MAHMUT AKPINAR | YORUM
Türkiye Cumhuriyeti İsrail’i ilk tanıyan Müslüman ülke. Tarihi boyunca İsrail-Türkiye ilişkileri hep iyi oldu. Askerlerin, Kemalistlerin etkin olduğu dönemde ve 28 Şubat sürecinde ilişkiler zirveye çıktı, hatta teslimiyet noktasına vardı. Bu dönemlerde İsrail, Türkiye’nin “stratejik ortağı” haline gelirdi. Kemalistler, “Araplardan ve İran’dan uzaklaşmak için” İsraille ilişkileri özellikle iyi tutardı. Savunma Sanayindeki bütün ihaleler onlara verilir, askeri yazılımlar İsrail’den alınırdı. F16’ların, tankların, stratejik silahların yenilenmeleri, renovasyonları onlara yaptırılırdı. MİT her daim İsrail ile sıkı iş birliği içinde çalışır, bazen bir şubesi gibi davranırdı.
Bu gün iktidarda olan İslamcılar ve toplum, Kemalistlerin İsrail’le bu kadar içiçe olmasını yadırgardı, sorgulardı. Ama AKP döneminde İsrail’le ilişkiler Kemalistlerin de ötesine geçti. Şu anda Kemalistlerinin devlette etkin olduğu dönemden çok daha girift ilişkiler var İsrail’le.
Darbe yönetimleri bile İsrail Gazze’de katliam yaparken, sivil halkı öldürüp hastaneleri, okulları vururken İsrail’e jet yakıtı göndermeye, savunma sanayiinde kullanılan demir-çelik ürünleri satmaya cesaret edemezdi. 45.000 sivil öldürülmüşken Türk limanlarından İsrail’e gemiler sevk etmeye cüret edemezlerdi. Dahası, kullanılan yazılımlar ve bazı programlar üzerinden İsrail bugün devletin bütün datalarını, toplumun bütün verilerini elde edebiliyor. Görüntüde İslamcı bir hamaset var, söylemde “Filistin, Gazze” “ümmet” var; ama İsrail’le tarihin en yüksek dayanışması yaşanıyor.
Ticaret tarihi seviyelere ulaştı. Gazeteci Metin Cihan, gemilerin sefer sayılarına kadar bunları tek tek ifşa etti. AKP iktidarı da kabullendi, “Bundan sonra olmayacak, bitiriyoruz!” diyerek ikrar ettiler. Ama acar gazeteciler yine ortaya çıkardı ki, bunu dedikten sonra da ticareti güya Filistin’le yapıyormuş gibi sürdürmüşler.
Peki İsrail Türkiye’yi tehdit eder mi? Askeri olarak vurur mu? Türkiye ile savaşmak ister mi?
Siyonistlerin bir Arzı Mev’ud planı olabilir. Bunun içine bir kısım Türkiye topraklarını da dahil edebilirler. Ancak bu çok uzun erimli ve uzak bir plan, bir yönüyle Yahudiler için Kızıl Elma. Şu anda Yahudilerin askeri ve fiziki olarak bu coğrafyayı işgal etmeleri, işgal ettikten sonra buraları kontrol etmeleri, buralara kalıcı nüfus kaydırmaları imkan ve ihtimal dışı.
İsrail daha önce işgal ettiği Sina yarımadasını bile elinde tutamadı, geri vermek zorunda kaldı. İsrail için şu anda öncelik mevcut sınırlar içindeki Yahudileri endişesiz, korkusuz, güven içinde yaşatabilmek. Bunu temin etmek için de Hamas’dan, Hizbullah’tan, Husilerden gelebilecek tehlikeleri bertaraf etmeye çalışıyorlar.
Kendilerine, Demir Kubbe adı verilen küçük ve korunaklı bir dünya kurdular. Bu alana yönelecek saldırıları bertaraf etmek öncelikleri. Netanyahu gibi siyonistler uzun erimde Arzı Mevuda yönelik çalışmalar yapsalar da halkın derdi İsrail’de güven ve huzur içinde yaşayabilmek. Tam da bu nedenle pek çok İsrail’li, Yahudi Netanyahu’nun heryerde ateş yakarak kendilerini güvensiz kıldığını, ülkeyi düşmanlarla çevrili hale getirdiğini ifade ediyor. Velev ki bütün İsrail talep etse dahi kısa ve orta vadede İsrail’in askeri ve siyasi olarak geniş alana yayılması, Ortadoğu’da farklı coğrafyaları orduyla, silahla, hard powerla denetim altına alması irrasyonel, akıl ve mantık dışı. Böyle bir çaba, amaç İsrail’i daha güvensiz kılar, iyice yalnızlaştırır.
Deli saçması!
Askeri veya fiziki işgalin, aleni siyasi kontrolün ötesinde elbetteki İsrail çevresinde güçlü, diri devletler istemez. Onları tehdit alanından çıkartmak için zayıflatmak ve yıpratmak ister. Bunu da ABD ve Batılı müttefikleri İsrail adına yapıyor zaten. Erdoğan’ın “Eş başkanıyım!” dediği BOP sayesinde İsrail daha önce savaştığı Irak’ı, parçaladı, zayıflattı, Suriye’yi parçaladı etkisizleştirdi.
İsrail’in Türkiye’yi vuracağı, Türkiyeye saldıracağı iddiası deli saçmasından ibaret. Bunu İsrail halkı da kabullenmez, dünya kamuoyu da. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti‘nin Yahudilerle hiçbir dönem problemi olmadı. Türkiye, İttihatçılar’dan bu tarafa Yahudilerin ve İsrail’in en çok sevdiği, tercih ettiği, “ikinci vatan” gördüğü ülke olagelmiştir.
Bugünlerde Erdoğan’ın ve AKP’lilerin tedavüle soktuğu bu iddia iç kamuoyunda safları sıklaştırmaya, ‘AK malları’ konsolide etmeye yöneliktir. Kimse de Erdoğan’a “Daha bir ay önce İsrail’e `bir gece ansızın gelebiliriz!’ diyordun! Ne değişti de şimdi İsrail vuracak korkusu yayıyorsun?” diye sormuyor.
Erdoğan zaten Türkiye’yi bitiriyor!
İsrail ve onun hâmileri kendi denetimleri dışında güçlü ve etkili bir Türkiye istemez. Olursa onu zaafa uğratmak, belki parçalamak isterler ama bunu askeri yollarla yapmazlar. Son on yılda Erdoğan rejiminin yaptığı gibi insan kaynaklarını biçerek, ekonomik kaynakları bitirerek, toplumu ayrıştırarak, toplumsal dengeleri bozarak, adalete güveni yok ederek, sosyal barışı dinamitleyerek, eğitimi sıfırlayarak yaparlar. Bunları Erdoğan iktidarı zaten on yıldır çok iyi yapıyor. Ülke kendi içine doğru çökerken, toplumsal yarılma yaşanırken İsrail askeri bir müdahale yaparak tüm Türkiye’yi kendisine karşı bir birleştirmek, dünya kamuoyunda yeni bir nefrete sebep olmak istemez.
İsrail Türkiye’yi silahla vurmaz, Tahrip Erdoğan gibi devlete, ülkeye, topluma derin hasarlar veren araçları kullanmayı tercih eder. Alternatif yollarla, kullanışlı elemanlarla Türkiye’yi vurur, güçsüzleştirir. Ülkeyi bölecekse elini ateşe sokmaksızın maşalarla ortamı karıştırır, kaos kargaşa ortamı oluşturur. Sonra da hedefinde varsa büyüklerinin yardımıyla böler. Güçsüz bir Türkiye isteyenlerin arzu edeceği her şeyi zaten BOP Eşbaşkanı Erdoğan fevkalade başarıyla yapıyor. Böyle bir durumda İsrail ahmak mı, aptal mı ki Türkiye’yi silahla vursun, askeri olarak tehdit etsin!
Kesinlikle! Çok güzel ifade ettiniz, sağolun.
Aynen, Türkiyedeki bütün siyasi otoriteler israilin emrinde, devlet bütün gücü ile israile çalışıyor, bütün köşe başları tutulmuş. Bugün Türkiyenin kaderine etki eden bu ahlaksızların tamamı pakraduni yada sabatayist filandır. bu kadar hain bir araya nasıl gelebildi?
Memleket organize bir şekilde ahlaksızlaştırıldı, soysuzlaştırıldı, namussuzlaştırıldı, dinsizleştirildi. Ceberrut bir millet oldu Anadolu
Sarayı vurmaz.
Cok dogru bir tesbit, maalesef
Türkiyeyi NATO dışına itme gayretleri ve Erdoğan vasıtasıyla tüm önemli kurumlarını (Sadece hizmet okulları değil, Boğaziçi Üniversitesi vs dahil), ekonomik, diplomatik ve ordunun savaşma kapasitesini topyenkün zayıflatma stratejisi altında uzun vadeli topraklarının en azından bir kısmını ele geçirme planı yatıyor olabilir. Riski arttıran bazı önemli faktörler arasında global ısınma sebebiyle tatlı su kaynaklarının kritik hale gelmesi ve radikal görüşe sahip dinci yöneticilerin başat olması sayılabilir. Özellikle büyük devletlerin kayıtsız, şartsız ve güçlü desteği düşünüldüğünde kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede bir saldırı olma ihtimalini göz ardı etmemek lazım diye düşünüyorum.
Birde su sorunun cevabini verin:
Sizin anlattiklariniza göre, ki Bence hepsi dogru, Tetikci Erdogan ve Derin yapi, Azmettirici, Patron ABD, Israil, Bati, Türkiye ve Islam düsmanlari konsoruyumu. Tetikciyi Sabah aksam elestiriyorsunuzda Azmettiriciyi, Patronu niye hic elestirmiyorsunuz!!!!
Elestirmeyi Birakin sabah aksam Demokratik iki lafinizdan biri öne cikiyor!
Örnek: Sinan Atesin tetikcisimi daha gaddar ve zalim azmeddiricisimi?!!
Israil in avukatliginada gerek yok. Israil kendi halkinin güvenligi icin yapiyormus. Bu nasil güvenlik! Kim güvende olmayan! Bu bahaneler hep cikar icin. Ajanlari heryere sizmis zaten, 7Ekim saldirilari dahil. 1.000 saldirandan 100 ü kesin Mossad ajanidir! Niye yeni yerlesim yerleri aciyor madem halkini korumak istiyorsa. Ne alaka