YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
İnsan hakları mücadelesi dendiğinde, bugün Türkiye’de akla ilk Ömer Faruk Gergerlioğlu gelir. Abartmıyorum, mübalağa etmeyi sevmem. En sıkı insan hakları mücadelecilerinden biridir de demiyorum. En dik duranı ve en etkilisidir diyorum. Dahası, en kapsayıcısıdır demeyi de bir borç biliyorum.
Sayın Gergerlioğlu’nu diğer insan hakları mücadelecilerinden ayıran en önemli özellik, onun kişilerin ideolojik, dini, politik, etnik, cinsel, sınıfsal, bölgesel kimlik ve tercihlerine bakmaksızın insan hakları avukatlığı yapmasıdır. Bu yönüyle bir tür insan hakları şövalyesidir. Hiçbir kişisel beklentisi olmaksızın, başkalarının acılarını dert edinen, kocaman yürekli iyi bir insandan bahsediyorum. Bir insanın Gergerlioğlu’nu sevmesi için çok nedeni olabilir. Ama onu sevmemek için, iyi bir insan olmamanız gerekir. Gergerlioğlu, bir bakıma Türkiye’de siyasal samimiyetin turnusol kâğıdıdır. İnsan hakları savunusunda, Kürtlerin hukukunu savunmanız için Kürt olmanıza gerek olmadığını, Cemaat’çilerin haklarını savunmak için Cemaat’ten olmanıza gerek olmadığını, kadınların hukukuna sahip çıkmak için kadın olmanıza gerek olmadığını, Barış Akademisyenlerinin hak ihlallerine göğüs germek için Barış Akademisyeni olmanız gerekmediğini, ondan öğrenirsiniz. Düzgün insan olmanın nadir bir özellik olmaya başladığı bir değerler erozyonunda, bir ahlak çölü olan ülkenin bir çocuğu kalkıp size Hipokrat yemininin siyasi uygulamasının gereğini yapıyorsa, ona saygı duymak zorundasınız. Bir hekim olan Gergerlioğlu, önüne getirilen hastanın kimliğine bakmaksızın onu tedavi etmekten nasıl kaçınmıyorsa, Türkiye’deki zulüm makinesi devletin kurbanları arasında da ayrım yapmıyor. Nerede bir haksızlık varsa, o onun karşısında yer alıyor. İyiyle kötünün dur durak bilmeyen savaşında, Türkiye’de kötülüğün tam tersi olan iyi, adeta Gergerlioğlu’nun vücudunda ete kemiğe bürünmüş durumda.
Gergerlioğlu, bu rejimin antitezidir. Ayrımcılığın zıt anlamlısıdır. Toleranssızlığın başat olduğu ve ödüllendirildiği bir sosyolojide, işlerin başka türlü de olabileceğini gösteren bir elçidir. Mesajı ise açıktır: Muhafazakâr olan biri, ateistlerin de hukukuna sahip çıkabilir. Bir Müslüman, LGBTQ’nun insan olmaktan gelen temel hak ve özgürlüklerini savunabilir. Bir HDP’li olarak Kürt olmayanların, bir Türk olarak ise Kürtlerin hukukunda ısrarcı olabilir. Bir siyasetçi olarak, doğruyla arasında çelişki oluşturmayabilir. Bir erkek olarak, kadınların acısına ve uğradığı zulme feministçe karşı durabilir. Gergerlioğlu bize ne olmadığımızı, ne olmamız gerektiğini anlatıyor. Bunu sözleriyle değil, yaşam biçimi, ilkeleri ve eylemleriyle yapıyor. Gergerlioğlu, herkesin kamplaştığı ve mahallelere göre saf tutulan ve pozisyon alınan bir sosyolojik savaşta, bu savaşın dışında bir alternatifimiz olduğunu kulaklarımıza fısıldıyor. Sevginin, saygının, ahlakın, doğrunun gücünün, moral üstünlüğün, Türk olmaktan da, Müslüman olmaktan da, diğer etnik ve dini aidiyetlerden de daha önemli olduğunu kanıtlıyor. Gerçek gücün yakıp-yıkmakla, korkutup-sindirmekle, kanla-gözyaşıyla, sertlikle-şiddetle değil, moral üstünlükle, yani haklı olmakla elde edileceğini bilfiil ispatlıyor. “Tek olsan da, haklı olma gerçeği değişmez”, “çoğunluk demek illa haklı olmak demek değildir” diyor.
Çok kalabalıklar, çok. Ama haklı değiller. Çok güçlüler, çok. Ama ahlaklı değiller. Teksin doktor, teksin sen. Vekil, sen gerçekten vekâletinin gereğini yerine getirirsin. Seni biz biliriz. Ve sen de bizi bilirsen, bu onur bize yeter. Sen ağlayanla ağlayan, çökene el veren, garibin derdine ortak olan, aldığı maaşın da, kendine verilen oyun da gereğini yapansın. Sen, kibar adam, duruşunla ve seçtiğin kelimelerle, bağırmaya gerek duymayansın. Çünkü söylediklerini yüksek sesle söylemene gerek yok; yeter ki söylediklerin doğruluktan şaşmasın. Gerçeği bir sen bilsen de, koca kalabalıkların seni onaylamaması neden önemli olsun? Haklılığı gösteren, seni destekleyenlerin sayısı değildir. Güç ise izafidir. Dahası sürekli bir siyasi güç olmaz. Tek sürekli güç, ahlakın ve onurun gücüdür. Ne mutlu ki sen o onurla anılıyorsun. Senin gücünü bu nedenle elinden alamazlar. Üzerine ne kadar giderlerse, moral üstünlüğünden gelen gücü o kadar arttıracaklar. Ve kendi altlarındaki zemini biraz daha kaybedecekler.
İnsan hakları mücadelesi, sadece kendin gibi olanların hakkını savunmak değildir. Hatta sadece kendin gibi olanların hakkını savunmak, insan hakları mücadelesi değildir! İnsan hakları mücadelesi, zor bir tercihtir. Bazen kendi mahallenden dışlanmaktır. Bazen en çok senin gibi olanların senden nefret etmesidir. Çoğu zaman insan hakları mücadelesi verenler, insan hakları ihlallerine uğradıkları için bu mücadeleye başlamazlar. Ama istisnasız her insan hakları savunucusu, mücadelesi esnasında insan hakları ihlallerine uğrar.
Bugün Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun parlamenter dokunulmazlığını kaldırmaya yelteniyorlar. Çünkü doğruları söyleyenlerden her zamankinden daha fazla korkuyorlar. Korkaklar, çünkü haksızlar. Kaypaklar, çünkü haklının karşısında güçsüzler. Haksızlar, çünkü sadece kendilerini seviyorlar. Güçsüzler, çünkü haklı değiller. Oysa seni doktor, haklısın. Ve oysa sen, vekil, işte bu nedenle güçlüsün. Bu nedenle onlar kaybedecek. Bu nedenle sen kazanacaksın. Bu nedenle tüm mağdurlar kazanacak. Çünkü haklılar sonunda hep kazanır. Ve bunun öyküsü yazılır. Bu öykü insanlık tarihidir. Ne mutlu ki, o tarihin 21. yüzyıldaki en önemli bölümlerinden biri yazılırken, o öykünün en önemli kahramanı sen olacaksın. İyi ki seni tanımışım.
millet tarafından secilmis bir isanın milletvekilligi baskaları tarafından nasıl dusurulebilir bu milletin hakkını gasp degilmidir.
Sayın Efe hocam, sizlerin bu minvaldeki gayretleriniz de takdire şayandır ve eminim imkanlar elverseydi sizde O güzel insan Ömer Faruk beyden geri kalmazdınız, ki maalesef bir kaç tane de olsa dahi sizler gibi gerçek aydın ve insanlığını şerefi gibi taşıyan şahsiyetlerin varlığı sevindirici!…
Saygılar sunarım.
İyiki.
EYYYY GERÇEK INSANLAR !…….
Benim 1. CUMHURBAŞKANI ADAYIM ÖMER FARUK GERGERLİOGLU dur , ÇÜNKÜ ;O HERKESTEN BİRİDİR, HERKESTE ONDAN BİRİDİR ÖMER BEY İÇİN emin olabilirsiniz.Ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz …..SİZLERDE BUNU BİR DÜŞÜNÜN NASIL DA YAKIŞTIĞINİ GÖRECEKSİNİZ……..