayın Yönetmenimiz Veysel Ayhan’ın şahsında tüm Tr724 ekibine müteşekkirim.
Tr724, Samanyoluhaber, Bold Medya, Kronos ve Aktifhaber gibi iki elin parmakları kadar az mecrada “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz asla!” diyen yiğit gazetecilerin teşvik edilmesi, sayılarının çoğaltılması yeni inkişaf döneminin arefesinde Hizmet Hareketi’nin önündeki en ciddi meselelerden biridir.
Mazi ile irtibatı yeniden tesis edecek ve Hizmet’i beynelmilel sahaya, istikbalin yamaçlarına taşıyacak yegâne âmillerden biri de moda tabirle medyadır. Bunu ifade ederken kimse ile münakaşaya girmek değil muradım. Aksini müdafaa eden arkadaşların fikriyatına hürmetim var.
İnsanın olduğu her yerde iletişim vardır. İletişim vasıtalarının şekli, kullandığı teknoloji değişse de aslolan “muhteva” olarak kalacak. Dolayısıyla Hizmet Hareketi’nin entelektüel sermayesinin mücessem hâli olan gazete, dergi, internet sitesi ve dijital medya gibi mecralar insanlığa katkı sağlamaya devam edecektir.
Türkiye’de nicelik tuzağına düşmeden Agos ve Şalom gazetelerini inatla çıkaran gazetecileri gıpta ile takip ediyorum.
Medyanın sahipliği ve malî veçhesi ise başlı başına bir fasıldır. İdeal olan Hizmet Hareketi’ne gönül vermiş işadamlarının gazetecileri farklı müesseselerin çatısı altında yeniden bir araya getirebilmesidir.
Münferit gazetecilik elbette kıymetli. Fakat editoryal bir mekanizma yoksa ve gazeteciler sadece mesleğini icra ederek hayatlarını idame ettiremiyorsa başka aksaklıklarla karşılaşılıyor.
Sürç-i lisanlarım için hakkınızı helal ediniz… Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler!
Ben yaklaşık 3 senedir hiçbir yazınızı kaçırmadım bazılarını tekrar tekrar okudum .Ekonomi okuryazarlığı konusunda bana çok şey kattınız. Veda etmenize saygı duymakla beraber yüreğime sanki bir dana🐂 oturdu. Istemsiz bir şekilde gözlerimden yaşlar sürüldü
Öncelikle size yazma imkanı veren tr724 ailesine ve size teşekkür ederim
Sizinle şahsen tanışmayı çok arzu ederim kısmetse
Kaleminize sağlık
Sağol varol
Allaha emenet olun
😥😥