YORUM | YÜKSEL DURGUT
Doğu kültüründe yaşayanlar, siyasetlerinin neden Batı demokrasilerinden çok farklı olduğunu merak ederler. Siyaset, toplumsal gerçeklerden doğar ve onları yansıtır. Doğu toplumu, batılılardan farklıdır ve dolayısıyla politikaları da öyle. Ancak daha da ilginci, ortak bir kültüre, tarihe ve değerlere rağmen Pakistan siyaseti diğer Güney Asya Bölgesel İşbirliği Teşkilatı (SAARC) ülkelerinden de çok ayrıdır.
Bu farklılığı ortaya koyan ilk gerçek, politikacıların sosyal sınıfıdır. Eski büyük partilerin üst düzey liderleri -Pakistan Halk Partisi (PPP) ve Pakistan Müslim Lig-Nawaz (PML-N) – toprak ağası ve iş dünyasının üst sınıfına aittir. Buna karşılık, orta sınıf liderliğindeki partiler Hindistan Kongresi, BJP gibi SAARC ülkelerinde ve AAP, Mayawati, Mamta Banerjee’nin partileri gibi çoğu bölgesel partide norm olmuştur. Bangladeş’te Mujib ve Zia-ur Rahman aileleri, çoğu partinin üst düzey liderleri gibi orta sınıf köklerine sahiptir. Aynı şey Sri Lanka, Maldivler, Nepal ve Butan için de geçerlidir. Afganistan otokratiktir, ancak ana siyasi gücü Taliban bile orta sınıf tarafından yönetilmektedir.
Pakistanlı gazeteci bir dostum, İmran Han’ın Pakistan’da sevilmesinin en önemli nedeninin bugüne kadar iktidara gelmiş diğer siyasiler gibi ‘Toprak Ağası’ olmamasından kaynaklandığını söylemişti. Pakistan tarihinde ülke yönetiminde söz sahibi olan partilerin hemen hemen hepsi aşiretlerden gelen bir lider öne sürdüler.
Diğer bir ayrışma ise özellikle ordunun siyaset üzerindeki hakimiyeti. Yıllarca açıkça hüküm sürdüğü yönetim üzerindeki etkisini şimdi bile hissettiriyor. SAARC içinde sadece Bangladeş bu şekilde yönetim sürmesine rağmen, Pakistan’ın tarihi bu konuda daha karanlık. Ancak Pakistan, bu yönetim alışkanlığını ortadan kaldırmak için çaba gösteriyor. Afganistan silahlı bir grup tarafından yönetiliyor. Ancak diğer SAARC ülkeleri, her zaman demokratik olmasa da, yalnızca sivil yönetimden oluşan bir geçmişe sahipler.
Ancak Pakistan’da geçen haftadan beri yaşanan siyasi gerginlik eski devrik Başbakan İmran Han’ın, halka açık bir toplantıda bir yargıcı ve iki üst düzey polis yetkilisini tehdit ettiği için Terörle Mücadele Yasası kapsamında suçlanması ile gerildi. PTI lideri Han’ın, sağ kolu Şahbaz Gill’in tutuklanması sonrası yaptığı açıklamaların televizyonlarda yayınlanması yasaklandı.
Pakistan İçişleri Bakanı Rana Sanaullah’ın, 6 subayın öldürüldüğü Lasbela olayından sonra Gill’in orduyu hükümete karşı kışkırttığı ve İmran Han’ın polisleri tehdit ettiği iddialarından sonra kanunların yerine getirileceğini açıklaması siyaseti ısıttı. Han, Pakistan Ordusunu ‘hırsızlar çetesi’ olarak nitelendirdiği hükümetin yanında değil, halkın yanında durmaya çağırdı.
Bugün Pakistan siyasetindeki belirgin kutuplaşmanın yanı sıra diğer siyasi partiler, Pakistan Tahrik-i İnsaf (Pakistan Adalet Hareketi – PTI) partisini engellemeye çalışıyor. Demokrasinin yakın zamanda Pakistan’da hayata geçmesi mevcut hükümet ile de mümkün görünmüyor.
Çok özlenen ‘lider’ olarak anılan İmran Han’ın partisi, ilk olarak ülkede islami partiler ile dirsek temasında bulundu. Ardından Amerikan aleyhtarı söylemleri ile gündem oldu. Pakistan bugün, demokratik çözümün PTI’da yatmaya devam ettiğine dair miyop bir bakış açısıyla, tehlikeli bir şekilde kutuplaşmış durumda. Bu endişe, uzun süredir sayısız sosyal, ekonomik ve politik faktörden muzdarip olan ülkenin çok az ilerleme kaydetmesinden kaynaklanıyor. Ancak ülkenin istikrara kavuşması için ılımlı, yapıcı ve kademeli bir reformdan yana olan hiçbir siyasi lideri yok. Olanları ise yasaklanmaya çalışılıyor.
Kısır bir kalkınma tuzağına saplanmış, ekonomik durumu her geçen gün kötüye giden gençlerin fırsatlarını başka ülkelerde aradığı Pakistan’da siyasi çekişmelerin gölgesinde sorunlar büyüyor.
Bugün İmran Han’ın tutuklanma olasılığı, takvim yapraklarında Pakistan siyasetinde yaşananların birer kopyası durumunda. Ancak Pakistan, kuruluşunun üzerinden 75 yıl geçmesine rağmen kendisine en uygun yönetim biçiminin hangisi olduğuna henüz karar verebilmiş değil.