YORUM | SAİD EMRE ERENOL
Son günlerde, Levent Göktaş, Emre Olur ve Sedat Peker gibi kamuoyunda bilinen isimlerle ilgili yapılan haber ve yorumlarda Kırmızı Bülten’den (KB) bolca bahsedildiğini görüyoruz. Levent Göktaş ve Emre Olur hakkında KB vardı-yoktu tartışmaları sürüp gidiyor. Ancak görünen o ki, Kırmızı Bülten’in fonksiyonları kamuoyunca, hatta bazı hukukçularca tam bilinmiyor ya da yanlış biliniyor.
Nitekim Sedat Peker’in avukatı Ersan Barkın, İnterpol tarafından sadece ‘savunması alınmak üzere’ çıkarılan kırmızı bültenin, ‘tüm dünyada aranıyor’ şeklinde kapsamının genişletildiğini duyurmuş. Bu ifade Kırmızı Bülten’lerin hukukçular tarafından bile yanlış bilinebileceğini gösteriyor. Zira, bir kişi hakkında Kırmızı Bülten çıkarılmışsa, zaten tüm dünyada aranıyor demektir. ‘Sadece savunmasının alınması için KB çıkarılması’ diye bir şey yoktur. Bu konuya biraz açıklık getirelim;
Kırmızı Bülten, uluslararası Polis Teşkilatı İnterpol’ün dijital bir arama alarmıdır diyebiliriz. Kırmızı Bülten, İnterpol’e üye 195 ülkeden birinin talebi üzerine, adli makamlarca aranmakta olan bir şahsın, diğer üye ülkelerce yerinin tespiti, görüldüğü yerde yakalanması ve arayan ülkeye iadesi amacıyla, Fransa/Lyon’da bulunan İnterpol Genel Sekreterliği tarafından çıkartılan ve üye ülkelerin kanun uygulayıcı birimleri tarafından bilgisayar ekranı üzerinde sorgulanarak görülebilen uluslararası, elektronik bir arama aparatıdır.
Kırmızı Bülten talep edebilmek için, kişinin, suçun işlendiği yerin milli mevzuatına göre, en az iki yıl ve daha fazla hapis cezası ile cezalandırılmasını öngören bir suçlamaya muhatap olması, ya da 6 ay ve daha uzun süreli bir hapis cezasının infazı için aranıyor olması gerekmektedir.
Kırmızı Bülteni bir ülke kendisi çıkartamaz. Üye bir ülke, yakalanmasını ve iadesini istediği bir kişi hakkında kendi ülkesindeki adli prosedürleri takip ederek bir dosya hazırlar ve KB çıkartılması için kendi İnterpol birimi vasıtasıyla İnterpol Genel Sekreterliği’ne talepte bulunur. Bir ülkede soruşturması/kovuşturması devam eden kişiler hakkında ülke mahkemesinin o şahıs hakkında KB çıkarılmasına karar vermesi demek, o kişi hakkında İnterpol’e talepte bulunulmasına karar vermek anlamına gelmektedir.
Kısaca, Kırmızı Bülten’i ülkeler kendisi çıkaramaz, çıkarılması için Genel Sekreterlik’ten talepte bulunabilir. Bir de işin doğası gereği, bir kişi hakkında tüm üye ülkelerde aranması için KB çıkarılıyorsa, o kişinin nerede (hangi ülkede) olduğu bilinmiyor demektir. Yeri bilinen kişiler için ise KB değil, Difüzyon çıkarılması daha yaygın bir uygulamadır. Difüzyon’un ne olduğuna aşağıda değinilecektir.
İnterpol Genel Sekreterliği, bir ülkeden gelen KB talebini İNTERPOL Anayasası’na ve ilgili diğer mevzuata uygunluk açısından inceler. Talebi, belirlenen kriterlere uygun bulursa KB’i İNTERPOL Bilgi Sistemi’ne yükler ve 195 ülkeye yayınlar. İşte o zaman bir kişi hakkında KB çıkarılmış olur. Gelen KB talebi, belirlenen kriterlere uygun bulunmazsa Genel Sekreterlikçe reddedilir, dolayısıyla yayınlanmaz. Yayınlanmadığı için de KB çıkarılmış olmaz.
Ayrıca, İnterpol Anayasası’nın 3. maddesi, İnterpol’ün; dini, siyasi, askeri ve ırkçılıkla ilgili suçlarla ilgilenmeyeceğini hükme bağlamıştır. Bu minvalde, siyasi muhalifler hakkında yapılan KB talepleri, hukuken geçerli, somut suç delilleriyle desteklenmedikçe reddedilir.
Difüzyon nedir?
Difüzyon, Kırmızı Bülten çıkarma işlemleri zaman alabildiğinden, aranan bir şahsın gecikmeye mahal vermeden yakalanabilmesi amacıyla, Kırmızı Bülten’e ilişkin kriterler çerçevesinde, bir ülke İnterpol’ü tarafından, yine İnterpol kanalları kullanılarak bir veya birkaç ülkenin İnterpollerine doğrudan bildirilen arama alarmıdır. Kırmızı Bülten’den farkı, aranan kişinin bulunduğu yerin bilinmesi durumunda, doğrudan o ülkeye veya şahsın kaçabileceği değerlendirilen diğer bazı ülkelere gönderilmesidir. Sonuçları itibariyle Kırmızı Bülten’den farkı yoktur. İlgili ülkenin gönderdiği Difüzyon yazısı, dağıtımdan sonra Genel Sekreterlikçe prosedürlere uygunluğu açısından kontrol edilir. Mevzuata aykırı herhangi bir uygunsuzluk görülürse, Difüzyon talebi Genel Sekreterlik tarafından sistemden silinir ve ilgili ülkelere de bilgi verilir.
Kırmızı Bülten veya Difüzyon nedeniyle yakalanan bir kişi, hemen arayan ülkeye iade edilecek demek değildir. Kişinin yakalanması, iade işlemlerinin başlamasına dair atılan ilk adımdır. Yani arayan ülke, o kişi hakkındaki adli talep dosyasını göndererek resmi iade sürecini başlatır. Yakalayan ülkenin adli makamlarının iade şartlarını inceleyip bir karar vermesi gerekmektedir ki, bu da belli bir zaman alabilir. Yani, Kırmızı Bülten veya Difüzyon nedeniyle bir ülkede yakalanan kişinin, her zaman arayan ülkeye iade edileceği söylenemez. Bu durum, şahsı arayan ve yakalayan ülke arasındaki siyasi ilişkilere veya iki ülke arasındaki Güvenlik İşbirliği Anlaşmalarına göre değişiklik gösterebilir.
İadeyi engelleyen bir takım unsurlar da vardır. Örneğin; talep eden ülkede idam cezasının olması durumunda veya iade durumunda kişinin hayatî tehlikeye maruz kalabileceği değerlendirildiğinde iade gerçekleşmeyebilir. Aynı şekilde, bir kişinin herhangi bir ülkede mülteci (Refugee), veya sığınma talebinde bulunduğu (Asylum Seeker) anlaşıldığında iade işlemi uygulanmaz. Daha doğrusu demokratik ülkelerde uygulanmaz.
Özetle; İnterpol Kırmızı Bültenleri ve Difüzyonları, her zaman iadenin mutlak bir enstrümanı değildir. Ülkeler arası ilişkilerde son kararı veren merciin siyaset mekanizması olduğu da unutulmamalıdır.
Levent Göktaş, Emre Olur gibi kişiler hakkında KB veya Difüzyon çıkarılmış mıdır, çıkarılmamış mıdır, bunun belgesini görmedikçe bir şey söylenemez. Ancak şu kadarını söyleyebiliriz ki, bir kişi yakalanmasıyla birlikte apar topar ve jet hızıyla Türkiye’ye getiriliyorsa, yukarıda açıklandığı üzere, biraz zaman alabilecek resmi iade prosedürleri uygulanmamış, uluslararası hukuki süreç takip edilmemiş ve bir kısım katakulliler yapılmış demektir.