YORUM | HASAN CÜCÜK
Avrupa’da yıla damgasını vuran ekip Manchester City oldu. Pep Guardiola yönetimindeki City son 6 yılda 5’inci Premier Lig şampiyonluğuna ulaşırken, sadece bir kupayla yetinmedi. FA Cup ve Şampiyonlar Ligi ile sezonu taçlandırıp, Manchester United’dan sonra sezonu üç kupayla kapatan ikinci takım oldu. Her ne kadar spot ışıkları Norveçli dev forvet Erling Haaland üzerinde olsa da İlkay Gündoğan kritik maçlarda sahne alıp, kazanılan kupalarda pay sahibi oldu. Her üç kupada takım kaptanı olan İlkay Gündoğan’ın ellerinde yükseldi. Kupalarla birlikte İlkay’ın Ada macerası sonlandı. Yeni destinasyonu artık Barcelona olacak.
Barcelona üç yıl aradan sonra sezonu zirvede tamamladı. Kulüp efsanelerinden Xavi ile mutlu sona ulaşan Barça, sezonla birlikte iki efsaneyle yolları ayrıldı. Defans–orta saha bağlantısını yıllarca başarıyla yapan ve doğru zamanda doğru yerde bulunan Sergio Busquets ile sol bek Jordi Alba veda edilen isimler oldu. Busquets’in boşluğunu takım içinde doldurmaya en yakın aday olarak Hollandalı Frankie De Jong gösteriliyor. Her ne kadar sezonu zirvede bitirmiş olsa da Barcelona’nın Şampiyonlar Ligi arenasında mücadele edecek güçlü bir kadrosu bulunmuyor.
Son iki sezonda gruptan çıkamayan Barcelona, gelecek yıl Devler Ligi’nde mazisine yakışan bir performans ortaya koymak istiyor. İlk hedef doğal olarak Lionel Messi idi. Finansal sorunların kopardığı Messi’nin kulübe dönmesine kesin gözle bakılıyordu. İmza için Paris’ten Barcelona’ya uçması beklenen Messi’nin rotayı ABD’ye çevirmesi hayal kırıklığı yaşattı. Messi rüyası açılmamak üzere kapanmış oldu. İçinde bulunduğu mali krizden dolayı bonservisi elinde olan oyunculara yönelen Barcelona’ya piyango Ada’dan çıktı.
Profesyonel futbol yolculuğuna 2008’de Nürnberg’de başlayan İlkay Gündoğan, Temmuz 2011’de 5,5 milyon Euro karşılığında Borussia Dortmund’a imza attı. Jürgen Klopp yönetimindeki Dortmund’da formayı kapan İlkay, ayağının tozuyla ilk sezonunda Bundesliga şampiyonluğu ve Almanya Kupası sevinci yaşadı. 2016’da yeni bir maceraya atılan İlkay Gündoğan, 27 milyon Euro karşılığında Ada’nın devlerinden Manchester City’e transfer oldu. Takımın dümenine geçen Pep Guardiola transferde tek belirleyici oldu. İlkay transferi beraberinde soru işaretleri getirmedi demek mümkün değildi. Fizik gücü Premier Lig’in çok altındaydı. Dortmund’un son yıllarda parlatıp Ada’ya gönderdiği isimler hüsran yaşatmıştı. Benzer bir sonun İlkay’ı da bekliyor olması sürpriz olmayacaktı.
İlk sezonunda forma bulmakta zorlanan İlkay’ın geri döneceğini bekleyenler ikinci sezonun başlamasıyla yanıldıklarını görecekti. Guardiola, fizik ve kondisyon zaafı bulunan İlkay’ın farklı bir kimliğe bürünmesini sağladı. Sezgilerinin yanına teknik becerisini ekleyen İlkay, gol ve asistleri ile her geçen yıl kalitesini katladı. Özellikle bu sezonun son haftalarında Erling Haaland sessizliği bürünürken, sahneye çıkan İlkay kritik maçlarda puanları takımının hanesine yazdırdı. 6 yıllık City döneminde 14 kupa sevinci yaşayan İlkay’ın yeni rotası Barcelona olacak.
Hafta içinde İlkay’ın gövde gösterisiyle Barcelona’ya imza atması bekleniyor. City, 6 yıl önce ödediği 27 milyon Euro’nun karşılığını fazlasıyla aldı. Hatta İlkay, City’nin bu kadar düşük bonservis ödeyip, maksimum verim aldığı tek transfer oldu. 32 yaşındaki İlkay futbolunun olgunluk dönemini yaşıyor. Sezonu tüm kulvarlarda 57 maçla kapattı. Bunun 49’unda sahaya ilk 11’de çıktı. Premier Lig istatiklerini La Liga’ya taşıması sürpriz olmayacak. Hatta zorluk düzeyini dikkate aldığımızda La Liga’da bizlere ‘İlkay şov’ bile seyrettirebilir.
İlkay’ın bir diğer avantajı ise Barcelona felsefesiyle yetişen Pep Guardiola ile 6 yıl çalışmış olması. Orta sahadaki Pedri ve Gavi gibi iki genç yeteneğe bir anlamda ‘abilik’ yapacak. İlkay klasik bir defansif orta saha değil. Ofansif yönü çok güçlü. Topa hükmeden, tekniği üst düzey. Robert Lewandowski’yi gol noktasında buluşturmakta zorlanan Barcelona için İlkay ciddi bir avantaj olacak.
İlkay Gündoğan her ne kadar milli takım tercihini Almanya’dan yana yapmış olsa da ‘Türk asıllı’ özelliği doğuştan geliyor. Ve hiçbir Türk oyuncunun Avrupa arenasında tatmadığı başarılara imza attı. 5 Premier Lig şampiyonluğunun yanına Şampiyonlar Ligi kupasını kazanan ilk Türk olmayı da ekledi.