“Görüldüğü üzere İsrail’in bugün uyguladığı stratejinin kökeninde esasen batı emperyalizmi var. Dahası bir dönem Yahudilerin bizzat Naziler tarafından maruz bırakıldığı sistematik yok etmeyi bugün bizzat kendileri uyguluyorlar.”
M. NEDİM HAZAR | YORUM
Erdoğan rejimi kendini iyiden iyiye konsolide ettikten sonra Türkiye’de gerçek anlamda (ister yandaş ister muhalif olsun) medyadan bahsetmek artık pek mümkün değil. Dolayısıyla tıpkı iktidardaki siyasal İslamcılar kadar Türk medyasının da İsrail’in Filistin’de giriştiği gözü dönmüş katliamlarla ilgili yaptığı sözüm ona haberler ve yorumlar birer gazdan ibaret.
Filistin’de yaşanan soykırım ile ilgili haber yapmak, hasbelkader önünüze düşen bir görseli koyup altına “zalim, İsrail, boykot” kelimelerinin sıklıkla geçtiği şeyler yazmak da habercilik filan değil.
Türk milletinin duygularına tipik Türk dizisi etkisi oluşturmak amacıyla yapılmış ikiyüzlü kurgulardan ibaret.
Eğer tüm dünyanın gözü önünde alenen işlenen bu soykırım hakkında gerçekçi ve net bir bilgi almak istiyorsak, Türk medyasından öğrenebileceğimiz zırnık bir şey yok ne yazık ki. Bunun için uluslararası itibarlı, haberciliğin namusunu kurtaran medya kanallarına başvurmamız gerekiyor.
Bunlardan biri de +972 Magazine isimli dergi ve dijital mecra.
2010 yılında bir grup Filistin ve İsrailli gerçek gazetecinin (ABD ve Almanya’daki sivil kuruluşlardan aldıkları toplam 16 bin Amerikan Doları ile) kurduğu bu yayın organı bölgenin nabzını günlük olarak tutuyor. Dergi bugün sadece okurlarından yıllık 290 bin USD destek alıyor.
Bu yayın organını bizdeki medya Çakalı Ruşen Çakır’ın Medyaskop’u gibi düşünmeyin. Gerçekten bağımsız ve şeffaf bir yayın kuruluşu. Yayın ilkelerini (şuradan) ve parasal kaynaklarını (şuradan) açıkça ilan etmişler.
+972 İsrail ve Filistin’in uluslararası telefon kodu. Dergi İsrail’in Filistin’de yaptığı şeye bir süredir artık “işgal” demiyor. +972 İsrail’in Filistin’de yaptığı katliam ve eylemleri “Apartheid” kelimesiyle tanımlıyor. Bu çok ilginç kelimenin çıkış yeri aslında Afrika.
Apartheid, Güney Afrika’da 1948’den 1994’e kadar süren bir sistem olarak biliniyor. Bu sistem, ırksal ayrımcılığı ve beyaz üstünlüğünü kurumsallaştıran bir dizi yasa ve politikadan oluşuyor. Kelimenin kökeni Afrikaans dilinden geliyor ve “ayrı yaşam” manası taşıyor. Hepsi bu kadar değil elbette. Çok ciddi ve kanlı bir arka planı var bu kelimenin.
Apartheid, Güney Afrika’da Hollandalı ve İngiliz sömürgecilerin hakimiyetinden doğmuş. 1948’de Ulusal Parti’nin iktidara gelmesiyle resmî bir politika haline gelmiş. Apartheid yasaları, Güney Afrika’daki çeşitli etnik grupların yaşamlarını ve haklarını keskin bir şekilde ayırmış. Maddeler ise şöyle:
1-Irk Sınıflandırma Yasası (Population Registration Act):
Bu yasa, her bireyi ırkına göre sınıflandırdı: Beyaz, Siyah, Renkli (melez) ve Asyalı. Bu sınıflandırma, insanların nerede yaşayabileceğini, çalışabileceğini ve eğitim alabileceğini belirledi.
2-Grup Alanları Yasası (Group Areas Act):
Bu yasa, farklı ırk gruplarının belirli bölgelerde yaşamasını zorunlu kıldı. Siyahlar, beyazlar tarafından “bantustan” olarak bilinen yoksul ve uzak bölgelere zorla yerleştirildi.
3-İş Ayrımı Yasaları (Job Reservation Acts):
Bu yasalar, belirli işlerin sadece beyazlara ayrılmasını sağladı. Siyah işçiler düşük ücretli ve tehlikeli işlerde çalışmaya zorlandı.
4-Evlilik ve Sosyal İlişkiler Yasakları (Prohibition of Mixed Marriages Act & Immorality Act):
Bu yasalar, farklı ırklardan insanların evlenmesini ve cinsel münasebette bulunmasını yasakladı.
Görüldüğü üzere İsrail’in bugün uyguladığı stratejinin kökeninde Batı emperyalizmi var. Dahası bir dönem Yahudilerin bizzat Naziler tarafından maruz kaldığı sistematik yok etmeyi bugün bizzat kendileri uyguluyorlar.
Üstelik orijinal Apartheid 1990’larda iç ve dış baskılar nedeniyle (Bunda Nelson Mandela’nın rolü büyüktür) Güney Afrika kademeli olarak kaldırdı.
Toparlayacak olursak; Apartheid, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından “insanlığa karşı suç” olarak tanımlanmış ve bu suç, bir grubun diğerine karşı baskı ve egemenlik kurarak sistematik bir şekilde ayrımcılık yapmasını içermekte.
İşte +972 başta olmak üzere bugün vicdanlı pek çok sivil/resmi kurum/kuruluş İsrail’in yaptığı soykırımı bu kelime ile tanımlamakta.
Apartheid perspektifiyle baktığımızda ortaya çıkan tablo bu tanımı kullananları haklı çıkarıyor ne yazık ki. Bakalım…
Batı Şeria ve Gazze Şeridi: İsrail’in kontrolündeki Batı Şeria’da, Filistinliler ve Yahudi yerleşimciler arasında ciddi ayrımlar var. Filistinliler, hareket özgürlüğü kısıtlanmış, askeri kontrol noktalarıyla çevrilmiş ve yerleşim birimleri tarafından bölünmüş durumda. Yahudi yerleşimciler ise İsrail hükümeti tarafından desteklenen ve korunan yerleşimlerde yaşamakta.
Doğu Kudüs: İsrail’in 1967’de işgal ettiği ve daha sonra ilhak ettiği Doğu Kudüs’te, Filistinliler ve İsrailli Yahudiler arasında benzer ayrımlar mevcut. Filistinliler, ikamet ve mülkiyet hakları konusunda ayrımcılığa uğramakta ve kentsel gelişim projelerinden dışlanmakta.
Vatandaşlık ve Kimlik: İsrail vatandaşı olan Filistinliler, Yahudi vatandaşlarla aynı haklara sahip olmadıklarını iddia etmekte. Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinliler ise İsrail vatandaşlığına sahip olmadıkları için çeşitli temel haklardan mahrum kalmakta.
Hukuki Sistem: İsrailli Yahudiler ve Filistinliler için ayrı hukuki sistemler bulunmakta. Yahudi yerleşimciler İsrail hukukuna tabi iken, Filistinliler askeri hukuk altında yargılanmakta.
Öte yandan Birleşmiş Milletler ve çeşitli insan hakları örgütleri, İsrail’in Filistin topraklarındaki politikalarını apartheid olarak nitelendiren raporlar yayınladı. 2021’de, Human Rights Watch ve B’Tselem gibi saygın insan hakları örgütleri, İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarını apartheid olarak tanımlayan kapsamlı raporlar yayımladılar. (BKNZ RP1 ve RP2, RP3 )
Yazıyı çok uzatmamak adına, şu an dünya üzerinde gizli/aleni apartheid uygulayan zalim rejimleri teker teker yazarak vakit harcamayacağım. Ancak Erdoğan ve Siyasal İslamcıların inşa etmek istediği gerçek rejimin bundan bir farkı yok.
AKP İktidarı son Anayasa değişikliği ile tam da böyle bir rejim hayalini kurmakta ama meselemiz bu değil. Bir sonraki yazıda, apartheid rejiminin uygulamaları ve bağımsız medyanın röportaj yaptığı İsrailli askerlerin akıl almaz ifadelerine odaklanalım.
Ah bu zulüm…
Önce Bilal habeşi ile başlayan ve köleliği kabul etmeyen /etmeyecek her ademoğlunun derdi. Zulmün çapı değişiyor fakat amacı hep aynı.
“Allahtan başka mabud tanımam” sesi yükselen her yüreği Hint misali yemek gibi yaptıkları. Zulmün adı değişiyor son hep aynı. Yedikçe zalimleşen mitolojik canavarlar gün geldiğinde birbirlerini parçalayacak. O gün 7 uyuyanlar uyuyup uyanmışcasına Allahın koruduğunu yaşatacak.