YORUM | Prof. Dr. OSMAN ŞAHİN
Hizmet insanları, koruma refleksinin gereği olarak seçimlerde hükümete destek vermediler. İlk seçimde, iktidar partisi seçimleri kazandı. Sonraki seçimlerde de durum farklı olmadı ve her defasında mevcut iktidar kazanarak, seçimlerden galip çıktı. Hizmet, kendine düşeni yaparak zalimlere destek vermemiş ve sebeplerin hakkını da vererek mücadelesini gerçekleştirmiş oldu. Süreç boyunca hizmete ait bütün kurumlara el kondu, mensuplarının bir kısmı kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı denilmeden hapse atılırken, bir kısmı da yurt dışına çıkmak zorunda kaldılar. Bütün bu hadiselere bakıldığında ise zahiren hizmet, hep kaybeden taraf oldu.
Fakat “El hayr fi mahtarahullah-Gerçek hayr Allah’ın (c.c) murat buyurduğudur” sırrınca zahiri sonuçlar ne olursa olsun, Allah’ın (c.c) bu zahiri şer gözüken hadiselerle, kendi davasına her şeyleriyle kendilerini adamış hizmet hareketine kazandıracağı çok önemli kazanımlar vardı.
Türkiye’deki bu mücadelede hizmet başarılı olsaydı ne olurdu?…
Eğer Türkiye’deki bu mücadelede hizmet başarılı olsaydı ne olurdu? Her şeyden önce Hizmet hareketi mevcut yönetimi yıkmış bir hareket olarak görülecekti. Halbuki bir sivil yapı olan Hizmet hareketinin hükümetleri devirmek gibi bir hedefi yoktur. Hedefi bütün insanlık olan ve kalplere girmeyi hedeflemiş bir hareket için böyle bir algının oluşması ciddi zararlar verecekti. Bu algı hizmet hareketine karşı bir taraftan önyargılara yol açarken, diğer taraftan düşmanlar üretecekti. Aynı zamanda bütün dünyaya mesajını ulaştırması adına da engeller oluşturacaktı.
Böyle bir neticeye ulaşmış bir yapı, ülkedeki diğer siyasi partiler için de bir tehdit unsuru olarak görülmeye devam edecekti. Temel amacı eğitim olan, toplumlar arasında diyalog köprüleri kurarak mesajlarını ulaştırmayı hedeflemiş bir hareket için, siyasi arenada elde edilecek zahiri bir başarı, diğer ülkelerde de yanlış düşünceler meydana getirecek ve amacı güç elde etmek olan diğer yapılara benzetilerek, varlıklarının devamı tehlike altına girecekti. Huntington’un medeniyetler çatışmasınındaki tezinin gerçekleşmemesi asıl hedefleri arasında olan, bütün dünyada barış ortamı oluşturmak suretiyle, insanlığın saadetinin temini için çalışan ve herkesin herkesi kendi konumunda kabul etmesinin mümkün olduğunu dava eden bir hareket için böyle bir başarı ancak zararları netice verecekti. Bugün hizmet hareketini bitirmek için çalışanların, o ülke idarecilerini ikna etme adına kullandıkları argüman da tam olarak budur.
Hadiseler başlamadan önce bilinçli olarak, dünya ve ülke kamuoyunda, Hizmet Hareketi’nin çok güçlü olduğu düşüncesi oluşturulmaya çalışıldı ve bunda başarılı olundu. O kadar ki, Ülke’de gerçekleşen her pozitif veya negatif hadisenin arkasında Hizmet Hareketi’nin olduğuna inanılıyordu. Başkaları buna inandıkları gibi, Hizmet gönüllülerinin ekseriyeti de bundan farklı düşünmüyorlardı. Hizmet’in, Hükümet ile her girdiği siyasi mücadele neticesinde yaşanan yenilgilerden, hem bütün dünya ve hizmet hareketi mensupları anladılar ki hizmet böyle bir güce sahip değildir.
Yaşanan hadiseler karşısında sergilenen “Nebevi Duruş”…
Süreç boyunca, Hizmet mensuplarına, tarihte eşi benzeri olmayan, maddi ve manevi olarak yapılan o kadar zulümlere, işkencelere, mağduriyetlere ve her türlü haktan mahrumiyetlere rağmen, ülkede bu zülmü gerçekleştiren kolluk kuvvetlerine karşı, maddi olarak en ufak bir direnişin, emniyet ve asayişi bozacak en küçük bir davranışın olmaması bütün aleme gösterdi ki, Hizmet Hareketi mensupları hiç bir zaman kanunlara aykırı hareket etmeyecekler, toplumun barışına zarar verecek hiç bir harekette yer almayacaklardır.
Yıllar önce, siyasetten beslenecek tarafgirliğin yol açacağı tehlikelere dikkat çeken Üstad Bediüzzaman Hazretleri “Şeytan’tan Allah’a (c.c.) sığındığım gibi siyasetten de Allah’a (c.c.) sığınırım” diyerek, siyaset yolu ile dine hizmet edilemeyeceğini, bu zamandaki hakikat erlerinin siyasetten uzak durmaları gerektiğini ifade etmişlerdir. Ayrıca Beşinci Şua’da, Hizmet’le mücadele eden şer şebekesini temsil eden şahsın, siyaset yolu ile yenilemeyeceğine de işarette bulunmaktadırlar.
Üstad Hazretleri bir yerde de özetle şöyle ifade ederler: “Kaderi İlahi bana yapılan zülümler vasıtasıyla herkese gösterdi ki, Said bu hizmetleri hiç bir şekilde maddi ve manevi menfaatlerine alet etmemiştir ve eserlerde ifade edilenler, sadece ve sadece hakikatin ifadesidir. Konuşan yalnız hakikattir”.
Allah (c.c), bu hadiselerde bir taraftan hizmet hareketinin, Siyasal İslamcılarla aynı zihniyete sahip olmadığını gösterirken, diğer taraftan hizmetin gerçek mahiyetinin ve asıl gayelerinin ne olduğunu, hareket mensuplarının, samimi mü’minler olduğunu, dünyada İslamı yanlış temsil eden İslam ve İslami hareketlerle hiç bir alakalarının bulunmadığını, güvenilebilecek insanlar olduklarını, ülkelerinde problem olmayacakları gibi, yaptıkları faaliyetler ile toplumların birbiriyle kaynaşmasına katkı sağlayacak barış elçileri olduklarını bütün dünyaya göstermiş oldu.
Dava’nın sahibi Allah’tır (c.c)…
Dava’nın sahibi Allah’tır (c.c), davası ve davasının erleri ile ilgili her türlü tasarrufat O’na (c.c) aittir. Bizlerin yanlışları, eksikleri ve kusurları hadiselere sebebiyet vermiş olabilir. Bize düşen hatalarımızdan ders almaktır. Kusurlar bizim ama ortaya çıkan bütün güzellikler O’ndandır (c.c). Neticeleri vermek O’na (c.c) aittir, bize ait değil. O (c.c) neylemiş ise güzel eylemiştir. Bizim vazifemiz bu güzellikleri görmek ve İbrahim Hakkı gibi söylemektir.
Hak şerleri hayr eyler
Zan etme ki ğayr eyler
Ârif ânı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
İnşaAllah bir sonraki yazıda “İktidarla olan mücadelesinde Hizmet başarılı olsaydı, ne olurdu?!..” sorusuna, hizmet insanlarına bakan yönleriyle cevap aramaya devam edelim…
Osman Abi selamın aleyküm.
Yazı dizinizi okuyorum ve yazdıklarınızın çok önemli şeyler olduğunu ve Hizmet mensubu arkadaşların da mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle 2013 aralık ayından 2014 ağustos ayına kadar olan süreçte(belediye ve cumhurbaşkanlığı seçimleri) Türkiyede olan birisi olarak yapılan yanlışlar ve arkadaş ortamında ekeştirilere cevap bulamama gibi müphem konular üzerinde durmak istiyorum.
1-Bilhassa Hocaefendi den belediye seçimleri ve cb seçimleri için aleyhte propaganda tavsiyesi oldu mu?Zira ben ve öğretmen arkadaşlarım ailelerimizi ve arkadaşlarımızı akp ye oy vermemesi için ikna etmeye çalıştık. Çünkü böyle bir gündem sözkonusıydu.maalesef chp li gibi görünmeye başlamıştık etrafta.
2-Bu durum acaba bizim enaniyetimizden mi kaynaklanıyordu.Yani kendimize aşırı mı güveniyorduk. Neden büyüklerimiz(bu kararı alan kim/kimler bilmiyorum) böyle davrandılar. Buna gerek var mıydı?
3-Şimdi sıraladığınız tespitler çok yerinde. Acaba o dönemde Hocaefendi bu tehlikelerden bahsetmiyor muydu?Aklı selüö düşünen siyasete bulaşmak isteyen abilerimiz yok muydu?
4-17/25 operasyonunu düzenleyen polisleri(şimdi düşünüyorum) o kadar çok desteklemek ve benimsemek ne kadar doğruydu. Toplumda bu işi siz yaptınız algısına neden oldu. Halbuki gerek medyamız olarak gerekse de arkadaşların adliye önlerindeki destekleri ve kamuoyu çalışmaları polis teşkilatının polisleri cemaatten anlayışına sebep olmamış mıdır?Belki sıkılacaksınız ama yine soruyorum:Bunları neden göremedik.?Merak ettiğim için soruyorum. Hocaefendinin söylemleri aşağılarda farklı mı yorumlanıyor yoksa biz Hocaefendi nin uyarılarını aşağılara yansıtmıyor muyuz?
Bunlara cevap vermediğimiz/veremediğimiz müddetçe halen Hizmette olan ya da ayrılan birçok insan gıybet etmeye devam edecek. Teşekkür ederim. Rabbim işlerinizi asan eylesin. Adem