Ana Sayfa Ekonomi İktisatçı Prof. Dr. Şişman: “Sonbaharda muhtemel bir stagflasyon krizi derinleştirebilir”

İktisatçı Prof. Dr. Şişman: “Sonbaharda muhtemel bir stagflasyon krizi derinleştirebilir”

İktisatçı Prof. Dr. Mehmet Şişman, sonbaharda yaşanması olası stagflasyonun ülkede krizi derinleştireceğini söyledi. Şişman, “Ortalama ücret ve maaşlar reel olarak düşük kalıyor. Hayat pahalılığı devam edecek, işsizlik artacak.” dedi. Cumhuriyet’in sorularını cevaplayan Şişman’a göre bu yıl enflasyon yüzde 45-50 arasında kapanacak. Gelecek yıl da yüzde 30’un altı zor. Ülkedeki hayat pahalılığının en can yakıcı sorun olduğunu anlatan Şişman, bu sorunun çözümü içinse öncelikle hukukun üstünlüğü, adil yargılama ve yargı bağımsızlığı konularının çözülmesi gerektiğine vurgu yaptı. Şişman ayrıca krizde dibi henüz görmediğimizi söyledi.

Prof. Dr. Mehmet Şişman

Mehmet Şişman’ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

Krizde dibi görmemiz için, enflasyon beklentilerini düşürecek gelişmelere ihtiyaç var. Bu açıdan ekonomide bütüncül bir bakış göremiyoruz.

Devlet sermaye ideolojik bağlılığı yeni ve kalkınma düşüncesi içeren enflasyonu ve işsizliği düşürme kanalında değil. Yıl sonunda yüzde 40’lı rakamların altına düşmeyeceği belli olan enflasyonu gelecek yıl da yüzde 30’lara düşürmek bu anlayışla çok zor. Politik çıkmaz var, nasıl aşılacağı toplumsal muhalefetin tavrına da bağlıdır.

Enflasyondaki tansiyonun görece azalması, işsizliği giderek daha fazla öne çıkaracaktır. Neoliberal uygulamalar devam ederse ki, öyle gözüküyor, enflasyon artış hızı düştükçe işsizlikte artış göreceğiz ne yazık ki.

Enflasyonun yine de dünya ortalamasının çok üstünde olacağı sonbahar dönemi, önlem alınamazsa yükselen işsizlikle Türkiye’yi stagflasyona taşıyabilir. Yani hem durgunluk (stagnation) hem de enflasyonun birlikte görüldüğü olguyla karşılaşabiliriz.

Zira çıktı açığını nereye kadar ayarlayabilirler bu piyasa yapısıyla, belirsizdir. Tekrar yüzde 10’ların üstüne çıkan işsizlik düzeylerini yüzde 40’lardaki enflasyonla birlikte (stagflasyon) göreceğiz bu gidişle. Bu da krizin toplumsal etkisini daha da ağırlaştıracak.

Ortalama ücret ve maaşlar reel olarak düşüyor

Baştan beri söylediğimiz üzere, enflasyon artış hızını düşürmede tek başına para politikasının yetersizliği ortaya çıkmıştır. Türkiye’de enflasyon ölçüm sorunları bir yana, halkın hissettiği ve yaşadığı enflasyonu yıl sonunda yüzde 45-50 bandına getirebilseniz bile, hayat pahalılığı bir yanıyla devam edecek. Zira hala fiyatlar artmaya devam ettiği için; başta emekli maaşları ve asgari ücret olmak üzere, ortalama ücret ve maaşlar reel olarak düşük kalıyor.

TCMB’nin yılsonu hedefi (yüzde 38-42 bandı) giderek çok mütevazi kalıyor. Yıl sonu resmi enflasyon hissedilen enflasyon makası devam edecek. Yılı yüzde 45-50 arası bir enflasyonla (Tüik yine şaşırtmazsa) bitirmemizi bekliyorum. Gelecek yıl enflasyonun mevcut politikalarla yüzde 30 ların altına inmesi zor gözüküyor. Halkın ihtiyaçlarını öne alan, halkla iletişimi sağlıklı kuran ve sermayenin üretime yönlendirilmesiyle bu sorun aşılabilir ancak. Bunun içinde para, maliye ve gelirler politikasının daha etkin kullanılması gerekiyor.

Öncelikle hukukun üstünlüğü sorunu çözülmeli

Öncelikle hukukun üstünlüğü, adil yargılama ve yargı bağımsızlığı konuları çözülmeli. Sonra eşitsizliği aşağıya çekecek makro politikalar uygulamaya sokulmalı. Böylece halk enflasyon için umudunu kaybetmez, böylece yaşam standartları da düşmez. Hayat pahalılığı ve buna bağlı eşitsizlik (gelir dağılımı bozukluğu) en yakıcı sorundur ekonomide. Ardından işsizlik geliyor.

Gelecek sene işsizlik bir miktar öne geçebilir sorunlar sıralamasında ancak yine hayat pahalı olmaya devam edecek, çünkü kaynakları çok kötü kullanıldı, verimsizlik ve bütçe açığı aşılması gerek sorun yumağı. Maliye politikası ve gelirler politikasının yeterince etkin kullanılamadığını gözlüyoruz.

Halkın yaşam standartları hızla düşüyor

Var olan eşitsizlik düzeyini veri alan politikalar, yoksulluğu ve eşitsizliği daha da artırmaktadır. Zira başta emekliler olmak üzere, ortalama ücretler reel olarak düşüyor, halkın enflasyona karşı korunmasız bırakıldığını gözlüyoruz. Ülkede halkın yaşam standartları hızla düşüyor. İlk yüzde 20’lik gelir dilimi hariç, P80 denilen kesim giderek daha zorunlu mal ve hizmetlerle yetinmek zorunda bırakılıyor, çünkü gelirleri yetmiyor.

Halbuki bunu değişterecek kamusal araçlar daha önce başta Fransa olmak üzere uygulanmış. Örneğin gelirler politikasıyla (yeniden dağıtım) yüksek kar eden veya çok yüksek ücret alanların vergileri artırılarak, düşük ücretler üzerindeki vergi yükü azaltılabilir. Temel mallardaki fiyatlamaların arka planı uygulanan Neoliberal iktisat politikalarını değiştirmekten geçer.

Tarımda plansızlık, sanayide ithalata bağımlılık devam ediyor. Dünya gıda fiyatları düşerken (FAO price index), Türkiye’de gıda fiyatları geçen yıl yüzde 58,91 arttı (Tüik). Gıda fiyatlarını düşürmek için tarım, sanayi ve ulaşım işbirliğini göremiyoruz.

 

HENÜZ YORUM YOK