HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, siyasette parlayan bir yıldız/yıldızdı. Siyasetteki hırsı, onu bu makama kadar taşıdı. Aynı hırsı onu ülkenin başına mı taşıyacak, yoksa “bir rüzgardı esti geçti” mi dedirtecek? Bu cevabı aranan bir soru. Ancak bu soru, ülkenin en büyük probleminin perdelemek için kullanılıyor.
Türkiye’yi Ankara yönetiyorsa da, Ankara’nın ipleri İstanbul’un elinde. Yerel yönetimlerin etkinleştirildiği Turgut Özallı yıllardan bu yana İstanbul daha da güçlendi. Bu durum, İstanbul’a başkan seçilenlerin, kendilerini ülkeyi yönetebilecek aday olarak görmesine zemin hazırladı.
Bu, Bedrettin Dalan’la başlayan bir gelenek oldu. Dalan, İstanbul’u 4 yıl yönettikten sonra Mart 1989’da bir öfkeye kurban gidip yeniden seçilemeyince, kurucusu olduğu Anavatan Partisi’nden (ANAP) ayrılıp 1990’da Demokrat Merkez Partisi’ni (DMP) kurdu.
Yerine gelen Nurettin Sözen’in seçilmesi kendisi için bile sürpriz olduğundan, görev süresini bitirmekten başka bir beklentisi yoktu.
1994’te siyasette bölünmüş yapı, Refah Partisi (RP) adayı Tayyip Erdoğan’ın ipi göğüslemesini sağladı. RP adayı, ANAP adayından yüzde 3, SHP adayından yüzde 5, DYP adayından yüzde 10, DSP adayından yüzde 12 daha fazla oy almıştı.
İBB Başkanı olan Erdoğan, oluşturduğu havuz ya da çift kasa sistemiyle siyasette kendini finanse edecek parayı temin etti. Başlangıç enerjisini buradan sağladığı sermayeyle ülkedeki her kurum ve kuruluşu adım adım dönüştürmeyi başardı.
Kendisi, “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” tezini doğrulayan bir isim olduğundan, bu şehri yaşı itibariyle siyasette hiçbir hırsı olmayacak “Kadir Abisine” teslim etti. Kadir Topbaş’ın aday gösterilmesi bunun içindi. “Kadir Abi”, yıllarca tepe tepe kullanıldıktan sonra kırılan bir alet gibi kenara atıldı.
ASLINDA İMAMOĞLU’NUN ERDOĞANLAŞMASINDAN KORKULDU
Beylikdüzü Belediye Başkanlığından İstanbul’a uzanan Ekrem İmamoğlu, 16 bakanlığın bütçesinden daha büyük bir yapının başına geçince, iktidar tarafı ne kadar büyük bir kayıp yaşadığının daha iyi farkına vardı.
Tayyip Erdoğan, İmamoğlu’nu bir gerekçe bulup görevden alma dahil alt etmek için her yolu denemeye devam ediyor. Bugüne kadar dışarıdan gelen her müdahale İmamoğlu’nun işine yaradı.
Rize ve Trabzon’u kapsayan geziden paylaşılan bir kare fotoğrafın yaptığı tahribat kadar, İmamoğlu cephesinde büyük yıkıma yol açan olmadı.
Dünkü yazımda da belirtmeye çalıştığım gibi, ortada bir hata olup olmadığı tartışılsa da iletişim yanlışlığı olduğu muhakkaktı. Hem İBB Sözcüsü Murat Ongun’un, hem Başkan İmamoğlu’nun tavrı çok yanlıştı.
İnsanlarda ister istemez, “ortada gerçeği varken Erdoğan’ın replikasına ihtiyaç yok” duygusu uyandırdı. “Vız gelir tırıs gider” benzeri sözleri, üslûbu, hatta parmak sallaması bile “Yeni Erdoğan” korkusuna yol açtı.
İBB Başkanının ekibi, bu endişeyi bile yanlış yorumladı. Oysa insanlar, Nagehan Alçı ve Ertuğrul Özkök’e öfke kusarken aslında göz ardı edilen bazı ilkeleri hatırlatmak istedi.
Bunlardan ilki, daha kötüsünü görmüş olan insanların daha az kötüsüne razı geldikleri anlamına gelmiyor.
İkincisi, insanlarda geçmişe ilişkin bir adalet ve hesap sorulması beklentisi var.
Üçüncüsü, herkese eşit mesafede olmak demek adil olmak demek değildir. Sevgi pıtırcığı olmanın da bir sınırı ve ölçüsü olmalıdır.
İmamoğlu, ülkemiz siyaset tablosu için genç denebilecek bir isim. Henüz 51’ini yaşıyor. AK Parti’nin yenilmez armada olarak gördüğü İstanbul’da seçimi kazanan kişi oldu. Bu paye ona yetip biraz beklemesi gerekirken, ilk seçimde cumhurbaşkanı adayı olmak amacıyla ülkeyi gezip dolaşmaya başladı.
İlk gezisini, 23 Haziran’daki İstanbul seçimleri için düğünü erteleyen Ceylan-Cihan Yaşar çiftinin nikahlarına katılmak amacıyla 31 Ağustos 2019’da Batman’a gitti. İşin ilginç, yanı İmamoğlu’nun yöre halkından gördüğü sevgi, sonraki ilgilerin habercisi gibiydi.
Sağlam adımlarla yol aldığı sanılan İmamoğlu, Malatya’da, Gaziantep’te, Rize’de, Trabzon’da gördüğü ilginin bir kısmını geri almak isteyen adımlar atmaya başladığı gibi bir çıkış yaptı.
Kendine gönül veren sanatçı ve kanaat önderi denebilecek isimleri yaptığı açıklamalarla küstürdü. Şampiyonluğa hasret kalmış olsa bile Türkiye’de “Fenerbahçelilik” diye bir kavram var.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, İmamoğlu’nun Trabzonspor fanatizmine karşı, sandık uyarısı yaptı:
“İnşallah Fenerbahçelilerin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu’na hangi şehrin belediye başkanı olduğunu hatırlatma günleri gelmez.”
Taraftarlarsa, 2002’de Başbakan Mesut Yılmaz’ın bir canlı yayında söylediği, “Allahın izniyle bu sene Galatasaray’ı şampiyon yapacağız” sözleri üzerine yaşananları hatırlatıp paylaşmaya başladı. Fenerbahçeliler, 17 Mart 2002’de Kadıköy’de Malatya maçında açtıkları, “Sandıkta görüşürüz Mesut Bey” pankartıyla başlayan çıkışta Yılmaz’ın bitişine giden başlangıç hatırlatması yaptılar.
Paylaşılan şarkılardaki mesaj daha netti:
“Seçim günü geliyor,
Muhtaçsınız oylara
Bize yanlış yapanı
Gömeceğiz sandığa.
Unuttuysanız bizi Mesut Yılmaz’a sorun.
Hiç kimse oynayamaz,
Fenerbahçe ile oyun.”
İmamoğlu’nun, kendi tabanıyla, Fenerbahçelilerle giriştiği kavgadan nasıl bir sonuçla çıkacağı henüz belli değil. İmamoğlu’nun Karadeniz’de batan gemilerinden sonra filosunu yeniden kurmaya yönelik bir çaba içine girdiği görülüyor.
İmamoğlu, çiftçilere fide dağıtım töreninde yaptığı açıklamayla hatasından dönme sinyalini verdi. Kısmi özür dilemesi de önemli bir adım olmalı:
“Ben çiftçi çocuğuyum, benden kibir doğmaz. Bu açıklamaları yapan arkadaşlardan, sadece ve sadece dün bir konuşmada kullandığım ‘vız gelir tırıs’ gider sözlerimden dolayı özür diliyorum.”
İBB Başkanı, aynı toplantıda kendisine samimi eleştiri yönelttiğini söyleyenlerle bir araya geleceğini duyurdu:
“Eleştirisini bana söylemek isteyen herkesi bir salona davet edeceğim, hepsini tek tek dinleyeceğim.”
İmamoğlu’nun çabaları, yaşanan tahribatın ne kadarını telafi eder bunu zaman gösterecek.
Şurası bir gerçek ki bir fotoğraf karesi dar gelirliyi perişan eden hayat pahalılığını, Cumhuriyet tarihi boyunca benzerine rastlanmamış servet transferini ve iktidarın yol açtığı zulümleri gündemden geri plana atmış oldu.