HABER-PORTRE | MEHMET ÖZDEMİR, LONDRA TR724
Kraliçe 2. Elizabeth’in 8 Eylül’de ölümü üzerine hemen saltanat görevlerine başlayan Prens Charles, cumartesi günü (10 Eylül) resmen İngiltere Kralı ilan edildi. ‘3. Charles’ ismini alan 73 yaşındaki Kral, tarihte bu görev için ‘en uzun süre bekleyen kişi’ oldu.
Bundan önce tahta çıkan en yaşlı Kral, annesi Kraliçe Victoria’nın 64 yıllık saltanatını bekleyen VII. Edward’dı. 1901 yılında 59 yaşında iken hükümdar olan Edward, 1910’da öldüğü için sadece 9 sene tahtta kalabildi.
Charles, normal insanların emeklilik döneminin tadını çıkardığı bir yaşta sorumluluğu ağır bir makama oturdu. Sadece İngiltere Kralı değil, aynı zamanda 56 bağımsız ülke ve 2,4 milyar insandan oluşan İngiliz Milletler Topluluğu’nun başkanı oldu. Ayrıca bu ülkelerden 14’ünün ‘devlet başkanı’ konumunda.
Aldığı sorumluluğun farkında olduğunu, resmen Kral ilan edildiği toplantıda kendisi de ifade etti Charles. Kraliçe II. Elizabeth’in hizmete olan bağlılığını övdükten sonra, “Annemin hükümdarlığı, süresi ve adanmışlığı eşsizdi. Bugün yas tutarken, bu inançla dolu ömre de teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bana kalan bu büyük mirasın ve hükümdarlıkla gelecek ağır sorumluluklarının bilincindeyim.” dedi.
‘Beceriksiz’ VII. Edward’ın yaptığını başarabilecek mi?
İngiliz basınında tartışılan konulardan biri yeni Kral’ın aldığı sorumluluğu taşıyıp taşıyamayacağı, yani monarşiyi sürdürüp sürdüremeyeceği. Çünkü Charles’ın yaşı toplumun geneline göre epey ileride. Ülkeyi yöneten politikacılar, iş dünyası liderleri, generaller, polis şefleri ise kendisinden 20-30 yıl daha küçük. Öte yandan halkın monarşiye desteği gün geçtikçe azalıyor. YouGov isimli şirketin anketlerine göre, 2012’de destek yüzde 75 iken bu yıl yüzde 62’ye geriledi. Gençler arasında oran çok daha düşük: Yüzde 33.
The Guardian gazetesi yazarı Stephen Bates, bu konudaki analizinde, yukarıda bahsi geçen VII. Edward’a atıf yapıyor. Bates’e göre, Kraliçe Victoria’nın kendinden sonrasıyla ilgili tek düşüncesi, ‘sevimli ama beceriksiz bir yaban arısı’ diye ün kazanan oğlunun saltanatın devamını getirip getiremeyeceğiydi. Edward, 9 yıllık kısa hakimiyetine rağmen endişeleri boşa çıkaracaktı. Zira, monarşi kurumunu geliştirerek popülaritesini artırmış ve demokratikleşen bir ulusta daha erişilebilir hale getirmişti.
Bates, “Peki Charles benzer bir şey başarabilir mi?” diye sorduğu analizinde ‘zamana ayak uydurmanın’ kraliyet hanedanının ayırt edici özelliklerinden olduğunu hatırlatıyor. Seleflerinin, özellikle VII. Edward’ın aksine, Charles’ın monarşinin gerekleri ve beklentileri konusunda iyi eğitildiğini ve bu göreve hazır olduğunu vurguluyor: “Devlet belgelerini gördü, toplantılara katıldı ve kraliyet etkinliklerinde annesinin yanında durdu. Devlet başkanı rolü için olabileceği kadar hazırlıklıdır.” Diğer yanan, ‘karmaşık, zor ve içine kapanık bir adam’ diye tanımladığı Charles’ın işinin sınırlı popülaritesi ve az sevilmesi sebebiyle zor olacağını belirtiyor.
Bogdanor: Çok kültürlü ve çok inançlı toplumun farkında
Kral Charles’la ilgili merak edilen diğer bir konu siyasi tarafsızlığını annesi kadar muhafaza edip edemeyeceği. Açık sözlü olmasıyla bilinen Charles, uzun prenslik döneminde bir çok konuda fikirlerini beyan etti. Bu yüzden kral olduğunda farklı davranamayacağı yönünde eleştiriler aldı. Ama o 2018’de BBC’ye verdiği röportajda bu eleştirilerin ‘saçmalık’ olduğunu belirterek, “Ben o kadar aptal değilim. Hükümdar olmanın ayrı bir tecrübe olduğunun farkındayım.” dedi.
BBC’ye konuşan anayasa uzmanı Prof. Vernon Bogdanor da Kral Charles’tan umutlu. Kral’ın ‘çok kültürlü, çok inançlı İngiltere’nin farkında olduğuna inanan Bogdanor, onun etnik azınlıklar ve dezavantajlı gruplarla bağlantı kurarak birleştirici bir güç olmaya çalışacağını öngörüyor. Kraliyet yorumcularından Victoria Murphy de yeni hükümdarın en önemli mesajının süreklilik ve istikrar olacağını ifade ederek, “Büyük, sarsıcı farklılıklar beklemeyin. Çok dikkatli olacak.” diyor.
Gelin bu konuları zamanın akışına bırakarak Kral 3. Charles’ın hayatına daha yakından bakalım. 14 Kasım 1948’de Londra’daki Buckingham Sarayı’nda Prenses Elizabeth ve Prens Philip’in ilk çocukları olarak dünyaya geldi. Tam adı Charles Philip Arthur George. 3 yaşına geldiğinde annesi Kraliçe olduğu için ‘Cornwall Dükü’ unvanını aldı.
Üniversite diploması olan ilk kral
Eğitim çağında ilk olarak Londra’nın batısındaki Hill House isimli okula gitti. Ama idealist babası daha iyi ve disiplinli eğitim almasını istiyordu. Bu yüzden onu kendisinin de eğitim gördüğü İskoçya’daki Goronstoun okullarına gönderdi. Charles, hem ailesinden uzak kalmaya hem de ağır eğitim şartlarına alışamayacaktı. Sonraki yıllarda bu okulda zorbalığa uğradığını söyleyecek ve orada geçirdiği zamanı ‘cehennem’ diye nitelendirecekti.
Ardından bir süre Avustralya’daki Geelong Grammer okuluna gitti. 1967’de Cambridge Üniversitesi’ndeki Trinity Koleji’ne girdi ve tarih okumayı seçti. 1969’da daha önce verilen Galler Prensi unvanını resmen almaya hazırlanırken Galler Üniversitesi Koleji’nde Galce dersi aldı. Prens nişanlarını taktığı törende konuşmasını Galce yaptı.
Cambridge’deki lisans eğitimini 1970’te tamamlarken, 5 yıl sonra yüksek lisans derecesi aldı. Böylece İngiltere’de üniversite diploması alan ilk veliaht prens oldu (Önceleri prensler Saray’da özel olarak eğitiliyordu). Charles, Trinity Koleji’ne devam ettiği sırada Dryden Society isimli bir drama grubuna katıldı. Bu sürede skeçlerde ve revülerde rol aldı, hatta kendi oyunlarından bazılarını yazdı. Ayrıca viyolonsel çalmayı öğrendi.
Modern mimari konusunda ‘açık sözlü’ bir eleştirmen
Üniversite sonrası Kraliyet Hava Kuvvetleri ile Kraliyet Donanması’na katılarak askeri eğitim aldı, helikopter pilotu oldu, teğmen rütbesi kazandı, 6 sene kadar İngiliz Ordusu’nda görev yaptı.
Charles, mimariye özel ilgi duydu. Modern mimari konusunda ‘açık sözlü’ bir eleştirmen oldu. Konuyla ilgili görüşlerini A Vision of Britain (1989) adlı eserinde dile getirdi. 1989 yılında “Bir Britanya Vizyonu: Mimarlığa Kişisel Bir Bakış” kitabını yayınladı. 3 sene sonra Galler Prensi Mimarlık Enstitüsü’nü kurdu. Burası sonradan kentsel dönüşüm ve kalkınma projeleriyle ilgilenen bir yardım kuruluşuna (The Prince’s Trust) dönüştü.
Prens Charles, 1970’te (şimdiki eşi) kendisinden bir yaş büyük Camilla Parker ile tanıştı ve yakın arkadaşlık kurdu. Camilla, üst sınıftan, varlıklı ama kraliyet çevresinden olmayan bir ailenin kızıydı. Aynı zamanda Andrew isimli bir Kraliyet süvarisi ile ilişkisi vardı. Camilla, 1972’de Charles askeri görevdeyken biraz da kendisini ‘Kraliçe’ olmaya uzak gördüğü için Andrew ile evlendi.
Charles ise 1981’de tanıştığı Kont Spencer’ın kızı Lady Diana ile kısa süre içinde evlendi. Aslında Diana, Charles’ı ilk olarak ablasının erkek arkadaşı diye tanımıştı. Kraliyet düğünü, televizyonda canlı yayınlanan ve yüz milyonlarca insan tarafından izlenen küresel bir medya olayına döndü. Çiftin ilk çocukları Prens William 1982’de ikincisi Prens Harry ise 1984’te dünyaya geldi.
1970’te tanıştığı Camilla ile 2005’te evlendi
Bu arada Charles ve Camilla birbirlerinin hayatlarında yer almaya devam etti. Aynı sosyal çevrelerde yer aldılar, hatta Charles ve Camilla’nın eşi Andrew birlikte polo oynadı. Medyada ise Charles hakkında ‘sadakatsizlik’ haberleri çıkmaya başladı. Haberler zaten eşiyle ilgili şüpheler taşıyan Prenses Diana’yı çileden çıkardı. Zaman içinde aradaki gerginlik iyice artınca 1992’de ayrılmaya karar verdiler. Fakat kamu görevlerini yerine getirmek ve oğullarını yetiştirme sorumluluğunu paylaşmak için resmi boşanma Ağustos 1996’da gerçekleşti. Bundan bir yıl önce de Camilla eşinden ayrılmıştı. Prenses Diana ise 1997’de Paris’te geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybedecekti.
Prens Charles’ın Camilla’ya olan ilişkisi hiç bitmemiş hatta Diana ile araları bozuldukça ona daha çok yaklaşmıştı. Nitekim, 9 Nisan 2005’te Camilla Parker Bowles ile evlendi. Mütevazı şartlarda yapılan düğünden sonra Bowles, Cornwall Düşesi unvanı aldı. Kamuoyu bu ilişkide hep Diana’nın tarafında dururken Charles ve Camilla’ya öfke duydu. Bu yüzden evliliğe toplumsal bir tepki geleceği yönünde endişe vardı. Fakat aradan uzun zaman geçmesi ve özellikle Charles’ın bu süreçte dikkatli davranması kamuoyunu yumuşatmıştı. Nitekim çiftin evliliği pek coşkulu olmasa dahi iyi dileklerde bulunanların tezahürat ve alkışlarıyla karşılandı.
Son yıllarda annesine bir tür naiplik yaptı
Prens Charles, mimarinin yanı sıra çevre kirliliği, küresel ısınma, organik tarım, eğitim, şehir planlaması, bitkisel tıp konularına da duyarlı bir isim. Bu alanlarda faaliyet yürüten 16 farklı yardım kuruluşu var. Ancak söz konusu kuruluşlara gelen yüklü bağışlar zaman zaman tartışma konusu oluyor. Örneğin, Usame Bin Ladin ailesi ile Katar başbakanından 1’en milyon sterlinlik bağışlar alındığı medyaya yansıdı. Charles ise bağışların müfettiş denetimlerinden geçtiğini söyledi. Hayır kurumlarına bağış karşılığında Suudi bir iş insanına vatandaşlık vadettiği iddiası da soruşturma konusu oldu.
Charles, kardeşi Prens Andrew’ün özel hayatı ile ilgili skandallar ortaya çıktığında, oğlu Prens Harry ile eşi Meghan Markle’ın kraliyet görevlerinden ayrılırken yaşanan krizlerde ise Kraliçe II. Elizabeth’in yanında durdu. Bir anlamda yaşı ve hastalıkları sebebiyle daha kırılgan hale gelen annesine naiplik yaptı, yükünü hafifletti.
Kral Charles’la ilgili bilhassa sosyal medyada konuşulan bir diğer konu parmaklarının şişmesi ve kızarması. Fotoğraf karelerine yansıyan Kral’ın şişmiş parmaklarından ‘sosis parmaklar’ diye bahsediliyor. Fotoğraflardan aynı sorunun ayak parmaklarında da yaşandığı anlaşılıyor. Bu durumun sebebiyle ilgili çeşitli rivayetler yazılsa da şimdiye kadar resmi bir açıklama yapılmış değil.