MEHMET ÖZDEMİR | LONDRA, TR724
İngiltere kraliyeti ailesi, atalarının köle ticaretiyle bağlantıları konusunda ortaya atılan iddialarla yüzleşmeye hazırlanıyor. Kraliyetin merkezi konumundaki Buckingham Sarayı, geçen hafta yaptığı açıklamada, ‘İngiliz monarşisi ve 17-18. yüzyıllardaki köle ticareti arasındaki ilişkiyi’ araştıran bağımsız bir çalışma ile işbirliği yaptığını duyurdu. 7 ay önce tahta çıkan Kral III. Charles’ın konuyu son derece ciddiye aldığı ve yakından takip ettiği belirtildi.
BBC’nin haberine göre, Tarihi Kraliyet Sarayları ile Manchester Üniversitesi tarafından yürütülen çalışma, monarşinin köle ticaretine katılımı ve imparatorlukla ilişkilerini araştırıyor. Buckingham Sarayı, araştırmacılara Kraliyet Arşivleri ve Kraliyet Koleksiyonu’na tam erişim sağlıyor. Tarihçi Camilla de Koning’in doktora projesi olan çalışma, Kral Charles tahta çıktıktan bir ay sonra başladı ve 2026 yılında tamamlanacak. Çalışma, köle ticareti yapan diğer şirketlerin ‘yatırımlarını’ da inceleyecek.
Kral Charles ve veliahdı Galler Prensi William, daha önce köle ticaretinin yol açtığı acılardan duydukları kişisel üzüntüyü dile getirmiş olsalar da son açıklama kendiliğinden yapılmadı. Tarihçiler tarafından ‘olumlu’ karşılanan ‘kölecilikle yüzleşme’ adımı, İngiltere’nin önemli gazetelerinden Guardian’ın ısrarlı haberlerinden sonra geldi. Gazete, 3 yıldır kraliyetin servetini sorguluyor; zenginliğin kaynaklarını, bunun nasıl gizlendiğini, saray mensuplarının yıllık gelirlerini ve ne kadar vergi ödediklerine dair kapsamlı dosyalar hazırlıyor.
III. WILLIAM, ÜNLÜ KÖLE TÜCCARINDAN HİSSE PARASI ALMIŞ
Guardian, konuyla ilgili araştırma haberlerinin sonuncusunu geçen hafta, ‘Kraliyetin Maliyeti’ üst başlığını attığı bir dizi ile paylaştı. 5 Nisan’da yayımladıkları bir belge, monarşinin kölecilikle ilişkisine dair bugüne kadar ortaya konan en somut kanıt niteliğindeydi. Buckingham Sarayı’na açıklama yapmaya zorlayan belge, meşhur İngiliz köle tüccarı Edward Colston’ın, 1689’da elde ettiği kârdan dönemin kralı III. William’a, payına düşen 1.000 sterlini (bugünkü eşdeğeri 163.000 sterlin) aktardığını gösteriyor.
Colston, 17. yüzyılda köle ticareti yapan Royal African Company’nin (RAC) başkan yardımcısıydı. Onun, kendi el yazısı ile oluşturduğu belgeden III. William’ın söz konusu şirkete hissedar olduğu anlaşılıyor. Gazete, kritik değerdeki belgeyi, Virginia Commonwealth Üniversitesi’nde görevli tarihçi Dr. Brooke Newman’ın ocak ayında Londra’daki arşivlerde bulduğunu yazdı.
Guardian’ın dizisinde yer alan bir başka haber, I. Elizabeth’ten IV. William’a kadar, 270 yıllık süre boyunca hangi imparatorun köle ticaretiyle bağlantısı olduğunu gösteriyordu. Tarihçilere göre, aralarında kraliçeler I. Elizabeth, Anne ve II. Marry’nin de bulunduğu 12 İngiliz hükümdarı Britanya’nın köleliğe katılımına ya sponsor oldu, ya destek verdi yahut bundan kâr sağladı.
‘KÖLECİLİK PARASIYLA’ YAPILAN KRALİYET KONUTLARI
Dr. Newman’ın keşfine göre, İngiltere’nin kölecilikten elde ettiği kâr arttıkça, bir dönem ortak hükümdarlık yapan III. William ve II. Mary hisselerden daha fazla zenginlik sağladı. Zaten Colston, RAC hisselerini devrettikten sonra, III. William köle ticaretinde ‘tekel’ konuma gelen şirketin başkanı oldu. Bu arada, tarihi araştırmalardan toplanan bilgileri derleyen Slave Voyages veri tabanı, RAC’ın faaliyet gösterdiği 60 yıl içinde, 24.000’i çocuk, 186 bin 827 köleleştirilmiş insanı Amerika’ya taşıdığını ortaya koyuyor. Yolculuklar sırasında 38.000’den fazla kişinin hayatını kaybettiği biliniyor.
III. William, halen bahçesinde bir bronz heykelinin bulunduğu Kensington Sarayı’nı bu dönemde ‘kraliyet konutu’ olarak yaptırmıştı. İlginçtir, bugün o sarayı, III. William’ın adaşı, veliaht Prens William ve eşi Prenses Kate resmi ikametgâh olarak kullanıyor. Şu an Galler Prensi olan William, 1997’de ölen annesi Prenses Diana’nın yanında burada büyümüştü.
Mevcut Kral III. Charles ve eşi Kraliçe Camilla’nın evi Clarence House’un da 1820’lerin sonlarında yine kölelikten kazanç sağlayan IV. William için inşa edildiği belirtiliyor. IV. William, 1833’te kölelik kaldırıldığında kraldı, ancak o her zaman buna karşı çıkmıştı. Lordlar Kamarası’ndaki konuşmalarını köleliği savunmaya ayırmış, köleliğin refah için hayati önem taşıdığını savunmuş ve köleleştirilmiş insanların ‘nispeten mütevazı bir mutluluk içinde’ olduklarını iddia etmişti.
SÖMÜRGE ZENGİNLİĞİ VE MÜLK GELİRLERİ DE MERCEK ALTINDA
Guardian gazetesi, Windsor Hanedanı olarak bilinen İngiliz kraliyet ailesinin sömürge ülkelerinden sağladıkları zenginliklerle Birleşik Krallık’taki mülklerinden kazandıkları gelirleri de masaya yatırdı. Bu kapsamda, İngiltere’nin Hint alt kıtası üzerindeki yönetiminden sorumlu Hindistan Ofisi’nin arşivlerinde bulunan 46 sayfalık bir dosya öne çıkıyor. 1912 tarihli rapor, paha biçilmez mücevherlerin fetih (sömürge) ganimeti olarak Hindistan’dan nasıl çıkarılıp Kraliçe Victoria’ya verildiğini açıklıyor.
Belgede tanımlanan mücevherler arasında heykeller, tablolar, takılar ve diğer eşyalar yer alıyor. Bunların başında dünyanın en büyük elması olarak bilinen Koh-i-Noor var. 105,6 karatlık elmas, geçen eylülde hayatını kaybeden Kraliçe II. Elizabeth’in törenlerde taktığı tacın merkezinde duruyor. Diğeri, bir Hint mihracesi tarafından atlarını süslemek için kullanılan 19 büyük zümrütle işlenmiş uzunca bir altın kuşak. Ayrıca ‘dört adet çok büyük spinel (en büyüğü 325,5 karatlık) yakuttan oluşan kısa bir kolye ile Lahor hazinelerinden alınma ‘224 büyük inciden oluşan kolye’ dikkat çekiyor.
Araştırma dizisinde, İngiliz halkının kraliyet ailesine ödediği verginin miktarı, Bourbon Hanedanı’ndan gelen İspanya Krallığı’na ödenen vergi ile karşılaştırıldı. Buna göre, krallık İspanyollara sadece 7.4 milyon sterline mal olurken, İngiltere’de tacın maliyeti 86 milyon sterline çıkıyor. Üstelik, Lancaster ve Cornwall olarak bilinen iki ayrı dükalık mülklerinden elde ettikleri yılık 40 milyon sterlinlik gelir buna dahil değil. Kraliyetin, ülke genelinde sahip olduğu mülklerden bugüne kadar 1,2 milyar sterlinlik kazanç sağladığı tahmin ediliyor.
‘II. ELIZABETH, ÖZEL SERVETİNİ GİZLEMEK İÇİN KULİS YAPTI’
Guardian, iki yıl önceki bir haberinde, Kraliçe II. Elizabeth’in özel servetini gizlemek için 1973’te hükümet nezdinde kulis yaptığını ortaya çıkarmıştı. Habere göre, avukatlarını dönemin bakanlarına gönderen Kraliçe, kraliyet şirketlerini ‘yeni şeffaflık yasasının’ yaptırımlarından muaf tutacak madde eklenmesini sağladı. Üstelik yetkilerini defalarca bu tür amaçlar için kulandı.
Gazetenin, ‘utanç verici’ diye tanımladığı özel servet şimdi Kral III. Charles’ın tasarrufuna geçmiş durumda. Prenslik döneminden beri kraliyetin çağa ayak uydurmasını isteyen, bu konuda annesi ile tartışmalar yaşayan Charles, kendisinden beklenen şeffaflık adımlarını atar mı bilinmez. Ancak hem önceki açıklamaları hem de Buckingham Sarayı’ndan gelen mesajlar, ‘kölecilikle yüzleşmeye’ istekli olduğunu gösteriyor.
Örneğin geçen yıl Ruanda’ya yaptığı bir gezi sırasında Charles, köle ticaretinin sebep olduğu acıdan dolayı ‘kişisel üzüntüsünün derinliğini’ tarif edemediğini söylemişti. Oğlu Prens William da geçen bahardaki Jamaika ziyaretinde köleliğin iğrenç olduğunu ifade etmiş ve “Asla olmamalıydı çünkü tarihimizi sonsuza kadar lekeledi.” gibi sözler sarfetmişti.
TARİHÇİLER VE MAĞDURLAR DAHA BÜYÜK ADIM BEKLİYOR
BBC’ye açıklama yapan Buckingham Sarayı sözcüsü, Kral’ın göreve geldiğinden bu yana köleliğin etkilerine ilişkin anlayışını derinleştirme taahhüdünü ‘canlılık ve kararlılıkla’ sürdürmek istediğini bildirdi. Sözcüye göre, Kral ayrıca, bazı eski sömürge devletlerini halen kendine bağlı kılan İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinin ‘anayasal monarşi’ mi yoksa ‘cumhuriyet’ mi olacaklarına kendilerinin karar vermesi gerektiğini düşünüyor. Bu örgütün köklerinin İngiltere tarihinin en acı dönemine uzandığının farkında olan Charles, artık geçmişin yanlışlarını kabul etmek gerektiğine inanıyor.
İngiltere merkezli bir ırk eşitliği düşünce kuruluşu olan Runnymede Trust’ın CEO’su Dr. Halima Begum, Kral’ın desteğini memnuniyetle karşıladığını, fakat kölelik ve sömürgeciliğin tarihi ve mirasının tam araştırılması için bir kraliyet komisyonuna ihtiyaç olduğunu vurguladı. “Böyle bir hareket, milyonlarca İngiliz vatandaşına ve İngiliz Milletler Topluluğu genelindeki vatandaşlara gerçekten ilham verebilir.” dedi.
Avrupalı güçlerin, tarlalarda çalıştırmak üzere insanları köleleştirdiği 20 Karayip ülkesini temsil eden Caricom Tazminat Komisyonu’nun başkan yardımcısı Eric Phillips ise, Charles’ın monarşinin köleciliğe katılımını hemen şimdi kabul etmesini istiyor. Phillips şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kral Charles’ın özür dileyecek kadar bilgi sahibi olduğuna inanıyorum.. 2026’ya daha birkaç yıl var ve tazminat konusu ivme kazanıyor. Bu yüzden Kral Charles, köle ticaretinin etkileri ve mirasını tam olarak anlamak ve tazminat adaletini ele almak için özel bir komisyon aracılığıyla Caricom’la ilişki kurması konusunda İngiliz hükümetini teşvik etmelidir.”