HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
İnsanlarla konuştuğumda, özellikle de muhafazakar medyanın iktidara mesafeli duran kesimine baktığımda karşıma çıkan ortak bir tespit var. Hemen hepsi ağız birliği etmişçesine, “Böyle bir şey tarihte görülmedi” diyorlar.
Sizlerle zaman zaman sıcak gündemin dışına çıkıp tarihe bakacağız. Gerçekten giriş cümlesinde sözünü ettiğim gibi yapılanların bir benzeri tarihte var mı, yok mu?
Ben bu tespitin tam tersini ortaya koymaya çalışacağım. Bu iktidarın en büyük akıl hocası İslâm tarihi. Sizinle çok uzun tarihi yolculuklara çıkacağız. Kimi zaman yüz, kimi zaman üç-beş yüz, kimi zaman bin-bin beş yüz yıl geriye gideceğiz.
Aktaracağım kaynaklar da öyle yeni yazılmış, kimine göre derme çatma tarih kitapları olmayacak. Az çok kitap tozu yutmuş insanların “temel kaynak” dedikleri kitaplardan bahsedeceğim.
Kitap tozu yutanlar belki sözünü ettiğim kitapları okumamış olabilirler. Ama onların bile “temel kaynak kitap” dendiğinde adını çokça duydukları kitaplar olacak.
Zaten İslâm tarihinde temel kaynak kitap dediğinizde yüzlerce kaynak yok. Nereden baksanız iki elin parmaklarının sayısını geçmiyor bu kaynak kitaplar. Ebu Cafer Taberi’nin Tarih-i Taberî isimli eseri (Taberî Tarihi diye Türkçeye çevrildi), İbn Esir’in El-Kamil Fi’t-Tarih’i (İslâm Tarihi diye çevrildi), İbn Kesir’in El Bidaye ve’n-Nihaye’si (Büyük İslâm Tarihi diye çevrildi). Bir de bize hep hadis alimi olarak tanıtılan ve yazdığı tarih eseri İslam dünyasından yüz yıllar boyu saklanan Celaleddin Süyûtî’nin kitabı. Kısa adı Tarih-i Hulefa olan tam adı Târîhu’l-hulefâ’ Menâhilü’ş-Safâ’ bi-Tevârîhi’l-e’İmme ve’l-Hulefa olan bu eser Halifeler Tarihi adıyla Türkçeye kazandırıldı.
İslâm tarihi adına yazılan bütün tarihi eserler, bu gibi birkaç kitaptan alınmış durumda. Biraz yakından bir benzetme yapacak olursak, ünlü Rus yazar Dostoyevski, yine bir Rus yazar olan Gogol’un Palto isimli hikayesinin önemini anlatırken “Hepimiz Gogol’un Paltosundan çıktık” der.
İşte sonradan yazılan bütün İslâm tarihi eserleri de bu arasına iki üç tane daha katılabilecek kitaplardan aktarılarak yazıldı. Maalesef sonradan tarih yazdığını iddia edenler, bu kitaplara gidip sadece kendi istediklerini almışlar. Pek çoğu kendi duruşlarına göre yazılanlardan cımbızlama yapmışlar.
Şimdi sözü uzatmadan bugün paylaşacağım olaya atıfta bulunmak istiyorum.
VEZİRİN OĞLU TALANCILARLA İŞ TUTUP PAY ALIYOR
Aktaracağım olay Hicri 538. yılından, Miladi 1143-1144 yıllarına denk geliyor. Büyük Selçuklular’ın Anadolu coğrafyasının bugünkü Güneydoğu Anadolu ve Suriye, biraz da Irak topraklarına hükmeden ünlü Musul ve Halep Atabeyi var: İmâdüddin Zengî. Büyük Selçukluların hükümdarı da Sultan Mes’ûd.
Biri imparator, öteki onun bölge valisi gibi ama birbirleri ile kanlı bıçaklılar. İmparatorluğun pek çok yerinde isyanlar yaşanıyor. Sultan Mes’ûd bütün isyanların arkasında İmâdüddin Zengî’nin olduğunu düşünüyor. Zengi, bulunduğu bölgede Selçuklu hükümdarı Sultan Mes’ûd’dan çok daha etkili. Zengî sonradan kendi adıyla anılan bir hanedanlığı kuracak.
Zengî’nin Seyfeddin Gazi isminde bir oğlu var. En büyük oğlu olan Seyfeddin Gazi, Sultan Mes’ûd’un hizmetinde idi. Zengî, oğlu Seyfeddin Gazi’ye el altından kaçıp Halep’e gelmesi için haber gönderiyor. Oğlunun kaçıp Halep’e geldiği duyulunca ona açıktan bir ulak gönderiyor ve Sultanın hizmetine geri dönmesini söylüyor. Oğlu ile birlikte Sultana bir de elçi yolluyor:
“Oğlum, Sultanın bana karşı tavrını görünce korkarak kaçtı fakat ben yeniden senin hizmetine gönderdim. O senin kölendir, bu ülke de senin.”
Zengî bu çıkışı ile Sultan Mes’ûd nezdindeki konumunu sarsılmaz hale getirdi. Zengî’nin öteki oğlu ise Selçuklu İmparatorluğu’nun kurucusu Selçuk Bey’in büyük torunu Kavurd Bey’in oğlu ile iş tutuyor. Zengî’nin oğlu ile Kavurd’un oğlu (aynı zamanda Sultanın kayınbiraderi) bölgedeki yağma ve çökme olaylarını takip ediyordu.
Yağma olayları bölgede günden güne artıyor, insanlar canlarından bezer hale geliyordu. Buna rağmen yağmacılar korkusuzca işlerini yürütüyorlardı. O dönemdeki adı “ayyarlar” olan yağma ve çökme olayını yapanların korkusuzlukları ise iki sağlam isme dayanıyor olmaları idi. Bölgenin o dönem biri genel valinin oğlu, diğeri de hükümdarlığın kurucu ailesinden biri ile iş tutmaları idi. Her iki isim de yağma ve çökmelerden pay alıyordu. Bir anlamda hasılatı paylaşıyorlardı.
Artık iş şirazesinden çıktıktan yıllar sonra komşu Bağdat Şahneliğinde görev yapan İldeniz adında biri çıkıp Sultan Mes’ûd’un katına varıp komşularındaki huzursuzluğun bütün bölgeyi istikrarsızlığa kavuşturduğunu anlatıyor. Sultan sorunun çözümünü İldeniz’e havale etmek isteyince, “Vezirin oğlu ile senin kayın biraderin ayyarların iş ortağı olursa ben yağmacılarla nasıl baş edebilirim” diyor.
YAĞMA VE ÇÖKME İSLÂM TARİHİNİN VAZGEÇİLMEZİ
Başta da dediğim gibi, zaman zaman günlük olayların dışına çıkacağım. Tarihten anekdotlar paylaşacağım. Belki birileri o günden bugüne bir benzerlik kurmak isteyebilir.
Ben “O gün öyle olmuş, bugün de böyleleri var” demeyeceğim. Dileyen bugünle bağ kurabilir. Bu herkesin kendi bileceği bir şey.
Şunun bilinmesini isterim. Şanlı denilen tarih maalesef yağma ve çökmelerle dolu. Bunu eleştirenler olabileceği gibi yağma ve çökme ile övünenler de olabilir.
Vezirin oğlu ile Sultanın kayınbiraderinin yağmacılarla işbirliği yapıp gelir paylaşımı yaptığı olayının ayrıntıları nerede var diye soranların meraklarını gidereyim. Kolay ulaşabilecekleri Türkçe kaynağı paylaşayım. İbn Esir’in İslam Tarihi’nin 9. Cildi. Doğrudan okumak isteyenlere sayfayı da vereyim. 165-167.
“Şanlı denilen tarih maalesef yağma ve çökmelerle dolu.” Bu satırlarınız adaletleri ile ün salmış, sultanlarımıza ve tarihimize bir vefasızlıktır. H.E sohbetlerinde hayırla yâd ettiği geçmişimize bir iftiradır. RTE nin yaptığı aşağılık icraatları İslam’la ve Türk’lükle bağdaştırılabilir mı? Hayır, çünkü o bir pagrodoni yani Musevi ve İsrailoğullarından. Lütfen tarihî yazılarınıza kaynak gösterilen şahısları dikkatli inceleyin. Saygılar
israilogllularini kötülmenizde yanlış israiloğullari tarihte çok zulümlere ugramistir. misirda, avrupa’da ve almanya’da soykirima ugramislar. kimse kökeninden dolayi ne aşagilanmali ne de yüceltilmelidir. önemli olan evrensen insani değerler dir.
Hocaefendi nin tarihi bilgisi ve bildiği gerçekler vakanüvist tarihçilerinin kayıtlarına dayanır. 15 Temmuzdan beri de “Aziz Milletimiz” tabirini kullanmamaktadır. Hizmete yapılanlar kendi zamanında Abdülhamid tarafından muhaliflerine yapılmıştır. Abdülhamid Millet meclisini kapattırarak İslam coğrafyasında özgür düşüncenin, şeffaflığın, demokrasinin, hesap verilebilirliğin, yerleşmesine 30 yıl kadar engel olmuştur. Bugün 30 yıl sonraki zamanı yaşayabilirdik. Bahsettiğim mevzular bir gecede topluma yerleşecek şeyler değil elbet bu bir tarihi süreç. Batı toplumları binbir acı ve emekle mevcut sistemlerini kurdular.
Maalesef yaziniz cok ama cok tepkisel ve hic bilimsel degil, evet yagmalar bizim zannettigimizden dah afazla olabilir ama tarihin tumu yagmalarla dolu gibi duygusal bir cumle hic yakismamis!
Tarihin tümü yağma ve gasbtan ibarettir. Hatta yeri geldiğinde para ihtiyacı hasıl olduğunda “müsadere” ye bile başvurulmuştur. Bugün de devletluların hazinesini doldurmak için bir grup mesela hizmet hareketi hedef seçilmiştir. Osmanlı tarihini öğrenmek için yunan Bulgar Sırp Makedon romanyalı avusturyalı tarihçilere de başvurunuz. Bizlere yıllarca vakanüvist tarihi okutuldu. Osmanlı padişahlarının yarısı kendi ailesinden birini öldür(t)müştür.
Islam tarihi tertemizdir diyen yok ama varsa yamukluklar bunun Islam diniyle alakasdi yok, asil siz koca bir tarihten cimbizlama yaparak istedfiginizi aliyor ve buna “islam” diyorsunuz. Oysda ne Erdogan rejiminin yaptiklari nede tarihteki haramzadeliklerin Islam diniyle alakasi olmadigini anlatmaniz lazimken, “iste islam bu, islam kötü” mesaji veriyorsunuz.
Eskiden TR24 sitesinin bagimlisiydim ama özellikle son zamanlardaki bazi yazilar sebebiyle sogdum, buda onlardan biri, böyle bir yaziya izin verilmesi bile yanlis.
“El hükmü lil ekser” (Hüküm genele göredir) der eskiler.
Tr724 güzel yönleri çok daha fazla olan bir medya organı.
Elbette ki içinde düşüncelerine hiç katılmadığımız yazarlar olabilir. Hatta çok güzel yazıları olan bazı yazarlar da zaman zaman bize çok “saçma” gelen yazılar kaleme alabilirler. Yazılarını okuruz ya da okumayız; düşüncelerine katılır ya da katılmayız. Aynı mecrada, birbirine tamamen zıt düşüncelerin kaleme alınabilmesi ve düşüncelerine katılmadığımızda yazıların altlarına neden katılmadığımızı açıklayan yorumların yayınlanması bence önemli bir aşama. “Biz” dediğimizde, bütün bu farklı düşüncelere sahip insanlarla beraber biziz.
Zaman zaman benim de yukarıdaki yazı tarzında beğenmediğim, genellemesini haksız bulduğum yazılar oluyor. Mesela geçen gün bizzat platformun tepesindeki Veysel Ayhan beyin “Tur-i Sina ve Ayasofya” yazısını hiç beğenmedim. Oysa tr724’ün en beğendiğim yazarlarından biri.
Ya da hala yorum sisteminin hala oturtulamamış olmasını da bir türlü kabullenemiyorum. Sanırım, çok az yorum editörü arkadaş ilgileniyor. Eskiden daha kötüydü. Bazen yorum aynı gün yayınlanamıyordu bile…
Ya da yazım hataları, gramer hataları…
Ben -Allah biliyor- yine de bütün çalışanlara, ailelerine, çoluk çocuklarına dua ediyorum. Mehmet Efe Hocam dahil.
Yukarıdaki yazıyı yazan Muhsin Ahmet Karabay’ın da ateist ve agnostiklerle aynı metodları ve üslubu kullanarak onların eline bir koz verme gayreti içinde olduğunu düşünmüyorum.
Kâbe yi mancınıkla taşlatanlar haçlılar mıydı !?
Bu arada yazıda bahsedilen yağmacılar Moğol istilasında topraklarını ve müslümanları kahramanca savunmuşlardır büyük ihtimalle.
Ayrıca yazıyı bilimsellik yönünden irdeleyenler de akademikbirikime sahipler sanırım. İnşallah çok daha objektif bir yazı çalışmasını yayınlanmak üzere tr724 editörlerine en kısa sürede iletirler ve biz de farklı bakış açılarıyla olaylara bakma fırsatı buluruz.
Yazıya izin verilmesi farklı düşüncelerin gereği diye düşünüyorum. Ama İslam’ı, tarihteki bazı yanlış uygulamalardan (bkz. Kardeş katli) ayırdedebilmek için bu gerçeklerle yüzleşebilmeyi ve yanlışa yanlış demeyi çok mühim addediyorum. Şunu hatırlatmadan geçemeyeceğim. Şöyle ki, İncilde “Başkalarının günahı sizi Aziz (günahsız ve yüce) kılmaz”ve Kur’an-ı Kerimde Maide Suresinde “Ey iman Edenler siz kendinize bakın… “benzer anlama gelmektedir. Ölülerinizi iyilikleri ile yad edin tavsiyesi de Efendimizden çok mühim bir tavsiyedir. Yanlış yapan burada olmazsa ahirette karşılığını bulur, ancak Allah dilerse affedebilir. Yaptıkları hayırlı işler sebebiyle Allah hususi iltifatta bulunup o şahısları affedebilir. Ama Yanlış yanlıştır. Yanlış karşısında yapılmalı olan şey onu savunmamak, yanlışla yüzleşmek ve hatadan dönmektir. Kesinlikle mantık yürütmek değildir. Yanlış karşısında ilk mantık yürüten şeytandır. Beni ateşten onu ise topraktan yarattın…. Ben ondan daha hayırlıyım dedi. Yaratan Allah olduğu için hayırlı kriterini koyan da Allahtır. Nitekim Hucurat Suresinde Allah katında en makbul olanınız ALLAH’IN YASAKLARINDAN EN ÇOK SAKINANINIZDIR buyrulmaktadır.
Allah, bizi ve bilcümle kardeşlerimizi Hakkı HAK bilip Hakk’a tabi olan ve batılı batıl bilip Batıldan kaçınan kullarından eylesin.
Amin
Uygunsuz bir vakitte, zaten herkesinin kafasinin karmakarisik oldugu bir donemde gereksiz bir yazi. Sanki suclu sahislar degilde, islammis gibi bir imaj veriyor. Kanimca, Icinde bulundugumuz karmasadan nasil kurtulabiliriz veya bu gunlerde neler yapilabilir le ilgili bir yazi daha iyi olur …
Kardeşim cemel ve sıffin savaşı Hristiyanlar arasında mı oldu? İslam tarihi değil midir bu? Hz. Muhammed s.a.v den sonra sahabe birbirini öldürmüştür. Bu kadar basit ve sade. Meselenin, emevi ve abbasiler tarafından adı konulmamıştır. Cemel ve sıffinden ibret alınmadığı için cemevleri ve sıffinler 1400 yıldır devam edip durmakta. Hizmetin başına gelen de bir kardeş katlidir. Nurcu kardeşlerimizle siyasal islamcu kardeşlerimiz el ele verip Hayreddin garaman ve balkanlıoğlu (toprağı bol olsun altından kalkamasın) gibi emevi alimlerinin fetvalarıyla hizmet hareketine soykırım uygulamıştır. Bunu sindirebilmeniz için asabiyet ve hamaset gayyasından zihinlerimizi kurtarmamız lazım.
“El hükmü lil ekser” (Hüküm genele göredir) der eskiler.
Tr724 güzel yönleri çok daha fazla olan bir medya organı.
Elbette ki içinde düşüncelerine hiç katılmadığımız yazarlar olabilir. Hatta çok güzel yazıları olan bazı yazarlar da zaman zaman bize çok “saçma” gelen yazılar kaleme alabilirler. Yazılarını okuruz ya da okumayız; düşüncelerine katılır ya da katılmayız. Aynı mecrada, birbirine tamamen zıt düşüncelerin kaleme alınabilmesi ve düşüncelerine katılmadığımızda yazıların altlarına neden katılmadığımızı açıklayan yorumların yayınlanması bence önemli bir aşama. “Biz” dediğimizde, bütün bu farklı düşüncelere sahip insanlarla beraber biziz.
Zaman zaman benim de yukarıdaki yazı tarzında beğenmediğim, genellemesini haksız bulduğum yazılar oluyor. Mesela geçen gün bizzat platformun tepesindeki Veysel Ayhan beyin “Tur-i Sina ve Ayasofya” yazısını hiç beğenmedim. Oysa tr724’ün en beğendiğim yazarlarından biri.
Ya da hala yorum sisteminin hala oturtulamamış olmasını da bir türlü kabullenemiyorum. Sanırım, çok az yorum editörü arkadaş ilgileniyor. Eskiden daha kötüydü. Bazen yorum aynı gün yayınlanamıyordu bile…
Ya da yazım hataları, gramer hataları…
Ben -Allah biliyor- yine de bütün çalışanlara, ailelerine, çoluk çocuklarına dua ediyorum. Mehmet Efe Hocam dahil.
Yukarıdaki yazıyı yazan Muhsin Ahmet Karabay’ın da ateist ve agnostiklerle aynı metodları ve üslubu kullanarak onların eline bir koz verme gayreti içinde olduğunu düşünmüyorum.
Yazının çok tepki çekmesini yadırgamıyorum. Alışık olmadığımız özeletiri kültü kolay değişmez. Anlatılanlara bakarım: Doğru mu yanlış mı? Duygusallığın tarihi kültürü yönlendirmesine izin vermeyelim. GÜNEŞİN AHİR ZAMANDA BATIDAN DOĞACAĞINA İNANIYORUM. Maalesef biz hiçbir zaman realite toplumu olmadık…
İyi de yanlış bilgi ve yanlış metot ile özeleştiri yapılabilir mi? Eline aldığı bir kitaptaki tek bir örnekten hareket edip tüm İslam tarihi bunlarla dolu gibi şahane bir hükme ulaşan bu yazının seviyesi ile özeleştiri yapsak ne olacak yapmasak ne olacak.. Realite toplumu bu seviyede mi kurulacak.
Samet bey halifeler sultanlar zillullah fil ard demişlerdir kendilerine. Allahın yeryüzündeki gölgesi demek. Adil bir sistem ve paylaşım kurmamışlardır çünkü Türklere İslamiyet’i emeviler ve abbasiler öğrettiler. Hz. Muhammed s.a.v in getirdiği İslam ile Türkler henüz tanışmadılar.
Yazıyı, İslam tarihi üzerine doktora yapmış akademisyen bir arkadaşıma: “İslam tarihi ile ilgili olunca size sormak istedim. Zamanınız olur okursanız ya da okuduysanız, bir cümleyle bile olsa değerlendirmenizi almak isterim” mesajıyla gönderdim.
Altına: “…geç gördüm kusura bakmayın. Yazı için teşekkür ederim. Daha sonra geniş şekilde konuşuruz inş. Ama şimdilik yazının maalesef çok derinliksiz ve gerek araştırma gerekse de değerlendirme bakımından hiçbir akademik değerinin olmadığını söylesem ağır olurmu bilmiyorum. Lisans öğrensini geçtim, lise düzeyinde bile tek bir anektottan yola çıkarak “yağma ve çökme İslam tarihinin vazgeçilmezi yargısına ulaşmanın doğru olmayacağını herkes bilir. “Tarihte bu da var” diyecekseniz bile bunun yöntemi bu değildir. Arkadaş anakronizm yapmış ama onu bile çok çocukça yapmış. …” yazarak göndermiş…
Arkadaşıma: “Yazının altına bu yorumunuzu eklesem uygun mudur?” diye sordum.
“Olabilir hocam, benim eleştirim aramızda konuşma tarzında olduğu için biraz sert ifadeler içeriyor ama umarım yazar arkadaş çok alınmaz.. 🙂” mesajını yazmış…
Tarih ilminde genellemelere gitmek bilimsellikten çok uzak oluyor. Lütfen tarihi olayları kendi düşüncelerimize destek bulmak amaçlı, malzeme yapmak için kullanmayalım. İslam tarihi utanç duyulacak bir tarihtir diye kabul ettirince ne kazanılacak ki? Bunu müslüman olup ayakta durmaya çalışan insanlara kabul ettirmek ne işimize yarayacak? Tr724 yazılarının tarihimizi küçümseyen bir üslupta olması çok üzücü.
Tarihi bir gerçeği bilimsel bir dille aktarmak gerekir eğer illada bir konuda yazı yazılacaksa, bu yazı gibi kişisel hüküm ve yargı içeren bir üslupla yazmak hiç doğru olmamış maalesef. Saygılar.
Kanimca yazinin basligida bile Tek basina buyuk bir soru isareti.
Yazarın kendi gorusudur katılmak zorunda degiliz. hatta okumak zorunda bile degiliz , ama okuduk bir kere bunu yazmak vacip oldu. Islamiyetin saldırı altında oldugu bir devirde meydana cıkmıs adamlar, bir taraftan mogol obur taraftan haclılar. saldırıların haddi hesabı yok. yazarın ragmına bir baska goruse gore bu askeri cephe islam dunyasının manevra kabiliyeti yuksek dinamik kalesi olmus kuzeyden gelen akınlara gogus germisler. Bu yonuyle yaptıkları hizmetlerden dolayı babayigitler olarak tanımlanıyorlar.
Başlık “iktidarın en büyük hocası İslam tarihi”. Temel dediğiniz o kaynaklardan bu sonuca vardıysanız, cımbızla iki sayfa bulup, genele yaymak nasıl bir mantıktır? Elbette ki yanlışlar olmuştur. Ama kendi tarihimizin iyi taraflarını görmeyip, en küçük hatalarını çerçeveleyip duvara asan, buna mukabil başkalarının tarihindeki zulüm ve vahşetleri görmezden gelip, adalete örnek olabilecek sıradan hadiselerini bile öven yazılardan gerçekten ööö! geldi artık.
Bence devamını yazmayın, hiç gerek yok. Tr724’e de hiç yakışmıyor böyle kantarı bozuk yazılar.
Çok insafsız bir şekilde eleştirmişsiniz. Kardeş katli bir Müslüman Türk tecrübesidir. Abbasiler ihtilal ve darbe yapıp şam ı işgal edince hınçlarından emevi halife mezarlarını kazıp kemiklere kadar hakaret etmişlerdir. Yaptıkları şeyleri buraya yazamam. Emeviler işte O kadar zulmetmişti. Bir emevi anlaşmasında horasandaki türklerden her yıl 1000 tane 11-12 yaşında çocuk köle istemişlerdir. Artık neye niyet ettilerse. Lütfen asabiyet ve hamaset kıskacından sıyrılın.
Öncelikle umarım buraya yorum bırakan arkadaşlar tekrar dönüp yorumlara bakar ve bunu okur. İlk söyleyeceğim şey İslam tarihini “bizim” tarihimiz diyenlere. İslamiyet Arap yarımadasında doğdu büyüdü ve gelişti. I.Selim 1516’da Hilafet’i ele geçirene kadar(tabii ki kara kaşı kara gözü hürmetine vermediler Hilafet’i umarım okumuş ve biliyorsunuzdur nasıl alındığını) bizim yani Türk tarihiyle hiçbir ortak noktası yoktu. Evet bir dini kabul etmiş olabilir bir millet. Ama kesişim tarihi bu dediğim tarihten sonrasıdır. Demek istediğim asıl nokta sizin o ölüp bittiğiniz, tarihinr ecdad dediğiniz, anlı şanlı tarih dediğiniz sizin değil Arapların tarihi. Bunu fark etmeniz dileğiyle!
1. İslamiyet daha Hz. Ömer döneminde Arap yarımadasının dışına yayıldı. Hz. Ali döneminden itibaren de başkentler ve büyük şehirler hep Arap yarımadası dışında kuruldu. Dolayısı ile İslamiyet Arap yarımadasında doğdu evet ama “Arap yarımadasında büyüdü ve gelişti” bilgisi kesinlikle doğru değil.
2. İdil Volga Bulgarları, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Harezmşahlar ve daha pek çok Türk Devletinin hepsi I.Selim döneminden önce müslüman idiler ve halifeye bağlı idiler. Abbasi hizmetinde ki Türkleri ya da en azından Tuğrul beyin Bağdat seferini ve hilafeti himayesine alışını da okumuşsunuzdur muhakkak. Dolayısıyla
“I.Selim 1516’da Hilafet’i ele geçirene kadar bizim yani Türk tarihiyle hiçbir ortak noktası yoktu.” ifadesi de kesinlikle yanlış bilgi.
3. Yukarıdaki yazının müellifi ile beraber İslâm tarihini biraz daha önyargısız şekilde, mevcut tüm kaynakları inceleyerek okumanızı öneriyorum.
4. Bir de İslam tarihi sizin tarihiniz olmayabilir, kabul ama lütfen sadece kendi adınıza konuşunuz.
Yorumuna katilmak mümkün değil! Türkler Yavuz’dan önce de İslam Tarihine yön verdiler ve etkileri altına aldılar.
Yorumculara cevap vermekten yazıya yorum yapmayı unutmuşum.
Muhsin Bey elinize sağlık, bu topraklarda beyinlerine at gözlüğü takmış insanlara bildiklerinden farklısını anlatmak her açıdan zor iş. Üstelik bu din olunca daha da zor. Her zaman tutucu olan bir millettik. Benim umudum yeni nesilden var. Umarım bu yazıların devamı gelir. Umarım yazılarınızı yeni nesilden insanlar da okur.
Sayın editör, bu makalenin sahibinin siz olduğunuzu düşünüyorum şu an.. Yaptığım iki yorum da denetiminizden geçemedi maalesef.. Eleştiriye açık değil sanırım sayfanız.
15 Temmuz sonrasinda yapilan zulumlerin fikhi ve akidevi dayanaklarini arastirdim. Baktim ki mebzul miktarda yuzlerce ornek var. Daha sonra suna odaklandim, “Muslumanlarin tarihinde muslumanlarin muslumanlara yaptigi zulum, iskence, soykirim ve katliamlar nelerdir”. Kerbela dan itibaren muslumanlarin birbirlerini oldurdukleri hatta muslumanlarin tarihinde savaslar, isyanlar ve ic kargasalar yoluyla oldurdukleri musluman tebaa nin sayisinin gayri muslimlerden fazla oldugunu gordum. Bugun de savaslar ve kargasalar yoluyla hayatini kaybeden her 10 muslumandan 9 u yine dindasi muslumanlar tarafindan oldurulmektedir. Gelelim tarihi kayitlara, Hz. Muhammed a.selamin vefatindan itibaren muslumanlar birbirlerini tekfir, hasim, rakip gibi gerekcelerle durmadan oldurmusler. Cemel siffin vakalarini tekrar okuyalim muhalif tarihcilerin yorumlarindan. emevilerin oldurdugu muhalif sahabe ve Ali evladi cok fazladir. Bizans devletinin ileri goruslu krali sam da bulundugu sirada muslumanlarin arastirilmasi ve incelenmesi icin bir heyet kurar ve gonderir. gelen heyet muslumanlarin cennet denilen ote dunyadaki mekan icin gozunu kirpmadan canini verdigini sehit olmayi cok sevdiklerini rapor edince. Bu kisim cok onemli emir verir ve Rum bizans devleti suriye kuzey irak lubnan bolgelerinden cekilirler. toroslarin gerisine cekilirler ve boylece buyuk bir topragi savasmadan 4 halife devrinin sonu ile emevilerin ilk zamanlarinda terkederler. dogal olarak muslumanlar gasb fetih ve yagma icin en yakin diger hedef olan Iran a ve bilahere horasan civarina yonelirler. Bizans kralinin bu ricat hareketi devletinin bir bir 800 yil daha yasamasini saglar ta i istanbulun yagma ve isgali olan 1453 tarihine kadar. bu arada yeri gelmisken belirtelim istanbulun fethi gucluk cikarinca askeri tesvik icin Fatih Efendi 3 gunluk yagma sozu verir. gazi alan ecdadimiz istanbula yuklenir fethedilir ve 3 gunluk dehset baslar. ne kadar kari kiz varsa tecavuze ugrar nerdeyse. rahibeler bile tecavuzden kurtulamaz. mallar mulkler altinlar gasbedilir. Fatih bu verdigi 3 gunluk yagma kararindan binpisman olur ve edirneye donerken yolda hungur hungur aglar. tekrar donelim Emevilere. 90 yillik emeviler zamaninda yapilmis 50 kusur soykirim vardir. bu siddete karsi gelisen karsi abbasi devrimi basariya ulasinca emevi halifelerinin mezarlarina kadar tahrib edilir. bulunan emevi kokenli insanlar katledilir. kacanlar kuzey afrika uzerinden ispanyaya gidip emevi saltanatini orda surdururler. abbasiler de zulumde geri kalmazlar. El Muhtarre sehrinde katlettikleri zenci kolelerin sayisi Ibnul Esir e gore 500 bindir. El Muhtarre sehri islam medeniyetinin en harika ve yegane ornegidir. Firat ve Dicle arasindaki tuzlu camurlu arazileri temizleyip tarima elverisli hale getirmek icin dogu afrikadan zorla gasbedilen kacirilan zenci koleler cok agir sartlarda calistirilirlar. bu kolelere cektirilen siddetin boyutu korkuncdur. en son Ali b. Muhammed diye biri cikar ve kole isyanini baslatir. detaylarla bogmak istemiyorum ama kurduklari sehirde temel uretim araclari ortak olur. Insanlarin esleri ve karilarindan baska her seyi ortaklasa paylasirlar. kuyular, dereler, degirmenler, topraklar beraber islenir ve paylastirilir. mevzu cok uzun ben direk Osmanliya atliycam. Fatih Sultan mehmet kendi kardeslerini oldurdugu yetmemis gibi muhalif gordugu Gulen hareketini pardon Hurufileri canli canli ates cukurunda yaktirmistir. Yavuz kendi sadrazamlarindan 3 tanesini yargisiz infaz etmistir. Musadere sistemi ise cok sistemli bir sekilde uygulandigi icin orta sinif veya aristokrat sinif bu cografyada olusmamistir. Avrupadaki ronesans ve reformun arkasindaki toplumsal siniflar aristokrat ve orta siniftir. Duraklama doneminde ise anadoludaki isyanlar cok siddetli bastirilmistir. Fetret devrinde seyh bedreddin 4 tane sehzadeden birini destekledigi icin cirip ciplak idam edilmistir cesedi muhtesem ecdadimiz tarafindan 3 gun sergilenmistir. celali isyanlari yeterince mevzu edilmemistir. Osmanli sultani yavuz halifeligi bildigin duz ifadeyle gasbetmistir. bu yazar arkadasin makalesine tepki veren hizmet mensubu olan arkadaslara tavsiyem hocaefendinin zaafi olan osmanli sultanlarini tekrar dan incelemeleridir. osmanli padisahlarinin yarisindan fazlasi kendi ailesinden birilerini oldurmustur. benim bahsettigim tarih anadolu cografyasinda olanlardir. mesela dandanakan savasi var 1041 de. sunni gazneliler ve sunni selcuklular birbirlerini katletmistir. her bir savastan once ise bu savaslara sebeb olan karsilikli ic karisikliklar isyanlar vergi problemleri vs. vardir. Turkiye cumhuriyeti kan uzerine kurulmustur. seyh said isyaninda 25 bin dersim de 40 bin 1. agri da 20 bin 2 agri isyaninda 30-40 bin sivil insan oldurulmustur. yaptigim arastirmalar icerinde en korkuncu ve yuz karasi olan vaka ise Bangladesin pakistandan bagimsizligini kazandigi 2 yillik surecte olmustur. Pakistan ordusu bangladesli kadinlardan 200 bin ile 300 bin kusurunu koylerde kurduklari kamplarda toplu ve sistemli tecavuze maruz birakmistir. bu pakistanlilar icin bir tabudur yuz karasidir. nasil ki gidip normal bir Turk vatandasina ecdadiniz ermeni soykirimi yapti diyemezseniz ayni sekilde pakistan da da bu bir tabudur. bangladesliler pakistanlilardan nefret ederler. yazari tebrik ediyorum. cok netameli bir konuyu secti. turkiyedek islam tarihcileri ilmi namustan mahrumdur. bu konulara giremezler cesaret edemezler. Hocaefendi gulen hareketinin tarih anlayisini yanlis yonlendirmistir. el muhtare ile ilgili tarihci mustafa demirin siyah ofke adli eseri vardir.
https://ihsaneliacik.com/islamin-kayip-sehri-el-muhtare/
Pekâla Sayın Yazar.,
Sen bir Halife olsan ve senin hilafete nezaret ettiğin dönemde, Kabeyi basıp 20bin hacıyı katlettikten sonra, Efendiler Efendisi’nin mübarek elleriyle yerleştirdiği Hacer-ül Es’adi yerinden ederek kaç türlü edepsizlik, günah, gasp, zulüm, terör ve anarşi estirenler karşısında; o günkü imkânlarla nasıl tedbirler geliştirir ve ne gibi uygulamalara giderdin? Bu edepsizlik, günah, gasp, zulüm, terör ve anarşinin İslam hukukunda neye tekabül ettiğini ve o günün imkânlarını göz önünde bulundurarak yeniden bir düşünmek ister misin?
Tarihi, kitle iletişim araçlarının yaygınlığının verdiği kolaylıkla ve rahatlıkla değil TARİHLE YARGILA. Selâmetle
Anakronizme düşmeden yazacağım. Karmatiler in muhatap olduğu abbasiler bugünkü Erdoğan rejiminden daha beterdi. Ebu Hanife nin kemiklerini kırana kıra katlettiler. En meşhur Harun er Reşid bile bir gece de kendi vezir ailesini çoluk çocuk toptan katlettirmiştir. Bu zalim Abbasi kodamanları günahlarını paklamak için hacca gelirlerdi. Karmatiler muhakkak ki aşırı güç ve şiddet kullanmış haksızlığa düşmüş olabilir. Onlar da pir u pak değillerdi. Ama hz.Muhammed s.a.v in dinini adalet eşitlik Br paylaşım olarak nitelendirirseniz karmatiler de tam da bunu uygulamaya çalışmış kendi içlerinde bugün bile mevcut medeniyetin ulaşamayacağı bir sistem kurmuşlardır. İhvan-ı safa gibi harika bir entelektüel topluluk çıkmıştır içlerinden. Hizmet hareketinin ihvan-ı safadan öğreneceği çok şey vardır.