AKP hükümetinin ekonomi yönetiminde yaptığı değişiklikler piyasa tarafından olumlu karşılandı ancak hükümetin hukuk ve ekonomide uygulayacağı reform söylemlerinin göstermelik olduğunun anlaşılması doların ateşini yeniden yaktı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası ve Merkez Bankası başkanının değişimiyle başlayan döviz kurundaki düşüş, Çarşamba günü yerini tekrar yükselişe bıraktı. Dolar yeniden 8 lira seviyelerini gördü.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Erdoğan ile başlayan “yargıda reform” sözleriyle döviz kurlarındaki düşüş başladı. Ancak BDDK’nın aldığı aktif rasyo kararı sonrasında dolardaki düşüş durdu. Bununla birlikte Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Bülent Arınç’ın, eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve iş adamı Osman Kavala’nın tahliye olmalı sözlerine önce yakın çalışma arkadaşı AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tepki göstermesi ardından istifa etmesi sonucu döviz kuru yeniden 8 liranın üstüne çıktı.
Deneyimli iktisatçı Cüneyt Akman ile döviz kurlarındaki yükselişin, geri adım atılan yargı reformlarıyla ilgisi olup olmadığını Deutsche Welle Türkçe’ye anlattı.
“HEPSİNİN ALTINDA, TÜRKİYE’NİN KEYFİ YÖNETİMİ YATIYORDU…”
Dolar yeniden 8 lira seviyelerine ulaştı. Yargıda yapılacak reformlara dair verilen sözlerden dönülmesiyle, doların yükselişe geçmesi arasında bir ilişki olduğunu düşünüyor musunuz?
-Kesinlikle. Ancak meselenin birkaç farklı boyutu var ve bunlar birbiriyle bağlantılı. Hatırlayın, Türkiye’de döviz kuru 2018 Ağustos’unda, Batı ile yaşanan gerginlikten sonra çığrından çıkmıştı. Bu gerginlikleri ortadan kaldırmak için de ‘zihni sinir’ projeleri, birtakım garip yöntemler icat etmişlerdi. Döviz satma hesapları, swaplar üzerinden atılan taklalar, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) riski artırmaya yönelik faaliyetlerini bunlar arasında sayabiliriz. Ancak dikkat ederseniz hepsinin altında, Türkiye’nin keyfi yönetimi yatıyordu. Bu keyfi yönetim hem iç, hem de dış politikada sıkıntılara yol açıyordu. Bugün geldiğimiz noktada bunu aşmak için reform hareketleri yapılmaya başladı. Piyasa da olumlu karşılık verdi ve ‘bunları Türkiye’nin normalleşmesinin teknik adımları’ olarak algıladı.
Bülent Arınç’ın sözleri, Bahçeli’nin karşı çıkışı ve Erdoğan’ın da Arınç’a karşı cephe almasıyla bu algı ortadan kalktı mı yani?
-Bunlar yaşanınca “Bu ne perhiz? Bu ne lahana turşusu?” dediler. Piyasalar yeniden Türkiye’de bir reform olmayacağını düşünmeye başladı.
“DIŞARIDAN BAKAN YATIRIMCI GÖRÜR”
Son günlerde Batı’ya, özellikle de Avrupa Birliği’ne olumlu mesajlar veriliyordu. O tarafta bir umut yok mu?
-Alman gemisi Türk gemisini durdurmuş, arama yapmış. Türkiye onu protesto etmiş. Fransa ile zaten bir savaşmadığımız kalmış. Dolayısıyla dışarıdan bakan yatırımcı, Batı ile olan düzelme sözünün de yürümediğini görüyor.
Erdoğan ve AKP’nin, iktidarını sürdürebilmesi için ekonomik iyileşmeye ihtiyacı var. Aynı şekilde Bahçeli ile MHP ittifakına da… Önceki gün yaşananlar, Erdoğan’ın tercihini Bahçeli’den yana kullandığını mı gösteriyor?
-Erdoğan, çok kısa vadede vaatlerle iki adım ileri, bir adım geri giderek ülkeyi yönetebilir. Ancak kısa vadede Bahçeli ile anlaşmak zorunda, başka çaresi yok. Uzun vadede ise Avrupa ile de anlaşmak zorunda. Buna, ‘fakir otoriter rejimler trajedisi’ diyebiliriz. Petrolünüz yoksa, boyuna müjdesini verdiğiniz gazlar gerçekten gaz değilse, yapacak bir şeyiniz yok. Parasız diktatörlük buraya kadar.
“ELBETTE DOLAR BUGÜN DAHA İYİ BİR SEVİYEDE OLURDU”
Arınç’ın konuşmasıyla rafa kaldırılan bazı reformlar gerçekleşmiş olsaydı, bugün dolar yeniden yükselişe geçer miydi?
-Doların bu durumda olmasının altında yatan yapısal ve ciddi ekonomik sebepler var. Borçluyuz, borçların vadesi dolmak üzere… Meseleleri kalıcı olarak çözmek için önce siyasi ortamın normalleşmesi şart. Yargıyla ilgili reformlar hayata geçirilmiş olsaydı, elbette dolar bugün daha iyi bir seviyede olurdu. Ancak tabii ki tek çözüm bu değil. Ekonomik olarak da atılması gereken çok adım var.
-Az önce ekonomik krizin derinleşmesi durumunda Bahçeli’nin, ittifaktan çekilebileceğini söylediniz. Bir erken seçim ihtimalinden mi bahsediyorsunuz?
Yakın zamana kadar erken seçim ihtimali görmüyordum. Ancak şu an her şey çok karıştı. Ekonomi çığrından çıkar ve sürdürülemez hale gelirse, Bahçeli’nin kendisi bile ülkeyi erken seçime götürebilir. Ya da tam tersine Erdoğan, Bahçeli’den uzaklaşmak ve reformları gerçekleştirmek için erken seçim isteyebilir. Şu andan itibaren Türkiye’de her şey olabilir diye düşünmek lazım.
Neden böyle düşünüyorsunuz?
-‘Ekonomi, demokrasi olmadan yürümez’ diye bir şey yok. Ekonomi, kanun ve kurallar olduğu sürece demokrasisiz de yürür. Türkiye’nin temel sorunu demokrasinin olmayışı değil, devlet olmanın temel özelliklerini yitirmiş olması. Türkiye, mafya liderleriyle çalışan, işbirliği yapan, hiçbir kurumun olmadığı, yargının işlemediği, güvenin kalmadığı bir yapıya dönüştü. Böyle devlet olmaz, böyle toplum olmaz. En önemlisi, böyle ekonomi olmaz.