RÖPORTAJ | BASRİ DOĞAN
Türkiye’de ihdas edilen tek adam rejimine biat edenlerin başını Diyanet camiası çekti. Çok az ilahiyatçı kurulan rejime ve bu aşamada yapılan zulümlere karşı çıktı. Onlar da ülkede kendilerine yer bulamadıkları için yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Bunlardan biri de İlahiyatçı Yusuf Abdi. Bursa’da Hizmet Hareketine mensup bir kolejde Din Kültürü Öğretmenliği yapan Yusuf Abdi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hakkında tutuklama kararı çıkarılan ilahiyatçılardan biri.
İlahiyatçı Yusuf Abdi, şimdi Amsterdam’a 120 kilo metre mesafede bir kampta mülteci hayatı yaşıyor. 40 ay gaybubet yaptığını belirten Yusuf Abdi, zulüm sürecine en büyük katkıyı Diyanet camiasının verdiğini düşünüyor. Kırgınlıklarını ve yaşadıklarını Tr724’e anlatan Abdi, ’’Zulme uğrayanların ailelerinden birer kişi Erdoğan’a hayır deseydi bu kadar zulmedemezdi. Bu yönüyle de halkın çok büyük bir vebal üstlendiğine inanıyorum.” diyor.
ÖLÜMÜ GÖZE ALARAK ÜLKEMİZİ TERK ETMEK ZORUNDA KALDIK
Gördüklerine ve çektiklerine daha fazla dayanamadığı için ülkeyi terketmek zorunda bırakıldığını ifade eden Yusuf Abdi ile süreci konuştuk:
“Çıkmaya karar verdik ama bu seferde Meriç korkusu sardı. Orası adeta sırattan geçmek gibiydi. Devamlı ölüm haberleri geliyordu. Hatta biz eşimle istişare edip çıkmaya karar vermiştik ki tam o sıralar Ege’de kayık alabora olmuş 12 kardeşimiz vefat etmişti. O ve diğer ölüm haberleri bizi çok etkilemişti ama Türkiye de bu şekilde yaşamaktansa ölümü göze alarak ülkemizi terk etmek zorunda kaldık. Nehir safhası ayrı bir maceraydı koca bir nehirden lastik bir botla karşıya geçeceksin. Balık gibi istifledi bizi kaçakçı bota ve karşıya geçtik kazasız belasız. Bizim geçtiğimiz dönem su seviyesi iyice düşüktü Hamdolsun rahat geçtik. Yunanistan tarafına geçtik. 30 dakika kadar yürümüştük ki askerle karşılaştık. Bizi deport ederler mi diye korkarken yanımıza geldiklerinde biz kendimizi tanıttık. Zaten biliyorlar. Gülenist olduğumuzu söyleyince ilk soruları “Su ister misiniz? ve karnınız aç mı?’’ Oldu. İşte tam o esnada benim kafam döndü ömür boyu bize anlatılan azılı düşman Yunan askeri bize insanlık dersi veriyordu. Komutan bizzat kendisi gidip bize su getirdi. Tabii o suyu içmedik orada abdest alıp namaz kılmamız gerekiyordu. Suyu abdest için kullanınca askerler çok şaşırmıştı. Yunanistan da 1.5 ay kaldık. Orası başka bir alem. Meriç geride kalmış ve Avrupa ya geçiş sıkıntısı başlamıştı. Çünkü kaçak geçmek zorundasın ve orada denetimler çok sıkı. Yunanistan da çok kalamayız çünkü güvenli değil Erdoğan’ın ajanları her yerden insan kaçırıyor,bir de maddi olarak da sıkıntı.Elimizde yeterli para yok. Hamdolsun biz çok beklemeden geçebildik.’’
BİR ANKET BİZİ HOLLANDA’YI TERCİH ETMEMİZİ SAĞLADI
’’Bir anket vardı ABD de yapılmıştı. Oradaki bir soru Hollanda’yı daha da cazip kıldı gözümüzde. Soru şuydu: Komşunuzun bir Müslüman olmasını ister misiniz? Evet isterim diyenlerin oranı çok yüksekti. Yanlış hatırlamıyorsam yüzde 79/80 gibi Hollanda ilk üçte idi. Bu yönüyle Hollanda’nın çok özgür, insan haklarına saygılı ifade özgürlüğü olan bir ülke olduğunu düşündüğümüz için buraya gelmeye karar verdik. Tabii bunların kararını eşimle istişare ederek alıyorduk.Çünkü gideceğimiz ülke bundan sonra yaşayacağımız yeni ülkemiz olacaktı. Hollanda’ya gelince beklentimin çok üzerinde bir sevgi ve muhabbetle karşılaştım. İnsanlar güler yüzlü herkes birbirine selam veriyor. Bizden çok üst düzeyde insanlık yaşıyorlar. Mecbur olmamalarına rağmen bize çok güzel ortamlar hazırlamışlar ve tüm ihtiyaçlarımızı karşılıyorlar.Sizin vesilenizle Kraliyet yönetimi, tüm diğer yetkililer, Hollanda halkı ve bizimle ilgilenen COA yani mülteci yönetimine teşekkür ediyoruz.”
DİL ÖĞRENİP BURADA YAŞAMAK İSTİYORUZ
“İnşallah en kısa zamanda oturum alıp yeni hayatımıza başlamak istiyoruz. Oturumdan sonra ne yapacağımı hiç düşünmedim bir plan yapmadım. Çünkü burada sıfırdan bir hayata başlıyoruz. Öncelikle ben beni yaşamak istiyorum. Olmam gerektiği gibi olmaya bugüne kadar edindiğim ahlakı hayatıma yansıtmaya çalışacağım. Rızık kaygım yok. Rızık Allah’ın teminatı altında. Biz de hayatın bir köşesine tutunuruz. Onu zaman tayin edecek. Biz bir an evvel dil öğrenip buradaki yeni yaşantımıza adapte olmamız gerekiyor. Biz de onu yapıyoruz.’’
TÜRKİYE’DE EN ÇOK KORKTUĞUM YERLER CAMİLER İDİ
“Bu kadarını tahmin edemezdim. Düşünsenize Türkiye de 40 ay gaybubet yaptım en çok korktuğum yerler camilerdi. Çünkü anında ihbar ediyorlardı. Bu yüzden de camilere gidemedim. “Bugün kimse gidemiyor ya!” kaderin tecellisi. Hangi kitap hangi din hangi peygamberden okumuş öğrenmişler Müslüman’ın, Müslüman’a kafir diyebileceğini? Nerde yazıyor. Müslümanın namusunun kendilerine helal olduğu. Beni en çok ürküten şey buydu darbe tiyatrosundan hemen ertesi gün sokaklarda bunların namusu bize helaldir dediler. 20 yılı aşkın vazife yaptım hizmette kızları üniversite kazanır ararlar bir yurda veya eve yerleştirin diye yalvarırlardı, ailelerini emanet ederlerdi bir kişi çıkıp “saçının bir teline zarar geldi” diyebilir mi? Diyemez. Ne oldu da ertesi gün namusumuza göz diktiler, kafir dediler, haşhaşi dediler? Anlamak mümkün değil. Bu söylemlerin yayılması ve kabul bulmasında en büyük pay ilahiyat ve diyanet camiasınındır. Erdoğan’dan korktuklarının yarısı kadar Allah tan korksalardı bunları asla yapmazlardı. Kürsülerden bu insanlar ballandıra ballandıra Hz.Ömer in r.a adaletinden bahsederler. Kürsüde Hz. Ömer in fetvasına veya sözüne karşı çıkan,onu düzelten kadına karşı “ey Ömer dinini bu kadın kadar bile bilmiyorsun.” deyişini anlatırlar. Kadının “hayır” demesini taçlandırırlar. Bizler Erdoğan iktidarının yolsuzluğuna adaletsizliğine ve insan haklarından uzaklaşmasına “hayır” dediğimiz için kafir, haşhaşi olduk terörist ilan edildik. Hayır demeseydik hala baş üstünde olmaya devam ediyor olurduk ki bu da Allah’a karşı isyan olurdu.
DİYANET BİNLERCE İNSANIN HAKKINA GİRDİ
Diyanet fetva yayınladı. O kuruldaki hocaların 3-4’ünü tanıyorum. İlmi derinlikleri olmayan kişiler. Hadisten Kur’an’dan anlamayanlar Hocaefendinin yorum söylem veya alıntılarını değerlendirmeye çalıştılar ve yanlış yaptılar. Binlerce insanın hakkına girdiler. Burada yeri gelmişken bir hatıramı arz edeyim. 15 Temmuz’dan evvel bir müftüyle bir ortamda karşılaştım. Hizmeti iyi biliyordum ama hiç de bildiğimiz gibi değilmiş. Yurtdışında ajanlık yapıyorlar vs. söyleyince ben de dedim ki Hucurat Suresi 6. Ayette “Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” diyor Allah. Siz araştırdınız mı gerçek mi değil mi diye dedim.”Gazeteler öyle yazıyor.” dedi. Ben de dedim ki: Geçen günler Efgan Ala (haşa) “Peygamber gururlanmıştı biz gururlanmayacağız.” dedi ve diğer bir bakan “Kur an’la dalga geçti” bu ifadeler küfür müdür? dedim evet dedi. Peki bunları eleştirdiniz mi, bunlara sesinizi çıkardınız mı? dedim ses yok, verecek cevapları yok. Başka bir imam da “hükümet araştırmış benim araştırmama gerek yok.” demişti. Anlayış bu kafa bu maalesef. Bu gün binlerce kadın hapiste yaklaşık 900 bebek hapiste. Genç kızlarımıza işkence ettiler. Bunlar dinde olmayan şeyler. Peygamberimiz (SAV) savaşta bile kılıç çeken düşman kadınlarına müdahaleye izin vermemiştir. Peki siz neye dayanarak bunları içeri attınız. Neye dayanarak işkence ediyor zulmediyorsunuz. Ben siyasetçilere çok kızgınım. Ama bir o kadar da bizleri tanıyan Türk halkına kızgınım. Politikacılar bizi haşhaşi, terörist, vatan haini ilan ederken bizim akrabalarımıza bizi tanıyanlara ne oluyor ki bizi kafir ve terörist ilan edebiliyorlar. Bu zulme uğrayanların ailelerinden birer kişi Erdoğan’a hayır deseydi bu kadar zulmedemezdi bu adam diye düşünüyorum. Bu yönüyle de halkın çok büyük bir vebal üstlendiğine inanıyorum.”
HERKES BİR OLMUŞ CEMAATİ YOK ETMEYE ÇALIŞIYOR
Türkiye’de sağcısı solcusu muhalefetiyle herkesin bir olmuş bir cemaati yok etmeye çalıştıklarını söyleyen İlahiyatçı Yusuf Abdi, sözlerini şöyle tamamladı: ’’Ben Hocaefendi’nin sözüyle diyorum ki, ” Allah’ın bitirmediğini kimse bitiremez.” Bitiremediler de hamdolsun. Bırakın dini hiç bir vicdan buna rıza göstermez. Bugün, haksız yere hapsettikleri insanları hapishanelerde virüsle baş başa bırakıp ölüme terk ediyorlar. Allah bir an evvel kadını erkeğiyle bütün kardeşlerimize ve çocuklarımıza fereç ve mahreç nasip etsin.”
Türkiye mâlesef çok büyük bir inhiraf yaşıyor. Tefessüh zaten eskiydi, ama şimdi tamamen dışa vurdu.
Hakka-hukuka hürmet, adalet duygusu halk arasında da zayıf. Genel olarak, kendinden olmayan, her türlü zulme, gadre layık görülüyor. Adalet mekanizmasının işlememesinin de etkisi var belki bunda, veya o da berikinden kaynaklanıyor. Yalan, sahtekarlık çok yaygın.
İşte böyle bir bünye Hizmet’i kaldıramadı. Kendine uymuyor, kendinden değil çünkü…
Sağcısına da uymuyor, solcusuna da, başka bir şeyine de… Ortak kültürü (ya da kültürsüzlüğü dahâ doğru olur) var bunların…
Hizmet’in bir kulbunu da bulamadılar kendi taraflarına çekemek için…
Yaşananların genel sebebi bu diye düşünüyorum.